Seçim ittifakları ve Saadet Partisi
Konimize geçmeden, teknik bir arıza nedeniyle Haftanın Panoraması‘nı bugün yayınlamak zorunda kaldık. Okuyucularımızdan özür dileriz. Şimdi gelelim, konumuza…
Geçen hafta Meclise verilen “seçimlerde partiler arası ittifak” konulu yasa tasarısı kanunlaştı ve önümüzdeki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde çok değişik bir tablo ile karşılaşabiliriz.
AK Parti’nin, MHP ve BBP ile oluşturduğu bir ittifak var.
Bu 3 parti oy pusulasında bir arada olacaklar ve bu ittifaka verilen oy her üç partinin “seçim barajının hesaplanmasında ortak olarak değerlendirilecek”
Yani MHP ve BBP’nin barajı aşamama diye bir sorunu ortadan kalkıyor.
Aldıkları oy oranında da milletvekili çıkarabilecekler.
Tayyip Erdoğan, aynı zamanda bu 3 partinin cumhurbaşkanı adayı…
Bu tablo şunu ortaya koyuyor;
Seçim barajını aşamayan küçük partiler, büyük partilerle ile ya da kendi aralarında ittifak yaparak seçime girdiklerinde milletvekili çıkarabilecekler.
İktidar kanadında bu çalışmalar hız kazanırken muhalefet kanadında henüz “tık yok.”
En iyi ihtimalle söyleyecek olursak;
CHP, İYİ Parti ile milletvekili seçimi için ittifakı yapabilir…
Bu ittifaka HDP’nin de katılacağı yönünde bir işaret yok henüz.
CHP, HDP ile bir ittifakı düşünse bile HDP’den daha yakın bulduğu İYİ Parti’yi buna ikna etmesinin mümkünü yok.
Bu durumda yüzde 10 civarında oy oranı olan HDP, diğer sol partilerle ittifak yaparak yeni bir blok oluşturabilir.
Böylece milletvekili seçiminde 3’lü bir blok karşımıza çıkabilecektir.
AK Parti+MHP+BBP ittifakı
CHP+İYİ Parti ittifakı
HDP+sol ve sosyalist partiler ittifakı…
Lakin milletvekili seçimindeki ittifak yapılanması ile cumhurbaşkanlığı seçiminde resmi olmayan zımni ittifak birbirinden farklılık gösterecektir.
Yani, milletvekili seçiminde CHP ve İYİ Parti ittifakına giremeyen HDP ve sol partiler, cumhurbaşkanlığı seçiminde (eğer 2. tur olursa) bu ittifakın adayına oy verecektir.
Ancak tüm bu ittifaklarla yapılacak milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçiminin dengelerini, henüz hangi bir blokla ittifaka gireceği belli olmayan “Saadet Partisi” bozabilir.
Saadet Partisi kamuoyu araştırmalarına göre yüzde 4-5 arası oy oranı ile hangi ittifaka girerse o ittifak ciddi olarak öne çıkar.
Her ne kadar 16 Nisan anayasa referandumunda “hayır” oyu vererek muhalefet bloğunda tavır aldıysa da siyasi tavır olarak aynı kökenden geldikleri AK Parti’ye daha yakın durduklarını söyleyebiliriz.
Eğer Saadet Partisi (AK Parti, MHP, BBP) ittifakına dâhil olurlarsa net olarak söyleyebilirim ki; “seçim şimdiden bitmiş demektir”
Ancak Saadet Partisi’nin Genel Başkanı “Temel Karamollaoğlu,” tüm bu partiler içerisindeki genel başkanların tümünden daha eski ve kurt bir politikacı.
Kendisini belediye başkanlığı yaptığı dönemden beri iyi tanırım…
Verdiği sözün arkasında duran, konjonktürü çok iyi analiz edebilen ender politikacılardandır.
Refah Partisi’nden ayrılarak AK Parti’yi kuran kadroların Erbakan Hoca’ya ve Saadet Partisi’ne yönelik baskıcı tutumlarını, AK Parti’nin ve Erdoğan’ın “milli görüş gömleğini çıkardıklarını” unutmayacak kadar akıllıdır.
Keza, anayasa referandumundan önce ve sonra “Saadet Partisi’nin parlamenter sisteme bağlı olduklarını” açıklamaları ve bu konuda net tavırları vardır.
Bu nedenlerle (AK Parti, MHP, BBP) ittifakının yanında durmaları bana göre zor görünüyor.
Ama aynı zamanda (CHP, İYİ Parti) ittifakının yanında durmaları da bir o kadar zor…
Çünkü Erdoğan, seçim döneminde CHP’nin tek parti dönemine dönük bagajlarını işleyerek Saadet Partili tabanı “işte bunlarla ittifak yapıyorsunuz” diyerek kışkırtabilir.
İttifaklar tablosuna bakıldığında Saadet Partisinin anahtar oy oranına sahip olduğunu gören Erdoğan, ne yapıp edip Karamollaoğlu’nu kendi ittifaklarının içine almak için her türlü operasyonu yapacaktır.
Sizlere tavsiyem; Saadet Partisini iyi takip edin…
………………………..
Böcek hâlâ suskun…
Başkan Türel, Büyükşehir Meclisi’nin Ocak ayı toplantısında Konyaaltı Sahili, Boğaçayı Projesi konusunda CHP’yi eleştirirken “Başkan Böcek’e teşekkür ediyorum, bu konuda susarak destek vermiştir” dedi.
Böcek’ten tık çıkmadı…
O haftanın sonunda AK Parti İl Başkanı Rıza Sümer yaptığı açıklamada, CHP Genel Başkan Yardımcısı Çetin Osman Budak ve İl Başkanı Ahmet Kumbul’unda katıldığı, Boğaçayı ve sahil projelerini protesto edenlere “Sizler Başkan Böcek’ten daha mı iyi biliyorsunuz?” dedi.
Böcek’ten yine tık çıkmadı…
Bu gelişmeler üzerine Böcek, “17 Ocak 2018 günlü Gerçek Gazetesi’e” bir açıklama yapmak zorunda kalarak şunları söyledi:
“Beni kimse bir kavganın içine çekemez. Ben nerede neyi konuşacağımı iyi bilirim. AKP İl Başkanı benim adımı kullanarak açıklama yapmış ancak BENİM BU KONUDAKİ GÖRÜŞLERİM BELLİDİR. Suskunluğum asaletimdendir. Turizm Fuarı’na katılmak için gittiği Madrit’ten dönüşte Konyaaltı Sahili, Boğaçayı ve Kruvaziyer Limanı ile ilgili detaylı bilgili kamuoyu ile paylaşacağım.”
“Bugün 26 Şubat 2018”
Detaylı açıklama yapacağım, demesinden bu yana 40 gün geçti ama yine Böcek’te tık yok.
Türel’in kamusal alanları talan eden projelerine karşı “suskunluğu ikrardan mı, asaletinden mi?” diye bir kez daha sormak gerekir.
CHP’nin belediye başkanı olacaksınız, AK Partili belediye başkanı ilçenizin doğal değerlerini talan eden ve doğanın dengelerini bozan projeler yapacak ve ihale edecek ve sizin buna sesiniz çıkmayacak…
Asalet bunun neresinde?
Üstelik AK Partili belediye başkanı ve İl Başkanı sizin bu suskunluğunuzu projelerine destek olduğu şeklinde açıklama yapacak ve sizin buna cevabınız olmayacak…
Asalet bunun neresinde?
“Benim bu konulardaki görüşlerim bellidir” diyorsunuz…
İnsaf!..
Bu görüşlerinizin neler olduğunu hangi konuşmalarınızla ya da basın açıklamalarınızla kamuoyu ile paylaştınız ki “belli olduğunu bilelim…”
Sanırım partinizin milletvekilleri, İl Başkanı, Konyaaltı İlçe Örgütü de görüşlerinizin neler olduğunu bilmiyordur…
Ama onların bilmediklerini AK Partili belediye başkanı ve İl Başkanı iyi biliyorlar ki size projeleriyle ilgili “görüşlerinizden dolayı(!)” teşekkür ediyorlar…
“Beni hiç kimse bir kavganın içine çekemez” diyorsunuz…
Kim, kiminle kavga ediyor?
Ortada kavga falan yok.
Ortada Konyaaltı İlçesi’nin doğal değerlerinin korunması için yapılmak istenen projelere karşı bir siyasi duruş var…
Ve siz, kavga varmış algısı yaratarak aradan sıyrılmaya çalışıyorsunuz…
4 dönem CHP’nin belediye başkanlığını boşuna mı yaptınız?
…………………………………………….
Bir yılda 18 bin yeni milyonerimiz oldu
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) verilerine göre; yurtiçinde ikamet eden 18 bin yeni kişi milyoner oldu.
Yeni katılımlarla beraber milyoner sayımız toplam 126 bin 969 kişi oldu.
Milyonerlerimizin toplam mevduatı da 835 milyar 621 milyon TL’ye ulaştı.
Yani eski parayla 835 katrilyon…
Milyoner başına ortalama 6,5 milyon TL düşmekte.
Ülkemizde ne yazık ki son 15 yıldır izlenen neoliberal politikalar sonucu zengin ile yoksul arasındaki gelir makası giderek daha çok açılmakta…
Bir yandan milyoner sayısı artarken, yoksullaşma sayısı da artmaktadır.
Gelir dağılımı dengesi en bozuk olan ülkeler arasındayız…
Bir yandan hayat pahalılığı artıyor, bir yandan gelir dağılımındaki adaletsizlikle insanların alım gücü azalıyor…
Bugün AK Parti’nin referans aldığı 1950’li yılların iktidar partisi olan Demokrat Partinin Başbakanı Adnan Menderes’in “her mahallede bir milyoner yetiştireceğiz” sözünü bugün AK Parti iktidarı bir miras gibi alarak gerçekleştirmiş durumda.
Her şey haraç-mezat satılıyor…
Petrol rafinerileri, demir-çelik, çimento, mensucat ve tütünden sonra şimdi de şeker fabrikaları özelleştirilip satılıyor…
Emekçiler aleyhine, zenginlerin lehine ne yapılması gerekiyorsa en alasından yapılıyor…
Günde ortalama 3 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor…
“Fıtrata bağlıyorlar…”
Tarım üreticisinin ürünü para etmiyor, kente göçüyor…
“Kadere bağlıyorlar…”
Eğitimli insan işsizlikten kıvranıyor…
“Beceriksiz oluşuna bağlıyorlar…”
Kadınlar tacize uğruyor, katlediliyorlar…
“Sokakta dolaşmasına bağlıyorlar…”
Üretim azalıyor…
“Faiz lobisine bağlıyorlar…”
Milyoner sayımız artıyor…
“Haa bak o zaman Başarlı ekonomi yönetiminden söz ediyorlar…”
Velhasıl hayatın her alanında rezillik diz boyu…
Ama olsun…
Nasılsa her yıl milyoner sayımız artıyor…
Ne kadar övünsek azdır yani…
………………………………
Abem, bu böyle gitmez..!
Kalekapısı Esnafını Güçlendirme ve Kalkındırma Derneği (KALEDER) Başkanı Eczacı “Hasan Kilit’i” tüm Antalyalılar çok iyi tanır.
Kibarlığı, zarafeti ve güleç yüzü ile karşısındaki insanlara güven veren birisi.
Tabiri caizse, eski dönem şövalyelerinin özelliklerine sahiptir diyebiliriz.
Karşısındaki kim olursa olsun ciddiyetle dinler ve cevap verirken de aynı ciddiyetini korur.
Yıllardır Kalekapısı’ndaki eczanesi sadece eczane değil, dostlarının uğrak ve sohbet yeri, yoksulların ve esnafın hacet kapısıdır…
Kalekapı’sında kimin derdi olursa, kimin başı sıkışırsa ilk başvuru yeri Hasan Kilit’in eczanesidir.
Ve Hasan Kilit, bugüne dek bir tek insanı kapısından geri döndürmemiştir…
O yüzendir ki çok sevilir ve sayılır…
Geçen hafta bir kahve içimi uğrayıp, sohbet edeyim dedim…
Her zaman ki güleç yüzü ile karşıladı ve daha oturur oturmaz,
“Abem bu böyle gitmez,” dedi.
Biraz şaşkınlıkla oturup “Nedir iyi gitmeyen” dedim ve başladı anlatmaya…
“Kalekapısı ve Kaleiçi öldü abem.
Esnafta büyük bir kriz yaşanıyor.
Öğlene dek siftah edemiyorlar…
Kafeler, barlar, restoranlar, hediyelik eşya satanlar dükkânlarını kapattı.
Bazıları borçlarından dolayı dükkânlarına satılık, kiralık levhaları astılar ama tek bir müşteri bile bulamıyorlar.
Turist sayısı arttı diyorlar ya hani nerede turist? Yoklar…
Evet, artış olmuş ama bu artış otellerin fiyatlarının çok düşürülmesinden dolayı olan artış…
Rusya’nın, Kuzey ülkelerinin parasız denilen turistleri geliyor…
Kaleiçi ve Kalekapısı’na gelip alış-veriş yapan zengin turist yok…
Eskiden alış-veriş yapan paralı Alman ve Hollandalı turistler vardı ve esnafın işi iyiydi.
Şimdi yoklar…
Hergün 10-15 esnaf arkadaşımız geliyor “abem ne yapacağız” diye dert yanıyorlar…”
Çıktım ve Kaleiçi’ni bir boy dolaştım.
Hasan Kilit’in dediklerinden daha da beter durumda Kaleiçi ve Yat Limanı…
İn-cin top oynuyor…
Demek ki neymiş…
Kelle sayısı açıklamakla turizm gelişip büyümüyormuş…
Turizm nazlı bir sektördür…
Ve dış politikada izlediğiniz yol ve yöntemlerle sıkı sıkıya bağlıdır.
Almanya başta olmak üzere AB ülkeleriyle aramızdaki sorunları diplomatik söylem ve yollarla çözmek yerine “eyyy… ulannnn… breee…” nidaları atarak çözmeye kalkarsanız daha çoookkk esnaf dükkânlarının kepenklerini kapatır…
Hasan Kilit’in dediği gibi:
“Abem bu böyle gitmez…”