Toplumda, özellikle muhalefet cephesinde şöyle bir beklenti var.
“Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun” ayrı ayrı yürüttükleri “yeni parti kurma çalışmaları” AK Partiyi zayıflatacak ve kopmalar olacak.
Bu gelişmeler sonucunda TBMM’de Cumhur İttifakı sayısal çoğunluğu kaybettiği için en geç 2020 yılı sonunda erken bir cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi olacak…
Hani derler ya; aç tavuk rüyasında kendisini darı ambarında görürmüş…
Muhalif cephenin bu türden beklentisi aç tavuğun rüya görmesiden başka bir anlam taşımaz.
Öncelikle bu iki ismin yeni bir parti kurma gerekçelerine bir bakalım:
Babacan ve Davutoğlu, 3-4 yıl öncesine kadar AK Partinin bütün günahlarının mimarlarından ve paydaşlarından değiller miydi?
Peki ne oldu da istifa edip yeni parti kurmaya kalkışıyorlar?
Babacan döneminde ekonomi çok iyiydi de şimdi mi berbat duruma geldi.
Babacan, “Böyle olmaz, benim ekonomiyi yönettiğim zamanlarda bolluk bereket vardı. Şimdi halk fakr-u zaruret içerisinde” deyip AK Partiden ayrılarak yeni bir parti kurmaya mı kalkıyor?
Ahmet Davutoğlu, Başbakan ve Genel Başkanken yetkileri budanıp istifaya zorlanmasının intikamını almak ve onurunu kurtarmak için mi yeni parti kurmaya çalışıyor?
“Ya da kendi ifadesiyle 7 Haziran-1 Kasım arasında terörle mücadele adı altında kapalı kapılar ardında hazırlanan (kendisinin de içinde olduğu) senaryolarla yaşanan insanlık dramlarından dolayı vicdani ve demokratik sorumluluk duyduğu için mi yeni bir parti kurarak bu senaryoları hazırlayanları cezalandırmak mı istiyor ?”
İnanın bunların hiç biri değil.
“Asıl gerekçe, bu iki insan ve bunlarla beraber hareket eden siyasetçilerin AK Parti içindeki itibarlarını ve parti içi iktidarlarını kaybetmeleridir.”
Kaldı ki yeni bir siyasi parti kurmanın ilk ve temel şartı, partiyi kuracak olan öncülerin toplumsal karşılıklarının olmasıdır.
Toplumsal karşılık olması içinde o öncülerin siyasetin halk mektebinde yetişmiş olması gerekir.
Babacan, AK Parti kurulduğunda İngiltere’den getirtilen bir ekonomist…
Siyasete AK Partide başlamış…
Davutoğlu, AK Parti kurulduğunda Tayyip Erdoğan tarafından üniversite hocalığından alınıp Başbakanlık Müsteşarı yapılan bir akademisyen…
Her iki isiminde siyasetçi olarak toplumsal karşılıkları yok…
“Ve her iki isim de kuracakları yeni partiyle ancak hafif bir yel estirirler ve kuruluşundan bu yana nice fırtınalar atlatmış olan AK Partinin sadece tozunu alırlar…”
Bu iki siyasetçi girişimlerinde gerçekten samimilerse yapacakları tek şey vardır:
“Babacan,” ekonomist olarak AK Partinin sürdürdüğü neoliberal ekonominin yarattığı tahribatı, bunun sonucunda halkın her geçen gün nasıl yoksullaştırıldığını, bir avuç yandaş sermayedarın nasıl dolar milyarderi yapıldığını anlatsın…
“Davutoğlu” hiçbir şeyden korkmadan ve çekinmeden terörle mücadelede nasıl hukukun dışına çıklıdığını, silahlanmanın neden ve kimlere karşı yapıldığını, Suriye’de nasıl bir provokasyon izlendiğini, cihadçıların nasıl Suriye’ye sokulduğunu bu toplumun gözleri önüne koysun…
“Muhalefet de” kendi işine baksın, bu iki Makyavelistin AK Partiyi zayflatacaklarının hayalini kurmadan iktidara nasıl gelirizin hesaplarını yapsın…