Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Konyaaltı sevdası(!) bitmek bilmiyor.
7 km uzunluğundaki sahille beraber sahilin hemen gerisindeki Kent Parkı, Boğaçayı ve Tünektepe ne yazık ki bu sevdanın sıkı öpücükleri altında…
Buralara geliştirilen projeler, söz konusu alanlara küçük dokunuşlarla düzenleme yapılacak boyutta olsa “eyvallah” der, hatta destekleriz.
Lakin bırakın küçük dokunuşlarla ucundan azıcık düzeltmeleri, dibinden ve kökünden kestirip doğal yapının yerine betonla doldurulmuş ucubeler haline getiriliyor.
Söz konusu bu alanlarda uygulanacak projelerin temel özellikleri şunlar:
Kamusal alanda kamu yararı yok ediliyor. Kamuya ait bu alanlar özel işletmelerin kar marjını artıracak ticari alanlara çevriliyor.
Kamusal alanlara yatırımlar yapılır. Ancak bu yatırımlarda kar gözetilmeksizin halkın yararına yatırımlar yapılmalıdır. Büyükşehrin “yatırım yapılıyor” dediği şey, “yap-işlet-devret” denilen soygun sistemi ile kamusal alanlar, parası olanların yararlanacağı alanlar haline getiriliyor.
Tüm bunlardan daha da önemlisi (Boğaçayı, Kent Parkı örneğinde olduğu gibi) milyonlarca yılda doğanın kendi kendine oluşturduğu dengeye müdahale edilerek doğa katliamı yapılıyor.
Özellikle halkın parasız faydalanacağı ve Anayasal hak olan sahiller, Konyaaltı Sahili ve Tünektepe ihalelerinde görüleceği üzere ihale paketlerine eklenerek “Anayasal suç” işleniyor.
Anayasa’nın 43. maddesi aynen şöyle der;
“Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.
Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.”
Konyaaltı Sahili ihale şartnamesinde adeti belirlenen şezlong alanı,
Tünektepe ihale şartnamesinde de 1000 metrekare şezlong alanı vardır.
İhaleyi alan firmalar, şezlonglarını nereye koyacaklar?
Kıyıdan itibaren 150 metre çekme alanın vardır ve bu alan “anayasal dokunulmazlık” alanıdır.
İhaleyi alanlar bu mesafenin gerisine mi koyacaklar şezlonglarını yoksa taaa kıyıya kadar işgal mi edecekler?
Hepimiz de iyi biliyoruz ki bu şezlonglarla kamuya ait, anayasal dokunulmazlık alanı işgal edilecek.
Ve halkın malı olan bu alandan halk faydalanamayacak, bu alanlardan ticari işletmeler büyük paralar kazanacaklardır.
Bunun adı avanta paradır, haksız kazançtır.
Günde 50 bin kişinin geldiği sahilde sadece şezlonglardan elde edilecek haksız kazanç günlük 100 bin liranın üzerindedir.
Şezlong parasından başka hiçbir maliyeti olmayan böyle bir kazanç kapısını özel işletmelere açmanın adı ne yatırım yapmaktır ne de halkın yararına iş yapmaktır.
Bunun adı “halkın üzerinden haksız kazanç elde etmektir…”
Umuyorum ve diliyorum ki, bu ihaleler Başkan Türel tarafından onaylanmaz.
Ve umuyorum ki, Kamu İhaleleri Kurumu (KİK) bu ihaleleri “anayasal hakkın gaspı” olarak görür ve onaylamaz…