İşsizlik toplamda yüzde 15 ve bu oran genç nüfusta yüzde 25’lerde…
Yaklaşık 18 milyon insanımız işsiz…
Ocak-Haziran arası dönemde bütçe 39 milyar dolar ekside, yılsonunda bu açığın 80 milyar dolar olabileceği hesaplanıyor…
Çeşitli ülkelerden swap yoluyla alınan 59 milyar doların da derde derman olamayacağını ekonomistler ifade ediyor.
İstihdam yaratacak iç ve dış yatırımlar tamamen durmuş halde…
Kamu ve özel sektör borç batağında...
Enflasyon çift hanelerde tırmanmaya devam ediyor…
Merkez Bankası verilerine göre, dolar yılsonunda 8.20 TL…
Turizmdeki düşüş yüzde 90’ları bulmuş durumda…
Hal böyleyken muktedir hala ekonomideki hayali başarı öyküsünü anlatmaya devam ediyor.
Ve ekonomideki bu acınacak tablo ortadayken sessizce “başka” bir şeyler yapılıyor.
Ne mi yapılıyor?
Söyleyeyim, “camiler artık sadece ibadet yeri değil, külliyeye dönüştürülerek insanlar din ekseni etrafında şekillendirilmeye çalışılıyor…”
Külliye denilen bu yapı topluluğunda “kreşten anaokuluna, kütüphaneden aşevine, sanat atölyelerinden kuran kurslarına” kadar her alanda faaliyet gösteren bölümler oluşturuluyor.
Antalya’da 2200 cami var.
İl Müftüsünün açıklamasına göre bu camilerde “çevreyi örgütleyecek” 3500 gence ulaşmış durumdalar.
Kısacası, bir yanda tarikat ve cemaatlerle, diğer yandan külliyelerle toplum tam anlamıyla “din eksenli düşünen ve davranan” insanlar topluluğuna dönüştürülmeye başlanmış durumda.
Toplumun demokratik kitle örgütlerinde, sendikalarda bir araya gelmesini engellemek için külliyeler sosyal hayatın merkezi haline getirilmektedir.
Sonuçta, yapılmak istenen sorgulamayan, demokratik tepki vermeyen, itaat ve biat esasına göre davranan insan toplulukları oluşturmaktır.
Bakın İl Müftüsü ne diyor; “Şu anda 4-6 yaş grubunda çocukları eğiten 58 adet kreşimiz var.”
İnsanlar işsizken, çocuklarına aş ekmek götürecek bir iş olanağı bulamazken, hayat pahalılığı her geçen gün insanları daha da yoksullaştırıyorken “külliyelerin yapılması için kamudan Diyanet aracılığı ile aktarılan kaynak bu yıl itibariyle 20 milyar dolar civarında.”
Ve bu kaynağın harcaması hiçbir şekilde Sayıştay denetimine de tabi değil.
Ve bu rakam her geçen yıl daha da artırılıyor…
Bunun adı nedir biliyor musunuz?
“Vahşi Kapitalist sistemin her şeyi talan ederek yarattığı sömürüye insanlar itiraz etmesin, itaatkâr olsunlar ve şükretsinler diye yapılan toplum mühendisliğidir.”
İslam dini ahlaksızca, edepsizce sömürünün aracı haline getirilmektedir.
Bu toplum mühendisliğinin aynı zamanda laikliğin sonunu getirme ve laiklikle hesaplaşma olduğunu da unutmamak gerek.