Gündemimiz bu olmamalı aslında... Ülkemiz ve dünya, oldukça zor günlerden geçiyor ve çok daha kara günlerin kapıda olduğundan herkes emin. Kıtlık, yoksulluk, salgınlar, eli kulağında bir üçüncü dünya savaşı... Bunları ve alabileceğimiz önlemleri konuşuyor olmalıydık. Ama ne yazık ki gündemimizi yine sayın Cumhurbaşkanı belirledi.
Sayın Cumhurbaşkanı, Gezi eylemine katılanlara, 'çürük' ve 'sürtük' dedi. Yani, her kentte eyleme katılan, her yaştan ve cinsiyetten milyonlarca insana! Hem de canlı yayında, bütün televizyon kanalları yayındayken! Tabi ki ertesi gün, yandaş basının hiç birinde bu 'sürtük' sözcüğü yer almadı.
Bu, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yurttaşlara edilen ilk hakaret değildi. Daha önce neler neler duymuştuk: Çapulcu, alçak, zalim, namert, mezarlık soyguncusu, sapık, İsrail dölü, edepsiz, haşhaşi, nebbaş... Ama bu 'sürtük' sözcüğü, geleneksel değerlerimize en aykırı olanıydı sanırım, onun için çok tepki aldı.
* * * * *
Tabi ki 'sürtük'ün tanımıyla başlayacağız. Türk Dil Kurumu şöyle tanımlıyor:
1. Vaktini çok gezerek geçiren, evinde oturmayan kadın.
2. Aynı anda birden fazla kişiyle gönül eğlendiren kadın.
3. Hayat kadını.
Türk Dil Kurumu'nun tanımına bakınca, hakikaten de çok ağır bir hakaret olmuş bu seferki. Benim amacım, bu hakaretin ağırlığını tartmak değil, bazı hukuki konular üzerinde bir beyin jimnastiği yapmak. Birlikte düşünelim...
* * * * *
Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesi şöyledir: "... sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır."
Aynı kanunun 301. maddesi ise şöyle der: "Türk milletini.... alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
Birçok yurttaş ve sivil toplum örgütü, bu hakaret nedeniyle Cumhurbaşkanı'na dava açmaya hazırlanıyor. Dava açılırsa, mahkemeler nasıl karar verir? Muhtemelen, yandaş yargı mensupları aracılığıyla, yasaların yukarıda sözünü ettiğim maddeleri yok sayılarak, "yok canım, burada hiç de öyle hakaret falan yok" şeklinde bir karar çıkacaktır mahkemelerden. Peki, bu sözcük hakaret değilse, yurttaşlar birbirine ya da yöneticilerine bu sözcüğü kullanırsa ne olur? Aynı mahkemeler, yine "burada hakaret yok" der mi?
Örneğin, bazı yurttaşlar, sosyal medya hesaplarında, Cumhurbaşkanı tarafından edilen hakarete karşılık, "kötü söz sahibine aittir" biçiminde yorum yaptılar. Cumhurbaşkanı tarafından bu insanlar hakkında "Cumhurbaşkanı'na hakaret" gerekçesiyle dava açılsa; mahkeme bir kez daha "bu sözcük hakaret değildir" der mi, yoksa vatandaşa ceza mı yağdırır?
Daha önce Cumhurbaşkanına hakaretten açılmış on binlerce dava açılmıştı. Davaların neredeyse tamamında vatandaşa ağır cezalar verilmişti. Orada hakaret kabul edilen sözcükler, bunlardan çok daha hafif nitelikteydi. Eğer 'sürtük' hakaret değilse ve ceza gerektirmiyorsa, diğer sözcükler için verilen cezalar ne olur?
* * * * *
Diyelim 'sürtük' sözcüğüne karşı açılan davalar beraatle sonuçlandı ve dava sahipleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, Cumhurbaşkanı'nı tazminat ödemeye mahkum etti. Cumhurbaşkanı, "ben Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarını tanımıyorum" der mi? Yoksa tazminatı ödeme yolunu mu seçer? Tazminatı öderse, kendi cebinden mi, yoksa Cumhurbaşkanlığı bütçesinden (yani bizim cebimizden) mi öder?
Aklımdan geçen sorular bunlar... Yanıtları bilmiyorum, ama tahmin ediyorum. Bu da canımı yakıyor.