İYİ Partide her ne kadar kimlik sorunu olsa da, partileşme sürecinin henüz başında olsalar da, siyaseten neyi, nasıl yorumladıkları, Türkiye ve dünya siyasetinde nerede durdukları konusunda bir çerçeve çizmeye başladıklarını görmekteyiz.
Genel Başkan Akşener’in televizyon programında dinlediklerime dayanarak bunları söyleyebiliyorum.
Kurucu felsefeye ve Atatürkçü çizgiye bağlı oldukları, devlet yaşamında laik, kişisel tercihlerde ise inançlara saygılı olmakla beraber seküler anlayıştan olduklarını belirtti Akşener.
İç siyasette ise PKK ile bağlantıları sürdükçe HDP ile hiçbir koşulda bir arada olamayacaklarını, AK Parti ile sadece parlamenter sisteme dönüş konusunda işbirliği yapacaklarını, CHP ile “mezara kadar” değil, siyasi gelişmelere göre ve ülkenin geleceği konusunda “Millet İttifakı” çerçevesinde beraber hareket edeceklerini ifade etti.
Ancak bu ifadelere rağmen iç siyasette çerçevenin sınırların neresi olacağı konusunda “kurumsal” anlamda bir ifade henüz oluşmadığından bence bunlar son derece esnek ve muğlâk ifadelerdi.
Bu görünüm beni daha önceleri yazdığım tespitlerde haklı çıkarmaktadır.
İYİ Parti öncelikle “kurumsallaşma” yolunda büyük çabalar harcamalıdır.
Aksi halde Bahçeli tepkilerinden doğan bir parti olmaktan kurtulamaz.
Böyle sürdükçe de günü kurtarmaya yönelik savrulmalarla gelecek için umut veren bir siyasi parti de olamaz.
Bu nedenlerle kurumsallaşma sürecini hızlandırması gerekir.
Bunun için gerekli olan iki temel unsura sahiptir İYİ Parti.
Eksik-aksak da olsa bir siyaset çerçevesi çizilmiş ve bu çerçevede gerekli olan siyasi gelişmeleri hayata geçirecek kadrolara da sahip durumdadır.
“Milliyetçi, muhafazakâr ve merkez sağdan gelen Ahad Andican, Hasan Subaşı, Koray Aydın, Aytuğ Çıray, İsmail Koncuk, Ümit Özdağ, Musavvat Dervişoğlu, Cihan Paçacı, Aydın Sezgin gibi donanımlı ve deneyimli kadrolarla kurumsallaşma süreci hızlandırılabilir.”
Lakin bu güçlü isimlerle örtüşebilen taşra teşkilatlanmaları gerçekleştirilmeyince kurumsallaşmanın ayakları yere basmaz.
Tıpkı Antalya’da olduğu gibi sen, ben, bizim oğlanla sınırlandırılmış, üye olmayan ama oy veren milyonlarca insanı taşra yapılanmalarında söz ve karar sahibi yapamazsanız zarfı kurtarırsınız ama mazrufta kurumsallaşmış parti olamazsınız.
Aşağıdan yukarıya doğru şekillenmenin önünün açılması, oy veren milyonlarca insanın katılımı ile oluşan düşünceleri ve değerlendirmeleri esas alınmazsa İYİ Parti “kadro partisi” olmaktan öte gidemez.
Bu anlamda hızla ve doğru kararlarla taşra teşkilatlarına yeniden çeki-düzen verilmeli…
“Ahmet Aydın gibi kişilerin yerine deneyimli, donanımlı, genç ve atak kadroların yolu açılmalı.”
Ve İYİ Parti Genel Merkezinden aldığım bilgilere göre de böyle bir çalışma başlatılmış.
Antalya’nın da içinde olduğu birkaç ilin il başkanı ve il divan kurullarının değiştirileceği yönünde GİK tarafından kararlar alındığı iletildi bana…
Umarım ve dilerim ki böyle bir çalışma başlatılır, kuruluş sırasındaki heyecana yeniden kavuşulur.