Geçenlerde “40’ında flört” isimli bir filmde sörf eğitimi veren bir genç, orta yaşlı bir kadına şunu der:
“Hayatını değiştirecek dalgayı yakalamak istiyorsan, kabuğundan çıkmalısın…”
Filmden sonra düşündüm; ben kaç kez hayatımı değiştirecek dalga yakalamıştım?
Statik mi yaşadım, yoksa sürekli kabuğumdan çıkarak hep değişim mi aradım?
Hayat bazen kocaman bir dalgayı üzerinize salar.
Kabuğunuza sığınıp dalganın üzerinizden geçmesini mi beklersiniz, yoksa “işte beklediğim fırsat bu dalga” deyip kabuğunuzdan fırlayıp çıkar mısınız?
Toplumların hayatında da böyledir.
Hayat bazen o toplumların üzerine kocaman bir değişim dalgası gönderir.
Birileri çıkar, “işte beklenen dalga budur, haydi kalkın ayağa ve bu dalgayı yakalayın, statükoyu parçalayın, dünyayı kavrayın” der.
Ve devam eder;
“Bu dalga ile özgürlük, adalet, eşitlik ve zenginliği yakalayacaksınız.
Bu dalga ile daha güvenli, daha bağımsız ve daha barış dolu günler gelecektir…”
Ancak, hep bu değişim dalgasını kaçırdık sürekli.
Kaçırmak bir tarafa, kabuğumuza çekilip o dalganın geçip gitmesini bekledik.
Yakın geçmişe bir bakın.
Bu toplum kaç değişim dalgası fırsatını kaçırmış, kaçında kabuğuna çekilip dalganın geçmesini beklemiş?
“17-25 Aralık operasyonu,” Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk iddialarının havada uçuştuğu ve bu nedenle bir değişimin işaretini veren dalga değil miydi?
Ne oldu?
Bir algı operasyonu ile yolsuzluk iddiaları “darbeye” dönüştürüldü ve toplum uyuşturuldu.
“Gezi Protestoları,” Cumhuriyet tarihinin en büyük kitlesel katılımlı eylemi değil miydi?
Her ilden 8 milyon insan 30 günden fazla süren protestolara katıldı.
Ne oldu?
Bir değişim dalgasını yakalamak üzereyken yine bir algı operasyonu ile her şey bir anda “darbecilerin” eylemine dönüştürüldü.
“Suriye’de suni olarak çıkartılan iç savaşa” müdahil olmamızla birlikte Ermeni tehcirinden daha büyük bir mülteci akını ve Suriye meselesinin içerideki uzantısı olan PKK ile mücadelenin yarattığı yıkımları yaşıyoruz.
Bu değişim dalgası fırsatıydı…
Ancak bu değişimin olmaması için yaratılan algı operasyonları ile “irkçı-şoven” ve nefret kokan bir milliyetçilik dayatılması ile karşı karşıya kaldık…
Ve son olarak “yerel seçimde” yakalanan değişim fırsatı karşımızda.
Nüfusun yüzde 73’ünün, sanayi üretiminin yüzde 80’inin, tarımsal üretimin yüzde 75’inin yapıldığı illerde belediyeleri CHP ve Millet İttifakı kazandı.
Bir kez daha değişim fırsatı kapımızı çalmış durumda…
CHP kabuğundan çıkmalı ve toplumun önüne düşmeli, toplumun değişim dalgasını yakalamasının önünü açacak hamleler yapmalı, değişim için gelen bu büyük dalgada artık sörf tahtasına çıkmalıdır..
Aksi halde bu toplum yağmacı, hırsız, soyguncu haramilerin yaptığı derme çatma “Nuh’un gemisine” binmeye devam edeceklerdir.