Türel kendi ayağına sıkıyor…
Konyaaltı sahili ihalesinin iptali ve idare mahkemesinin bu iptale ilişkin yürütmeyi durdurma kararı vermesi üzerine Muhittin Başkan bir basın toplantısı yaparak “açık şekilde sahilin imalatında ciddi kamu zararı oluştuğunu” örneklemelerle kamuoyuna açıkladı.
Başkanın bu açıklamalarına eski Başkan Türel’den cevap gecikmedi ve sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “yapılan işlemlerde hiçbir uygunsuzluğun” olmadığını ifade ederek Muhittin Başkanı televizyonda açık tartışmaya çağırdı.
Muhittin Başkan bu çağırıya cevap verir ya da vermez bu ayrı bir konu ancak şimdi biz Muhittin Başkanın açıklamaları ve Türel’in cevabını bir karşılaştıralım.
- Muhittin Başkan diyor ki, iki kez 129 milyon TL bedelle yap-işlet-devret sistemi ile açtığın ihaleye, fiyatı yüksek olduğu için hiçbir firmanın girmediği sahilin imalatını “nasıl 254 milyon TL ye mal ettin ve aradaki 125 milyon TL’yi nasıl izah edeceksin?”
“ANTEPE yüksek fiyatla iş yaptıysa şu anda senin yönettiğin ANTEPE A.Ş den fazla ödemeyi geri ister, tahsil edersin olur, biter…”
Yani, 129 milyon TL yi yüksek buldukları için hiçbir firmanın girmediği ihale ANTEPE A.Ş ye veriliyor ve bu şirketin de yüksek bedelle, bir başka deyişle “muhammen bedel olan 125 milyon TL’nin üstüne bir imalat yaptığını bu ifadesiyle Türel kabul ediyor…”
- Türel açıklamasında 125 milyon TL –eğer varsa- kaçağın ANTEPE’den tahsil edilmesini ifade etmiş…
Kamuoyu belki fazlaca bilgi sahibi değildir diye açıklama gereği duyuyorum.
ANTEPE, Belediye şirketidir ve yönetim kurulu ile yönetim kurulu başkanının atamasını Büyükşehir Belediye Başkanı yapar.
“Türel, bu açıklaması ile kendi atadığı yönetim kurlu başkanı ve üyelerini çok ciddi bir töhmet altında bırakmaktadır.”
Muhittin Başkanın, ANTEPE’ye “ya şu fazla parayı geri verin” diyerek olayı kapatmasının mümkün olmadığını ve dönemin şirket yönetimi hakkında idari ve adli soruşturma açmasının kaçınılmaz olduğunu Türel bilmiyor mu?
Bence çok iyi biliyor…
Bir anlamda Türel, kendini aklamak için kendi tayin ettiği dönemin ANTEPE yönetim kurulu ve başkanlarını ihbar ediyor…
Yani diyor ki; “ortada bir kayıp-kaçak varsa bunun sorumlusu ben değil, bunu bana fatura edenlerdir. Gidin onlardan bu fazla ödemeleri tahsil edin…”
- Öyle görünüyor ki bu olay “fazla ödemeler yapıldığı” iddiasıyla artık adliyeye intikal edecek gibi.
Ancak savcılığın soruşturma açmak için İçişleri Bakanlığından izin verilmesi gerekiyor.
Akaydın döneminde de benzer bazı vakalar için savcılığa gidilmiş ancak İçişleri Bakanlığı gerekli izni vermediği için soruşturma açılamamış, savcılık takipsizlik kararı vermişti.
Bakanlığın izin vermemesi sonucu soruşturma yapılamamış ve bunun sonucunda verilen takipsizlik kararını eline alan Türel “gördünüz mü ortada yolsuzluk falan olmadığı yargı kararı ile belgelendi” demişti.
Ancak sahil olayı adliyeye intikal ederse bu kez İçişleri Bakanlığının soruşturma izni vereceğini sanıyorum.
Çünkü sahildeki kamu zararı İçişleri Bakanlığının müfettişlerince de belgelenmiş durumda.
- İçişleri Bakanlığının izin vermesi sorucunda bir savcılık soruşturması açılırsa bence Türel’in işi zor görünüyor.
Bu durumda meydana gelirse işte o zaman dananın kuyruğu kopar…
Çünkü dönemin yöneticilerinin ifadeleri nerelere dek uzanır bunu şimdiden kestirmek çok zor…
- Muhittin Başkan seçildiği günden bu yana “devri sabık yaratmayacağım” diye açıklama yapmıştı.
Bu sözün anlamı “siyasidir ve asla kamu zararı yaratılmasıyla ilgisi yoktur.”
Muhittin Başkan bunları açıklamazsa asıl o zaman kendisi töhmet altında kalır…
Ve bugüne kadar da Türel döneminin siyasi nitelikleriyle ilgili hiçbir polemik yapmamış ve sözünü de tutmuştur.
Türel, bu açıklamayı yapmakla aslında kendi ayağına kurşun sıktığının farkında bile değil.
Telaş içinde ve düşünülmeden yaptığı bu açıklamanın yine kendisine zarar vereceğini ilerde gelişmeler oldukça görecektir.