Ümit Başkan, “digital demokrasi platformunun” tanıtımını yaparken tarihsel bir göndermeyle Likya Birliğinin demokrasi geleneğinden söz etmişti.
Likya Birliği sadece demokrasi geleneği ile değil aynı zamanda özgürlük mücadelesi ile de tarihte özel ve önemli bir yere sahiptir.
Likya Birliği dediğimiz coğrafyada onlarca antik kent vardır.
Ancak bunların içinde Ksantos ÖLÜMÜNE ÖZGÜRLÜK anlayışıyla öne çıkar.
M.Ö 545 yılında Pers Kralı Harpagos, Anadolu’yu baştanbaşa geçerek Likya’ya dek uzanır. Birçok kenti çok güçlü olmayan direnmelerden sonra alır ve Ksantos önlerine gelir. Ksantos’un bir avuç halkı güçlü Pers ordusuna karşı ciddi bir direnmeyle karşı kor.
Haftalar, aylar sürer kuşatma ama Ksantos teslim olmaz.
Heredot, bu olayı şöyle anlatır:
“… Sayıları azdı ama çok şerefli işler yaptılar ve sonunda galip gelemeyeceklerini anlayınca surların içine çekildiler.
Karılarını, çocuklarını, mallarını ve kölelerini yakıp kül etmiş, daha sonra korkunç yeminler ederek düşman üzerine atılmışlar ve savaşarak ölmüşlerdir.”
Yıl M.Ö 43’tür. Roma İmparatoru Brutus, Likya’dan para ve asker toplamaya gelir. Ksantoslular “hayır, biz ne para ne de asker vermeyiz” derler.
Saldırır koskoca Roma ordusu.
Teslim olup özgürlüklerini yitirmek istemezler ve atalarının Pers Kralı Harpagos’a yaptığını Roma İmparatoru Brutus’a yaparlar, bir kez daha elleriyle ailelerini, kölelerini, hayvanlarını öldürürler.
Roma ordusuna tek bir canlı ve mal bırakmazlar.
***
Brutus’un katliamından sonra aradan 1962 yıl geçer.
Ve bir kez daha Anadolu insanı özgürlük ateşini küllerinden çıkararak meşalesini yakar.
Anadolulu Ksantoslular gibi onlar da Mustafa Kemal’in önderliğinde “ya istiklal, ya ölüm” derler, emperyalist işgalci ordulara karşı.
Ve türkülerini söylerler.
“Dağlarda tek
tek
ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu.”
…
Ancak emperyalistler asla vazgeçmezler.
Yine geldiler Anadolu’ya paraları, üsleri, cemseleri, patriotları, F35’leri ve hamburgerleriyle…
Bankaları, fabrikaları, kıyıları, ormanları ve su kaynaklarını ele geçirdiler, işbirlikçi sermaye ve “kâh beyaz yakalı, kâh İslamcı siyasetçileriyle.”
Soygun ve talanlarını, emeğini çaldıkları insanlarımızın gözünden kaçırmak için bin bir türlü yalan-dolanla oyunlarını sahneye koydular/koyuyorlar.
Milliyetçi-şoven söylemleri yükselttirip Anadolu halklarını birbirlerine düşman etmeye çalışıyorlar.
Dinsel kışkırtmalarla kardeş kavgasını körüklüyorlar.
Daha da kötüsü, devletin geçmiş yıllardan süregelen yanlış politikalarını kullanıp Kürtleri baş kaldırmaya zorluyorlar.
Anadolu halkları 29 Mart 2019’da söyledikleri türkülerini yine söylemeye hazırlanıyor.
O halklar ki,
“…toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar;
korkak,
cesur,
câhil,
hakîm
ve çocukturlar…”
Şimdi yine işgallere, katliamlara, soygunlara karşı “Anadolu Birliğini” kurma zamanıdır.
Dayanışma, el ele verip güzel günlere ulaşma zamanıdır.
Yeni bir “Sivas Kongresi” yapma zamanıdır.
Bir özgürlük ateşi yakıldı Ksantos önlerinde, alevi tarih boyunca tüm Anadolu’yu sardı.
Bu nedenledir ki Anadolu topraklarında özgürlük, yediveren gül kadar bitektir.
Sürekli kendini yenileyen ve üreten bir düşünce ve yaşama biçimidir ÖZGÜRLÜK.