Festivallerden kimler haberdar?
Uluslararası Antalya Film Festivali
Uluslararası Piyano Festivali
Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali
Uluslararası Tiyatro Festivali
Uluslararası Kaleiçi Festivali
Uluslararası Gitar Festivali
Devlet Tiyatrosu
Devlet Opera ve Balesi
Yukarıda okuduklarınız Antalya’da yıl içerisinde yaşanan kültür ve sanat olaylarıdır.
Bunlardan başka özel tiyatrolar, sinemalar, konserler ve ilçe belediyelerinin düzenledikleri çeşitli benzer etkinlikleri bunlara ekleyebiliriz.
Peki, 1,5 milyonluk Antalya’da nüfusun yüzde kaçı bu etkinliklerle buluşabiliyor?
İnanın yüzde 2-3 ü geçmez…
Öyleyse neden Antalya halkı bu etkinliklere yoğun rağbet göstermiyor?
Bunun nedeni yaptığınız kültür ve sanat etkinliklerini “KİMLER İÇİN” yaptığınızdır.
Eğer bu sanat faaliyetlerini “beyaz yakalı, orta ve orta üstü burjuvalar” için düzenliyorsanız elbette halk rağbet göstermez ve hatta halkın bunlardan haberi bile olmaz.
“Körler, sağırlar birbirini ağırlar”dan öte geçemezsiniz.
Oysa sanat ve kültür etkinlikleri halk için yapılır…
Halkı aydınlatmak, yaşadığı dünyayı bir başka gözle görmesini sağlamak ve onlarda estetik duygusunu geliştirmek için sanat ve kültür etkinliklerini düzenlenir.
54. Antalya Film Festivali yapıldı, bitti.
Kimin haberi oldu, Antalya halkı ne kazandı bu etkinlikten?
Hollywood yıldızları Festivale gelmişler…
İyi de bunları getirtmenin amacı neydi?
Bu yıldızlarla hangi basın kuruluşları söyleşi yaptı?
Sadece “konu mankeni” olarak mı getirtildiler?
Antalya halkının birkaç yüz bin dolarıyla bu yıldızları Amerikalardan alıp getireceksiniz ama parayı veren halk bundan haberdar olmak bir yana, yüzlerini bile görmeyecek…
Yani festivalin parasını halk veriyor ama düdüğü baronlar çalıyor…
Sahi para demişken –merak işte- sormadan edemeyeceğim.
54. Film Festivali için Büyükşehir’in kasasından ne kadar para çıktı?
Hangi şirketler bu festivalde “iş aldı” ve bu şirketlere ne kadar para ödendi?
Hollywood’tan getirilen her yıldıza ne kadar “kaşe parası” ödendi?
Sponsorlarından festivale ne kadar katkı sağlandı?
Hadi hızımızı almışken sorularımızı devam eden Piyano Festivali için soralım.
Piyano Festivali için Büyükşehir’in ayırdığı bütçe ne kadar?
Yurt dışından ve yurt içinden davet edilen sanatçılara ne kadar para ödenecek?
Festivalin sponsorlarından ne kadar katkı sağlanacak?
Her iki festival için sorduğum “mali sorulara” Büyükşehir bir cevap verirse bu sayfadan aynen yayınlayacağım…
Bu “açıklığı” ortaya koymazsanız, her fırsatta bu halkın parasını “kapalı devre” çarçur ettiğinizi haykıracağım…
*****
Ümit Uysal ve Gagavuz Türkleri
Bizim devletin, yurtdışında yaşayan Türk soydaşlarla ilgili olarak hemen her fırsatta çeşitli nedenlerle hassasiyetlerini ortaya koyduğunu biliriz.
Özellikle Suriye ve Irak’ta yaşanan iç çatışmalar sürecinde oralarda yaşayan Türkmenler’in uğradıkları saldırılar ve haksızlıklarla ilgili Cumhurbaşkanlığı’ndan tutun da muhalefet partilerine kadar tepkimizi koyar onların “hamisi” rolünü çok iyi yerine getiririz.
Lakin dikkat ettiyseniz bu tepkimiz daha çok “Suriye’de yaşayan Bayır Bucak Türkmenleri ile Irak’ta yaşayan Kerkük Türkmenleri” için koyarız.
Peki, Musul’da, Sincar’da, Rojava’da yaşayan Türkmenler’in uğradıkları haksızlıklar neden görmezden gelinir?
Çünkü Bayır Bucak Türkmenleri ile Kerkük Türkmenleri “Sünni,” Musul’da, Sincar’da, Rojava’da yaşayan Türkmenler “Şii ya da Alevi’dir.”
Yani AKP İktidarının “Sünni-Türk” karakteri yurtdışı Türkmenlerde de kendini göstermektedir.
Bu anlamda AKP İktidarı sadece Alevi Türkmenlere değil, “Hıristiyan Türklere de kayıtsızdır.”
Geçen yıl, bir vesile ile gittiğim restoranda işte bu Hıristiyan Türklerden olan Gagavuzlarla tanıştım.
“Moldova’nın Gagavuz Türklerinin kenti olan Komrat Belediyesi ile Muratpaşa Belediyesi kardeş şehir” olmuşlar.
Bu vesile ile “Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’ın” konuğu olarak Antalya’ya gelmişler.
Bir gece boyunca onlara sorular sordum ve Komrat Belediye Başkanı mükemmel Türkçesi ile bunları cevapladı.
Öğrendiğim en acı şey, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kendileri için hiçbir yardımda bulunmadıkları, yatırım için Türk işadamlarını yönlendirmedikleri” oldu.
Başkan Uysal’a “nereden çıktı bu kardeş şehir meselesi” diye sordum, aldığım cevap çok çarpıcı oldu.
“Bizim yurt dışındaki Türklerle dinine, inancına bakmaksızın bağlarımızı güçlendirmek siyasetimizin, sosyal demokrat anlayışımızın gereğidir. Herkesin inancı kendinedir ama onlar bizim soydaşlarımızdır…”
Şimdi Ümit Uysal, Komrat kentine devletin yapmadığını yapıyor ve Antalyalı işadamlarını yönlendirerek orada Muratpaşa Belediyesi’nin de katkılarıyla sera kurduruyor.
Umuyorum ve diliyorum ki; Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere Antalya’nın diğer belediyeleri de yurt dışı Türklerin yaşadıkları kentlerle kardeş şehir olur oralarda yatırım yaptırırlar…
****
Kamu yararı / Boğaçay ve Kruvaziyer Liman projeleri
Boğaçayı Projesi ile Konyaaltı Sahili’ne düşünülen Yat Limanı ve Lara Birliğe ait sahilde yapılması düşünülen Kruvaziyer ve Yat Limanları Projeleri’nin “kamu yararına” olup, olmadığını irdelemek için önce kamu yararı nedir, ona bakalım.
Kamu yararı kavramı; dar anlamı ile “toplumun ortak çıkarlarına” dayanan kurulu yapının korunmasına dönük bir faaliyeti ifade etmek için kullanılır.
Bu anlamda Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 43. maddesine atıf yaparak, kıyılarla ilgili kamu yararını şöyle tarif etmiştir:
“Kıyılar, doğal niteliği itibariyle herkesin kullanımına açık bulundurulması gereken yerlerdir. Kıyılar hiçbir gerekçe ile toplumun kullanımına kapatılamaz.”
Anayasa Mahkemesi’nin kararından yola çıkarsak; Boğaçayı Projesi ile Konyaaltı Sahili’nin 2,5 km’sini yat limanı olarak ayırmak ve böylece toplumun kullanımına kapatmak “kamu zararı” yaratmaktadır.
Keza Lara Birliğe ait yaklaşık 2 km’lik sahil de kruvaziyer limanı yapılacağından orası da toplumun kullanımına kapatılacaktır.
Bu projede de kamu zararı vardır.
Bu iki projenin yapılması demek, “kamunun yararı yerine siyasi yararı” öne çıkarmak demektir.
Devleti meydana getiren yasama organı, yasaları “kamu yararı” adına yapar.
Yürütme organı, kamu yararına yapılan yasaları yine kamu yararına dönük olarak uygular.
Yargıçlar, kararlarında öncelikli olarak kamu yararını gözetirler.
Bu üç temel organın faaliyet ve kararlarının toplamı “kamu hukukunu” oluşturur.
“Boğaçayı ve Kruvaziyer liman projeleri; kamu yararı yerine siyasi ve bireysel yararları öne çıkarması nedeniyle kamu hukukuna aykırılığı ifade eden projelerdir.”
Bu projeler önünde sonunda “kamu zararı yarattıkları gerekçesiyle yargı tarafından iptal edilecek projeler” olduğundan, bu işe başlamak ve bu uğurda kaynak kullanmak ayrıca kamu zararı meydana getireceğinden;
Büyükşehir Belediye Meclis üyelerinden “projelere evet” diyen üyelerin bu konuyu yeniden incelemeleri ve işin hukuki yanını yeniden ele almaları kendi yararlarınadır.
Yarın milyonlarca lira zimmet ödemeleri kaçınılmaz olacaktır.
******
Sizce hangisi CHP’li belediye başkanı…
Muhittin Böcek’i 20 yıl öncesinden tanırım.
ANAP İlçe Başkanı ve sonrasında Konyaaltı Belediye Başkanı adayı olduğunda beri tanırım.
Hatta 1999 seçiminde yardım da ettim kendisine…
O zamanlar mütevazı, herkesle görüşen, herkesi dinleyen bir özelliği vardı.
Aradan geçen zaman içerisinde bu özelliklerini yitirmiş, “ben neymişim be” egosunu oldukça geliştirmiş.
Konyaaltı’nın bir mahallesinde delege olan bir CHP’li “bir konu için beni çağırdı ve yanına gittim ama beni 2,5 saat bekletti sonunda da görüşemedim” dediğinde gülmüştüm.
Dün de “Adıyamanlılar Derneği Başkanı olan Nihat Türker” benzer bir sıkıntıyı anlatınca yazma gereği hâsıl oldu.
Türker mesajında aynen şunları yazmış.
“Muhittin Böcek’ten 2016 yılının ilk aylarında dernek olarak ziyaret etmek için randevu istemiştik. Bizzat kendisiyle görüşmeme ve çağırısı ile belediyeye gitmeme rağmen 2 saat bekledim ama benimle görüşmedi.
Bugüne dek birçok dernek ve kuruluşla görüşmesine rağmen hala randevu vermedi.
Antalya’da 400 bine yakın Doğu ve Güneydoğulu seçmen yaşamaktadır.
Böylesine ayrımcılık yapan birisi nasıl Büyükşehire aday olabilir…”
Düşünebiliyor musunuz, bir yanda Kürt seçmenleri temsil eden bir dernek yöneticisini kapıda bekleten bir CHP’li belediye başkanı var,
Diğer yanda da bu derneklerle görüşmeyi bırakın, onlara 20 milyon TL harcayarak mükemmel bir yerleşke yapan CHP’li belediye başkanı var.
Birisi insana dokunuyor, diğeri başka şeylere…
Sizce bunlardan hangisi gerçekten CHP’li belediye başkanı…
****
Kısa kısa…
Büyükşehir Meclisi, Muratpaşa Belediyesi’ne ait Fen İşleri arazinin “ticari alana” çevrilmesini “kamu yararı yoktur” gerekçesi ile reddetmiş.
Bugüne dek on binlerce imar planı tadilatında binlerce konut alanını ticari alana çevirirken hangi kamu yararı söz konusu oldu diye AKP ve MHP’li üyelere sormak gerek.
Hakan Tütüncü, Dokuma alanının yeniden Antalya’ya kazandırılması ile ilgili olarak sorulan sorulardan rahatsız olmuş olacak ki, “Öküz altında buzağı arıyorlar” diye demecini patlatmış.
Valla kimi buzağılar aç kalmasın diye nice öküzlerin meme uzattığı çok görülmüştür, burası Antalya…
Bizim ekâbir takımda bir keyif, bir keyif sormayın gitsin.
Neymiş, turist sayısında 10 bini aşmışız…
Bu 10 bin turistten ne kadar para kazandı Antalya, hele bi onu deyiverin…
Boşuna çırpınmayın, boşuna dememişler “iki çıplak bir hamama yakışır” diye…
Büyük bir AVM’nin kasap reyonunda çalışan bir emekçiye sordum; “kıyma 28, kuşbaşı 31 TL den satılırsa zarar etmez mi AVM” diye.
Verdiği cevap çok çarpıcı oldu.
“Abi, burada 3 bin kalem mal satılıyor. Her mala 1 kuruş zam yapsalar bunu müşterilerin ruhu bile duymaz. Böylece ette kaybolan kazanç yeniden kazanılır.