Başkan Uysal, Rusya’nın Ryazan kentinde Uluslararası Antik Kentler Formu’nda yaptığı konuşmada çok önemli ve gerek Antalya için ve gerekse insanlığın ortak mirası için bir çağırıda bulundu.
Dedi ki;
“Gündelik hayatın devam ettiği antik ve tarihi kent merkezine sahip şehirlerin bir araya gelip ortak kültürel ve sanatsal tanıtım birliği oluşturulması gerekir.”
Birileri için bu çağırı turizm gelirlerinin ve ziyaretçi sayısının artması açısından üzerine atlanacak bir öneri olabilir ancak ben öyle bakmıyorum.
Yaşayan tarihi ve antik kentler; barışı ve dostluğu, farklı kültürlerin birbirlerini tanımasını ve farklı gördüğü kültürde kendini bulmasını sağlayan, ırkçı ve şoven anlayışları yeryüzünden silebilecek dünya insanlığını yaratabilecek ortak mirastır.
Kaleiçi’nde dolaştığınızda kendinizi daha özgür ve daha güçlü hissetmenizin nedeni budur.
Orada solunan havada hoşgörü vardır.
Neredeyse yerli yabancı gördüğünüz herkese içinizden selam vermek gelir.
Ben aynı duyguları Avrupa’da gittiğim yaşayan tarihi kentlerde yaşadım.
Budapeşte’nin Kaleiçi sokaklarını, Prag’ın tarihi köprüsünü ve her sokağını, evlerinin mimarisini, çarşısındaki satıcılarını, Rodos’un sabun kokulu evleri ve sokaklarını dolaşırken Antalya Kaleiçi’nde dolaşmış hissi uyandırır insanda…
2. Dünya Savaşından sonra yerle bir olan Prag, Berlin, Viyana ve birçok tarihi kent savaş sonrasında birebir aynı mimari ile yeniden yaratıldı.
İnsanlığın ortak mirası olan “tarihi hafızanın” böylece yaşatılması sağlandı.
Çünkü yaşayan tarihi kentler sadece o kentin değil, o ülkenin ve bölgenin hafızasını oluşturur.
Bu hafızada tarihin imbiğinden süzülüp gelen “insani değerler bütünlüğü” vardır.
Ve kent insanını “ayniyet” duygusu ile bağlayan işte bu insani değerler bütünlüğüdür.
Bu insani değerler bütünlüğüne kısaca “kültür” diyoruz.
Yüzyıllar öncesinde bu tarihi kentler arasında yaşanan ticari faaliyetlerde sadece mal alış-verişi yapılmamış, tacirler aracılığı ile kültürel değerler de bu kentler arasında taşınmış durmuştur.
“Bu anlamda yaşayan tarihi ve antik kentler arasında yüzyıllara dayanan kültürel bağlar vardır.”
Akdeniz’e kıyısı olan tarihi kentlerin hangisine giderseniz gidin büyük bir yabancılık çekmezsiniz.
İşte bu anlamda Başkan Uysal’ın önerisini çok ciddi ve önemli buluyorum.
Kültürel değerlerle beraber sanatsal faaliyetler de yaşayan tarihi kentler arasındaki birliğin oluşmasında önemli bir araç olacaktır.
Aspendos’ta opera izlemenin keyfini yaşayan ve bu dinletide kendini bulan farklı kültürdeki insanların “Kaleiçi’nde çav bella ya da kasap havası ile aynı keyfi yaşayacağını ve kendilerini bulacaklarına” inanıyorum.
İşte bunun için “Kaleiçi Festivali’ne” çağırı yapan Başkan Uysal’ın şu sözü de bu birlikteliğin yol haritası olacak sanıyorum.
“Bu kentlerdeki kültürel ve tarihi mirasın geleceğe taşınması için ortak projelerle, sorunların aşılması için çözümler geliştirmek için uluslararası çapta forum, festival gibi etkinliklerin sayısının arttırılmasını istiyoruz. Kısaca yaşayan antik kentler arasında kolektif bir akıl oluşturulması amacı taşıyoruz”
Önemli bir konuya ışık tuttuğu için Başkan Uysal’a teşekkürler…