Venezuela’da yaşananlar, dünyayı ikiye böldü. Bir anda, ABD’nin işbirlikçi olarak özenle seçtiği genç ve yakışıklı Guiado’yu destekleyenler; öte yanda, yaşanan tüm sıkıntılara rağmen Başkan Maduro’nun arkasında dimdik duranlar…
Yaşananları anlamak için Güney Amerika’nın bu şanssız ülkesine ve ABD’nin bölgedeki politikasına yakından bakmak şart.
* * * * *
Güney ve Orta Amerika’nın bugününü belirleyen hikaye, uzun yıllar önce, 1823’te başladı. Dönemin ABD Başkanı J. Monroe, kongreye bir mesaj yolladı. ‘Monroe Doktrini’ olarak tarihe geçen bu mesajın özeti şudur: “Biz Avrupa devletlerinin sorunlarına karışmayacağız; Avrupa devletleri de, Amerika kıtalarına karışmayacaklardır.” Bu tarihten itibaren Güney ve Orta Amerika, ABD’nin ‘arka bahçesi’ oldu ve Washington, bu bölgede egemenliğini sürdürebilmek için hiçbir vahşi yöntemden kaçınmadı. Bu nedenle, bu ülkelerin tarihi, darbeler, kayıp insanlar, kan, gözyaşı, adaletsizlik ve yoksullukla yoğrulmuştur. Bir başka deyişle, ABD, yaklaşık 200 yıldır, Orta ve Güney Amerika ülkelerine gün yüzü göstermemiştir.
1973 yılında Şili’de yaşanan ve Başkan Allende’nin savaşırken öldürüldüğü CIA darbesi, en çarpıcı örnek olarak zihinlere kazınmıştır. Ancak bütün Güney Amerika ülkeleri, Şili’dekinin benzeri sayısız darbelerle, iç savaşlarla, ‘Washington kuklası’ liderlerle dize getirilmek istenmiş ve çoğu zaman da bu başarılmıştır.
* * * * *
Gelelim Venezuela’ya… Bu ülkeyi ‘şanssız’ olarak tanımlamamın iki temel nedeni var. Birincisi, coğrafi olarak ABD’nin burnunun dibinde olması; ikincisi ise, dünyanın en büyük petrol rezervine sahip olması. İşte, yaşananları kolaylıkla ve netlikle açıklayacak sözcük bu: Petrol!
ABD’nin, doğal kaynaklara, özellikle petrole sahip ülkelere nasıl “demokrasi götürdüğüne” yıllardır tanıklık ediyoruz. Yerle bir edilen ülkeler, çocukların tepesine acımasızca yağan bombalar, milyonlarca cansız beden… Bugün Venezuela’da oynanan emperyalist oyun, Orta Doğu’da hala yaşamakta olduğumuz örneklerinden farksız. Ambargo yöntemiyle köşeye sıkıştırılan bir ülke; yokluk ve yoksunluk içerisinde bırakılan bir halk; yanlış ve yanlı bilgi bombardımanıyla global beyin ve yıkama ve bu yolla oluşturulan bir uluslar arası kamuoyu…
Bu bilindik oyun, ABD tarafından yıllardır, renklendirip çeşitlendirilerek dünyanın dört bir köşesinde oynanıyor. Amaç, yöntem ve sonuç çok net. Bu nedenle, emperyalizme karşı bir kurtuluş savaşı vermiş bizlerin tarafı zaten bellidir: Emperyalist saldırının hedefi Venezuela’nın yanı…
* * * * *
“Ama Maduro da…” diye başlayan cümleler kurmayın lütfen. Evet, Maduro iyi bir yönetici değil, bu krizi yönetebilecek yetkinlikte olmadığını da düşünüyorum. Ancak, yaşanan ve boyutları giderek büyüyen bir savaş var ortada. Maduro’nun liderliğinin, daha önce değil, daha sonra değil, tam da şimdi, savaşın tam ortasında sorgulanması, emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz. Bunu da istemeyiz sanırım.