Hızla değişen dünyada yaşamaya çalışıyorsak bize ait zamanın da kıymetini bilmeliyiz. Her olayın bir “Başlangıç Yasası” vardır. Bu yasaya göre ilişkilerin şekli aynı zamanda sürecin nasıl geliştiği ve bittiği ile ilgilidir diyebilirim. Tüm zamanın içindeki zaferler ve başarısızlıklar hayat hikayesini kapsar. Bazen on saniyenin bile hayatımızda çok anlamlı kazanımları olabilir. Ben bu süreye “ince dilim” diyorum. Saniyelik Sezgilerin olumlu olumsuz az miktarda veriyi nasıl işleyeceğimizi yönlendirdiği durumlar vardır. Bir küçük aktarımla anlatmaya çalışayım.
Her sayı her saniye bir hikaye anlatır. Bakın bu anlatacaklarımı sakın unutmayın, ben ilk dinlediğimde çok etkilendim ve hiç unutmadım.
86.400 Liranız olduğunu düşünün. Birisi sizden bunun 10 lirasını çalıyor. Hemen fark edip adamın peşine düşüyorsunuz. Adam bir arabaya biniyor siz de hemen bir taksiye atlayıp takip ediyorsunuz. Adam hızla çok katlı bir binaya giriyor taksiye 1000 lira verip binaya dalıyorsunuz. Ama paranızı çalan adamın nereye gittiğini bilemiyorsunuz. Kamera görüntülerini izlemeniz gerekiyor, özel bilgiler olduğu için ancak bir dedektif izleyebilir. Bir dedektif tutuyorsunuz adamın dairesi ve kimliğini tespit ettiriyorsunuz. Bu işleme 10.000 Lira veriyorsunuz. Arkasından mahkeme süreci başlıyor davalar açılıyor avukat ve mahkeme masrafları için de 20.000 Lira veriyorsunuz. Süreç böyle gidiyor. Bir bakıyorsunuz ki elinizdeki para eriyip gidiyor. 10 TL için binlerce lira harcamazsınız değil mi?
Cebinizde bulunduğunu hayal ettiğiniz 86.400 Liranın 10 Lirası çalındı diye elinizde kalan 86.390 liranızı hırsızı yakalamak için harcamazsınız. Zaman da öyledir. Bir gün 86.400 saniyedir. Biri gelip canınızı 10 saniye sıktı diye 86.390 saniyenizi ziyan etmeyin.
Gününüzden on saniyenizi çalan birisinden veya bir olaydan kopmak ve ayrılmak kendiniz için en doğru seçim olacaktır.