Saat 11.00’de ofisime girdiğimde yabancı birisi ile karşılaştım.
Meraklı gözlerle baktığımda kendisini tanıttı ve istihbarattan geldiğini, öğlenden sonra “Pir Sultan Abdal Şenliğine” katılanlara yönelik bir hareketlilik olabileceğini, Valiliğin de bilgilendirildiğini söyledi ve gitti.
Sivas İl Kültür Müdürü olarak Şenliğin düzenlenmesine katılmış ve Komite görevi almıştım.
Pencereden dışarıya baktım.
200 metre ileride Buriciye Medresesi ve hemen önünde de Osmanlı Dönemi bir Camii vardı.
Cami avlusunda Cuma Namazına gelenler, Buriciye Medresesinde de öğlenden sonraki etkinlikler için gençler bir araya gelmişlerdi.
“Vali Karabilgin” ile irtibat kurmak için aradım ama ulaşamadım.
Aklıma Kültür Merkezinde öğlenden sonra “Arif Sağ” konseri ile sonrasında yapılacak panel geldi.
Aracıma binerek Kültür Merkezine gittim.
600 kadar kadın ve gençlerin ağırlıkta olduğu topluluk, salonda ve fuayede bekleşiyorlardı.
Dışarıda temmuzun çiğ bir güneşi vardı ve yakıcıydı.
Kültür Merkezinde çalışan bir görevliyi çağırdım ve eline bir pusula vererek “Pir Sultan Derneği Genel Başkanı olan Murtaza Demir’i” bularak, bu notu vermesini söyledim.
(Görevlinin bu notu ulaştırıp ulaştırmadığını hala bilmiyorum)
*****
Saat 14.30 civarında İstasyon Caddesinden insanı ürküten gümbürtülü bir sesle “Allahû Ekber” diye slogan atan bir grubun Kültür Merkezine doğru ilerlediğini görünce, dışarıda kim varsa içeri aldırdım ve kapıları kapattım.
Bir anda inanılmaz bir taş yağmuru başladı.
Çok az sayıda polis, grubu merkeze 20-30 metre mesafede durdurabilmişti.
*****
15-20 dakika sonra gelen grup, yeniden Valilik binasına yöneldi.
Merkezin dış duvarları tamamen kalın camlarla kaplı olmasına rağmen, atılan taşlarla yer yer kırılmış ve büyük çatlaklar oluşmuştu.
Salonda bulunanlar büyük bir panik içindeydi.
Herkesi yeniden salonda topladım ve sakin olmalarını ve bize yardımcı olmalarını, tehlikeyi bertaraf edeceğimizi belirten bir konuşma yaptıktan sonra, salon koltuklarını söktürerek kırılan camların ve tüm dışarıya açılan duvarların arkasına barikat yaptırdım.
Güçlü kuvvetli gençlerden bir grup oluşturarak bu barikatlar bozulursa yeniden takviye etmelerini ve asla içeriye kimsenin girmemesini sağlamalarını söyledim.
Yaklaşık 1 saat sonra öncekinden daha güçlü bir sesle slogan atan yaklaşık 5 bin saldırgan taş yağmuruna tuttular.
Salonda panik ve haykırışlar dayanılmaz boyuta ulaştı.
Polis ve jandarma taş yağmurundan dolayı merkezi korumaya alamadılar.
Bütün camları parçaladılar.
“Artık saldırganlarla karşı karşıyaydık ve aramızda 3-5 metre mesafe kalmıştı.
Bir avuç insan barikatların gerisinde elimizde sopalarla bekliyorduk.
Onları içeriye sokmamaya kararlıydık.
Girselerdi 600 kişilik bir katliam yaşanabilirdi.
Barikatı aşmaya çalışan saldırganlarla müthiş bir çatışma yaşandı.
Ama direndik, içeriye sokmadık saldırganları.”
İçeriye giremeyeceğini anlayan saldırganlar yeniden Valilik binasına yöneldiler giderek daha da büyüyen kalabalıkla beraber.
Bu arada Şenlik öncesi Kültür Merkezinin bahçesine dikilen “Pir Sulan Abdal anıtını” sökerek parçaladılar.
Soğukkanlılık ve kararlılıkla saldırıyı püskürtmüştük…
Hemen harekete geçtim.
İstanbul’dan Şenliğe katılmak için gelenlerin iki otobüsü vardı yakında, onları Merkeze yanaştırdım, 300 kadın ve çocuğu iki otobüsle Ali Baba Mahallesi’ne gönderdim.
Kalanları da 3’er 5’erli gruplar halinde çevre yolundan gitmelerini sağlayarak 600 kişiyi Merkezden tahliye ettirdim.
Merkezde ben ve personelim kalmıştı.
Telefonla Vali Karabilgin’i arayarak durumu rapor ettim ve Vali bana, Merkezi tamamen boşaltmamızı ve benim de Valiliğe gelerek Kriz Masasına katılmamı söyledi.
Herkesi tahliye ettim ve Valiliğe arka sokaklardan dolaşarak gidebildim.
“Not: Madımak katliamına nasıl ulaşıldığını anlayabilmek açısından öncesinde yaşananları kısa bir bakışla bunları bizzat yaşayan benden öğrenmenizi istedim”