İnsan olmak, ne yazık ki yerini bulamamış bir kavram. İnsan olmak gerçekleri gönül gözümüzle görmektir. Gerçeği hiç bir yerden öğrenemeyiz. Gözleri görmeyen birine yeşili anlatamazsınız. Gerçeğin bilmediklerimiz olduğunu kabul edelim. Şu ana kadar öğrendiğimiz gerçekler sadece haberdar olduğumuz bilgiler. İnsan olmak için yola çıktığımızda, henüz hiç bir gerçeği görmediğimizi, anlamadığımızı bilelim.
İnsan olmak önce kendi önünü görmektir. İlk öğrendiğim şey kendi önünü görmeyen başkası için ışık olamaz. Bizler birbirimize sadece bilgileri aktarıyoruz. Birbirimize aktardığımız bilgiler, kitaplar, dergiler, öğrenim hayatındaki edinilen bilgilerdir. Yaşadıklarımız olmadığı için canlı değiller. Bizler yaşayarak bilgilerin enerjisini yarattığımız zaman ışık oluruz. Bazen çok acı tecrübeyle, bazen de pişmanlıklarla öğrendiklerimiz yol gösterecek.
Üst bilince geçiş bilgilerini doğru kaynaktan aldığımızdan enim olmalıyız. Bu bilgiler sevginin, birliğin bilgisi ve ahlakıdır. Zor da olsa inanın insan öğreniyor. Pek çok kitap yayınlandı, milyonlarca kişi bunları okudu ve hatta ezberledi. Sadece Okumakla, ezberlemekle, düşünüp konuşmakla olmuyor azizim. Eğer öyle olsaydı şimdi çok başka bir dünyamız olurdu. Sizce de öyle değil mi?
Ruhsal yolda adım atacaklar için toplumsal ahlakın yeterli olmadığını düşünüyorum. Yolumuzu aydınlatacak ışık, Sevgi ve birlik ahlakıdır. Şimdi bunlar yaşanmazsa okumak nafiledir.
İnsan olmaya giden yolun ilk şartı doğruluktur. Bir noktayla başlayan sürekliliği devam eden, her gün biraz daha genişleyen bir doğruluk düzeni olmalı. Düşüncede, duygularda, davranışlarda doğru olabilmek için etrafımızdaki insanları, olayları olduğu gibi kabul etmek gerekir. Ne yazık ki kabul sözcüğü de gerçek anlamıyla bilincimizdeki yerini alamamıştır. Kabul olayları ve kişileri bilginin ışığı ile görmek ve karşılamaktır. Bilginin ışığı önce en küçük doğruların yerine getirilmesiyle aydınlatır. Bizim için geçerli an, kullandığımız andır. Bir anlık düşünce, bir anlık duygu, söz, davranış bizim gerçekteki doğruluk derecemizi gösterir. Ayyy ne kadar zor.. Ani çıkışlarımız olur. Deriz ki "ama biz insanız olur o kadar". İşte bu nefsin mazeretidir. Sonra yol gösteren Işık ortadan kalkar ve yolda yürüyemeyiz. Önce “olur o kadar” dediklerimizi düzeltelim! Bunu yapmak için gerçekten istememiz gerekiyor. İstek olmadan bir işi yapmaya çalışmak, enerjimizi tıkar. Üst bilinç boyutu bunu kabul etmez.
Haydi önce küçük ışıkları yakalım. Sonra küçük ışıkları birleştirelim.
Düşüncelerimiz ve nefsimiz bize yol gösterecektir. Düşüncenin gücünü işte o zaman göreceğiz. O zaman böyle anlatma gereği duymayacağız.
Arife tarif gerekmez…
Sevgiler