Tanısa ne olur, tanımasa ne olur demeyin!
24 Haziran tarihi, seçme ve seçilme zamanı...
Seçmenle, siyasal parti arasındaki ilişkiyi bir anlamda paydaş ilişkisi olarak kabul etmek gerekirse...
Paydaşları da bir organizasyonun, kurum, kuruluşun faaliyetlerinden, hedeflerinden, politikalarından, aldığı sonuçlardan etkilenebilen veya etkileyebilen kişiler, gruplar, organizasyonlar diye tanımlarsak...
Organizasyonla bir bağı olan insanların bu bağdan kazanacakları ya da kaybedecekleri bir şeyi vardır.
Kimisine göre bu; bir çıkar ya da bir girişimden alınacak bir pay olarak tanımlanır.
Diğer bir görüş ise paydaşı; örgüt eylemlerinden, kararlarından ve amaçlarından etkilenen her birey ve grup olarak tarif etmektedir.
Politik pazarlama açısından ise seçmenler, partiler, adaylar, menfaat grupları, gönüllüler ve medya seçim kampanyalarının stratejik ortaklarıdır.
Hal böyle olunca bu aktörler doğal olarak önce birbirleri ile iletişim kurmak zorundadır.
Her biri diğeri için hedef kitle sayılır.
Örgütlü olsun ve ya olmasın, bu hedef kitleler için her biri diğerinin vazgeçilmez bir paydaşıdır.
Paydaşlar arasında iletişim eşit şartlarda olmalıdır.
Yani bir organizasyonunun güvenirliği ve bütçesi yüksekse, iletişim etkinliklerindeki ikna gücü de daha yüksek olur.
Parti ve milletvekillerinin, faaliyetlerinin sonuçları kamuyu ilgilendirdiğine göre, kamu vekiller hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak isteyecektir.
Siyasal seçim kampanyaları; kampanya içerikleri, görsel unsurlardan ve medyanın dikkatini çekmek suretiyle gündemine girecek olay ve konulardan oluşur.
Düzenlenen etkinlikler, hem görsel unsurlar taşır; hem de bilinçli olarak, medyanın haber değerleri ile uygunluk gösterir.
Seçilecekler, oy verenleriyle, destekleyen taraftarlarıyla iletişim kurmak zorundadır.
Seçimlerde aldığı başarı ile tecrübesi kanıtlanmış, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçmenle olan iletişimi ‘Bu iletişim şansa bırakılamaz’ diye yorumlamıştır.
Bu bağlam da partiler; seçmenlere siyasal parti ya da aday hakkında çeşitli mesaj stratejileri, sloganlar ve vaatler aracılığıyla bilgi vermek, onları belirlenen adaylara oy vermeye yöneltmek amacıyla ikna edici iletişim yöntemlerini uygulamalılardır.
Yazılı basının siyasal partilerin siyasal seçim kampanyalarına ilişkin bilgilerini ve siyasal mesajlarını seçmene ulaştırmada en eski ....ama son zamanların siyasiler tarafından en iyi iletişim yolu olarak kabul görülmediği gerçeği ile yola çıkarsak…
Üstelik yazılı basın yerine tabelada, araç giydirmelerde resmini yayınlatan,vekil adayları yada seçilebilecek sıradayım diye çalışmayanları da, seçmen ile iletişime ihtiyaç duymayan olarak kabul edersek ...
Oy vereni ile iletişim ihtiyacı duymayan vekil adaylarını tanıtmak, yazılı basının görevi olacak sanırım...
Aksi halde seçmen bu adayları nasıl tanıyacak ?
Tanısa ne olur, tanımasa ne olur demeyin!
24 Haziran tarihi, seçme ve seçilme zamanı...
Seçmenle, siyasal parti arasındaki ilişkiyi bir anlamda paydaş ilişkisi olarak kabul etmek gerekirse...
Paydaşları da bir organizasyonun, kurum, kuruluşun faaliyetlerinden, hedeflerinden, politikalarından, aldığı sonuçlardan etkilenebilen veya etkileyebilen kişiler, gruplar, organizasyonlar diye tanımlarsak...
Organizasyonla bir bağı olan insanların bu bağdan kazanacakları ya da kaybedecekleri bir şeyi vardır.
Kimisine göre bu; bir çıkar ya da bir girişimden alınacak bir pay olarak tanımlanır.
Diğer bir görüş ise paydaşı; örgüt eylemlerinden, kararlarından ve amaçlarından etkilenen her birey ve grup olarak tarif etmektedir.
Politik pazarlama açısından ise seçmenler, partiler, adaylar, menfaat grupları, gönüllüler ve medya seçim kampanyalarının stratejik ortaklarıdır.
Hal böyle olunca bu aktörler doğal olarak önce birbirleri ile iletişim kurmak zorundadır.
Her biri diğeri için hedef kitle sayılır.
Örgütlü olsun ve ya olmasın, bu hedef kitleler için her biri diğerinin vazgeçilmez bir paydaşıdır.
Paydaşlar arasında iletişim eşit şartlarda olmalıdır.
Yani bir organizasyonunun güvenirliği ve bütçesi yüksekse, iletişim etkinliklerindeki ikna gücü de daha yüksek olur.
Parti ve milletvekillerinin, faaliyetlerinin sonuçları kamuyu ilgilendirdiğine göre, kamu vekiller hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak isteyecektir.
Siyasal seçim kampanyaları; kampanya içerikleri, görsel unsurlardan ve medyanın dikkatini çekmek suretiyle gündemine girecek olay ve konulardan oluşur.
Düzenlenen etkinlikler, hem görsel unsurlar taşır; hem de bilinçli olarak, medyanın haber değerleri ile uygunluk gösterir.
Seçilecekler, oy verenleriyle, destekleyen taraftarlarıyla iletişim kurmak zorundadır.
Seçimlerde aldığı başarı ile tecrübesi kanıtlanmış, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçmenle olan iletişimi ‘Bu iletişim şansa bırakılamaz’ diye yorumlamıştır.
Bu bağlam da partiler; seçmenlere siyasal parti ya da aday hakkında çeşitli mesaj stratejileri, sloganlar ve vaatler aracılığıyla bilgi vermek, onları belirlenen adaylara oy vermeye yöneltmek amacıyla ikna edici iletişim yöntemlerini uygulamalılardır.
Yazılı basının siyasal partilerin siyasal seçim kampanyalarına ilişkin bilgilerini ve siyasal mesajlarını seçmene ulaştırmada en eski ....ama son zamanların siyasiler tarafından en iyi iletişim yolu olarak kabul görülmediği gerçeği ile yola çıkarsak…
Üstelik yazılı basın yerine tabelada, araç giydirmelerde resmini yayınlatan,vekil adayları yada seçilebilecek sıradayım diye çalışmayanları da, seçmen ile iletişime ihtiyaç duymayan olarak kabul edersek ...
Oy vereni ile iletişim ihtiyacı duymayan vekil adaylarını tanıtmak, yazılı basının görevi olacak sanırım...
Aksi halde seçmen bu adayları nasıl tanıyacak ?
Tanısa ne olur, tanımasa ne olur demeyin!
24 Haziran tarihi, seçme ve seçilme zamanı...
Seçmenle, siyasal parti arasındaki ilişkiyi bir anlamda paydaş ilişkisi olarak kabul etmek gerekirse...
Paydaşları da bir organizasyonun, kurum, kuruluşun faaliyetlerinden, hedeflerinden, politikalarından, aldığı sonuçlardan etkilenebilen veya etkileyebilen kişiler, gruplar, organizasyonlar diye tanımlarsak...
Organizasyonla bir bağı olan insanların bu bağdan kazanacakları ya da kaybedecekleri bir şeyi vardır.
Kimisine göre bu; bir çıkar ya da bir girişimden alınacak bir pay olarak tanımlanır.
Diğer bir görüş ise paydaşı; örgüt eylemlerinden, kararlarından ve amaçlarından etkilenen her birey ve grup olarak tarif etmektedir.
Politik pazarlama açısından ise seçmenler, partiler, adaylar, menfaat grupları, gönüllüler ve medya seçim kampanyalarının stratejik ortaklarıdır.
Hal böyle olunca bu aktörler doğal olarak önce birbirleri ile iletişim kurmak zorundadır.
Her biri diğeri için hedef kitle sayılır.
Örgütlü olsun ve ya olmasın, bu hedef kitleler için her biri diğerinin vazgeçilmez bir paydaşıdır.
Paydaşlar arasında iletişim eşit şartlarda olmalıdır.
Yani bir organizasyonunun güvenirliği ve bütçesi yüksekse, iletişim etkinliklerindeki ikna gücü de daha yüksek olur.
Parti ve milletvekillerinin, faaliyetlerinin sonuçları kamuyu ilgilendirdiğine göre, kamu vekiller hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak isteyecektir.
Siyasal seçim kampanyaları; kampanya içerikleri, görsel unsurlardan ve medyanın dikkatini çekmek suretiyle gündemine girecek olay ve konulardan oluşur.
Düzenlenen etkinlikler, hem görsel unsurlar taşır; hem de bilinçli olarak, medyanın haber değerleri ile uygunluk gösterir.
Seçilecekler, oy verenleriyle, destekleyen taraftarlarıyla iletişim kurmak zorundadır.
Seçimlerde aldığı başarı ile tecrübesi kanıtlanmış, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçmenle olan iletişimi ‘Bu iletişim şansa bırakılamaz’ diye yorumlamıştır.
Bu bağlam da partiler; seçmenlere siyasal parti ya da aday hakkında çeşitli mesaj stratejileri, sloganlar ve vaatler aracılığıyla bilgi vermek, onları belirlenen adaylara oy vermeye yöneltmek amacıyla ikna edici iletişim yöntemlerini uygulamalılardır.
Yazılı basının siyasal partilerin siyasal seçim kampanyalarına ilişkin bilgilerini ve siyasal mesajlarını seçmene ulaştırmada en eski ....ama son zamanların siyasiler tarafından en iyi iletişim yolu olarak kabul görülmediği gerçeği ile yola çıkarsak…
Üstelik yazılı basın yerine tabelada, araç giydirmelerde resmini yayınlatan,vekil adayları yada seçilebilecek sıradayım diye çalışmayanları da, seçmen ile iletişime ihtiyaç duymayan olarak kabul edersek ...
Oy vereni ile iletişim ihtiyacı duymayan vekil adaylarını tanıtmak, yazılı basının görevi olacak sanırım...
Aksi halde seçmen bu adayları nasıl tanıyacak ?