Hayat yaşadığımız olayların hikayesidir. Hatırlamaya çalıştığımız bir olaydaki tüm sözcükleri anımsayamasak da bunların nasıl bir tonlamayla neyi ima ettiğini ve nasıl söylendiğini hatırlarız. Anlamın nasıl etki ettiği neyin söylendiği en az nasıl söylendiği kadar önemlidir.
Bizimle konuşan birinin ses tonundan neyi anlatmaya çalıştığını kavrayabiliriz. Ciddi mi şaka mı yaptığını anlayabiliriz. Yüz ifadesi de bir şeyler anlatır. Örnekleri tüm hayatımıza yayabiliriz.
Sözlü iletişim kadar sözsüz iletişim de aktarmak istediğimiz anlamları da etkili ve doğru biçimde aktarmamızı sağlar.
Bu dünyaya belli sözsüz iletişim kodlarıyla geliriz. Yaşamımız ilerledikçe karmaşıklaşan toplumsal ilişkiler ve öğretilenler iletişim boyutunda kendimizi geliştirmemizi gerekli hale getirir.
Sözlü ya da sözsüz iletişim boyutunda kendimizi geliştirmek istiyorsak her iki durumunda önemli olduğunun bilincinde olmamız gerekir. İletişim; belirli bir durumda karşılıklı ileti alışverişi yaptığımız bu iletileri yorumladığımız dinamik ve geri döndürülemez süreçtir. Demek ki iletişim dinamiktir. Dinamik hareketli olarak algılanmamalıdır. İletişim bir çemberden çok helezona benzeyen şekilde ilerler ve geri döndürülemez. Başka bir insan tarafından algılanmış yorumlanmış olan bir iletiyi bir anlamı onun anladığı hali zihninden belleğinden söküp alamayız. Hayatımızdaki kişilerle doğru iletişim kurmak istiyorsak buna son derece dikkat etmeliyiz. O yüzden sözcüklerimizin geri döndürülemez bir süreç olduğunu hesaba katmalıyız.
Hayat yaşadığımız olayların hikayesidir. Hikayeyi bizim sözcüklerimiz oluşturur.