Fransa yanıyor… Bardağa son damla düştü ve 17 Kasım’dan itibaren halk sokaklara döküldü. Araçlarında yasal olarak bulundurmak zorunda oldukları sarı yelekleri giyip, soğuk yağmur demeden, Paris’in en önemli caddelerini doldurdular. İşçiler, işsizler, memurlar, öğrenciler, ambulans şoförleri…
Son damla, yakıta getirilen zamdı. Ancak bardak, Macron’un neo-liberalist politikaları sonucu çoktan dolmuştu. Kendini “ne sağcı ne solcu” olarak tanımlayan Macron, ‘merkezi aday’ imajı yaratıp halkın oylarını alarak oturmuştu koltuğa. Fakat kısa sürede sağa kayıvererek aslında sermaye sınıfını temsil eden yeni bir Thatcher olduğunu kanıtladı. Servet vergilerini azalttı, artan maliyetlerin yükünü üretici sınıflara yükledi. Daha fazla yükü kaldıramayacağını fark eden kitleler, pankartlarını kapıp sokağa çıktılar.
Macron’un iddia ettiği gibi “aşırı sağın kışkırttığı insanlar” değiller onlar. Her kesimden insanın kendiliğinden bir eylemi yaşanan. Onun için ortak sembol olan sarı yeleği kullanıyorlar.
* * * * *
Eylemciler, yaşadıkları tüm sorunların, ülke sınırlarını aşan neo-liberal düzenin bir parçası olduğunun farkında. Bu nedenle, eleştiriler, hükümetin de temsilcisi olduğu sisteme yöneltilmiş durumda. Sokaklarda hep birlikte söyledikleri “Asla Pes Etmeyeceğiz’ adlı şarkıda anlattıkları gibi:
İşçi, aylak, köylü, göçmen, kaçak
Bizi yaftalayıp bölmek istediler
İnkar edemeyiz, becerdiler de
Sistemin bekası biraz buna bağlıydı
Ama bir gün uyanmak gerekti
Susmayıp başkaldırmak gerekti
Eşitlik diyorlardı, bazen inanıyorduk ahmakça
Demokrasiymiş, güleyim bari!
Pazarın kuralları yürürlükteyken
Oy hakkının bir değeri varmış gibi!
Nihayetinde kural belli:
Aslolan satıştır, daha çok satış
Cumhuriyet, diktatörlük kaldırımında sürünüyor
Artık palavralara kimse kanmıyor
* * * * *
‘Küreselleşme’ denilen sürecin sonucu olarak, benzer sorunları bütün ülkelerin halkları yaşıyor. Onun için bütün dünyadan Fransa’daki eylemlere destek yağıyor; eylemler, hızla yayılıyor. Fitil Paris’te ateşlendi; Paris’i diğer kentler izledi. Ardından Belçika, Hollanda, Bulgaristan, Irak, hatta Burkina Faso… Yeleğin rengi değişiyor; Bulgaristan’da mavi, Burkina Faso’da kırmızıya dönüşüyor; ancak talepler hep aynı.
Eylemlerin, tıpkı Fransız Devrimi gibi, bütün Avrupa’yı, hatta dünyayı etkileyebileceği konuşuluyor. Başkaldırı yayılıyor, dünyanın her yerinde neo-liberalist sistemden beslenenlerin korkusu da…