Türk-İslam hareketi, uzunca yıllar kendi iç çelişkilerini bir tarafa koyup homojen bir duruşla siyaseti belli oranlarda forsa edebildi.
Ancak 2016 yılında bu hareketin uzunca zamandır üzerini örttüğü iç çatışmaları su yüzeyine çıkınca amansız bir çatışma meydana geldi kendi içlerinde…
Ve bu çatışma, Türk-İslam hareketinin siyasal örgütlenmesi olan MHP’de somut şekilde ortaya çıktı.
Çatışmanın bir tarafında olanlar “Meral Akşener,” öncülüğünde “Bahçeli ve ekibine” isyan bayrağını açıp parti içi muhalefeti harekete geçirdi.
Ancak bu isyan, MHP içinde iktidara değil, İYİ Parti adında yeni bir partinin doğmasına yol açtı.
İşte bu noktada gerek Akşener’in merkez sağdaki geçmişi, gerekse AK Partide yer bulamamış merkez sağın kadrolarının bu yeni harekete katılımını sağladı.
Türk-İslam hareketi, Ülkücüler ve merkez sağ kadroların birlikte yola çıktığı İYİ Parti, CHP’nin katkılarıyla seçimlere girebildi ve bu sayede bugün “Millet İttifakının” önemli bir unsuru haline geldi.
Ancak bir noktayı belirtmekte fayda var.
Meral Akşener’in cumhurbaşkanı adaylığı, kamuoyunda cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. Tura kalacağı kanaatini oluşturdu.
Keza TBMM seçimlerinde de yüksek bir oy oranı beklentisi vardı.
Ancak seçim sonucunda ne cumhurbaşkanlığı seçimi 2. tura kaldı, ne de milletvekili seçiminde beklenen oy oranına ulaşabildi.
Sonraki yerel seçimde büyükşehirlerin alınmasında önemli bir katkı sağladı ancak kendilerinin aday gösterdikleri yerlerde yine beklenen sonuca ulaşılamadı.
Geçirdikleri her iki seçimde beklenen başarıyı sağlayamamalarının çok çeşitli nedenleri vardır elbette ancak bence en önemli nedeni “adaylarda isabetli olmamaları ve bu adayların belirlenmesinde gerek merkez kadroların ve gerekse yerel kadroların siyaset kurallarının dışında kişisel ve “duygusal” hesap yapmalarıdır.”
Buna en iyi örnek Antalya’dır…
Kurucu İl Başkanı olan “Nizamettin Sağır’ın” öncülüğünde gidilen genel seçimde Türkiye ortalamasının üstünde oy almasına rağmen, sonraki İl Başkanı Ahmet Aydın döneminde İttifakın İYİ Parti adaylarına bıraktığı ilçelerde başarılı olunamadı.
O dönem İYİ Parti milletvekili olan “Tuba Çokal ile Ahmet Aydın’ın” ve bu ikiliyi adeta yöneten öğretim üyesi “Fatih Mehmet Doğrucan’ın” birlikte hareket ederek başkan ve meclis üyeliklerini çok “duygusal” gerekçelerle belirledikleri kamuoyunda ve İYİ parti tabanında en çok iddia edilen konuların başında gelmektedir.
Sonrasında, bir partiye üye olması bile Siyasi Partiler Kanunu hükümlerine göre mümkün olmayan Ahmet Aydın görevden alındı yerine Genel Başkan Yardımcılığı görevi yapan “Yavuz Temizer” İl Başkanı olarak atandı.
Temizer’in, Aydın döneminde görevlendirilen ve Tuba Çokal ile Doğrucan’ın kontrolünde olan ilçe yönetimlerini görevden alması sonucunda Çokal istifa etti ve AKP’ye geçti.
Temizer, yeniden Genel Merkezdeki görevine dönünce yerine İl Başkanı olarak “Mehmet Başaran” seçildi.
Temizer ve Başaran dönemlerinde; Fatih Mehmet Doğrucan ve Ahmet Aydın’ın duygusal nedenlerle göreve getirdikleri temizlendi, yerlerine gerçekten “geçmişi kirli olmayan” yepyeni kadrolar görevlendirildi.
Ancak Doğrucan ve Aydın ellerini İYİ Partinin içinden çekmediler…
Her fırsatta bu yeni kadrolara olmadık çamurları atarak onları yıpratıp çekilmek zorunda bırakmaya gayret ettiler…
Artık bu saatten sonra İl Başkanı Mehmet Başaran’ın gelecekte, kuruluş döneminin ivmesini yakalamak istiyorsa, kadrolarına ve ekibine sahiplenmesi zorunlu hale gelmiştir.
Ve geçmişteki kirli kadrolara kapılarını kapatması ve bunları yapacakları provokasyonlara karşı dikkatli olması İYİ Partiyi gelecekte daha İYİ yerlere getirecektir…