Öncelikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkürlerimi bildirmek istiyorum.
Sayesinde artık korkmadan özgür bir birey olarak iş ve sosyal hayatımıza devam edebiliyoruz.
Antalya’da eskiden makamları işgal etmiş olan malum örgüt mensupları yüzünden, adeta nefes almak, onların müsaadesi ile mümkünmüş gibi bir hâl almıştı.
Devlet dairelerinde memurlar vatandaşın işini zorlaştırıyor, neredeyse fırça atıyordu.
Devlet kapısına gitmek bir korku yaratmıştı.
Mahkemelerde onlardan olmayanların dava süreçleri ve lehine karar çıkması hâli adeta mucizeydi.
Olur olmaz, asıllı asılsız savcılık müracaatı ve neticesi onlardan olmayanların ensesinde demokrasinin kılıcı gibi dolaşıyordu.
Hepsi böyle değildi elbette, iyiler de vardı…
Ama genel sistem içerisinde herhangi resmi dairede sıra numarası alırken bile vatandaşa eziyet vardı.
Ticaret onlarla yürüyordu.
Onlardan değilsen, onların müdahalesine muhatap olmamak için görünmez olmanız gerekiyordu.
Görünürsen, tepene bir balyoz edası ile bela geliyordu.
Artık yok...
En azından ben karşılaşmıyorum.
Hizmet etmenin esas olduğu, bu makamların vatandaşa hizmet etmek için devlet tarafından görevlendirilmiş olmanın bilinci ile hareket ediliyor.
Böyle hareket etmeyenlerin görevlerini yerine getirmediklerinde, bir üst mercide başvuru yapabiliyorsunuz.
Nihayet devletin emanet ettiği görevlerine, vatandaşa hizmet için, iyi insan, iyi memur, veya müdür olduklarının ve o emanete ihanet etmemeleri gerekliliğinin bilinci ile hizmet veriyorlar.
Ama hala geçmişin ben dedim oldu diyen, dediği yerde kan kusturan, meclis üyeliği, parti yakınlığı hâllerinden paralel zenginleşen siyasileri yok mu?... Var!
AK Partili, CHP’li ,MHP’li...
Bir de partili değil ama kim güçlü, sözü geçense yanında beliren iş adamları...
Antalya’da da en çok bunlardan var aslında...
Birkaç isim var ki bunlar, bu kenti dizayn ediyor, yönetiyor ve parsel parsel bölüşüyorlardı.
Öyle ki bu kent, eskiden FETÖ’yü görmeden, onun ismi ve ona olan yakınlığın algısı ile yönetiliyordu.
Çok şükür artık adil ve demokratik seçilmiş siyasilerin, devletin vatandaşa hizmet için görevlendirilmiş bürokratları tarafından yönetiliyoruz.
En önemlisi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın "Nerede işinin altından kalkamayan, nerede tembellik yapan biri varsa, hemen şu tarz ifadelerle sıyrılmaya çalışıyor; "Beyefendi böyle istiyor, Cumhurbaşkanımız, Külliye böyle istiyor." Ömrümde görmediğim insanların tavsiyesine kadar, her konuda kullanıldığı anlaşılıyor. Peki bunu ispatı var mı, ağzımdan çıkan böyle bir söz var mı? Yok. Daha önce ahkâm kesenlerle ilgili rahatsızlığımı belirtmiştim. Tekrarlıyorum. Eğer ben birisine bir şey söyleyeceksem, tavır koyacaksam, kimseyi aracı kılmaya ihtiyacım yok. Bunu bizzat kendim yaparım" demesi referansı ile kimsenin dedikodu ile iş yürütemediği bir ortama kavuştuk.
Şimdi kıssadan hisse, aşağıda işinden ve kendinden emin büyük usta Mimar Sinan’ın bir çocuğun algısı ve dedikodusunun mesleki kariyerine sekte olması endişesini 1588 yıllarında bile geçerliliğini anlatıyor…
FETÖ mensubu insanlar, yaşamlarını ilime, bilime, mesleklerine adamış, değerli pek çok insanın hayatlarını kararttılar.
Selimiye Cami karşısında oynayan çocukların yanından geçen Mimar Sinan çocuğun arkadaşına:
"Şu minare eğri yapılmış.." dediğini duymuş.
Mimar Sinan hemen küçük çocuğa: "Göster bakalım hangi minare eğri olmuş" deyince, çocuk "Şu sağ taraftaki minare eğri" diye göstermiş.
Koca Sinan ustalara: "Bize bir halat getirin, bir ucunu minareye bağlayın” demiş.
Koca Sinan çocuğa "İşçiler şimdi halatı çekerek minareyi düzeltecekler. Minare düzelince sen tamam diyerek bizleri uyar.." demiş..
İşçiler halatı çekmeye başlamışlar ve biraz sonra küçük çocuk haykırmış: "Tamam düzeldi.."
Ustalar bu olanlara anlam veremeyince Mimarbaşı Sinan’a sormuşlar, minarede eğrilik falan yok, niçin düzeltmeye kalkıştın?
Mimar Sinan ustalara şöyle demiş:
"Bu küçük çocuğun kafasındaki minarenin eğriliğini düzeltmeseydik, çocuk caminin yanından her geçerken güzelliğini görmezdi, kafasındaki minare eğriyken.. Önlem alınmazsa, dedikodular aslı astarı olmasa bile iz bırakırlar... Böylece caminin adı da eğri minareli cami olarak yayılırdı.."