Salı Sohbetlerinin konuğu Kundu Turizm Yatırımcılar Birliği (KUYAB) Genel Müdürü Muzaffer Eken oldu. Eken ile turizmi, sektörün sorunlarını, KUYAB’ın faaliyet ve projelerini ve turizmin gelişmesi için neler yapılması gerektiğini konuştuk.
Öncelikle kendinizi ve KUYAB’ı tanıtır mısınız?
1965, Muş doğumluyum. İlkokulu Muş’ta tamamladım. Ortaokul ve lise eğitimimi Ankara’da tamamladım. Daha sonra askere gittim. 1987’de askerlik dönüşünde Antalya’ya geldim. Esas branşım inşaat. 1993 yılında MNG Holding’de göreve başladım. İlk çalıştığım yer Kemer-Çamyuva’daki Grand Palas Otel’in inşaatı. O günden bugüne kadar da, MNG Holding’in çeşitli kademelerinde görev yaptım. Kundu Turizm Yatırımcılar Birliği’nde (KUYAB ) 2009 yılından beri genel müdür olarak görev yapmaktayım. KUYAB, 2003 yılında Kundu’daki otel sahiplerinin kurmuş olduğu bir alt yapı birliği. Esas kuruluş amacı bölgenin alt yapı sorunlarını çözmektir. Geçmişte, bölgenin elektrik, yol, telefon hatları yoktu. Hatta Atık su arıtması da yoktu. KUYAB olarak ilk etapta, bölgenin yol sorununu çözüldü. Karaçalı’dan Kundu’ya kadar olan 8 km’lik yolun asfaltını KUYAB yaptı. Otele gelecek turistler, havaalanından, Aksu ve Karaçalı üzerinden otellere geliyordu. Biz Aksu’dan Kundu’ya kadar olan bütün telefon hatlarının parasını KUYAB olarak biz ödedik. O zaman PTT hatları çekti ama kablo paralarını biz karşıladık. O zamanlar TEDAŞ’ın yatırıma ayıracak parası olmadığı için de, bölgede bulunan 4 tane büyük trafoyu KUYAB aldı. Elektrik kablolarının çekimini de KUYAB yaptı. Bütün bu işlemlere 2003 yılında başlayıp, 2005 yılında da bitirdi. Bölgede alt yapı olmadığı için de; kendi arıtma tesisini kurduk. Otellerin karşısında bizim şantiye dediğimiz bir alan vardı. MNG’nin kiraladığı bir bölge, oraya arıtma tesisi yapıldı. Daha sonra Venezia’da inşaat başlayınca 4 otele hizmet edecek bir yer arandı. Şu an KUYAB’ın bulunduğu araziyi bu şirket aldı. 53 dönümlük bir alan üzerine atık su arıtma tesisi kuruldu. O bölgedeki otellerin arıtmasına başlandı. KUYAB’ın kuruluş amacı, bölgedeki yatırımcıların hizmetlerini sağlamak. Yani alt yapı sağlamaktır. Ayrıca kamu kurumları ile yaşanan sorunları çözmek, imar planıyla ilgili çalışmalar yapmak, çevre ile ilgili çalışmalar yapmak, ulaşımla ilgili çalışmalar yapmak, bölgenin tanıtımı ile ilgili faaliyetlere katılmaktır. Kuruluş sözleşmemizde aşağı yukarı 21 tane ana konu var. Reklam, tanıtım, satış pazarlama, su sporları aklınıza gezebilecek her türlü şey bizim sözleşmemizde var. Patronlar bunu niye yaptılar? Birincisi kendi yatırımlarının ihtiyacı olan hizmetleri karşılamak, ikincisi bölgeyi kalkındırmak için. Üçüncüsü de kamu kurumlarının ya da devletin ulaşamadığı acil yapılması gereken hizmetleri karşılayabilmek adına KUYAB’ı kullandılar. Hala da aynı şekilde devam ediyoruz. Bugün bölgede Büyükşehir’in alt yapısı hala yok. Hala biz karşılıyoruz. Geçen yıl TEDAŞ özelleşince, biz trafoları CK’ya devrettik. Bölgede yatırımlar çoğalıyor.
KENDİ YOLUMUZU KENDİMİZ YAPTIK
Elektriğinden, suyuna kadar her şeyi siz yaparken, siz oranın küçük bir belediyesi gibi kendi kendine yeten, kendi bütçesi olan bir hale gelmişsiniz. Genelde yerel yönetimlerin böyle bir sorumluluğu olduğu halde göz ardı mı ediliyor? Ödenek mi yok? Turizme hitap ediyorsunuz ve alt yapı yok. Bunun yetersizliğini neye bağlıyorsunuz? Görüşmelerinizde sonuç alamadığınız için mi bu kararı alamadınız?
Bizim en büyük sıkıntımız; biz başlarken ülke ekonomik kriz içindeydi. 95-2000 yılları arasında Antalya turizmi yeni yeni gelişiyordu. Ağırlıklı olarak Belek ve Kemer bölgesinde turizm yapılıyordu. Kundu o zamanlar hiç duyulmamıştı. 2000 yılında tahsisler verilince Kundu ve Lara Bölgesi cazip hale gelmeye başladı. Fakat o zaman Büyükşehir yasası yoktu. İlçe belediyeleri vardı. İlçe belediyelerinin de belli bir gelirleri vardı. 2005 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Kundu ve Lara’ya geldiğinde yol yoktu. Biz otelciler toplandık, devletten destek istedik. ‘Biz otelleri yapıyoruz ama yolumuz yok. Turisti buraya nasıl getireceğiz?’ dedik. O zaman Erdoğan, devletin ödeneği yok dedi. Madem otel yapıyorsunuz. Parayı da siz kazanacaksınız, o zaman kendi yolunuz kendiniz yapacaksanız dedi. O dönemde 21 tane işletme sahibi, her işletme başına 367 bin dolar para verdi ve yolu MNG’den Mapay İnşaat yaptı. 2005’te Kundu’dan Lara’ya olan çift yolu otelciler yaptı. 2005’te yol açıldıktan sonra Kundu hızlı bir şekilde gelişmeye başladı. Büyümeye başlayınca da bu sefer alt yapı yetmedi. En büyük sıkıntı alt yapıydı. O zaman şu an Büyükşehir’in olan alt yapı tesisinin inşaatı başladı. 2006’da da açıldı orası. Sadece Kundu’da değil Lara’daki kısıtlı bir alana hizmet vermeye başlamıştı. Çünkü belediyede ödenek yoktu. O zaman gelirleri bu kadar yüksek değildi. Bizim bölgemiz o zaman Muratpaşa Belediyesi’ne bağlıydı. Daha sonra Çalkaya Belediyesi’ne bağlandı. Daha sonra Çalkaya lağvedildi. Aksu-Çalkaya tek bir belediye oldu. Halen de Aksu tam oturmuş değil.
Biz Kundu ile ilgili çok ciddi haberler yaptık. Bu yayınlarımıza da en büyük tepkiyi LATUYAB’tan aldık. KUYAB bunlara neden hiç müdahil olmadı?
LATUYAB bize bir teklifte bulundu. Gelin bölgenin imar planlarını birlikte yapalım dedi. Bizim bölgemizin tahsisleri sadece Orman Bakanlığı’ndan. LATUYAB’ın bölgesi ise biraz karışık. biz Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bir yazı yazdık. Bölgenin imar planları yapılırken özellikle kıyı kenarlarla ilgili sıkıntılarımız olduğunu belirterek KUYAB Bölgesi ile LATUYAB Bölgesinin ayrı ayrı değerlendirilmesini istedik. Bakanlık bunu kabul etti. O yüzden LATUYAB’ın yaptığı işlere karışmadık.
Son durum nedir bununla ilgili?
Şu anda bakanlık; planları, dışarıdan bir firmaya hazırlatıyor. Planlar henüz bitmiş değildir. Bakanlık bunu Büyükşehir’e gönderecek. Askıya çıkacak. İtirazlar olursa ona göre değişiklik yapacak. Daha sonra da Çevre Bakanlığı’nın onayı ile uygulamaya geçecek.
Benim duyumum şu, Menderes Bey’in hayali ayrıca. Sera Otel’in oradan başlayıp sahilden bir yol yapmak. Bu yolun alt tarafını kimse kullanmayacak, vatandaşa açılacak. Yolun üst tarafında da tesisler olacak.
KURVAZİYER LİMAN PROJESİ
Pek o bölgeye kurvaziyer liman yapılacak onun hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yapılacak yer Sera Otel’in orası. Orada da halkın kullandığı günübirlik 8 tane plajımız var Şehrin gelişimi için gerekli bir şey, ama şehirde yaşan insanlar için denize girecek yer kalmayacak. Bizim için bir sıkıntısı yok. Yani bizi etkileyen bir durum yok. Otellere uzak kısımda. Oraya en yakın Barut Otel var. Sera ile Barut arasındakiler de günübirlik tesis. TRT’nin tesisi var. PTT’nin kampı var. Başka da bir şey yok. Hatta 2 sene önce Bakanlıktan tahsis alınacak diye bir duyum almıştık. Bizim yatırımcılara söylediğim zaman, o bölgeye girmek istemiyoruz dediler. Gerekte yok artık dediler. Bütün sahilleri beton yapıp, şehri öldürmeyelim dediler.
BELEDİYE GİBİ ÇALIŞIYORUZ
KUYAB ile LATUYAB’ın sınırları nelerdir?
LATUYAB, Barut Otel’in oradan başlıyor. En son Adalya Otel’in orada bitiyor. Bizimki de Adalet Bakanlığı’ndan başlıyor, Aksu Çayı’na kadar gidiyor. Bizim ki iki çay arasında. Biz adeta küçük bir belediye gibi çalışıyoruz. Karaçalı, Kundu, Kemerağzı Bölgesi’nde alanın biyolojik ilaçlamasını yapıyoruz. Hacettepe Üniversite ile beraber 2003 yılından beri ortaklaşa bir projemiz var. O bölgedeki haşerat ile ilgili ilaçlamayı biz yapıyoruz. Bunu yaparken de bölgedeki tüm böcek, (yani biz onlara vektör diyoruz) vektör mücadelesi için tuzaklar kuruyoruz. Onları Hacettepe'ye gönderiyoruz. Onun türüne göre ilaç yapılıyor. İlaçlar bize gönderiliyor. Oranları belli. Uygulamayı biz yapıyoruz. Dolayısıyla karasineği öldürürken başka bir canlıya zarar vermiyoruz.
KENDİMİZE HİZMET VERİYORUZ
Bütünşehir Yasası ile birlikte artık Büyükşehir Belediyesi Gazipaşa’dan Kaş’a kadar sorumlu. Yapması gereken o değil mi?
Büyükşehir Belediyesi 15 günde bir gelir. Otel içlerine girmiyorlar. Ana yoldan araç üstü ilaçlamayı yaparlar. Ayrıca, 15 günde bir 4 tane sırtında ilaçlaması olan belediye personeli pompa ile gelir, özellikle köy kısmında ilaçlama yaparlar. Bugüne kadar oteller kendi ilaçlamalarını kendisi yaptı. Firma ile yıllık bir anlaşma yapar. Odalarını, otelin içini, galerini varsa çöp alanlarını kendi çözer. KUYAB olarak, bize bağlı otellerin bütün bu işlerini kendimiz yapıyoruz. Biz sadece otel içi ve odalarla sınırlı kalmadık. Dedik ki: bu sinek otelin içinde üremiyor. Karşımızda köy var. Köyde hayvancılık var, tarım var. Hayvan buradan üreyip geliyor. Ne yapalım? Biz kaynağında yok edelim bu işi ki otellerimize gelmesin. Yani biz kendimize hizmet ediyoruz.
Hem vektör mücadelesinde hem de imar planında ödenek diye bir şey yoktu. Önümüzdeki ayın 14’ünde 19 ilçenin bütçeleri kaleme alınacak. Para yok mantığından yola çıkarak özellikle sizin bölgenizdeki tesislerin vergilerini Antalya dışında ödedikleri için mi yeterli hizmet verilmiyor?
Yok hayır. Ben ona katılmıyorum. Bizim KUYAB’ın ortakları Türkiye çapında oteller. Bugün MNG Holding’in Türkiye ayak basmadığı yer, yapmadığı faaliyet kalmadı. 48 tane şirketi var. IC aynı şekilde. Kurumlar vergisi orada ödeniyor ama faaliyeti biz burada yapıyoruz. Yiyeceği, içeceği buradan alıyoruz. Personeli buradan alıyoruz. Sigorta primini burada ödüyoruz.
HER GELEN TURİSTTEN VERGİ ALALIM
Yıllarca turizmciler kapımızın içi 5 yıldız ama kapımız önü bir yıldız diye eleştiride bulunurlar? Buna katılır mısınız?
Avrupa’da ayakbastı parası diye bir vergi var. Kimleri turizm vergisi der, kimileri de ayakbastı parası der. Hemen hemen her şehirde bu vergi var. Ben bu verginin Türkiye’de de uygulanmasını istiyorum. Gelen turistten bölge bölge konaklama fiyatının içinde vergi alınabilir. Bir yasa çıkarıp, Antalya’da 1 Euro, Bodrum’da 80 cent, Adıyaman’da 30 cent gibi bir ücretlendirme yapılabilir. 2014 yılında Antalya’ya 12 milyon turist geldi. Hepsinden 1 Euro alsan, 12 milyon Euro eder. Bu parayı da yerel yönetime aktarırsanız, o yerel yönetim şehrin kalkınmasını giderebilir. Dolayısıyla devamlı olarak otelciler bize destek olsun denir. Örneğin geçtiğimiz hafta Antalyaspor’a destek için geldiler. 10 bin liralık kombine alın dediler. Tamam, da bu işin resmi yolu var. Ben sana bu parayı verdiğim zaman, ben onu gider gösteremiyorum. Kazancımdan veriyorum. Sana verdim, ona verdim, buna verdim. Ortada görünen bir şey yok. Hizmeti de kendim yaptım. Kazandığım parayı da sıfırladım. Derdi de ben çektim. Ama hizmet yine almıyorum. Ben de bunu yasal hale getirin diyorum. Dediğim gibi, her gelen turistten vergi alırsan bu sorun da ortadan kalkmış olur.
Turizm politikamızın olmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir Turizm Yasası olması lazım. Turizm çalıştayı yapıldı. Çok da iyi oldu. Herkes sıkıntılarını, isteklerini orada anlattı. Biz kısa vadeli çözüm istemiyoruz. 2016’daki Rusya krizinde ne oldu? Uçak desteği yapalım dediler, günü kurtardı. Her krizde acil çözüm planı olur da uzun vadede ne yapabiliriz? İşte benim önerdiğim şehir vergisini yasal hale getirelim. Herkes ne ödeyeceğini, en alacağını bilir. Bütçesini ona göre yapar. Acente mesela 60 Euro mı satıyor. 61 Euro’ya satsın. 1 Euro kimseye dokunmaz.
Buna neden karşı çıkıyorlar?
Bu 2010 ya da 2011 yılında meclise geldi. Komisyonda zannedersem İstanbul bölgesinden turizmciler buna karşı çıktı. İşte 1 Euro alırsak kimse gelmez diye. Mantık şu, zaten zor geliyor turist, bir de ayakbastı parası alırsak kimse gelmez. Yanlış bir düşünce.Ya Slovenya bile ayakbastı parası koymuş. Bunun sana bir zararı yok ki. Bizim politikamızın şu olması lazım, evet her şey dahil sistemi tamam, dezavantajları ve avantajları var. Ben iddia ediyorum Avrupa’da Antalya’nın tesisleri kadar kaliteli hiçbir tesis yok.
Böyle bir şurada Antalyalı turizmcilerin bir ağırlığı yok mu? Yani İstanbullu bir turizmci ortaya bir şey attığı zaman, bizimkilerin düşünceleri çürüyor mu? Turizmin başkenti Antalya diyoruz ama yaptırım anlamında bir söz sahibi olamıyor muyuz?
En büyük problemimiz şu bizim, Antalya’da TUROFED var, AKTOB var mesela. Bu birlik yöneticilerinin Türkiye’de ağrılığı yok. Bölgesel bir ağırlığı var. TUROFED Türkiye geneli ama başkanımız sürekli Antalya’da. Turizmi düşünüyorsak genel düşünmemiz lazım. Bölge bölge düşünüyorsak da, Antalya zaten kendisini pazarlıyor. Bizim sıkıntımız ülkede. Bir yasamız olmaması. Bakanlığımız var, ama yasamız yok. Turizmle ilgili politika yok. Şuarada sayın bakanımız diyor ki 8 bakanlıkla irtibattayız. Hâlbuki bütün bakanlıklarla ilgimiz var. Turizmin olmadığı bir bakanlık düşünemiyorum.
EXPO ALANI İÇİN PROJE
Son çalıştayda Bakan Bey, “belli politikalar belirleyip, turizmi 12 aya yayacağız” dedi. Bakanlık anlamında bu konuda bir öngörü yok. Alternatif turizmin ayrı ayrı değerlendirmeden söylemek sadece söylemde kalıyor.
Biz KUYAB olarak bunu yapıyoruz. Bizim 4 tane üyemiz var. 4 tane tesisimiz var. Biz küçük bir birlik olarak sadece otele misafir gelsin diye düşünmüyoruz. MNG’nin yapmış olduğu futbol merkezi var. Bir tane nizami ölçüde, 8 tane de antrenman sahamız var. Bunun dışında biz tesislerimizi kışın doldurmak için futbol takımlarından yararlanıyoruz. İkinci alternatifi nasıl düşündük? Bizim yanımızda Aksu Çayı var. Biz 5 yıldır kano milli takımlarını buraya getiriyoruz. Topkapı’da, Kremlin’de; Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Ukrayna, Avusturya kano takımları gelip antrenman yapıyorlar. Konaklamalarını otelde yapıyorlar. Bizim bir projemiz daha var düşündüğümüz. EXPO 2016 alanı. Biz neden EXPO’nun içine büyük bir fuar alanı yapmıyoruz? Bugün Berlin’in en büyük gelir kaynağı Messe denilen fuar alanı. Yapalım böyle bir fuar alanı. Messe’yi kim yönetirse ona verelim. Profesyonel bir şekilde adam işletsin orayı. Şu an atıl durumda, kapalı. Otel falan yapmanıza da gerek yok. Bir sürü otelimiz var zaten. Fuar sezonu ne zamandır? Ekim’de başlar, Nisan’a kadar devam eder. Alın size 6 ay. Berlin’deki fuar alanı 25 tane holden oluşuyor. 25 holde bir kıtayı ağırlıyorlar resmen. Avrupa kıtası diyor. Mesela 25’inci salonda Türkiye’yi ağırlıyor. Alan 3 bin metrekarelik bir yer. Bu proje, Antalya’yı kışın kurtaracak bir projedir. Mutlaka oraya bir fuar alanı yapmamız lazım. Bunun işletmesini de dediğim gibi Old Travel’i kim işletiyorsa, ya da Messe’yi kim işletiyorsa onlara verelim. Öyle profesyonel bir şirkete vereceksin, adam burada her yıl peşi sıra fuar yapacaktır. Bizim en büyük avantajımız şu, Ortadoğu’ya yakınız, Avrupa’ya yakınız, Rusya var. Asya var. Merkezdeyiz. Yani Hindistan’daki adam Berlin’e gidiyorsa neden Antalya’ya gelmesin? Daha kısa, daha yakın. Dubai’deki adam neden gelmesin?
ASAT’IN İÇME SUYUNU KULLANIYORUZ
Sulama için kuyu açıyorsunuz. Bu kuyuyu açmak için DSİ’den ruhsat alıyorsunuz. Bu ruhsatı aldığınız kuyuların her birine de birer saat takmanız gerekiyor. Maalesef ki bu kuyuların hiç birinde saat olmadığını görüyoruz.
DSİ bu kuyuya ruhsat verirken, yıllık ne kadar su çıkaracağınızı istiyor projenizde. Sen de; ben 100 ton su kullanacağım diyorsun. DSİ buna onay veriyorsa ruhsat veriyor. Gelip inceliyor. Kuyunun derinliğini, kapasitesini, haznedeki su oranını biliyor zaten. Ruhsatı veriyor. DSİ, sen oradan yıllık 100 ton su çekeceksin diyor. 2 sene öncede yeni bir yönetmelik çıktı. Bunlara sayaç takacaksınız. Kullandığınız suyun miktarı kadar parayı Büyükşehir’e ödeyeceksin diyor. Ruhsatı DSİ verecek parayı Büyükşehir alacak.
Neden DSİ almıyor?
Alıyordur belki bilemiyorum. Bizim bölgede oteller kurulduğunda alt yapı olmadığı zaman biz bu kuyuları kullandık. Şu anda biz ASAT’ın suyunu kullanıyoruz otellerde. Kuyu kullanmıyoruz artık. Eğer sayaç takmamışsa ve belediyede bunu tespit etmişse geriye dönük 5 yıllık cezası var. Bir de şu açıdan düşünün. Bizim otellerin 100 metre ötesinde tarım yapılıyor. Bunlar suyu nereden buluyor? Onlar da kuyu suyu kullanıyor. Biz KUYAB olarak, bize bağlı tesislerin hepsi ASAT’ın içme suyu hattındaki suyu kullanıyoruz. Diğer işletmeleri bilmiyorum.
Atık su parası ödüyor musunuz?
Oteller ödüyor evet. Zaten kullandığımız suyun faturasının içinde var. Atık suyu KUYAB’a bağlı olan kurumlar ödemiyor. Sadece kullandığı suyun parasını ödüyor. Çünkü biz ASAT’a yazı yazıyoruz. Buranın atık suyunu KUYAB arıtıyor diye. Dolayısıyla burada Büyükşehir’in alt yapısı olmadığı için benden atık su parası alamaz. Suyu kullanıyorum. Kullandığım suyun parasını ödüyorum.
Turizmde he gün birileri çıkıp şu kadar turist gelecek, bu kadar turist gelecek diyor. Rakamlar arası bir savaş var. Ama öyle bir dönem yaşadık ki gelen turist sayısının öneminin olmadığını ve gelirde bir düşüş yaşayarak bir dengesizlik gördük. Bununla ilgili 2017 değerlendirmesi yapıp, 2018 için bir tablo çizme imkânınız var mı?
Önce ülkeye gelen turist sayılarını Turizm Bakanlığı yayınlarken, yapmış olduğu bazı hatalar var. Sarp Sınır Kapısı, Gürcistan’la Türkiye arasındaki önemli bir geçiş kapımız. Burada günübirlik girişler var. Sabah gelir, Artvin’de alışverişini yapar, akşam Gürcistan’a geçer. Bu ülkeye giriş yaptı diye, bu ülkeye gelene yabancı turist sayısına eklenir. İstatistiklere bakın Gürcistan’dan 400 bin kişi gelmiş. Günübirlik hatta saatlik geliyor adam. Ben bunu istatistiklere alırsam aldatmış oluyorum.
Neticede para bırakmıyor mu?
Ne kadar para bırakıyor? Turizm istatistiğine bunu yansıtmak yanlış. Çünkü turizm geliri elde etmek değil. Aynı şey Irak, Suriye için de geçerli.
Ancak şunu net olarak söyleyebilirim, 2018’de ben, Almanlar ’da büyük bir patlama yaşayacağımızı düşünüyorum.
Öngörünüz nedir?
Aşağı yukarı 4 buçuk milyon Alman gelecek Antalya’ya 2018’de.
Rezervasyonlardan mı bu kanıya vardınız?
Rezervasyonlar daha başlamadı. Ben Almanya ile sürekli görüşüyorum. Oradaki sıkıntı şu; biz rezervasyon yaptırmak istiyoruz, acenteler ise bize fiyat vermiyor diyorlar. Yoğun bir talep var Almanlardan Türkiye’ye. Acentede otellerden fiyat alamıyor şu anda. Otellerin birçoğu tadilata girdi. El değiştiriyor. Herkes yeni sezona hazırlanıyor ve fiyatlarını daha belirlemediler.
Aynı hatayı yapacak mı otelciler?
Biz bir an önce fiyatların belirlenip, Avrupa pazarına yüklenmemiz gerektiğini söylüyorum.
TURİZMCİ FİYAT KIRMASIN
Fiyat kırarak mı?
Hayır, asla. Biz kısa vadeli çözüm istemiyoruz. Antalya’nın tesisleri kadar kaliteli tesisler hiçbir Avrupa ülkesinde yok. Antalya’nın sahillerinin, denizin temizliği kadar; ne İspanya’da ne Fransa’da ne de Yunanistan’da temiz sahil yok. İnternetten İspanya’nın sahillerinin fotoğraflarına bakın; yosundan, yapraktan, pislikten geçilmiyor. Bir de Konyaaltı, Lara ya da Side’ye bakın, pırıl pırıl. Antalya, Avrupa’nın en kaliteli ve temiz turizm şehri. Biz Antalya’nın değerini fiyat kırarak düşürmemeliyiz. Benim turizmci arkadaşlardan istediğim şu, 3 yıl ya da 4 yıl fiyat düşürmeyin. Fiyat politikanız sabit olsun. Çünkü böyle bir tesis yok Avrupa’da. Böyle kaliteli bir yer yok.
Geçen yılı Eylül ayından başlayarak bu yılın Eylül ayına kadar Avrupa’da her ülkede seçimler vardı. Herkesin politikası da milliyetçi oyları alalım şeklinde oldu. Bu da Türkiye’de aynı şekildeydi. Buna karşı söylemler olduğu için Avrupalı biraz çekindi. Şimdi seçimler bitti ve taşlar yerine oturdu. Artık böyle bir sıkıntı yok. Söylemler bitti. Alman Dışişleri Bakanı geçen hafta buradaydı. Yani bakan geliyorsa, vatandaş neden gelmesin? Seçim bitti, her şey bitti. O yüzden ben de diyorum ki, 2018’de biz Alman pazarında patlama yaşayacağız. En az 4 buçuk milyon Alman gelecek.
PATLAMA YAŞANACAK
Genel toplamda beklentiniz nedir?
Benim acentelerden istediğim de şu var, Rusya pazarı Mısır’dan çekildi. İspanya’ya da gitmiyor. Açıldı, ama talep yok. Ben hem Rusya ile hem de Almanya ile görüşüyorum. Hepsinin öngörüsü şu, şu andan itibaren yoğun bir talep var Türkiye’ye.
2014 verilerini geçer diyorsunuz yani?
Geçecek kesinlikle. Ben 2018 yılında Antalya’ya; 15 yada 16 milyon turist geleceğini söylüyorum. İddiam bu. Hem Alman turistte, hem de Antalya’ya gelen turist sayısında patlama yaşayacağız. Onun için fiyat düşürmesinler. Geçeceğiz yani. O zaman acenteler size muhtaç olacak. Çünkü yer isteyecek sizden. Acenteye talep gelecek. Bana Antalya’dan yer ayarla diyecek.
TURSAB seçimiyle ilgili bir bilginiz var mı?
Seçimlerle hiç ilgilenmiyorum. Teknoloji değiştiği gibi dünyada değişiyor. Bizim de bazı şeyleri değiştirmemiz lazım. Yani 30 yıl, 40 yıl bir kurumun başındaysan o kurum artık körelmiş demektir. Yeni gençlerin önünü açmanız lazım. Teknolojiyi kullanan, dünya görüşü farklı olan gençlerin buralara gelmesi lazım artık. Bir kurumun başında 30 yıl durursan o kurumun gelişimi Osmanlı’daki duraklama dönemine benzer. Bizim turizm kurumlarının durumu bu. Artık bunların yenilenmesi lazım. Biz acente diyoruz ama evde internetten giriyorum bakıyorum. Biletimi dahi internet alabiliyorum. Sadece masa başında tatilimi ayarlayabiliyorum. Sen buna kapalı kalamazsın. Dünya bu yöne gidiyor artık. Buna gidiyor artık.
TURİST KENT MERKEZİNE NEDEN İNSİN
Antalya’da 20 yıl öncede aynı sorun vardı yine aynı sorun var. Birincisi ‘her şey dahil’ sistemi. İkincisi ise Kaleiçi’ni bile göstermeden turisti geri göndermek. Bununla ilgili bir turizmci olarak fikriniz var mı?
Bizim milletlere göre politikamız olması lazım. Son 4, 5 yıldır Antalya’ya ağırlıklı Ruslar geliyor. Bunlar da Rusya’nın orta ve alt gelirli sınıfı. Bunlar paket programla geliyorlar. Ben size bir rakam söyleyeyim. 300 Euro’ya Ukrayna’da 3 günlüğüne uçak ve konaklama dahil Antalya’ya gelip tatil yapanlar var. 3 günlüğüne gelen bir insan otelden çıkar mı? Zaten 300 Euro’yu zor bulmuş. Sen bir de bu adamın çarşıya indiremezsin. Bizim bu her şey dahil sistemini iyi kullanmamız lazım. Avrupalı turiste yöneleceksin. Kalitenden taviz vermeyeceksin. Çünkü sen kaliteli bir tesissin.
AVRUPALI TURİSTE YÖNELMEK GEREKİYOR
Bu kadar iyi tesislerimiz olmasına rağmen bölgemizde tatil alışkanlıklarına uygun bir gelişim gösterilmiyor.
O yüzden Avrupalı turiste yönelmemiz lazım ve fiyat düşürmememiz lazım. Avrupalı turistin öngörüsü, otelde en fazla 3 gün kalır. Gider diğer günlerini şehirde geçirir. Rusların tam tersi. Ama Avrupalı son 3 yıldır gelmiyor bize. Kemer’in 94-95’teki halini düşünün. Herkes sokaktaydı. Avrupalının tatil anlayışı değişmedi.
İşte burada devletin turizm politikası devreye girmiyor mu?
Devletin yapması gereken şey, bir; turizm yasası çıkaracak, iki; turizm bölgesinin özelliğine göre turizm vergisi koyacak. Bunları konaklama fiyatının içinde bölgeye göre alması lazım. Aldığın bu parayı da yerel yönetime aktarırsın. 5 yıl önce kimse Kundu’dan Antalya’ya gelemiyordu.
Bu yıl tanıtımda başarılı olduk diyebilir miyiz?
Burada en büyük görev vali beye düşüyor. Vali bey geldiğinden beri sanki, Antalya’nın turizm il müdürü gibi çalışıyor. Ben çok takdir ediyorum kendisini. Ben turizm il müdürünü bu kadar görmüyorum. Vali daha çok ön planda. Dalışa gidiyor, deniz turizmi diyor. Doğa turizmi diyor. Her yere gidip gündem yaratmaya çalışıyor. Biz turizmciler zaten belli. Fuarlara gittiğimiz zaman tanıtım belli. Teknoloji dedik ya, adam odanın içini bile görebiliyor artık. 3D projeksiyon ile otelin içini görebiliyor. En büyük kazancımız Avrupalı turist. Bizim mesela şu dönemde sahalarımız boş. Neden okçulukla ilgili bir şey yapmayalım ki. Bunlar yapılabilir. 7 yıl önce Kemer’de dünya okçuluk şampiyonası yapıldı.
Turizmcilerin fuarlara gitme amacı oradaki yerel acentelerle iletişim kurmak için. Fuarların amacı budur. Yoksa biz ülkeyi, şehri tanıtmaya gitmiyoruz. Yabancı acenteler seni satacak. Sen burada yaptığın tanıtımla kendini satamıyorsunuz. Oradakiyle oturup pazarlık yapıyorsun. Eğer sen yabancı acenteciyle işi bağlarsa senin işin bitiyor zaten fuarda. Oraya afiş asmakla, hostes götürüp animasyon yapmakla sen turist kazanmıyorsun. Oraya gelen zaten profesyoneller. Halk son gün gelip promosyonları toplayıp gidiyor. Benim gördüğüm bu.