Bundan üç sene önce, ünlü bir markadan bir çift kırmızı çizme aldım. Çok rahat. Boyanma zamanı geldi. Kışlahan'ın oradaki ayakkabı boyacısına götürdüm. Metin Usta çok keyifle çizmeyi boyadı. İşini çok severek yapıyor, her halinden belli.
Boyama işi bitti ama çizmenin içindeki astar dökülüyor dedi.
Hemen ilgilendi. Ayakkabı tamircisi Asım Ustayı arayıp 'çaresi nedir?' diye sordu.
Bir görmek lazım dedi, Asım Usta.
Boyacı Metin Usta, Merkez Bankası'nın orada olduğunu söyledi. Asım Ustanın yerini gidip buldum. Kapısı açıktı, usta yoktu. Küçücük temiz bir dükkan. Komşusu geldi, 'Kendisi camide şimdi gelir' dedi. Az sonra geldi usta, aydınlık yüzlü, renkli gözlü, dingin ve huzurlu. Önce parktaki sokak kedilerine mama verip doyurdu. Boyacı Metin Usta'nın gönderdiğini söyledim. Dingin ses tonuyla ''Biliyorum, aradı'' dedi.
Aldı çizmeleri ve başladı astarı kazımaya. Üstteki kaplama döküldükçe alttan kumaş çıktı. Tanınmış büyük bir markayı küçük dokunuşlarla kurtarmıştı Asım Usta.
Balbey Camii yanındaki ayakkabı tamir ustalarını yeni yerlerine taşımışlar. Yeni yer Tenekeciler Çarşısının yan tarafında. Temiz, pak, şirin, yan yana minicik dükkanlar çok hoş olmuş. Bütün dükkanların yönü parka doğru. Yolunuz düşerse uğrayıp bir çayını için derim.
Ah benim güzel ülkemin güzel insanları. Küçük çaplı tatlı bir dayanışmayı gördüm. Kendi kazanırken arkadaşına da kazandıran koca yürekli iyi niyeti gördüm. Buz gibi soğuk havada, yağmurda yaşta bir dilim ekmeği evine götüren iki güzel ustayı gördüm. Alın terini gördüm. Kapalı ve şık mekanlarda elinde sıcak kahvesini, çayını yudumlarken içinde bulunduğu durumdan şikayet edenleri de gördüm.
Bir çoğunuza anlattıklarım basit gelebilir. Bana göre en kral delikanlı, evine bir dilim ekmek götürendir. Sağlıcakla kalın.