Yıllardır söylerim; Antalya’nın sadece bir turizm kenti olmasına izin verilmemeli; bunun yanısıra bir tarım kenti olduğu unutulmamalı diye. Bu uyarının nedeni öylesine basit ki, birkaç yerel ve global veriyi yan yana koyduğunuzda, benim gibi konunun uzmanı olmayan biri bile görebiliyor. Küresel ısınma, kuraklık ve aşırı yağışlar, seller gibi sıradışı sorunlar yaratıyor. Su kaynakları, hızla tükeniyor. Toprak da öyle… Bütün bunların sonucunda, tarım sektörü, devlet desteği olmadan ayakta kalamıyor.
Bunun son derece farkında olan Avrupa Birliği ve ABD, tarım sektörlerini, dev sübvansiyonlarla desteklerken; Türkiye’de hem tarımın, hem hayvancılığın bitirilmesi için, ellerinden geleni yapıyor ve ne yazık ki başarılı oluyorlar. Tek bir örnek bile yeter: Çiftçinin, kendi ürününün tohumunu kullanması yasak! Anadolu tohumu yerine, her yıl dolar vererek İsrail tohumu almak zorunda. Bu kararın, kime yararının olduğu ortada değil mi?
Sadece emperyalizmi suçlamak yetmez; verimli tarım topraklarını beton yığınlarıyla dolduran biziz. Su kaynaklarını, yabancılara satıp parasıyla yine bina diken de biziz. Çiftçimizin en zor gününde bile yanında olmayan, böylece rekabet gücünü yok eden de biziz.
* * * * *
Bu veriler ışığında gelelim Antalya’ya…
Çiftçi artık üretim yapmak istemiyor. 2018’de 5000 çiftçi tarımı bırakmış; 2019’da bu sayı daha da artmış. Nedeni çok basit: Para kazanamıyor. Dolarla tohum al, dolarla gübre al, dolarla ilaç al, dolarla mazot al; üstüne elektrik su parasını ekle, yetmez bir de yoğun emek koy, ürün yetiştir. Sonra? Ya dolu, sel, yağmur, hortum alıp götürsün; ya da ürünün üç kuruşa alıcı bulsun.
Antalya tarımı; hem topraklarını, hem suyunu, hem de çiftçisini kaybediyor. Ya turizm sektörü?
Hep söylerim; turizm sektörü, öylesine farklı nedenlerle ağır darbeler yiyebilir ki! Uçak düşer, turist gelmez; bir yetkili başka bir ülkenin yetkilisine iki laf söyler, turist gelmez; savaş çıkar, turist gelmez; salgın olur, turist gelmez… İşte o zaman, bugün Antalya’nın yaşadığı olur. Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Çetin’in açıkladığı rakamlara göre; Antalya’nın turizm geliri yüzde 60-80 oranında azalmış; buna bağlı olarak da kentin hasılası, iyimser senaryoda yüzde 16,5, kötümser senaryoda yüzde 23,6 daralmış. Turizm sektörünün, en az 70 sektörü daha beslediği hatırlanırsa, yıkımın boyutu daha iyi anlaşılabilir.
* * * * *
Turizm sektörünü önemseyelim demiyorum tabi ki. Ülke ekonomisine katkısını ve kaç sektöre destek olduğunu görüp de bunu söylemek mümkün değil. Söylediğim; Antalya’da tarım sektörünün de acilen ve ciddi oranda desteklenmesi gerektiğidir.
CHP, geçtiğimiz gibi günlerde bir tarım raporu yayınladı. Raporda özetle şöyle deniyor: “Covid19 salgını, her ülkenin kendi iç tüketimini karşılayacak önlemleri alması gerektiğini ortaya koymuştur. Yakın gelecekte ciddi bir gıda kriziyle karşı karşıya kalacağız. Yapmamız gereken, tarımın stratejik bir sektör olduğunun bilincine varılmalı; tarım sektörü, bugün ve gelecekte, Türkiye’nin lokomotif güçlerinden birisi olarak değerlendirilmelidir. Tarım sektörünün etkin büyümesi için gerekli önemler acilen alınmalıdır.”
İşte ben de tam olarak bunu söylüyorum. Aklın yolu bir…