Dünyanın dört bir köşesinde, ne yazık ki otoriter yönetimler güç kazanıyor. Birbirlerinden farklı gibi görünseler de, kullandıkları yöntemler çok benzer.
Bunların başında, muhaliflerine karşı takındıkları tutum geliyor. Hele medya mensuplarına… Bir düşüncenin ancak başka bir düşünceyle yok edilebileceği gerçeğini unutarak, düşünceyi değil gazeteciyi yok etmek yolunu seçiyorlar.
Veriler can yakıcı…
UNESCO tarafından hazırlanan rapora göre, son 11 yılda dünya genelinde binden fazla gazeteci öldürülmüş. Yani her 4 günde bir gazeteci… Bunların büyük çoğunluğu, yerel basın kuruluşlarında çalışanlar ve yerel siyasi olaylar, düşünce özgürlüğü ve mali konularda haber yapanlar.
Cinayetlerin yüzde 90’ında suçlular cezasız kalmış.
* * * * *
Gazeteciler sadece canlarından olmuyorlar; aldıkları sayısız tehdit nedeniyle işini yapamaz duruma getirilenlerin, yıllarını parmaklıklar ardında geçirenlerin, çalışma hakkı ve itibarı elinden alınanların sayısı hiç de azımsanacak gibi değil.
Ne yazık ki, Türkiye’nin karnesi bu konuda çok kötü… Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün hazırladığı rapora göre; Türkiye, hapisteki profesyonel gazeteci sayısı bakımından ilk sırada. Rapor diyor ki; "Türkiye, profesyonel gazeteciler için en büyük hapishanedir.”
Ülkemiz için bunun söylenebiliyor olması ne acı…
* * * * *
Oysa…
Gazeteci, muhalif olmalıdır. Gördüğü tüm aksaklıkları duyurup düzeltilmesini sağlamak gibi bir toplumsal duyarlılığa sahip olmalıdır. Araştırmalı, bulmalı, ortaya çıkarmalı ve uyarmalıdır.
Gazeteci, vatansever olmalıdır. Ülkesinin çıkarlarını her şeyden üstün tutarak, yanlışların altını kalın çizgilerle çizmelidir.
Gazeteci, halktan yana olmalıdır. Halkın canına, malına, bugününe, geleceğine kast edenlerin karşısında yer almalıdır.
Bütün bunları yapabilmek için de, özgür habercilik yapabilmesi sağlanmalıdır.
İşini iyi yapıp toplumsal görevini hakkıyla yerine getiren bir gazeteci, bırakın cezalandırılmayı, takdiri hak eder. Çünkü, böylesi bir uyarı mekanizması, koltuğunun hakkını vermeye çalışan yöneticiler için, bulunmaz bir nimettir. Şakşakçıların, yalakaların, yandaşların arasında sürekli alkışlanarak çalışan liderler, hata yapmaya mahkumdur. Kimi zaman bu hatalar, ülke için ölümcül nitelik bile taşıyabilir. Bu nedenle, akıllı bir yönetici, en çok kendisini uyaran basın mensuplarını dinlemesini bilir.
Bırakın gazeteciler işlerini yapsın…
Bırakın düşüncelerini özgürce ifade etsin; korkmadan haber yapabilsin…
Ve dinleyin…
Çünkü, başına gelebileceklerin farkında olduğu halde, doğru bildiğini ısrarla dile getiren gazetecinin derdi ‘bozgunculuk’ değil; ‘daha iyisi’ni sağlamaktır.
* * * * *
Bu düşüncelerle, ‘daha iyisi’ için 61 yıldır çalışan Hürses’in yıldönümünü kutlar; özverili çalışanlarına, verdikleri emeğin, gösterdikleri çabanın takdir edileceği bir yarın dilerim.