Böcek hem kente, hem de partisine karşı suç işlemiştir…
Geçen hafta yapılan Büyükşehir Meclis toplantısında Başkan Türel’in CHP’ye ve Konyaaltı’nın CHP’li Belediye Başkanı Muhittin Böcek’e yönelik sözleri “CHP’deki siyaset anlayışının net olarak anlaşılması açısından” bence çok önemli olmuştur.
Ne demişti Başkan Türel;
“Bu memleket için ne yapmak istiyorsak CHP milletvekilleri ve il yöneticileri HAYIR diyor… (oysa) Konyaaltı’na yaptığımız projelere yönelik Muhittin Böcek’ten karşı bir duruş olmadı. Kendisine teşekkür ediyorum. İnşallah bu suskun desteğiniz diğer partililerinize de örnek olur…”
Başkan Türel’in sözleri çok net.
Diyor ki, benim kamu yararını hiçe sayarak, kıyı ve doğal yapıyı bozarak, kentin içme sularını kirleterek, halkın genel yararını bir yana itip bir avuç varsıl insanı mutlu etmeye yönelik, anayasa ve 3621 sayılı kıyı kanununa aykırı olarak yapacağım Konyaaltı sahil projesi ile Boğa Çayı projelerine “CHP karşı çıkıyor ama CHP’li Böcek destekliyor…”
Bu sözler, Muhtittin Böcek’in “kent halkına ve partisine karşı suç” işlediğinin açık ifadesinden başka bir anlam taşımaz.
“Başkan Ümit Uysal’a” karşı yürüttüğü kirli kampanya nedeniyle “parti ahlakına aykırı hareket ettiği” gerekçesi ile eski bir milletvekili partiden ihraç ediliyorsa, kent halkına karşı işlediği suçlardan dolayı Böcek’in bir an bile bu partide kalmaması gerekir.
CHP siyasetinin temel omurgasını “kamu yararının, kamunun mallarının, çevrenin ve doğal dengenin korunması” teşkil eder.
CHP’nin Parti Programının girişini okursanız bunu çok net görürsünüz.
Burada sorun, CHP’li bir başkanın AKP’li bir başkanla “halkın çıkarları ve toplumsal barış” adına yapılan bir uzlaşma değildir…
Kaldı ki bu işbirliği sadece Konyaaltı sahilleri ve Boğa Çayı ile sınırlı değil ki…
Konyaaltı sınırlarında bulunan “Akdeniz Kent Parkını,” minicity’den başlayarak Migros’a kadar olan alandaki tüm yapılar yıkılarak, ticari alana çevirip ihale edilen projede de Böcek suskun…
“Tünektepe’ye” kazulet bir yapı koyup teleferikle birlikte tepeye yapılacak 60 yataklı lüks otel ve içine sahilde bir büfe ve 1000 metrelik gölgelik yeri koyarak ihale edilen projeye de Böcek suskun…
“Batı Çevre Yolu’ndaki” 1800 metrelik bölümün yapılabilmesi için kamulaştırma yerine çevresindeki 170 hektarlık tarıma elverişli sulak alanın imara açılmasında Böcek sadece suskun kalmamış, Türel’le açık işbirliği yapmıştır.
Tüm bunlar CHP örgütleri ve CHP’liler tarafından bilinmiyor mu?
Elbette biliniyor ama ne hikmetse onlar da susuyorlar…
“Suskunluk, Böcek’in kent halkına karşı işlediği suçlara ortak olmak demektir.”
Umuyorum ki, yeni seçilen “İl Başkanı Ahmet Kumbul ve Konyaaltı CHP örgütü parti içi dengeler” denilen kavramın arkasına sığınmadan Böcek’in sahiplenmediği bu kent değerlerine ve kamunun mallarına sahip çıkarlar…
ADLIHAN DERE NEYE HİZMET EDİYOR…
Ya arkadaş nasıl bir ülke olduk böyle…
Ne ara ahlaki değerlerimizi, para ile devşirdik…
Çalışmadan, emek harcamadan kolay para kazanma hırsının insanı vardırdığı nokta tüyler ürpertici…
Sobacılar Çarşısını bilirsiniz.
Burası Akaydın zamanında projelendirilerek aslına uygun bir halde yenilendi.
Çarşının ortasında bulunan kule de “Sobacılar Müzesi” haline getirildi.
Başkan Türel bu müzeyi kaldırdı ve kuleyi AESOB’a “küçük esnafın yararına kullanılması” amacıyla bedelsiz olarak devretti.
AESOB Başkanı Adlıhan Dere de 3 katlı bu kuleyi “küçük esnafı koruması(!) için büyük bir firmaya kiraya verdiğini açıkladı…”
Bu büyük firmayı kimler kurmuştur, adı-sanı nedir, belli değil…
Bu büyük firma kulede ne iş yapacak, belli değil…
Bu büyük firma ne kadar süre ile ne kadar kira ödeyecek, belli değil…
Bu büyük firmanın Çarşıdaki küçük esnafa nasıl ve ne şekilde katkısı olacak, bu da belli değil…
Hepsinden daha vahimi de Dere’nin,“tüm bu bilgilerin açıklanmaması için bu büyük firma ile AESOB arasında GİZLİLİK ANLAŞMASI yapıldığını söylemesi.”
Ya arkadaş, kimlerden, neyi ve neden gizliyorsunuz?
Kamusal bir alanda küçük esnafın faydalanmasına yönelik bir projeyi uygulamak yerine neden büyük bir firmaya kiraya veriyorsunuz?
Başkan Türel, gayet iyi niyetle ve esnafın faydalanması amacıyla yaptığı bu devri geriye almalı ve esnafın faydasına olacak bir projeyi kendileri uygulamaya koymalıdır.
Kamusal bir alandan büyük firmalar değil, yine kamu faydalanmalıdır…
GAZETECİ, İŞİ VE ÖZÜ İTİBARİYLE MUHALİFTİR…
10 Ocak 1961’de dönemin Çalışma Bakanı Bülent Ecevit’in gayretleriyle gazetecilerin özlük haklarının korunması amacıyla 212 sayılı kanun çıkarılmış ve “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kabul edilmiş.
Epeyi dost, arkadaş tarafından kutlandım ben de diğer meslektaşlarım gibi…
Birçok yetkili ve etkili kişide açıklamalar yaparak bu günün anlam ve önemini anlattı.
Bu kişilerden birisi de “Başbakanlık Basın İlan Kurumu Antalya Şube Müdürü Sayın Nedim Ergin.”
Sayın Ergin, gazetecilerin önemini vurgularken gayet iyi niyetle “Kamuoyunun bilgilendirilmesinde doğru ve güvenilir haber yapma, objektif olma, özel hayata ve kişilik haklarına saygı gibi değerleri içerisinde barındıran bu mesleği yapan gazeteci arkadaşlarımız, aynı zamanda vatandaşla devlet arasında köprü görevi görmektedir” şeklinde bir açıklama yaptı.
Sayın Ergin’in açıklamasının son cümlesine kadar katılıyorum ama son cümledeki şu “köprü” işi yapma görevinde takıldım.
Devletle vatandaş arasında çok sayıda köprü işi yapacak kurum vardır.
Siyaset kurumu başta olmak üzere, yerel yönetimler ve devletin taşra kuruluşları ve hatta muhtarlıklar köprü görevini layıkıyla yapmaktadır.
Gazeteci köprü işi yapmaz, devleti yönetenleri kamuoyu adına izler ve izlediklerini yorumlayarak ya da nesnel halde kamuoyuna iletir.
Gazeteci köprü işine soyunduğunda sonunda “iktidarın yandaşı” olmaktan kurtulamaz.
İktidarda kimler olursa olsun gazeteci için fark etmez.
Bu nedenle de eleştiri esaslı haber ve yorum yapar…
İşini bu şekilde yaptığı için de özü itibariyle zaten her siyasi iktidara karşı “muhalif” bir duruşu vardır.
Eskiyen, aksayan, yürümeyen işleri takip eder ve bunları kamuoyuna iletirken yöneticileri de uyarmış olur.
Kimi zevat, “iyi de kardeşim, iktidarların hiç mi iyi yaptığı iş yoktur ki bunları neden haber yapıp yorumlamıyorsunuz” der.
Yöneticiler ve iktidar, iyi şeyler yaptığı zaman gazeteciye ihtiyacı olmadan bunları zaten çeşitli yollarla kamuoyuna duyurmaktadır.
Gazeteci niye övsün bunları?
Gazeteci, yıkama/yağlama yapmaz, alkış tutmaz.
Böyle bir tavır içine girdiğinde meslek ahlakına aykırı davranmış olur.
Kısacası, gazeteci köprü değil, halkın yanında duran mendirektir, dersek pek yanlış olmaz sanırım.
BÜTÇENİZİ İNSANLARA DOKUNMAK İÇİN HARCAYIN…
Başkan Türel, CHP’lilerin her şeye hayır demeleri ve Böcek dışında kendisini kimsenin desteklememesi karşısında sitemlerini dile getirerek “Bari bize ne yapacağımıza dair bir manifesto versinler biz de onu yapalım” dedi…
CHP’li milletvekilleri ve örgüt yöneticileri Başkan’a bir manifesto verir mi, vermezler mi orasını bilemem ama benim naçizane önerim şudur;
Antalya’yı, Barselona’ya, Dubai’ye benzeteceğim diye kentin ağzını burnunu dümdüz edeceğine “insana dokunan” hizmetler üretmesi, dezavantajlı kentlilere sahip çıkması onu bir kat daha büyütür.
Bu kentte yaşayan binlerce gariban, yoksul, evsiz, işsiz, engelli sahip çıkılmayı bekliyor.
Bu insanlardan sadece ikisinin haberini geçen hafta “Yeni Yüzyıl Gazetesi’nden meslektaşım Yağmur Naz Yıldırım” tarafından yapıldı.
Birinci haber “Muratpaşa Şirinyalı Mahallesi’ndeki bir marketin önünde tekerlekli sandalyesi ile sabahlayan engelli bir vatandaşın bu görüntüleri yürek burktu. Kimsesiz olduğu tahmin edilen engelli, soğuk havada sabaha kadar tek battaniye ile ısınmaya çalıştı”.
İkinci haber ise; “Antalya’da otobüs durakları, kimsesiz insanların mekânı haline geldi. Kapalı olduğu için aşırı soğuklarda kimsesiz insanların sığınağı haline gelen duraklar, akşam saatlerinden sonra yatakhaneye dönüşüyor” şeklinde yayınlandı.
Bunca evsiz, yoksul, gariban insana sahip çıkıp onların insanca yaşamasını sağlamak yerine sahilleri, dereleri ve çevreyi eğip bükmek belediyecilik değildir.
Belediyelerin milyarlık bütçelerini insanlara dokunmak için harcayan Başkanları bu kent asla unutmayacaktır.
Umarım Başkan Türel’de bu kentin hayırla anılan ve unutulmayacak başkanlarından birisi olur…