ABD Savunma Bakanlığı Türkiye Devleti Cumhuriyeti Savunma Bakanlığına bir mektup göndermiş.
Baştan aşağı tehdit dolu bir mektup.
S400 füzelerini almaktan vazgeçmezseniz size F35’leri vermeyiz ve hatta sizinle olan ilişkilerimizi yeniden gözden geçiririz, diyen bir mektup…
Haddini aşan ve bağımsız Türkiye Cumhuriyetini aşağılayan, ne uluslar arası ilişkilere, ne devletlerarası nezakete, ne de uluslar arası hukuka uymayan bu tehdit misliyle iade edilmedikçe ulusal onur zedelenmiştir.
“Yerli ve milli” olmak meydanlarda “Rabia” işareti yapmakla olmaz…
“Yerli ve milli” olmak parçalarını başka ülkelerden topladığın tankları, topları yapmakla olmaz…
“Yerli ve milli” olmak ABD emperyalizminin dümen suyunda kıvrılarak dış politika izlemekle olmaz.
“Yerli ve milli” olmak bizi tehdit eden ABD emperyalist devletinin, yaptığı tehdide karşılık üslerini kapatmakla olur…
“Yerli ve milli” olmak sana had bildirmeye kalkanlara bu şekilde haddini bildirmekle olur.
*****
O her fırsatta fısıltılı halde kulaktan kulağa “din düşmanı” olarak yaydığınız istiklal Savaşı komutanlarından, ikinci “Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye,” 1962 yılında Başbakanlığı sırasında yaşanan Kıbrıs geriliminde askeri müdahale yapacağı sırada o dönemin ABD Başkanı Johnson tarafından tıpkı bugün gönderilen mektup gibi bir gönderilir.
Cumhuriyetimiz, tıpkı bugünkü gibi haddini aşarak ABD tarafından tehdit edilir.
İnönü’nün cevabı sert olur.
“Bir gün başka bir dünya kurulur ve Türkiye orada yerini alır.”
*****
1974 yılında yaşanan Kıbrıs’ta ki Nikos Samson önderliğindeki faşist darbeye karşı Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs Barış Harekâtını gerçekleştirdi.
Dönemin “Başbakanı Bülent Ecevit’e” harekâtı yaparsa Türkiye’ye silah ambargosu uygulanacağını belirten yine bir tehdit mektubu gönderilir ABD tarafından.
Bilindiği gibi tehdide cevap Kıbrıs Barış Harekâtını yaparak cevap verildi ve Ecevit, ABD’ye şöyle seslendi uluslar arası nitelikteki basın toplantısında.
“Türkiye bağımsız bir devlettir ve çıkarlarını en iyi şekilde korumasını bilir.
ABD gölge etmesin yeterli…” der.
Ve bununla da yetinilmedi, Harekât sırasında uçaklarımıza ve askeri araçlarımıza akaryakıt vermeyen ABD’li petrol şirketinin malı olan Mersin’deki “ATAŞ Petrol Rafinerisi Enerji Bakanı olan Deniz Baykal tarafından şirketten alınıp devletleştirildi”
İşte size iki tane “yerli ve milli” devlet ve halkın adamı…
*****
Kaldı ki işin bir başka boyutu daha var ki bunu kimse sorgulamıyor bile…
Rusya’dan S400 hava savunma sistemini, ABD’den de çok gelişmiş ve adeta savaş makinesi niteliğindeki 100 tane F35 savaş jetlerini almak istiyoruz.
İyi de kime ve neye karşı bunları alacağız?
Böylesine gelişmiş savaş malzemelerini hangi devletin tehdidine karşı almak istiyoruz?
Komşularımızdan hangisi bizden daha güçlü silahlarla donatılmış orduya sahip?
Hangi komşumuz bize saldırmak için hazırlık yapıyor?
Kaldı ki bunlara sahip olmak yetmiyor çünkü bunları bir tehdide karşı kullanmak için Rusya ve ABD’nin kullanım izni vermesi gerekir.
Eğer bölücü teröre karşı bunları almak istiyoruz denirse bu söze bütün dünya kıçıyla güler.
Kısacası; 25 milyar dolar gibi bir parayla en az 5 milyon insana istihdam yaratmak yerine bu parayı savaş baronlarının kasasına aktarmanın neresi “yerli ve milli” oluyor?
Baştan aşağı tehdit dolu bir mektup.
S400 füzelerini almaktan vazgeçmezseniz size F35’leri vermeyiz ve hatta sizinle olan ilişkilerimizi yeniden gözden geçiririz, diyen bir mektup…
Haddini aşan ve bağımsız Türkiye Cumhuriyetini aşağılayan, ne uluslar arası ilişkilere, ne devletlerarası nezakete, ne de uluslar arası hukuka uymayan bu tehdit misliyle iade edilmedikçe ulusal onur zedelenmiştir.
“Yerli ve milli” olmak meydanlarda “Rabia” işareti yapmakla olmaz…
“Yerli ve milli” olmak parçalarını başka ülkelerden topladığın tankları, topları yapmakla olmaz…
“Yerli ve milli” olmak ABD emperyalizminin dümen suyunda kıvrılarak dış politika izlemekle olmaz.
“Yerli ve milli” olmak bizi tehdit eden ABD emperyalist devletinin, yaptığı tehdide karşılık üslerini kapatmakla olur…
“Yerli ve milli” olmak sana had bildirmeye kalkanlara bu şekilde haddini bildirmekle olur.
*****
O her fırsatta fısıltılı halde kulaktan kulağa “din düşmanı” olarak yaydığınız istiklal Savaşı komutanlarından, ikinci “Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye,” 1962 yılında Başbakanlığı sırasında yaşanan Kıbrıs geriliminde askeri müdahale yapacağı sırada o dönemin ABD Başkanı Johnson tarafından tıpkı bugün gönderilen mektup gibi bir gönderilir.
Cumhuriyetimiz, tıpkı bugünkü gibi haddini aşarak ABD tarafından tehdit edilir.
İnönü’nün cevabı sert olur.
“Bir gün başka bir dünya kurulur ve Türkiye orada yerini alır.”
*****
1974 yılında yaşanan Kıbrıs’ta ki Nikos Samson önderliğindeki faşist darbeye karşı Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs Barış Harekâtını gerçekleştirdi.
Dönemin “Başbakanı Bülent Ecevit’e” harekâtı yaparsa Türkiye’ye silah ambargosu uygulanacağını belirten yine bir tehdit mektubu gönderilir ABD tarafından.
Bilindiği gibi tehdide cevap Kıbrıs Barış Harekâtını yaparak cevap verildi ve Ecevit, ABD’ye şöyle seslendi uluslar arası nitelikteki basın toplantısında.
“Türkiye bağımsız bir devlettir ve çıkarlarını en iyi şekilde korumasını bilir.
ABD gölge etmesin yeterli…” der.
Ve bununla da yetinilmedi, Harekât sırasında uçaklarımıza ve askeri araçlarımıza akaryakıt vermeyen ABD’li petrol şirketinin malı olan Mersin’deki “ATAŞ Petrol Rafinerisi Enerji Bakanı olan Deniz Baykal tarafından şirketten alınıp devletleştirildi”
İşte size iki tane “yerli ve milli” devlet ve halkın adamı…
*****
Kaldı ki işin bir başka boyutu daha var ki bunu kimse sorgulamıyor bile…
Rusya’dan S400 hava savunma sistemini, ABD’den de çok gelişmiş ve adeta savaş makinesi niteliğindeki 100 tane F35 savaş jetlerini almak istiyoruz.
İyi de kime ve neye karşı bunları alacağız?
Böylesine gelişmiş savaş malzemelerini hangi devletin tehdidine karşı almak istiyoruz?
Komşularımızdan hangisi bizden daha güçlü silahlarla donatılmış orduya sahip?
Hangi komşumuz bize saldırmak için hazırlık yapıyor?
Kaldı ki bunlara sahip olmak yetmiyor çünkü bunları bir tehdide karşı kullanmak için Rusya ve ABD’nin kullanım izni vermesi gerekir.
Eğer bölücü teröre karşı bunları almak istiyoruz denirse bu söze bütün dünya kıçıyla güler.
Kısacası; 25 milyar dolar gibi bir parayla en az 5 milyon insana istihdam yaratmak yerine bu parayı savaş baronlarının kasasına aktarmanın neresi “yerli ve milli” oluyor?