Meral Akşener iyi bir hatip…
İYİ Partinin Kurultayında yaptığı konuşma hamasetten uzak ama yer yer ajitasyonlarla süslense de performansı yüksek, mesajlarla dolu bir konuşma oldu.
İlk dikkatimi çeken, “Kürtlere, Zazalara selam olsun” sözü oldu.
Bu söz üzerine Kürt meselesi üzerine mesajlarının olacağını bekledim ama olmadı.
Oysa sık sık demokrasi, güçlendirilmiş parlamenter sistemden söz ederken bu meselenin de bu düzlemde ele alınabileceği mesajını vermesi ciddi bir ufuk açardı.
“Ama buna rağmen HDP’yi eleştirmemesi, terör örgütü olarak gördüğünü ifade etmemesi gelecek için umut verici olarak görülebilir.”
Çünkü HDP yi terör örgütüyle birlikte anmasının hiçbir fayda sağlamadığını kendisi de farkında…
Bu noktada birkaç eleştirim olacak.
Güçlendirilmiş parlamenter sistemden söz ederken bu sistemin “eski parlamenter sistem” olmayacağını belirtti ama parlamenter sistemin “neresinin güçlendirileceği” konusunu anlatırken, bugünkü sistemin yarattığı sorunların çözümünü anlattı.
Oysa güçlendirilmiş parlamenter sistemin, “bir sistem” olabilmesi için kimi kurumların demokratik bir değişimle sistem olabileceğini anlatabilirdi.
Yani, Siyasi Partiler Kanununda, Seçim Kanununda, Hâkimler ve Savcılar Kuruluş Kanununda demokratik bir dönüşümün;
Hükümetin, hangi araçlarla bağlayıcı olarak Parlamentonun denetiminde olacağının;
Düşünce, inanç ve ifade özgürlüğünün kullanılmasında İnsan Hakları Evrensel Bildirisi hükümlerine tabi olunacağının;
Anayasayla kurulmuş olan bağımsız kuruluşların, idarenin baskısı altına girmesinin yasaklanacağının altını çizebilirdi.
Yine bir eleştirim de konuşmasında “dostlarından” söz etmemiş olmasıdır.
İYİ Partinin bugün vardığı noktada eğer Bahçeli, kovduğu Akşener’e “yuvaya dön” diyorsa, Erdoğan, İYİ Partiyi “yerli ve milli saflara çağırıyorsa” bunu büyük ölçüde TBMM’deki varlığına borçludur.
Bugün TBMM’de olmasaydılar bu noktalara gelemeyeceklerini iyi bildiği halde bu konuda “demokratik refleks göstererek TBMM ye girmelerini sağlayan dostlarına” selam göndermesi onu daha da çok sempatik hale getireceği gibi bir vefanın da ifadesi olurdu.
Keza, iktidarlarında ülkeyi “devlet aklıyla” yöneteceklerini ifadesi de eksik ve sorunlu bir ifadedir.
2016 yılından bu yana ülkenin kaderini belirleyen kararların altında hiç kuşku yoktur ki “devlet aklının” imzası vardır.
Burada sorgulanması gereken “hangi devlet aklı” ile yönetime talip olunduğudur.
Bugün iktidarını sürdüren baskıcı, ırkçı, dinci, özgürlükleri rafa kaldıran devlet aklı ile mi, yoksa demokrasiden, özgürlüklerden milli iradeden yana olan devlet aklıyla mı ülkeyi yönetecekler?
Aslında bu söz başlı başına sorunludur.
Çünkü AKP gibi iradesini devlete teslim eden bir iktidar yerine, devlet aklını şekillendiren bir yönetme iradesidir esas olan…
Yani devlet aklıyla yöneteceğiz yerine, devlet aklını biz siyasi irademiz ile şekillendireceğiz demesi demokrasiden ve siyasi stratejiden yana bir söz olurdu.
Bu eleştirilerime rağmen Akşener’in konuşması topluma ve alternatif arayan sağ seçmenin yüreğine su serpen, güven veren bir konuşma olmuştur.
Ranta, doğanın katledilmesine karşı duruşu, özellikle “son iki ayda vatandaşa 10 milyar, 5 müteahhitte 116 milyar” ödenmiştir ifadesi ile AKP’nin ve Erdoğan yönetiminin kimlere hizmet ettiğini ifade etmesi benden tam not almıştır.