Belirsiz, açık olmayan bir gelecek ile karşı karşıyayız...
Öngörülemeyen bir hızla yaşamımızdaki sıradan yaptıklarımıza hasret kaldık.
Yakınlarımıza sarılmayı, arkadaşlarla bir şeyler içmeyi, sosyalleşmeyi, sinemaya, maça gitmeyi; neredeyse her sabah işe giderken çektiğimiz trafik çilesini bile özler hale geldik.
Üstelik bu sıradan yaptıklarımızı, ne zaman yeniden yapacağımız da belirsiz.
Korona salgınına dair, öngörüsü olmayan diğer bir gerçek ise; önümüzdeki süreçte nasıl bir toplumsal değişiklik yaratacağı...
Yine de bazı öngörülerden bahsetmek gerekirse;
Öncelikle virüs karşısında en açık olan durum, savaşların, terörün, şiddetin anlamsızlığının kavranması.
Öte yandan, sorunların çözümündeki kolektif iradeyi hayata geçirmenin, toplumsal dayanışmanın, kamusal sorumluluğun öneminin anlaşılması.
Global boyutta finansal dengelerin sarsılması sonucu ekonomik otoritenin değişmesi.
İlerlediğimiz bu zorlu yolda, geçmişte olması gerekenden daha azı olan insanların varlıkları ile belirmeye başlayacak olmaları.
İşsizlik oranının, olduğundan daha fazla hızla artmasına, ekonomik krizin yaygınlaşmasına rağmen, dijital ve online becerileri olanlar avantaj sağlayacaklar.
Salgını fırsat bilen şirketler, daha az çalışanla işlerini sürdürmek için bu süreci teknolojik dönüşüm için fırsata dönüştürmeye çalışacaklar.
Bu süreçte de kalıcı zarara uğrayacak iki sektör birbirleri ile yarışır halde olacak.
Kültür/sanat ve hizmet sektörü; fiziksel ortamda bir arada yapılan faaliyetlerin ortadan kalkmasıyla, sanal aleme olan ilginin daha da artmasına neden olabilir.
On-line alışverişin yaygınlaşmasıyla en gelişkin sipariş sistemine ve lojistik altyapıya sahip şirketler avantaj sağlarken, yerel küçük işletmeler kaybolacak.
Bu süreçte en az yada zarar görmeyenler ise “fikir işçileri” olduğu görülüyor.
Muhasebeciler, bilgi teknolojisi çalışanı, şirket yöneticileri, eğitim çalışanları bu süreçten fazla etkilenmeyecekler.
Evden çalışılması imkansız olan sektörlerde, imalat sanayinde üretim devam ettiği sürece çalışanlarda risk devam edecek.
Aynı risk, yakın temasta çalışılan tüm sektörleri içeriyor.
Zamanlarını restoran, cafe ve barlarda geçiren insanlar bu süreçte aynı keyfi, evlerinde aramaya başlayabilirler.
Belki de tüm bu değişimlerin daha önemlisi, virüs nedeniyle çaresiz bir hal alan devletlerin
salgın bahanesiyle halkın üzerinde uyguladıkları denetim ve disiplinli davranma zorunluluğunu, kalıcı bir biçimde yerleştirilme eğilimini gösterebilir olmaları.