Belediye Meclis listeleri belirlendikten sonra CHP mahfillerinde bir hoşnutsuzluğun, bir umursamazlığın ve bir boş vermişliğin hâkim olduğunu gözlemledim.
Normal şartları yaşayan bir ülke konumunda olsaydık belki bir bakıma haklı olabilirlerdi.
Lakin olay artık yerel yöneticileri seçme boyutunu aşmış durumda.
Şu asla unutulmamalıdır;
“Yerel seçimler iktidar bloğunun başarısı ile sonuçlandığı takdirde 2023’e kadar bir daha seçim yok.”
Her ne kadar bu iktidar AK Parti ve MHP koalisyonundan oluşuyor ve bu nedenle içi çelişkiler taşısa da 2023 yılı seçimlerine kadar olan zaman, tek adam yönetimini ve totaliterliğini kurumsallaştırmak ve tam bir toplumsal hâkimiyet kurabilmek için yeterli bir zamandır.
Yaşadığımız ekonomik krizin seçim sonrasında daha da derinleşeceğini görmek için kâhin olmaya gerek yok.
Demokratik ülkelerde ciddi bir ekonomik kriz hemen kendi siyasal seçeneklerini üreterek hükümet değişikliklerine yol açar.
Ancak demokrasinin yerini bir otoriter–totaliter rejimin aldığı ve “bu rejimi devirebilecek bir muhalefetin ortaya çıkmadığı” yerlerde ekonomik kriz siyasal krizle bütünleşerek iktidarın daha da sert bir otoriter karaktere bürünmesine yol açar.
Böylesine vahim bir gerçekliğin karşısında gelişmelere kayıtsız kalmak, “niye ben meclis üyesi olmadım” diyerek küskün davranmak ve sorumluluk duymamak gelecekteki sert otoriter yönetimin oluşmasına katkı koymak anlamındadır.
Belediye başkan adaylarını beğenmeyebilirsiniz, bu aday aslen CHP’li değil diyebilirsiniz, yeterli bulamayabilirsiniz, meclis üye listeleri CHP’nin asli karakterini yansıtmıyor diye de düşünebilirsiniz ancak bu argümanlarınız ülkenin geleceğine yönelik alınacak kararları olumsuz hale getiremez.
CHP Genel Merkezi ve il yönetimleri yerel adayların belirlenmesinde başarılı olamayabilir.
Ancak bu CHP, şeklen de olsa demokrasinin korunması, AK Partinin istediği gibi at oynatmaması için samimiyetle elinden gelen her şeyi yapmaya çalışmıştır.
AK Partinin iktidar yıllarında zaman zaman hatalarda yapsa muhalefetin tüm yükünü CHP taşımıştır ve taşımaya da devam etmektedir.
Anayasa referandumunda ülkenin muhalefetini bir araya getirmeyi başarmıştır.
Adalet ve hukuk için milyonlarca insanı peşinden sürükleyecek tarihin en uzun siyasi yürüyüşünü yapmıştır.
Gün olmuş MHP’yi, barajın altına inmekten kurtarmış, gün olmuş aynı şeyi HDP için yapmıştır.
İYİ Parti’nin seçime, Saadet Partisi’nin Meclise girmesini sağlamıştır.
Şimdi de eksik aksak olsa da tüm muhalefeti yerel seçim bloğunda toplamaya çalışmaktadır…
CHP ve muhalefetin bu seçimde belirli bir başarı elde etmesi iktidara ciddi bir uyarı olacaktır.
Otoriter-totoliter sisteme doğru yönelişi kolay olmayacak, karşısında diri ve ciddi bir güç olduğunu görecektir.
Kızgınlıklarınızı, kırgınlıklarınızı bir yana bırakıp elinizi taşın altına sokma zamanıdır.
Bu sorumluluktan kaçanları tarih affetmeyecektir.
Seçim sonrasında nasıl bir ülke olacağımızın, bu seçimlerde alınacak sonuçlara bağlı olduğunu asla aklınızdan çıkarmayın…
Normal şartları yaşayan bir ülke konumunda olsaydık belki bir bakıma haklı olabilirlerdi.
Lakin olay artık yerel yöneticileri seçme boyutunu aşmış durumda.
Şu asla unutulmamalıdır;
“Yerel seçimler iktidar bloğunun başarısı ile sonuçlandığı takdirde 2023’e kadar bir daha seçim yok.”
Her ne kadar bu iktidar AK Parti ve MHP koalisyonundan oluşuyor ve bu nedenle içi çelişkiler taşısa da 2023 yılı seçimlerine kadar olan zaman, tek adam yönetimini ve totaliterliğini kurumsallaştırmak ve tam bir toplumsal hâkimiyet kurabilmek için yeterli bir zamandır.
Yaşadığımız ekonomik krizin seçim sonrasında daha da derinleşeceğini görmek için kâhin olmaya gerek yok.
Demokratik ülkelerde ciddi bir ekonomik kriz hemen kendi siyasal seçeneklerini üreterek hükümet değişikliklerine yol açar.
Ancak demokrasinin yerini bir otoriter–totaliter rejimin aldığı ve “bu rejimi devirebilecek bir muhalefetin ortaya çıkmadığı” yerlerde ekonomik kriz siyasal krizle bütünleşerek iktidarın daha da sert bir otoriter karaktere bürünmesine yol açar.
Böylesine vahim bir gerçekliğin karşısında gelişmelere kayıtsız kalmak, “niye ben meclis üyesi olmadım” diyerek küskün davranmak ve sorumluluk duymamak gelecekteki sert otoriter yönetimin oluşmasına katkı koymak anlamındadır.
Belediye başkan adaylarını beğenmeyebilirsiniz, bu aday aslen CHP’li değil diyebilirsiniz, yeterli bulamayabilirsiniz, meclis üye listeleri CHP’nin asli karakterini yansıtmıyor diye de düşünebilirsiniz ancak bu argümanlarınız ülkenin geleceğine yönelik alınacak kararları olumsuz hale getiremez.
CHP Genel Merkezi ve il yönetimleri yerel adayların belirlenmesinde başarılı olamayabilir.
Ancak bu CHP, şeklen de olsa demokrasinin korunması, AK Partinin istediği gibi at oynatmaması için samimiyetle elinden gelen her şeyi yapmaya çalışmıştır.
AK Partinin iktidar yıllarında zaman zaman hatalarda yapsa muhalefetin tüm yükünü CHP taşımıştır ve taşımaya da devam etmektedir.
Anayasa referandumunda ülkenin muhalefetini bir araya getirmeyi başarmıştır.
Adalet ve hukuk için milyonlarca insanı peşinden sürükleyecek tarihin en uzun siyasi yürüyüşünü yapmıştır.
Gün olmuş MHP’yi, barajın altına inmekten kurtarmış, gün olmuş aynı şeyi HDP için yapmıştır.
İYİ Parti’nin seçime, Saadet Partisi’nin Meclise girmesini sağlamıştır.
Şimdi de eksik aksak olsa da tüm muhalefeti yerel seçim bloğunda toplamaya çalışmaktadır…
CHP ve muhalefetin bu seçimde belirli bir başarı elde etmesi iktidara ciddi bir uyarı olacaktır.
Otoriter-totoliter sisteme doğru yönelişi kolay olmayacak, karşısında diri ve ciddi bir güç olduğunu görecektir.
Kızgınlıklarınızı, kırgınlıklarınızı bir yana bırakıp elinizi taşın altına sokma zamanıdır.
Bu sorumluluktan kaçanları tarih affetmeyecektir.
Seçim sonrasında nasıl bir ülke olacağımızın, bu seçimlerde alınacak sonuçlara bağlı olduğunu asla aklınızdan çıkarmayın…