On sekiz yaşındaki Ali El Hemdan isimli genç, sokak ortasında polis tarafından öldürüldü.
Bu kadar mı bu cümle?
Ben yazdım bitti mi?
Siz okudunuz geçti mi?
Gözümün önünden gitmedi görüntüler.
Sizin gitti mi?
Çalışmak zorunda olan 17 yaşında mülteci bir çocuktu o.
Sadece çocuk.
Bir annenin bir babanın evladı.
Nokta!
Sokağa çıkma yasağında silahlı müdahale nedir?
Neden gereklidir?
Tam bilmiyoruz!
Şöyle özetlersek;
Son üç yıl içinde ülkemizde 91’i çocuk olmak üzere
385 insanımız polis tarafından “havaya açılan uyarı ateşi” sonucunda öldürüldü.
Bu polislerin büyük çoğunluğu “ayağının kaydığı, yere düşerken de silahının ateş almış olduğu” savunmasını yaptı.
Ne yazık ki mahkemelerin büyük çoğunluğu da klişe polis savunmasına inanmış gibi davrandı. Polis teşkilatı ve etkisi altındaki bazı medyacıklar suç işleyen memuru savundu. Meslektaş dayanışması ile memurun karıştığı suçlar örtbas edildi.
Cinayet işleyen polislerin büyük çoğunluğu ya cezasız kaldı, ya da az bir ceza ile bu işten sıyrıldı.
Benim de bu gördüklerimden sıdkım sıyrıldı.
Minare kılıf hırsızlık üçgeninin iç açılarının hesabı bitse de gitsek istiyorum.
Her hayat kıymetlidir.
Cana haksız yersiz gereksiz yere kıyan
cezasız bırakan sistem iyi niyetli değildir.
Ceylan yazıyı bitirmelidir.
Hiç kimse de göz göre göre ölmemelidir!