Bir özel hastanede koronavirüs tespit edilen ve tedavisi yapılan kişiye 4 bin liralık fatura kesilmiş.
Sağlık Bakanlığına şikâyet edilince de Bakanlık şu cevabı vermiş.
“Pandemi hastanelerine ilişkin genelgede, özel hastanelerden para alınmayacağına dair düzenleme yok…”
Yani, cortonavirüse yakalandığınızda özel hastaneye yatarsanız sizden bunun parasını alırlar, diyor Sağlık Bakanlığı…
Peki, ya insanın parası yoksa ne olacak?
Devlete ait olan hastanelere gidecek…
Yani oralardaki çadırlara gidecek, sırada saatlerce bekleyecek, testi yapılacak ve hastanede yer varsa yatırılıp tedavi edilecek.
Yer yoksa da “hadi evine git” denilecek ki, yüzlerce insanın evine gönderildiği haberlerde yer alıyor zaten…
İnsanın hayatı üzerinden para kazanma sistemi tam da bu işte…
Hiçbir şey insan hayatından daha değerli değildir, derken işaret edilen sistem “sosyal devlettir…”
Ne yazık ki AK Parti iktidarıyla beraber sosyal devlet ilkesi sadece anayasa da yazan bir cümle olarak kalmıştır.
“Hastayı insan olarak değil, müşteri olarak gören”, bu derece öldürücü bir salgına rağmen, bu anlayışın ısrarla sürdürülmek istenmesini anlamak mümkün değil.
Bu sistemin sonuç olarak vardığı nokta şudur:
“Paran varsa yaşarsın, yoksa…”
Sosyal devlet olmanın insan için ne kadar önemli ve elzem olduğu insanlarımız tarafından, bu salgınla beraber daha iyi anlaşılmıştır diye umuyorum.
Kaldı ki, neoliberal sistemin dibine kadar uygulandığı Fransa’da, İtalya’da, Almanya’da özel hastanelerin tümü kamu hizmeti veren hastanelere dönüştürülerek, insanlardan tedavileri süresince para alınmasının önüne geçilmiştir.
Çünkü oralarda neoliberal sistemle sosyal devlet arasında bir denge kurulmuştur…
Bizde ise insan hayatını paraya tahvil etme ısrarı hala sürdürülmektedir öldürücü salgına rağmen…
Umuyorum ve diliyorum ki özel hastaneler bir an önce “pandemi hastanelerine dönüştürülür…”
***
An haber portalındaki bir haber sanırım dikkatinizi çekmiştir.
Habere göre, “Diyanet’in, salgın sonrası erişime açtığı dijital kitaplarında, evlenme niyetinde olanların birbirlerinin mahrem yerlerine, ‘fikir verecek ölçüde’ bakabileceği” belirtilmiş…
Şu Diyanet’e yönelik yapılan eleştirileri bir yana bırakıyorum ancak “insan ilişkilerine” yönelik böylesine absürt bir “fetva” neresinden bakılırsa bakılsın bana aptalca geldi…
Bir kadınla bir erkek “niyet” beyan ederek birbirlerinin “şeyine” bakabilirmiş…
Peki ya birbirlerinin şeyini beğenmezlerse ne olacak?
Ya da “ya ne kadar güzelmiş şeyin” deyip işi daha da ileriye götürürlerse ve sonrasında “bir fikrim oluşmadı” diyerek evlenme vaadinden vazgeçerlerse ne olacak?
Yahut “aaa… senin şeyin eğikmiş” diyebilirler ve kadınla erkek olaya bakmakla da yetinebilirler
Ya arkadaş, insanların şeyi ile uğraşmak sizin işiniz değil…
Bırakın o işi tıp yapsın, siz camilerinizle imamlarınızla uğraşın…