AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, seçim sonrası iki önemli söz söyledi.
“Kızgın demiri soğutalım ve Türkiye ittifakı kuralım…”
El-hak…
Yürekten katıldığım iki ifadedir bunlar.
Ancak bu sözlere tersinden baktığımızda Erdoğan’ın kabul ettiği bir hakikat ortaya çıkıyor.
“Bu toplum gergin, ayrıştırılmış, birbirine kızgınca bakan kamplara bölünmüştür.
Haliyle ortada asgari müştereklerde ve ortak değerlerde buluşan bir toplum yoktur ortada…”
Şimdi birkaç soru soralım kendimize…
“Birincisi,” ülkemiz nasıl ve neden ve de kimler tarafından ayrıştırıldı ve gergin hale getirildi?
“İkincisi,” bu gergin, ayrıştırılmış ve bölünmüşlükten nasıl kurutulacağız?
“Üçüncüsü,” bir zamanlar asgari müştereklerimiz olan tasada, kederde ve kıvançta ittifak halinde olan ülkemizin ittifakını kimler, nasıl bozdu?
Bu soruların cevaplarını bulmak için AK Parti’nin 17 yıllık iktidarına bakmak gerekir.
Çünkü bu hale gelmemizin müsebbipleri ne “dış güçlerdir, ne de uzaydan gelen yaratıklardır.”
Başta Erdoğan olmak üzere “seçim kazanmak uğruna kendisine oy veren tabanın konsolide edilmesi için kullanılan dil, ayrıştırmanın, bölünmenin, kızgın hale gelmenin ve şimdi kurulması istenen Türkiye ittifakın bozulmasına yol açmıştır.”
Sürekli CHP’nin tek partili dönemine göndermelerle kutsal mekânları seçim malzemesi yapan, “Bay Kemal” ifadesinin yanı sıra “cibilliyetsiz, çamur, hain, terörist, çapsız, niteliksiz vs” sıfatlarının yanı sıra “kindar ve dindar” bir dilin kullanılması;
Toplumun bir kesimini “illet, zillet” söylemleri ile aşağılamak, bir başka kesimini de terörist ilan ederek kriminalize etmek “demiri kızgın hale getiren” söylemler olmuştur.
Söylemlerdeki bu kışkırtıcılığın yanı sıra uygulamalarda da yaşanan “hukuksuzluklar, yandaşların korunması” demiri kızgın hale getiren bir başka nedendir.
Ahlaksızlığın, hukuksuzluğun, vicdansızlığın, cinsel istismarın, taciz ve tecavüzlerin, şiddetin ve düşmanlaştırmanın, linç girişimlerinin korunup kollanması, özellikle AK Partili olmayanlar arasında işsizliğin yoğun olması, hayat pahalılığının çekilmez hale gelmesi ile “insanların hayallerinin çalınması,” güvenlik ve özgürlük dengesinin güvenlik lehine bozulmasıyla özgürlüklerin kısıtlanması demiri kızgın hale getiren uygulamalar olmuştur.
İç ve dış sorunların ülkeyi neredeyse yönetilemez duruma getirmesi karşısında ülke olarak direnebilmek için Erdoğan’ın bu çağrısını önemsiyor ve hatta acil buluyorum.
Çünkü sorunlarımız artık bir iktidar sorunu olmaktan çıkıp topyekûn devlet ve toplumun dayanışması ile çözülmesi gereken vahamete gelmiştir.
Ancak bir yandan Gezi Protestolarını her fırsatta “dış güçlerin ve hain işbirlikçilerin oyunu” ilan ederek bu eylemlere katılanları düşmanlaştırıp diğer yandan Türkiye’nin 2. büyük partisinin lideri olan Kılıçdaroğlu’na linç girişimi yapanları masumlaştırmak için olayı “gaz sıkışması” olarak nitelemek yapılan çağırıda samimiyet kuşkusu yaratmaktadır…
Erdoğan ve AK Parti iktidarını çok zor günler beklemektedir.
İçeride işsizlik ve pahalılık, dövizdeki yükseliş, tarımda ve sanayide yaşanan çöküntüler…
Dışarıda S400, F35, İran ambargosu, Doğu Akdeniz’de petrol aramaları, İdlip, Kuzey Suriye gibi birbirinden vahametli meselelerin çözümü için iktidarın topyekun toplum desteğini arkasına alması şarttır.
Bunun içinde öncelikle huzur ve barış iklimini hâkim kılacak söylem ve eylemleri hayata geçirmeleri kaçınılmazdır.
“Kızgın demiri soğutalım ve Türkiye ittifakı kuralım…”
El-hak…
Yürekten katıldığım iki ifadedir bunlar.
Ancak bu sözlere tersinden baktığımızda Erdoğan’ın kabul ettiği bir hakikat ortaya çıkıyor.
“Bu toplum gergin, ayrıştırılmış, birbirine kızgınca bakan kamplara bölünmüştür.
Haliyle ortada asgari müştereklerde ve ortak değerlerde buluşan bir toplum yoktur ortada…”
Şimdi birkaç soru soralım kendimize…
“Birincisi,” ülkemiz nasıl ve neden ve de kimler tarafından ayrıştırıldı ve gergin hale getirildi?
“İkincisi,” bu gergin, ayrıştırılmış ve bölünmüşlükten nasıl kurutulacağız?
“Üçüncüsü,” bir zamanlar asgari müştereklerimiz olan tasada, kederde ve kıvançta ittifak halinde olan ülkemizin ittifakını kimler, nasıl bozdu?
Bu soruların cevaplarını bulmak için AK Parti’nin 17 yıllık iktidarına bakmak gerekir.
Çünkü bu hale gelmemizin müsebbipleri ne “dış güçlerdir, ne de uzaydan gelen yaratıklardır.”
Başta Erdoğan olmak üzere “seçim kazanmak uğruna kendisine oy veren tabanın konsolide edilmesi için kullanılan dil, ayrıştırmanın, bölünmenin, kızgın hale gelmenin ve şimdi kurulması istenen Türkiye ittifakın bozulmasına yol açmıştır.”
Sürekli CHP’nin tek partili dönemine göndermelerle kutsal mekânları seçim malzemesi yapan, “Bay Kemal” ifadesinin yanı sıra “cibilliyetsiz, çamur, hain, terörist, çapsız, niteliksiz vs” sıfatlarının yanı sıra “kindar ve dindar” bir dilin kullanılması;
Toplumun bir kesimini “illet, zillet” söylemleri ile aşağılamak, bir başka kesimini de terörist ilan ederek kriminalize etmek “demiri kızgın hale getiren” söylemler olmuştur.
Söylemlerdeki bu kışkırtıcılığın yanı sıra uygulamalarda da yaşanan “hukuksuzluklar, yandaşların korunması” demiri kızgın hale getiren bir başka nedendir.
Ahlaksızlığın, hukuksuzluğun, vicdansızlığın, cinsel istismarın, taciz ve tecavüzlerin, şiddetin ve düşmanlaştırmanın, linç girişimlerinin korunup kollanması, özellikle AK Partili olmayanlar arasında işsizliğin yoğun olması, hayat pahalılığının çekilmez hale gelmesi ile “insanların hayallerinin çalınması,” güvenlik ve özgürlük dengesinin güvenlik lehine bozulmasıyla özgürlüklerin kısıtlanması demiri kızgın hale getiren uygulamalar olmuştur.
İç ve dış sorunların ülkeyi neredeyse yönetilemez duruma getirmesi karşısında ülke olarak direnebilmek için Erdoğan’ın bu çağrısını önemsiyor ve hatta acil buluyorum.
Çünkü sorunlarımız artık bir iktidar sorunu olmaktan çıkıp topyekûn devlet ve toplumun dayanışması ile çözülmesi gereken vahamete gelmiştir.
Ancak bir yandan Gezi Protestolarını her fırsatta “dış güçlerin ve hain işbirlikçilerin oyunu” ilan ederek bu eylemlere katılanları düşmanlaştırıp diğer yandan Türkiye’nin 2. büyük partisinin lideri olan Kılıçdaroğlu’na linç girişimi yapanları masumlaştırmak için olayı “gaz sıkışması” olarak nitelemek yapılan çağırıda samimiyet kuşkusu yaratmaktadır…
Erdoğan ve AK Parti iktidarını çok zor günler beklemektedir.
İçeride işsizlik ve pahalılık, dövizdeki yükseliş, tarımda ve sanayide yaşanan çöküntüler…
Dışarıda S400, F35, İran ambargosu, Doğu Akdeniz’de petrol aramaları, İdlip, Kuzey Suriye gibi birbirinden vahametli meselelerin çözümü için iktidarın topyekun toplum desteğini arkasına alması şarttır.
Bunun içinde öncelikle huzur ve barış iklimini hâkim kılacak söylem ve eylemleri hayata geçirmeleri kaçınılmazdır.