Henüz ilçe ve il kongrelerini tamamlayamadan, kuruluşundan bu yana 4. kez il başkanı değiştiren, İYİ partiden başka bir parti hatırlamıyorum.
Kurulduğu günlerdeki heyecan ve ataklığını bu kadar kısa sürede kaybeden bir başka parti de yoktur sanırım.
Peki, ne oldu da İYİ Partide işler bu kadar sıkıntılı hale geldi?
Bence işin başlangıç noktası ile bugün vardığı nokta arasında farklı nedenler ve farklı saikler var.
Kuruluşta il başkanlığına getirilen “Nizamettin Sağır,” ülkücü geleneklere sahip olsa da İYİ Partinin seçmen bazında kahir ekseriyetini oluşturan “merkez sağ” taban tarafından kabul görmüştü.
Çünkü Sağır, sadece il başkanı ve ülkücü değil, aynı zamanda kentin önde gelen ve hemen her siyasi mahallede kabul görüp karşılığı olan bir kanaat önderiydi.
Bu nedenle doku tuttu ve Sağır öncülüğünde yürüyen İYİ Parti teşkilatları gerçekten tarihte eşine az rastlanır bir seçim başarısı elde ederek 254 bin oyla 3 milletvekili çıkardı, 4. milletvekilliğini de kıl payı kaçırdı.
Ama ne olduysa bu başarıdan sonra oldu.
Antalya’da elde edilen bu “seçmen gücü” birilerinin iştahını kabarttı ve son derece zorluklar ve sıkıntılar içinde başarılar elde eden Nizamettin Sağır’ı ve ekibini uzaklaştırmak için olmadık oyunlara başvuruldu.
Sonuçta Sağır, “ben yokum” dedi ve çekildi.
***
Yerine hiçbir siyasi donanımı ve geride bıraktığı siyasi bir hikâyesi olmayan sıradan olmaktan başka özelliği bulunmayan, görev olarak geçmişinde sadece Elmalı İlçe Başkanlığı bulunan “Ahmet Aydın” İl Başkanlığına atandı.
Bu atamadan sonra parti içi çok karıştı.
İYİ Partiden istifa eden milletvekili “Tuba Çokal” ile geçmişi karanlık, küfürbaz bir akademisyenle birlikte partinin tüm kazanımlarını kısa sürede tükettiler.
Belediye başkanı ve meclis üyeliklerinin belirlenmesinde çok çeşitli ayak oyunlarının oynandığı partililer arasında kızgınlıkla dile getirilmeye başlandı.
Antalya siyasetinde ağırlığı ve hemen her kesimde karşılığı, saygınlığı ve merkez sağın Türkiye’deki önemli bir ismi olan milletvekili “Hasan Subaşı,” bu ekip tarafından hedefe konuldu.
İş öyle bir noktaya geldi ki, geçmişi karanlık küfürbaz akademisyen ne derse o yapılıyordu.
Dışlanan sadece merkez sağın isimleri olmadı bu dönemde…
Partinin kuruluşunda ciddi emeği olan ve seçim dönemlerinde canla başla çalışan ülkücülerde bu ekip tarafından tu-kaka ilan edildi.
Kurucu il başkanı Nizamettin Sağır’ın üyeliği silindiği gibi, kendilerine rakip olabilme ihtimali olanlarda üye yapılmadı.
Elbette bunca olumsuzluklar Genel Başkan Akşener ve Genel Merkeze iletiliyordu ama bunlar Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı “Koray Aydın” tarafından izole ediliyor ve ekip korunuyordu.
Ve artık ipler tam kopma noktasına geldiğinde Akşener müdahale etti, Ahmet Aydın görevden alındı ve yerine “partiyi kongreye götürene kadar” Genel Başkan yardımcısı ve Danışmanı “Yavuz Temizer” İl Başkanı olarak atandı.
***
Yavuz Temizer dönemi bir anlamda toparlanma ve “arınma” dönemi oldu dersek yanılmamış oluruz.
Önce partide herkesin kendini bulacağı bir yönetimin atanmasını sağladı.
Sonra ilçe teşkilatlarında “Çokal, küfürbaz akademisyen ve Ahmet Aydın” tarafından görev verilen kadroların temizliğine başladı.
Muratpaşa, Kepez, Döşemealtı, Elmalı ilçe teşkilatlarını görevden aldı ve başkanlarını “talimatlara uymadıkları, verilen görevleri yapmadıkları, üye yapma kampanyasına katılmadıkları” gerekçesiyle disiplin kuruluna gönderdi.
Temizer, bu arınmanın dışında siyasi donanımının güçlü olması, partinin hukukunu arama konusunda tavizsiz durması, belediye ve diğer il başkanları ile “eşit” durumda olduğunu ifade eden duruşu ile kısa sürede hem partililerin gönlünü kazandı, hem de İYİ Partinin silkinip kendine gelmesini sağladı.
Onun bu duruşu Tuba Çokal’ın istifasına yol açtığı gibi “Akşener ve Koray Aydın” arasında alttan alta yürümekte olan gerilimin su yüzüne çıkmasına vesile oldu.
“Akşener’e bu gerilimde en büyük destek hiç kuşkusuz milletvekili Hasan Subaşı ve Yavuz Temizer tarafından sağlandı.”
Akşener, Genel Merkezdeki bu amansız mücadelede yalnız kalmamak için Koray Aydın’la aynı gelenekten gelen ve kendisine bu anlamda büyük destek sağlayacağına inandığı Yavuz Temizer’i, il başkanlığı görevinden alarak yanına getirdi ve yeniden Genel Başkan Yardımcısı olarak atadı.
***
Temizer’in öyle apansız il başkanlığından ayrılışının bir boşluk yaratmaması için kendisinin ve Hasan Subaşı’nın tavsiyesi ile il başkan yardımcısı “Mehmet Başaran” İl Divan Kurulunun kararı ile il başkanı olarak Akşener tarafından atandı.
Üç “ülkücü gelenekten” gelen il başkanlarından sonra “merkez sağ gelenekten” gelen bir il başkanının atanması siyasi anlamda partinin kimi dinamikleri tarafından yüksek sesle olmayan birkaç itirazla karşılandı.
Ancak yaptığı kısa araştırmadan, İYİ Partinin seçmen tabanının büyük çoğunluğunun merkez sağa eğilimli seçmenlerden oluşması nedeniyle bu atamanın “doğru bir atama” olduğu sonucu çıktı.
Eğer Başaran, kuruluş döneminin dinamiklerini toparlar, onlarla birlikte siyasi çalışmalarını yürütürse kısa sürede çok iyi işler yapacağına inanıyorum.
***
İYİ Partinin bu kadar karışmasının ve karıştırılmasının altında bir çok çevre siyasi nedenler arasa da aslında bu karışıklığın ve düzensizliğin temelinde yatan şey “siyasi güç üzerinden rant elde etmek ve bunu çevresine kullandırmaktır.”
İYİ Partide partinin iki kanadını oluşturan ülkücü ve merkez sağ çizgiden hangisinin parti teşkilatında hâkim olacağı mücadelesi yoktur.
Nizamettin Sağır örneği bunun açık ifadesidir.
Milliyetçi bir çizgide olmasına karşılık merkez sağ seçmen tarafından kabul görmesi ve karşılığının olması böyle bir siyasi çatışmanın olmadığını göstermektedir.
Aynı şekilde merkez sağ geleneğe sahip bir adayın da ülkücü taban tarafından kabul görüp karşılığı olabilir demektir.
Ancak buna karşılık siyasi anlamda “İYİ Partide henüz bir siyasi kimliğin oluşmadığını” söylemek daha doğru olacaktır.
Atatürkçü olmak, kuruluş değerlerine sahip çıkmak, laik, demokratik, hukuk devletinden yana olmak “siyasi kimlik” meydana getirmez.
Bunlar İYİ Partinin ilerde oluşacak siyasi kimliğinin “siyasi referanslarıdır…”
Millet İttifakının gelecekte yeniden kuruluşun bir partisi olabilmesi için içindeki ideolojik farklılıkları ayıklayıp bir an önce siyasi bir kimliğe ulaşması kaçınılmazdır.