İttifak nereye kadar…
Geçmişte koalisyon olayını yaşardık…
Şimdi bunun adı “ittifak” oldu.
Geçmişte siyasi partiler koalisyonları iktidar olmak üzere yaparlardı.
Şimdi sadece iktidarda olanlar değil, muhalefette olan partilerde koalisyon yapar oldular.
AK Parti, yürütmede iktidar, yasamada çoğunluk partisi…
Buna rağmen MHP ile “Cumhur” adı altında bir ittifakı yürütüyor…
Erdoğan ve Bahçeli’nin açıklamalarına göre de “ülkemizin beka(!) sorunu bitene dek bu ittifakı yürütmede kararlılar…”
O kadar kararlılar ki, yerel seçim öncesi bu ittifaka zarar verecek açıklamalar yapan il başkanlarını görevden alıyor, milletvekillerini de ihraç edebiliyorlar.
“AK Parti ve MHP kadroları adeta iç içe geçmiş durumda.”
Aslında bunun adı ittifaktan öte bir anlam taşıyor…
(Bu konunun analizini, ne anlama geldiğini ilerde yazacağım)
Muhalefette ittifakın şekli
İktidarda olan AK Parti ittifak yaparda muhalefet durur mu?
24 Haziran öncesi olduğu gibi yerel seçim öncesi CHP ile İYİ Parti arasında adı yine “Millet” olan ittifak yapıldı.
Her iki ittifakta da “şu belediyeler senin, şunlarda benim” pazarlıkları yapıldı.
Birbirlerine bıraktıkları belediyelerde aday çıkarmama kararları alındı.
Ancak son gelişmeler Millet ittifakında olayı sadece belediye başkanlıklarını birbirine bırakmayı aştığını, ittifakın belediye meclis üyeliklerinin ve hatta seçimin kazanıldığı belediyelerde kadroların paylaşımına kadar indiğini görmekteyiz.
Bu siyasi sonuçları bakımından son derece endişeli ve özellikle CHP açısından sakıncalı bir durumdur.
Belediye başkanlıklarını paylaşmayı anlarım ama kazanılacak belediyelerde meclis üyeliklerinin ve belediye üst yönetimi kadrolarının paylaşımını anlamak zordur.
Böylesine bir karar siyasi tavra uymayan pragmatik bir karardır.
CHP, yerel yönetimlerde siyasi çizgisi ve bu çizgide iddiası olan bir partidir.
Sağ partilerin bugün dillerine doladıkları sosyal belediyecilik kavramını siyaset gündemine sokan CHP’nin sosyal demokrat belediyecilik anlayışıdır.
Başkanı CHP’li olan ancak meclislerinde ittifak yaptığı İYİ Partili üyeleriyle ile bu siyaseti nasıl uygulayacak?
Başkanı CHP’li başkan yardımcılıkları İYİ Partili olan bir belediyede siyasetini nasıl hayata geçirecek?
Önseçim artık tarih oldu
CHP’yi siyasette diğer partilerde bir adım öne çıkaran temel özelliklerinden birisi, parti içi demokrasiye olan bağlılığı nedeniyle seçilecek kadroları “ön seçimle” belirlemesiydi.
Baykal’ın Genel Başkan olmasıyla beraber zaman içerisinde ön seçim giderek ortadan kaldırıldı.
Bunun partili tabanda tepkisini yumuşatmak için AK Partinin uyguladığı “temayül yoklaması” uygulamasını getirildi.
Partili taban buna da razı oldu bir anlamda, ancak önümüzdeki yerel seçimde belediye meclis üyelerinin belirlenmesinde temayül yoklamasının yapılmayacağı Genel Merkez tarafından iletildi.
Gerekçesi ise bana göre çok endişe verici.
“Antalya ittifak görüşmeleri içinde yer alan bir il olduğu için temayül yoklaması yapılmayacaktır.
Bunun anlamı, Antalya’da CHP’nin kazanması kuvvetle muhtemel olan ilçe belediye meclis üyeliklerinde İYİ Partiye kontenjan verilecek demektir.”
Örneğin Muratpaşa ve Konyaaltı belediye meclisi üye listesinde İYİ Parti’nin vereceği isimlere yer verilecek demektir.
Kadrolarda ittifak olmaz
Bu doğru değil.
Yapılan pazarlıklar sonucunda 5 ilçe belediye başkanlığı zaten İYİ Parti’ye verilmiş durumda.
İYİ Parti bu ilçelerde meclis üye listelerini oluşturacak ve o ilçelerde zaten meclis üyelikleri elde edecektir.
Çıkardığı meclis üye sayısı kadar Büyükşehir Meclisinde temsil hakkı kazanacaktır.
O halde neden Muratpaşa ve Konyaaltı ilçelerinde ayrıca meclis üyelikleri verilmektedir?
Efendim, her şey karşılıklı.
İYİ Parti’ye bırakılan 5 ilçede de CHP’li üyeler İYİ Parti’nin listelerinde yer alacak deniyorsa bu yine yanlıştır.
“CHP, İYİ Parti’ye bıraktığı ilçelerde başkan adayını desteklerken kendi meclis üye listesi ile seçime girmelidir.”
İYİ Parti içinde geçerlidir bu.
Yani her iki partide 19 ilçede kendi meclis üye listelerini çıkarmalıdır.
Siyaseten ittifak yapmak konjonktürel olarak gündeme gelebilir.
Ancak ittifaklar siyaseten birbirinden çok farklı iki partinin adeta iç içe geçmesi şeklinde olamaz.
Bu siyasetin doğasına da aykırıdır.
Siyaseten birbirine yakın sağ partiler arasında kadro geçişkenliği olduğu gerçektir.
Ancak sadece “AK Parti karşıtlığı” paydasında buluşan ve bundan başka hiçbir siyasi konuda örtüşmesi olmayan, Türkiye’yi ve dünyayı farklı şekillerde yorumlayan CHP ve İYİ Parti arasında kadrolara varana dek ittifak yapmak CHP’ye siyaseten hiçbir şey kazandırmaz.
***
Konyaaltı’na yeni sayfa…
20 yıldır Muhittin Böcek’in yönettiği Konyaaltı Belediyesi’nde yeni bir sayfa açılıyor.
31 Mart 2019’da yapılacak yerel seçimde CHP adayı olan Semih Esen’in ilçenin yeni belediye başkanı olacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Hafta sonu kendisini arayarak kısa bir sohbet gerçekleştirdim.
Niyetim, nasıl bir belediye başkanı olacağına dair bir profil çizmekti.
Sohbete başladığımızda daha ilk sözü ile bunun ipuçlarını verdi.
“Belediyeyi, 20 yıldır başarıyla yönetmiş bir CHP’li başkandan devralmak benim için oldukça zor bir başlangıç olacak.
Çünkü Muhittin Başkanın başarı çıtası oldukça yüksek ve ben bu çıtayı aşacak bir performans göstermek zorundayım…”
Bu çıtayı aşmak için göstereceğiniz performansta ilçe halkı için sürprizleriniz var mı, diye sorduğumda, bu soruyu cevaplandırmak hazırladığım projelerimi açıklamak olur ki bunun için henüz erken, dedi ama yine de bazı şeyleri eklemeyi ihmal etmedi.
“Öncelikli olarak ele alacağım konu, Konyaaltı’na bilimsel ve gençlerin önünü açacak bir yatırımım olacak.
Öncelik olarak ele alacağım bir diğer projem de kırsal alandaki üreticilerimize yöneliktir.
Bunların ne olacağını projelerimizi açıkladığımda detaylandıracağım.”
Esen’i kendine çok güvenen biri olarak gördüm.
Ne yapacağını, neyi nasıl değerlendireceğini net bilen bir tavrı vardı.
Özellikle partisinin kitle açılımının temel özelliklerine vurgu yaparak şunları söyledi.
“Başkan olarak göreve başladığımda sadece CHP’lilerin değil, herkesin başkanı olacağım.
Çünkü CHP’li ve halkçı olmak bunu gerektirmektedir.
Şunu tüm Konyaaltı halkı iyi bilsin ki, benim yönetimim kesinlikle adil, eşitlikçi olacak.
Her inanç ve düşünceden insan ve gruplara aynı mesafede olacağım.
Hiç kimse siyasi ve inanç tercihlerinden dolayı benim nezdimde avantajlı olamayacağı gibi dezavantajlı da olmayacaktır.”
Esen sözlerine dayanak olarak CHP tarihine gönderme yaptı ve sözlerine şöyle devam etti.
“CHP, Türkiye’ye demokrasiyi, eşitliği ve adaleti getiren bir partidir.
Demokrasi anlayışının gereği olarak halkın iradesine her zaman saygı duymuştur.
Sandığa gitmek bir yarıştır, yarış biter ve sonrasında kime oy verirse versin hep birlikte yaşarız ve hep birlikte ülkemizi, kentimizi, ilçemizi yönetiriz.”
Seçim çalışmalarında nasıl bir yöntem izleyeceğini de bu arada belirtti.
“Sahaya çıktığımızda öncelikli olarak CHP’ye oy vermeyen sokakları ev ev, tek tek dolaşacağım.
Onların beklentilerini ve taleplerini alacağım.
Her birine tek tek CHP’yi, kendimizi ve Büyükşehir Başkan adayımızı anlatacağım.
Konuşmadık, görüşmedik kimseyi bırakmamaya çalışacağım…”
Katılımcı belediyecilik anlayışı üzerine de sohbetimiz oldu.
Günümüzde artık yerelleşmenin hız kazandığını ve çağdaş dünyanın merkezileşme yerine yerelleşmeyi esas aldığını ifade ettiğimde Esen, başkan olduktan sonra belediye ile halk arasındaki iletişimin esaslarını şöyle anlattı.
“Belediyecilikte başarının sırrı, yapacağız her işin ve atacağınız her adımın halkla birlikte atılması ve birlikte kararlaştırılmasıdır.
Göreve başladıktan sonra yapacağım her yatırım ve her işi halka danışarak yapacağım.
Halka rağmen hiçbir işimiz olmayacaktır.”
Sohbetimizin ilerleyen saatlerinde hemen her konuyu ele aldık.
Kamu yönetimiyle asla çatışmayı düşünmediğini, ilçenin sorunlarını çözmek için kamu yönetiminin desteğini almaya çalışacağını ifade etmesi, kamplara bölündüğümüz şu günlerde uzlaşma kültürünü en iyi yansıtan tavır olarak göründü bana.
Kendisinin yeni belediye başkanı olacağını, ancak bu alanda tecrübeli, donanımlı, CHP’li ya da değil, eski ve yeni belediye başkanlarından faydalanacağını söylemesi, kibirli olmadığını belirtmesi açısından önemliydi.
Sohbetimizi şu sözleriyle sonlandırdı.
“Sosyal demokrat ve özgürlükçü bir belediyeciliği en iyi şekilde hayata geçirmeye çalışacağım. Beni izlemeye devam edin…”
Kolay gelsin Başkan.
Umarım başarılı olur ve Konyaaltı halkı için bir kazanç olursun.
***
Şu CHP’lilerin çektikleri…
Orhan Veli’nin bir şiirinde şöyle der;
“Hiçbir şeyden çekmedi nasırından çektiği kadar…”
CHP’de yaşanan gerilimleri, arka oda oyunlarını, birbirine madik atma girişimlerini, sevgisizliği ve en önemlisi saygısızlığı gördükçe hep bu şiir dizesi aklıma gelir.
Sanırım Orhan Veli sağ olsaydı da bunları görseydi şöyle derdi;
“Şu CHP’liler hiçbir şeyden çekmediler, bencillik ve Bizans oyunlarından çektikleri kadar…”
Anlaşılmaz ve inanılmaz oyunları yaşıyoruz.
AK Parti iyice çuvallamışken,
Hayat pahalılığı her geçen gün orta gelirliyi bile endişelendirecek boyutlara ulaşmışken,
İçerde ve dışarıda sosyo-ekonomik gelişmeler, siyasi açmazlar iktidarı bunca sıkıştırmışken,
Büyük bir hüsrana uğramamak için “beka(!)” masalı ile MHP’nin emeğine muhtaç duruma gelmişken,
Ve bütün bunlar belediyeleri altın tepsi içinde CHP ve muhalefete sunuyorlarken,
“Ben onun adaylığını istemiyorum,
Ben, falan kişilerin meclis üyesi olmalarını uygun bulmuyorum…”
Nidalarıyla CHP içi bölünmeye ve enerjinin içe dönük hale getirilmesine neden olacak siyasilerden, adaylardan –ve hele seçim kaybedilirse- çok ağır hesap sorulur.
Birbirinizle konuşmayabilirsiniz,
Birbirinize selam vermeyebilirsiniz,
Ancak birbirinize saygı duymak, seçim sürecinde omuz vermek ve desteklemek zorundasınız.
Aday adaylığı süreci bitmiş ve beğenseniz de beğenmesiniz de ortaya “aday” olan kişiler çıkmıştır.
Her şey bir yana, Muhittin Böcek’in süreçte gerilim yaratmaması, gerilim yaratanlara da fırsat vermemesi kendisinin seçilmesi için gerekli olan en önemli unsurdur.
CHP içinde Muhittin Böcek’e sempatiyle bakmayan, aday olarak gösterilmemesi için uğraşan çevreler, Böcek aday gösterildikten sonra susmuş ve hatta Böcek’in Büyükşehir Başkanlığı için çalışmaya başlamışlarken;
Böcek’in bunları doğru değerlendirmesi, bunun demokratik bir yarış olduğunu ve yarıştan sonra birlikte yürünmesi gerektiğini kabul etmesi ve dayanışmaya açık hale gelmesi gerekmektedir.
Çünkü seçilebilmesi için buna ciddi ihtiyacı vardır.
Geçmiş seçimler bunun en bariz örnekleri ile doludur.
Ne zaman aday olanlar parti içinde tartışılıp itirazlar yükselmişse seçim kaybedilmiştir.
Ne zaman aday olan yekvücut olarak desteklenmişse seçim kazanılmıştır.
“Bu nedenle Muhittin Böcek’in, partinin siyasi kanaat önderleri durumunda olan Ümit Uysal ve Semih Esen’le –onlarla uğraşmak yerine- el ele ve omuz omuza yürümeyi becermesi gerekmektedir.”
Aksi halde büyükşehir seçimi zora girer.
İyi bir fırsat yakaladığından büyükşehri kazanma şansını zora sokmamalıdır.
Ve bunun içinde Böcek’in, Uysal’a da Esen’e de ciddi ihtiyacı vardır.
Geçmişte arasının iyi olmadığı siyasilerle ilişkilerini yeniden tesis etmeli…
“Böcek’in, gerilimli bir süreç yaşadığı Uysal, Esen ile bu gerilimlerin aşılmasında İl Başkanı Ahmet Kumbul ile milletvekilleri Çetin Osman Budak, Aydın Özer, Rafet Zeybek ve Cavit Arı’ya çok önemli görevler düşmektedir.”
Kumbul, ivedilikle Böcek, Uysal, Esen ile milletvekillerini bir araya getirmeli aradaki bu gerilimlere son verecek uyarıları yapmalıdır.
İl Başkanı, Genel Başkanın yerel vekilidir.
Seçimin kazanılmasının pirimi ile kaybedilmesinin sorumluluğu İl Başkanı Kumbul’a aittir.
Kongrelerde kazanmanın da kaybedilmenin de hesabını Kumbul verecektir.
Bu sorunun aşılması aynı zamanda Kumbul’un siyasi geleceğini de belirleyeceğinden hemen işe koyulmalı ve taraflara gereken uyarıları yapmalıdır.