Ben de sizler gibiyim, inanın!
Şehrimizde yaşanan birçok olayı bezen anında duyup görüyorum ve bazen de tesadüfen!
Bugün Kaleiçi sokaklarını dolaşmak istedim. Karatay (Karadayı) Sokağına doğru fotoğraflar çeke çeke geldim.
Medrese olarak bildiğim; duvar ve girişindeki tarihi taş oyma işçiliğine hayran olduğum bu yer; yıllardır kendi değerini bir türlü bulamadı gitti.
Adı Vakıf olan; başladığı inşaat işini aylarca ve yıllarca bir türlü bitiremeyen bir Kurum sahipleniyor böyle yerleri!
1994 yılında Antalya’ya geldim; orayı hatırlarım yine duvarları ve çevresi çalı çırpı ve “is” içinde duruyordu. Aradan yıllar geçti yine öyle bakımsız ve pislik içinde kaldı, kimse ilgilenmedi.
Sonradan bir iki kafe gibi şeyler açıldı.
Ama hiç dış duvarlar restore görmedi.
Yandaki evler çöktü ama o taştan yapıldığından yıkılmadı! Sadece taşları parçalandı ya da çalındı!
BAKANSIZ KALEİÇİ OLURSA
Kaleiçi’nde yaşayanlar bilir ki; Kaleiçi’nden sorumlu tek bir kurum ya da Belediye yoktur.
Bunu yapılan toplantılarda yetkililer hep tekrarlar!
Ve onlarda bu “çok başlı” idare sisteminden kendilerini kurtaramazlar.
Vakıflar’ın adı çok az geçiyordu; bu çok başlılığa alın bir de onu ekleyin ve sonra bekleyin ki; “Kaleiçi adam olacak” diye!
Bu kadar güzel tarihi değeri ve sanatsal taş işçiliği ve desenleri olan bir yer bu kadar mı ihmal edilir; sorarım sizlere?
Bakan yok diyorum; çünkü bizim Bakanlarımızın işi gücü mecliste siyaset yapmak!
Bakanlık olarak icraatları; “klişe” açılışlar, kokteyller ve yurt dışı göstermelik bilmem ne fuarlarına katılmaktır.
ROMALILAR BİZDEN ŞANSLI
Türkiye’deki yapılan kazıların hepsinde “Türk” tarihine ait hiçbir şey yoktur. Yayın yoktur, restore yoktur. Hiçbir şey yoktur.
Varsa yoksa Roma kalıntıları!
VAKIFLAR YEMEK DAĞITSIN
Vakıflar haftası gelince meydanda; dağıttıkları yemeklerle kendilerini adeta “kutsuyorlar” gibi geliyor bana!
Güzel Sanatlar Galerisi olan yeri kapattılar!
Mevlevihane olarak açacaklardı! Hâlâ açacaklar!
MEDRESE KAPISINA
HİÇ MÜHÜR VURULUR MU?
Yok mu; bu memlekette tarih sevgisi, millet sevgisi olan; aydın kişiler?
Yok mu; tarihi değerlerine sahip çıkmayanları yargılayacak bir adalet, hukuk?
Ne zamana kadar seyirci kalacağız; böyle güzelim tarihi eserlerin gözlerimizin önünde viraneye dönüşmesine?
Ya Bakan baksın, ya da Müze baksın şu Kaleiçi’ne!
Aha orada bir kazı yapılıyor; birçok tarihi eserler çıkmış!
Hep mi gömeceğiz ortaya çıkan eserleri?
Hep mi yakacaklar ya da yıkacaklar bize ait olan kültür varlıklarımız?
LÜTFEN
Orası bir tarihi mekândır. Oranın kapısına asla ve asla hangi kurum olursa olsun; DAMGA VURAMAZ!
YAKIŞMAZ!
O DAMGA ASLINDA BİZLERİN YÜZLERİNE VURULAN BİR İBRET DAMGASIDIR.
UTANMALIYIZ; BU ZİNCİRLİ KAPIDAN VE VURULAN KIRMIZI DAMGA’DAN!
::::::::
“ANIT ÇINAR” SUSUZLUK ÇEKİYOR
Paşa Camii Sokak ile Balık Pazarı Sokak köşesinde çok güzel bir ulu çınar ağacımız var.
Birileri fark etmiş ve onu korumaya almış!
Oraya da bir levha dikmişler “korumaya aldık” diye!
Yalan! Valla billa küllü yalan!
Üzerine birileri cadı kuklası asmışlar! Aylardır yıllardır öylece duruyor! Korunan ağaç böyle mi olur!
Ağaç sulanıyor ama sular yola akıyor! Kimsenin haberi yok!
“Yaşayan ağaç sürgün verirmiş” bizim çınar kendisi ayakta zor duruyor. Sürgünü nasıl versin ki?
PLATANUS ORIENTALIS
:::::::::
ADAM KÖPEĞİ DEĞİL KÖPEK ADAMI ISIRDI!
Habercilikte böyle bir kanun vardır: “adam köpeği ısırdıysa; işte haber budur” derler!
Yeni kapı çıkışında ve gerekse başka bazı sokaklarda; bar ve meyhaneciler tarafından beslenen köpeklerin; bilhassa motosikletle gelip geçenlere saldırdıkları ve hatta ısırdıkları görülmeye başlanılmış!
Kaleiçi’ninsevilen esnafından Lütfi Çakır beyin bacağını bu köpeklerden birisi ısırmış! Beş ünite tatanoz aşısı olmak zorunda kalmıştır!
Köpekleri sahiplenenler onları ya zincirlemeli ya da o civarda barındırmamalılar.
Turistlere de saldırabilecek böyle köpeklerin; Belediyelerimizce ıslah edilmesi gerekmektedir.
Yoksa Kaleiçi’ni gezmeye gelenler; bu gidişle soluğu hastanede alıp “tatanoz aşısı” vurdurmak zorunda kalabilirler!