Başkan yazmamamı istedi, “Kolaylaştırıcı” diyebilirsiniz. Bizde hiyerarşik yapı yok. Erkek egemen sistemin dayatması unvanlar da yok. Adımın bile önemi yok” dedi.
Şengöz ve kadın haklarını savunmak için gönüllü olan avukatlar, toplumun çeşitli kesimlerine eğitim de veriyor.
-Antalya Barosu Kadın Hakları Kurulu ne iş yapar?
-İnsan Hakları Kurulu çerçevesinde göreve başlamış. Ben 2009 yılında Antalya’ya geldiğimde, çalışmalar yavaşlamıştı. Ancak zorunluluklar bizi ayrı bir kurul olması noktasına getirdi. O da Kaş’ta 18 yaşından küçük bir kız çocuğu için basit cinsel saldırıdan açılmış olan bir dosyadır.
-O dava şimdi ne aşamada?
-Yargıtay, ağır cezada görülmesine karar verdi. 4 yıl sonra Elmalı Ağır Ceza Mahkemesi’ne geldi. Biz de bu dosya sayesinde bir araya gelmiş 15- 20 kişilik gönüllü avukat grubuyuz.
-Neler yapıyorsunuz?
-Çok kötü bir yasa olan 4357 sayılı yasanın yerine yürürlüğe giren ‘Kötünün iyisi’ mevcut yasayı anlamak için önce kendimizi eğittik. Sonra da uygulayıcıları ve kadınları eğitiyoruz.
Emniyet ve jandarmaya eğitimler verdik, halen de devam ediyoruz. Hakimler, savcılar da dahil kimse ne yapacağını bilmiyordu.
-Neler anlatıyorsunuz?
-Teknikleri el yordamıyla bulduk. Herkes okuduğunu anlıyor. Ama eğitimlere kendilerini kurtarmak, bürokratik işlemleri kolaylaştırmak üzere gelmişlerdi. Çok rahatsız oldum. İsterseniz dünyanın en iyi yasasını yapın, eğer kadın haklarının insan hakları kavramı olduğu bakış açısını geliştiremezseniz hiçbir yere başvuramazsınız. O nedenle çok daha radikal şeyler yaptım. Biraz tepki çekti ama yararlı olduğunu düşünüyorum.
TECAVÜZ MÜ EDEYİM?
-Hadi radikal bir örnek verin?
-Eğitime şöyle bir soru ile başladım: Eve gittiniz, canınız sevişmek istiyor ama eşiniz istemediğini söyledi. Sizce bu nedir? Önce salonda bir uğultu oldu. Birtakım toplumsal algılar üzerinden tartışmalar yürütmeye çalıştım polis arkadaşlarla. “O da dekolte giyiyor, tahrik ediyor” diyen gömleğinin üst düğmesi açık bir polise de “Ben de sizden tahrik oluyorum. Ne yapacağız şimdi? Be size tecavüz mü edeceğim” diye sordum. Bu tarz radikal çalışmaların işe yaradığını gördüm. (Gülüşmeler)
-Sahiden radikalmiş…
-Şiddet türlerini başka türlü anlatamayız. Bir kadın karakola gidip şunu yaşadım diyor, aslında o tam da ne yaşadığının farkında değil ve karşısındaki, “Aman o ne ki, git evini, aileni, çocuğunu koru” diyor.
-Mevcut yasa iyi, ama korumakla yükümlü olan erkeklerde, başına kötü bir şeyler gelen kadını sınıflandırma gibi hal var değil mi?
-Eski yasa nikahlı eşler arasında olan problemlerle ilgilenirken yeni yasa devrim niteliğinde. Şiddete uğrayan kadın, aile bireyleri ve ısrarlı takip mağdurları korunuyor. Dolayısıyla nikahlı, nikahsız, imam nikahlı, sevgili ilişkisi, tanımadığı birinin tacizleri, hatta yalnız yaşayan kadınların sıkça rastladığı komşu tacizleri de bu kanun kapsamında değerlendiriliyor.
O nedenle başvuru yapana, “Sen evli değilsin” denilmemesi gerekir. Savcı ve hakimlerin de eğitime ihtiyacı var. Yasa metinlerin yoruma açık kısımları var. Tam erkek egemen sistemle örtüşüyor.
-Başka kimler eğitilmeli?
-Milli eğitim müdürlüklerinde çalışanlar var. 18 yaş altındaki taciz, tecavüz veya küçük yaşta evliliklerle ilgili konular da var. Öğrencileri de bilinçlendirmek gerekiyor. Bu açıdan bir yol kat edilmedi.
ÖĞRENCİLER EĞİTİLİYOR
-Sizin eğitim çalışmalarınızda öğrenciler var mı?
-Bizim önceliğimiz özel okullardı. Devlet okulları ile iletişim kurmakta zorlandık. Oysa ki özellikle belli bir gelir seviyesinin altındaki bölgelerde okullarda çalışma yapmayı istiyorduk. Birkaç devlet okullarından dönüş geldi. Sonra da rehber öğretmenlerden talepler gelmeye başladı. Velilere, öğrencilere eğitim verdik.
-Yasanın doğru uygulanması için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı üzerine düşeni yapıyor mu?
-Maalesef Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu konularda bir denetleme mekanizmasını hala geliştiremedi.
-Kadına şiddet düşündüğümüz kadar yoğun mu?
-2009 ile 2014 yıllarını içeren istatistik çalışması yapıyoruz. Henüz tamamlanmadı ama adli yardım bürosuna başvuranların yüzde 90’ı boşanma, velayet, nafaka gibi konular ile geliyor. Yüzde 90’lık kısmın yüzde 85’inden fazlası şiddet görüyor.
YALIN AYAK KADIN
-Nasıl destek oluyorsunuz o kadınlara?
-20 kişilik gönüllü avukat arkadaşlarımızın listeleri var. Adli yardım bürosuna gelen kadın şiddet mağduru ise oradaki memur gönüllü listesindeki o gün nöbetçi olan avukat arkadaşı arıyor. Gidiyoruz, özel bir form var. Kadına, özel görüşme teknikleri ile yaklaşarak formu doldurtuyoruz. Ona göre de ivedilikle yapılması gerekenlerden başlıyoruz. İnanın yalın ayak gelen kadın bile var. Sığınma evine yerleştirilmesi gereken varsa, yerleştiriyoruz. Çocuklarının polis zoruyla alınması gerekiyorsa aldırıyoruz. İlk 24 saatte yapılması gerekenleri yapıyoruz.
-Engellerle karşılaşıyor musunuz?
-Antalya Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) anlamında pilot illerden biri. ŞÖNİM’in müdürü bu anlamda çok ilgili ve duyarlı biri. Onu direkt aradığımızda çözemediğimiz bir sorun yok. Ama şimdi İlk Adım diye Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı bir birim de var. Kadınlar artık ilk oraya gidiyor. Oradan ne yapılacağına göre ayrılıyor. Oradaki müdür ile çok ciddi sorunlar yaşıyoruz. Koordinasyon yok, defalarca dile getirdik. Bakanlığa yazılı ilettik, valiye anlattık. Sürekli oraya gelen kadınları kötüleyen bir tavır…
KADIN ZATEN DEFORME
-Korunması gereken kadınlara mı bu tavır?
-Kadın hakları mücadelesi veren insanın ilk öğreneceği, kadına kızmamak. Çünkü karşınızdaki kadın zaten deforme olmuş. Bazısı bunun farkında, bazısı değil. Onların bu durumu yadırganacak bir durum değil. Dolayısıyla kadına kızmamayı hepimizin öğrenmesi gerekiyor.
-Ama eforme bir kadın avukatı da yoruyordur…
-İnanın, vicdanen bırakamıyoruz ama biz gönüllü avukatlar kendi aramızda da konuşuyoruz; altı ay şiddete uğramış kadınlarla ilgilendikten sonra altı ay dinlenmemiz gerekiyor. Bizlerin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı birimlerde çalışanların da psikolojik destek alması lazım.
-Adli yardım için başvuran kadınlar ya psikolojik ya da fiziksel şiddet mağduru mu oluyor?
-İki tür şiddet varmış gibi bir algı var ama psikolojik, ekonomik, cinsel, fiziksel ve toplumsal şiddet var. Toplumsal şiddetin hukuksal mekanizma içinde yeri yok. Diğer şiddetler hep iç içe geçmiş durumda. Şiddetin türleri olduğu da pek bilinmiyor. Geçen gün karşı tarafın avukatı şöyle yazmış: Davacı vekili kendi şiddet türü uydurmuştur. Dilekçemizde ekonomik şiddetten söz etmiştik de.
Yorumlar
Kalan Karakter: