Öyle diyor, ömrünü iklim değişikliğiyle savaşa adamış Ömer Madra. Özellikle son zamanlarda yaşanan büyük yangınların, hepimizin yaşamını nasıl altüst edeceğini anlatarak…
Korkudan titremeliyiz!
Bunun için, olup bitenin farkında olmak gerekiyor öncelikle. Kısır siyasi çekişmeler, ülke etrafını sarmış savaş ateşi ve toplumsal cinnete dönüşen şiddet olaylarından başımızı kaldırıp büyük resme bakabilecek cesaret ve gücü bulabilmemiz gerekiyor.
Bugün öyle yapalım ve bizi bekleyen, yaşadıklarımızdan çok daha derin ve büyük o sorunun farkına varalım.
* * * * *
Gezegenimizin pek çok yerinin yanı sıra, Amazon yağmur ormanları, durdurulamazcasına yanıyor. Amazon yağmur ormanlarındaki yangın, tarihte görülmüş olanların en büyüğü ve bütün rekorları kıracağı görülüyor. Ocak ayından bu yana Amazon’da 4 binden fazla yangın çıkmış ve her dakika bir futbol sahası büyüklüğündeki alan kül oluyor. Her dakika!..
Sadece, sınırları içinde kaldığı 5 ülkeyi etkilemiyor bu yangınlar; tüm gezegenin iklimini altüst ediyor. Çünkü…
“Dünya’nın akciğerleri” diye bahsedilen bu ormanlar, gezegenin oksijeninin beşte birini sağlıyor. Yanan ormanların artık bize bahşedemeyeceği oksijen bir yana; yangınlar nedeniyle atmosferdeki karbondioksit oranı hızla artıyor. Bu durumun, başta insan olmak üzere tüm canlıları nasıl etkileyeceği ortada. Daha az oksijen, daha az yaşam demek.
Sayısız canlı çeşitliliğine sahip ormanların yanması, ekolojik dengeyi, onarılamaz biçimde bozuyor. Biliyoruz ki, bütün canlıların yaşamı birbirine ve yaşadığımız gezegene bağlı.
* * * * *
Amazon ormanlarındaki yangın, yaşadığımız büyük iklim sorununun üzerine tuz biber ekti. Zaten, büyük bir umursamazlıkla, gezegendeki canlı yaşamı yok edecek sona doğru ilerliyoruz. Bu tür beklenmeyen doğal afetler de, bu gidişi hızlandırıyor.
Bu gidişle, yakın zamanda yaşayacaklarımız neler?
Öncelikle, açlıktan kırılacağız. Hayrettin Karaca’nın kulaklarımdan hiç çıkmayan bir sözü vardır: “Açlıktan büyük gerçek yoktur.” Bunu der ve kıtlık dönemlerinde, nasıl insanların kendi çocuklarının bile cesetlerini yendikleri anlatır Karaca.
Sel, heyelan, erozyon, kasırga, hortum gibi doğa felaketleri artacak. Asit yağmurları yağacak. Topraklar; hem tuzlanma, hem susuzluk, hem seller ve hem de asit yağmurları nedeniyle tarımsal üretim yapılamayacak hale gelecek.
Buzulların erimesi sonucunda suların yükselmesi, önce kentleri yaşanmaz hale getirecek; sonrasında ise, birçok kent sulara gömülecek. Hem de en büyüklerinden olanları: New York, Florida, Londra, Atina, Barcelona, İstanbul, İzmir…
Doğal kaynakların yetmemesi, hem büyük kitleler halinde göçlere; hem de ülkeler arasında kaynak savaşlarının yaşanmasına neden olacak.
* * * * *
Durum bu denli ciddi. Bütün öteki sorunlarımızı aşacak acil bir sorunumuz var. Onun için, önceliğimizin ne olduğunun bilinciyle eyleme geçmenin zamanı geldi de geçiyor. Ömer Madra’nın dediği gibi, “Umutsuzluğa kapıldıkları için insanları hoş görebiliriz; ama sorumluluktan kaçarlarsa hoş göremeyiz."