Hatırlarsınız, bir süre önce Meral Akşener, bir programda “PKK eşittir HDP” dedi.
Bu söze Sırrı Süreyya Önder “Bize koordinat biçmek kimsenin haddi değil” diye cevap verdi.
HDP Genel eş Başkanı Prof. Mithat Sancar da, “PKK ile aramıza mesafe koyun diyorlar, bu yanlış, çünkü ilişkili olanlar araya mesafe koyar” sözü ile Önder’in açıklamasını destekledi.
Akşener son noktayı koydu, “Eğer bu sözler PKK ile bağlantılarının olmadığı anlamındaysa bundan memnuniyet duyarım” dedi.
Bu sözler İYİ Parti ile HDP arasındaki buzları eritmese de belli bir sıcaklığa yol açmıştı.
Birkaç gün önce de Selahattin Demirtaş, bir mesaj yayınlayarak “imkânım olsa eşimle beraber Akşener’le kahvaltı yapmak için kapısını çalardım” dedi.
Akşener bu mesaja “Güneydoğuda kanlınız bile olsa kapıyı çalınca buyur edersiniz” diye cevap verince aman tanrım! bir anda o malum klişe ile her koldan saldırıya geçildi…
“PKK ile iş birliği yapıyorsunuz”
Havuz medyasının kalemşorları, sosyal medyanın trolleri ver yansın ettiler Akşener’e…
Ve Akşener bu sözleri geri alamadı ama partinin sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu aracılığı ile “Biz asla PKK’yi kınamayan, onun terör örgütü olduğunu ifade etmeyenlerle bir arada olamayız” açıklamasını yaptı.
Türkiye’de tek adam rejiminin ve keyfi yönetimin, yokluk ve yoksulluğun sermaye lehine devamını isteyen, demokrasinin ve özgürlüklerin baskı altında kalmasından yana olan çevrelerin bu saldırılarının temel hedefi “muhalefetin zayıf kalması ve birlikteliklerinin sağlanmamasıdır…”
Milliyetçi tabanını kaybetmek istemeyen İYİ Parti halka verdiği demokrasi sözünü bu tavırla yerine getiremez…
“Parlamenter rejimi yeniden kurmak, siyasi partiler ve seçim kanunu demokratik hale getirmek, özgürlüklerin ve demokratik hakların kullanılabilir hale gelmesini sağlamak HDP’yi bu şekilde dışlayarak asla gerçekleştirilemez.”
HDP’yi muhalefet bloğundan uzak tutmak Erdoğan ve AK Parti iktidarına dolaylı destek vermektir.
Elbette terör sorunu bu ülkenin başına beladır ve bu beladan bir an önce kurtulmak gerekir.
Ancak bu beladan ne askeri tedbirlerle ne acıları kanatmakla ne de şehitler üzerinden ajitasyon temelli siyaset üreterek kurtulamayacağımızı 40 yıllık deneyim göstermektedir.
İYİ Parti olarak bir yandan terör belasının ve bu belaya kaynaklık eden Kürt meselesinin çözüm yeri TBMM’dir diyorsunuz ama diğer yandan bu meselede önemli bir aktör olacak Selahattin Demirtaş’ı ve HDP’yi sistem içine almayıp meşru zeminden uzakta tutuyorsunuz…
Akşener ve İYİ Parti, muhalefetin meşru bir zeminde demokrasiyi yeniden inşa etme fırsatını geri tepmiştir.
Selahattin Demirtaş’ı bence hafife alıyorlar…
Şunu asla unutmayın;
Kürt seçmen, yerel seçimde Öcalan kardeşlerin mektupla ve televizyon aracılığı ile AK Partiye açık destek istemelerine değil, Selahattin Demirtaş’ın “muhalefet adaylarını destekleyin” çağırısına itibar etmiş ve yerel seçimlerin kaderinin belirlenmesine neden olmuştur.
Bu olay göstermiştir ki, Kürt seçmen nezdinde Öcalan artık “nostaljik” bir motiftir.
Meşru ve legal zeminde gerçek lider Selahattin Demirtaş’tır.
Biraz geriye gidelim…
Demirtaş, Genel Başkan olduğu sırada Diyarbakır’da evinde gözaltına alınıp tutuklanmıştı.
O yıllarda en küçük bir olayda bile terörü azdıran PKK, bu tutuklamaya ses çıkarmamış, kepenk kapatma dâhil hiç eylemle Demirtaş’a sahip çıkmamıştı.
Bence bunun nedenlerini ciddi bir şekilde düşünmek gerekir…
Demirtaş eğer bir el uzatıyorsa bu eli geri çevirmek reel politik olarak gerçekçi değildir…