Hangi Türel’e inanırsınız…
Geçen hafta Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, İnebolu’da “Bediüzzaman Said Nursi Kültürevi’nin” açılışını gerçekleştirdi.
Ve bu kültürevinin restorasyonunun yapılmasını da Antalya Büyükşehir Belediye bütçesinden karşılandı.
Değişik bir ifade ile söyleyecek olursak;
“Türel, sizlerden toplanan vergilerle oluşan bütçeden bir miktar parayı Said-i Nursi’nin mirasını yaşatmak için harcadı.”
Ve bu kültürevinin açılışında da aynen şunları söyledi:
“Kültürevini güzel bir şekilde restore edip, Türk kültür dünyasına kazandırmış olmanın bahtiyarlığını hissediyorum. Bu manevi mirası yaşatmak, buna bir nebze hizmette bulunmak benim için ŞEREF olmuştur.”
Hepiniz Said-i Nursi’yi bilirsiniz.
Ama büyük çoğunluk tarafından bilinmeyen yanları itibariyle söyleyelim ki;
“Said-i Nursi, tarihe 31 Mart Vakası olarak geçen gerici ayaklanmanın liderlerinden olduğu için isyan sonrası tutuklanmıştı.
Ayrıca 1925 yılında Atatürk ve cumhuriyete karşı hilafet ayaklanması düzenlediği gerekçesiyle yine tutuklanmış sonrasında Isparta, Burdur ve Bala’da sürgün hayatı yaşamıştır.”
İşte Türel, kamu kaynakları ile Atatürk ve cumhuriyete karşı hilafeti savunan bir dini lidere atfedilen evi restore ediyor ve bundan da şeref duyduğunu ifade ediyor.
Aynı Türel, geçtiğimiz Cumhuriyet Bayramı kutlamalarıyla ilgili Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’la girdiği polemikte şunları söylemişti:
“Atatürk ve cumhuriyet üzerinden milletimizin bölünmesine asla razı gelmeyeceğimizi sürekli olarak dile getiren bir kişiyim ve bu tartışmaları Cumhuriyet Bayramı’na gölge düşürecek tartışmalar olarak görüyorum.”
Bu sözlerinden başka, CHP’lilerin düzenlediği Cumhuriyet Bayramı etkinliğine katılarak Antalya halkına ne kadar “Atatürk’ü sevdiğini, cumhuriyete ne kadar bağlı olduğunu” göstermeye çalışmıştı.
Hani halk arasında bu tür durumlar için “ne ne perhiz, bu ne lahana turşusu” derler ya, Türel için sanırım en uygun deyiş bu olur.
Hem cumhuriyete bağlı olduğunu, Atatürk’ü en büyük lider olarak kabul edip bağlı olduğunu ifade edeceksin, hem de cumhuriyeti yıkıp hilafeti getirmek isteyen Atatürk düşmanlığı açık olan bir dini şefin mirasını yaşatmak için belediyenin “1 milyon 167 bin TL’lik” kaynağını harcayıp, üstelik bunu yapmaktan da “şeref” duyduğunu açıklayacaksın…
İnanılmaz bir aymazlıktır bu sözler.
Bir kamu yöneticisi, cumhuriyet değerlerine ve kurucu lider Atatürk’e karşı olup, ihanet içinde bulunanlarla aynı safta olmaktan “şeref” duyamaz.
Eğer bir şeref paylaşması olacaksa o da “cumhuriyete ve laik demokrasiye olan bağlılık ve inançla” olmalı, bunlara sahip olmaktan dolayı şeref duymalıdır.
*****
Aksu Belediyesi’nde neler oluyor…
Aksu Belediye sınırlarında bulunan Çalkaya, rant peşindeki insanların iştahını kabartan bir mevkii…
Ana yoldan başlayıp, denize kadar uzanan ve havaalanına komşu olan 14 bin dönümlük ve mülkiyetinin tamamı Hazine ve Orman’a ait araziye sahip Çalkaya, henüz belediye iken dönemin belediye başkanı Süleyman Yılmaz ve çevresindeki birkaç rant peşinde koşanlarla birlikte yaklaşık 14 bin dönümlük hazineye ve Orman’a ait araziyi sahte evrak düzenleyerek 11 bin 744 adet parsel üretmiş ve satmışlardı.
Kadastronun geçmediği, imar planları yapılmayan bu arazide yaratılan fiili durum ilerleyen yıllarda yargı sürecini başlatmış ve dönemin belediye başkanı ceza alıp, hapis yatmıştı.
Geçtiğimiz yıl, Çalkaya’nın en gözde alanı olan Diştaş Mevkii’ndeki 2B ve sarı alan denilen araziler Orman Bakanlığı tarafından Aksu Belediyesi’ne rayiç bedel olan 8 milyon TL üzerinden satılır.
Bu arada bir gelişme olur; Çalkaya’nın 1000’lik ve parselasyon planları Aksu Belediyesi tarafından yapılması gerektiği halde nedense 5000’lik planlarla beraber bu planların yapılması işini de Büyükşehir Belediyesi üstlenir.
“Ve bu planların yapılması karşılığında Aksu Belediyesi, kendi mülkiyetinde olan Kundu Yolu üzerinde ve denize sıfır konumdaki 150 dönümlük araziyi Büyükşehir’e verir.”
Bunun üzerine Aralık ayı Büyükşehir Meclisi’nde bir karar alındı.
Bu kararla hem Çalkaya arazilerindeki Maliye ve Aksu Belediyesi arasında yaşanan mahkeme sürecini bitirmek, hem de mahkeme kararlarıyla kesinleşen Maliye Bakanlığı’na ödenecek 60 milyon TL tazminata karşılık Çalkaya’da 300 dönümlük bir araziyi vererek Aksu Belediyesi ve Maliye arasında bir “sulh” yapılması için Menderes Türel’e yetki verildi.
Ancak bu arada bir ilginç gelişme daha oldu.
Diştaş Mevkin’de bulunan ve Aksu Belediyesi’ne, Maliye tarafından satılan 2B ve sarı alan özelliği bulunan arazinin 8 milyon TL tutarındaki –bütçe yetersizliğinden dolayı ödenemeyen- bedeli Maliye’ye yatırılır.
Yaptığım araştırmada bu bedelin Aksu Belediyesi tarafından değil, yaptığı inşaatlarla çok ünlü ve medyatik olan bir işadamı tarafından yatırıldığı iddia edilmektedir.
Kamuoyunun pekte bilgisinin ve ilgisinin olmadığı bu gelişmeler, önümüzdeki günlerde çokça konuşulacak konular arasında olacaktır.
“Özellikle Aksu Belediyesi’nin denize nazır 150 dönümlük arazisini neden Büyükşehir’e verdiği,
Yapması gereken planları neden Büyükşehir’in yaptığı,
Aksu Belediyesi’nin ödemesi gereken arazi bedelini neden ve neyin karşılığında kendisinin yerine bir işadamının ödediği,
Yapılacak imar planlarının şehircilik ilkeleri ve kamunun çıkarları doğrultusunda mı, yoksa Santral ve Kepezaltı Mahalleleri’nde yapıldığı gibi büyük bir inşaat firmasının çıkarlarına göre mi yapılacağı sorularının cevapları aranacaktır.”
*************
KISA… KISA…
Rantı mı, doğayı mı koruyorsunuz…
Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, geçtiğimiz haftalarda Antalya’ya gelmiş ve Koruma Bölge Kurulları toplantısı yapmıştı.
Bu toplantıda Koruma Kurullarına seslenen Kurtulmuş aynen şunları söylemişti.
“Allah rızası için ranta boyun eğmeyin. Rantın baskısı ile alınacak yanlış bir kararın ilerde telafisi mümkün değildir. Bir şeyler yıkıldıktan sonra bunları yerine getirmek mümkün değildir.”
El- hak… Bakan Kurtulmuş’un sözlerine sonuna kadar katılıyor ve destekliyorum.
Lakin hani bir söz vardır; “cami ne kadar büyük olursa olsun imam bildiğini okur” diye…
Bakan ne derse desin Koruma Kurulları yine bildiğini okumaya devam ediyor.
Doğanın ve tarihin tahrip edilerek ranta kurban edildiğinin örneklerini sıralamaya kalksam bu sayfalara sığmaz.
Ama sadece “doğa harikası Uçan Şelaleyi de içine Alara Çayı ve Alakır Vadisi’nde yapılmak istenen HES’lerle ilgili oynanan hukuk oyunları bile Koruma Kurullarının ranta boyun eğdiklerinin açık kanıtıdır.”
Sermayesinin para hırsı karşısında ne Allah’ın rızasının ne de bu vadilerde yok edilen fauna ile ekolojik dengenin yaratacağı felaketlerin hükmü kalıyor.
Koruma Kurullarının gözleri önünde Konyaaltı’nda bir doğal ve arkeolojik alan belediyenin kararı ile özel bir sitenin sınırları içinde alınıyor ama Koruma Kurullarından tık çıkmıyor.
Boğaçayı ve Konyaaltı Sahili “rant projesi” ile katledilmekle karşı karşıya yine Koruma Kurullarında ses yok.