Çizdiğim bir karikatürü ULUS Gazetesi’nin Rüzgârlı Sokak’taki matbaasına götürmüştüm; 1960’lı yıllarda.
Gazete Matbaasını orada görmüş ve gazetecilerle ilk orada karşılaşmıştım. Çizdiğim karikatür kurşun kalemle olduğundan basılamayacağını söylemişti oradaki karikatürist abi!
Çini mürekkep, tarama uç ve kuşe kâğıt!
Orada bulunduğum o gün; soluduğum havadaki matbaa mürekkebinin ve gazete kâğıdının “kokusu” taa ruhuma sinmiş, inanın!
Ondan önce de; mahalle kütüphanesinde gazeteler, dergiler, mecmualar ve hikâye kitaplarının kokusundan farklıydı bu koku!
VE
Bir “yerel gazete” hastası oluverdim. Ankara’da çıkan bilinen bilinmeyen gazeteleri alıp okuyordum.
Gazeteler gazete kokuyordu.
Ulusal basının ofset güzelliği bana normal geliyordu.
YEREL… YEREL
Gittiğim şehirlerde hep “yerel gazete” var mı? diye arar sorarım.
Tipo baskılarla basılan ayrı bir güzelliği vardır. Fotoğraflar, çizimler “klişeli” kullanılır.
Yerel Gazete deyince aklıma hep; matbaa makinesi yanında, küçük bir odası olan ve gazeteyi hazırlayanın da, haberleri yapanın da aynı kişiler olduğu yer aklıma gelir.
Bin bir fedakârlıklarla çalışırlar ve yarının gazetesini bugünden hazırlarlardı.
ANTALYA’DA YEREL BASIN
Antalya bu konuda rekor kırıyor; başka illerdeki tek tük yerel gazetelere oranla çok fazla bir sayı var!
Nedeni?
Bilen biliyor ama ben oraya bakmıyorum. Gazete ve gazetecilik olarak bakıyorum hep.
“Pasta” dilimlenmiş; bence dert değil.
Ama öyle ama böyle yıllardır; hizmetlerini hep yaptılar ve hâlâ da yapıyorlar da!
Yerel Basın’ın en “pis” tarafı; hiç okuyucu düşünmezler. Bulan alır, okuyan okur. Satılan satılır.
Eskiden abonelik vardı. Şimdi o da kalktı!
OKUYUCUSUZ GAZETELER
Gazeteyi çıkartanların bugün dahi; “okuyucu bulma” telaşları yoktur.
Hepsi “gazeteyi gazete gibi” çıkartırlar! O kadar!
Ben Antalya Gazetelerinin son “ofset” baskı tekniğine geçtikten sonraki hamlelerine hayranım.
“Siyah-beyaz” filmler gibi; sade siyah renkle çıkan gazete de kalmadı. Hepsi rengârenk!
Haberler; ajanslardan!
HÜRSES Gazetesi gibi; kabuğunu kırmaya çalışan gazeteler de kendi “özel haberlerini” yapıyorlar.
ULUSAL EK=YEREL BASIN
Ulusal gazeteler de işin çabası olarak “pastayı siz yemeyin, biz yiyelim” diyerek “Akdeniz” ekleri vermeye başladılar.
Tek avantajları “ilan ve reklam” olmaktan ileri gitmediler.
Yerel Gazetelerin gece yarılarına kadar bekleyip yaptıkları haberleri onlar yapamadılar.
İŞTE BU YÜZDEN
Hiçbir Antalyalı gazete okuyucunun; Antalya’da yerel gazete çıkıyor mu, çıkmıyor mu haberi bile yoktur!
Neden peki?
Sokmuşlar kafalarını “deve kuşu” gibi kuma (özür) ya da bir mağazadaki “kapalı devre” video kamerası gibi; kendileri bakıp, kendilerini görüyorlar.
“Reklam” diye çırpınan yerel gazetelerimiz; her nedense kendi reklamlarını yapmayı hiç beceremezler! Yani “okuyucuya” kendilerini tanıtmak istemezler!
Armut piş, ağzıma düş!
AL BİRİNİ VUR ÖTEKİNE
Yerel Gazete dedik de; Yerel TV sanki onlardan farklı mı?
Kendileri çalıp, kendileri oynuyorlar!
Ebru Küçükaydın ile Ali Buldu KOZA TV’ye çıktı da; Antalya’da bir ikinci TV’mizin olduğunu öğrendim.
Ne sokakta, ne haber de yoklar.
Ama yayındalar mı?
Evet!
YEREL GAZETE, TV VE RADYO SAHİPLERİ KAFALARINI KUMDAN ÇIKARTSINLAR. ANTALYALI’YA VE ÇEVRE İLÇELERE KENDİLERİNİN “REKLAMINI” YAPSINLAR.
Yoksa bir “çatlakla, bir delikle” batan tekneler gibi batmaya başlayacaklar.
Benim gözlemim bu.