Düşüncen konuşmana,
Konuşman hareketine,
Hareketin kaderine yansır,
Güzel düşün.
Güzel yaşa.
Mevlâna
Kader, hayatın içindeki bütün olayların değişmeyecek biçimde düzenlendiğine inanılan takdir. Alın yazısı, mukadderat olarak da isimlenir. Bildiğimiz bütün varlıkların, mikroorganizmaların, tabiatın, kâinatın hassas bir ölçüyle yaradılışı ve muhteşem bir nizamla ayakta tutulmasıdır kader. Kimi dünyaya getireceğimizi bilemediğimiz gibi bizi dünyaya getiren de kimi dünyaya getireceğini bilemezdi. Doğduk ve üredik. Ne zaman öleceğimizi de bilemeyiz. Demek ki doğmak üremek ölmek kader.
Hayatın içindeki ameller akıl, mantık ve şuurla düzen bulur.
Akıl bize neyin iyi ve doğru, neyin yanlış ve kötü olduğu bilgisini verir. Akıl sahibi kişiler, bir konuda yeterli düzeyde kanıt ve bilgi sahibi olduktan sonra bütün etmenleri dikkate alarak düşünüp konuşurlar. Akıl sahibi insan yeni karşılaştığı durumu tüm boyutlarıyla inceler, mantıklı tahminlerde bulunur, akılcı sonuçlara ulaşır, düşüncelerini açıklayabilir. Akıl, doğru ve yanlış bir hareket tarzını seçmeye sevk eden sebepler olarak tanımlanabilecek ahlakın temel prensiplerinin kaynağıdır. Dolayısıyla akıl ve mantık sahibi her insan yaptığı davranışlardan ahlaki olarak sorumludur. Alınan eğitim ve alt kültürün terbiye üzerindeki etkisi de akıl ve ahlakla ilgili bir sonuçtur. Tüm bu gidişi mantıkla yürütme güdüsü de şuurdur. Şuurlu olma hali, bilinç, anlayış ve idrak etme durumudur. İnsandaki akıl-mantık-şuur olgusu; anlayış ve kavrayış, beş duyuyla algılama, kendi varlığından haberdar olma, bir şeyin inceliklerine vakıf olma durumudur.
Demem o ki;
Doğmak, üremek, ölmek kader. Akıl , mantık, şuur da Yaradan”ın bizlere hediye ettiği hazinemiz.