İYİ Parti Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı “Meral Akşener’in,” geçen hafta bir önemli ifadesi ve bir de önemli çağırısı oldu.
Akşener, “Sizin çılgın projeniz var mı” sorusuna, “Benim çılgın projem bir tülbent müzesi yapmak” cevabını verdi.
Belki birçoklarınız “bu da ne ya” deyip basitleştirdi bu ifadeyi ama bana göre bu son derece önemli bir ifade.
Anam hiç türban takmadı ama başını örtmek için kullandığı birkaç tülbendi vardı.
Birisini günlük takardı.
Her biri ayrı desen ve motiflerde olan taziyeye tülbendi, düğün tülbendi ve bayramlık tülbentleri vardı.
Ayrıca bir tülbendi daha vardı ki onu hiç kullanmaz, “Ben ölürsem tabutuma bunu sararsınız” derdi
Saçlarının rengini göstermeyen ama son derecede ince olan tülbentlerinin kenarlarını kendi yaratıcılığı olan desenler ve renklerle birer sanat eseri olan “iğne oyası” ile süslerdi.
Tülbent kültürü sadece anama değil, Anadolu kadınına has bir kültürdür.
Anadolu kadınının tavır, davranış, duruş özelliklerini tülbentler ifade eder dersem yanılmamış olurum.
Kadın sadece başını örtmek için tülbent takmaz, bir kavganın ortasına girip tülbendini çıkararak yere attığında kavga durur.
Hiçbir erkek o tülbent yerden kalkmadıkça kavga etmeye cesaret edemez
Çünkü kavgayı sürdüren, kadının namusunu payımal etmiş sayılır ve toplum tarafından ayrıca cezalandırılır.
Yüzlerce kişinin öldürüldüğü acımasız kan davalarında bile bu kural geçerlidir.
Anadolu kadınıyla beraber toplumsal değerleri ifade eden tülbentle ilgili bir müzenin kurulması gerçekten tam da “yerli ve milli” bir eylem biçimidir.
Akşener’in bir de çağırısı vardı.
Millet İttifakı içindeki liderlere “demokratik parlamenter sisteme dönüş için bir yol haritası hazırlayalım” önerisinde bulundu.
Kendisi, seçilirse bu dönüşü bir yılda tamamlayacağını söylerken, Muharrem İnce çeşitli şekillerde yaptığı açıklamalarda “en erken 2 yılda bu dönüşü yaparız” dedi.
Anlaşılan o ki, İnce’in bu süreyi uzun tutmasından rahatsız olmuş Akşener.
Şunu hatırlatmakta fayda var:
Muhalefetin oluşturduğu ittifakın temel ilkesi ”yeniden parlamenter sisteme dönüş” şeklindedir.
Bunu gerçekleştirmek için bir araya gelerek seçim işbirliği yapan partilerin, İnce ya da Akşener’in seçimi alması halinde ya da sadece TBMM de çoğunluğu sağlamaları halinde bunu nasıl ve ne zaman yapacaklarına dair bir yol haritasını hazırlanıp toplumla paylaşılması gerekir.
Referandum sonuçlarını meşru kabul etmeyenlerin bu sistemi çeşitli gerekçelerle sürdürmek istemesi gibi bir durumla karşı karşıya kalınabilir.
Akşener’in bu çağırısı umarım karşılık bulur…