Bu haftaki Salı Sohbeti’nin konuğu olan Antalya Ticaret Borsası (ATB) ve Zeytirpark A.Ş’nin yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, Hürses Gazetesi’ni ağırlayarak Zeytinpark’ta bugüne kadar nasıl çalışmalar yaptıklarını anlattı. Çandır, Zeytinpark’ın Antalya’ya kazandırılması için ellerini taşın altına koyduklarını ve bundan dolayı da kentin ortak değeri olmaya başladığını vurguladı.
Zeytinpark Projesi nasıl oluştu?
Muratpaşa Çiftliği’nin burada çok geniş bir alanı vardı. Zamanında burayı vakfetmişler. Ama bu kentleşme ile beraber en son 2 bin 630 dönüme kadar kalmış. Dolayısıyla burası Antalya’da hemen hemen rant peşinde koşanların iştahını kabartan bir hale gelmişti. Burası için sürekli ‘elden gidiyor, inşaat mı yapsak, otel mi yapsak, AVM mi yapsak?’ diye söyleniyordu.
2009’da bunlar konuşulmaya başladı yani?
2009’dan öncesinde de konuşularak geldi bu konular. Ben de o zamanlar Ticaret Borsası’nda başkan yardımcılığı yapıyordum. Biraz zeytin üretimine merak salmıştım. Nasıl oluyor diye. O sırada Vakıflara ait bu yerin kiraya verileceğinin ihale ilanını gördüm. Bir arkadaşımla beraber Vakıflara gittim ve ihale şartnamesini aldım. Sonra merdivenden aşağı inerken dedim ki, “Ben şimdi Borsa’da görev yapıyorum. Böyle bir yere gidip ihaleyi alırsam, gitti oradaki nüfuzunu kullandı aldı derler”. Öncelikle bunu Borsa’ya bir teklif edelim. Böyle bir yeri Borsa alırsa çok daha iyi olur. Daha korunabilir bir hale gelir dedik. Bir gün iki gün sonra meclisimiz vardı. Meclistekilere bunu önerdik. Meclisteki herkes de yönetime o gün ihaleye girmemiz konusunda yetki verdi. Sonra o ihale iptal oldu. Daha sonra yeni ihale çıktı. Biz yine Borsa olarak bu ihale katılacağız dedik. O dönemde başkanlık dönemi bize geçti. Yine ihale iptal oldu. En son ihaleye girdik. O günkü yönetim kurulu üyelerimizle ne pahasına olursa olsun, alacağız burayı. Gerekiyorsa teminatı kendi cebimizden ödeyerek engel olacağız başkasının almasına diye girdik ve ihaleyi kazandık. O gün 43 bin 500 lira aylık bedelle kiraladık burayı. Tabi herkes bu iş nasıl olacak diye bakıyordu. Kira sözleşmesinde şöyle bir şey var: istiyorsak biz burayı Vakıflarında oluru ile başka birine devredebiliyoruz. Benim uykularımı kaçıran madde buydu. Burayı biz nasıl sigorta altına alırız diye düşünürken de zaten ihale sürecinde de söyledik ‘Antalya’nın buraya sahip çıkması gerekiyor’ diye. Bir yapılanma ortaya koyduk. Bu yapılanma da Zeytinpark Anonim Şirketi’ydi. Hiç kimsenin yüzde 10’dan fazla hisse alamayacağı, hemen hemen bütün katmanlarının ortak olacağı bir yapı oluşturalım diye. Yaklaşık 3, 4 yıl bu yapıyı kurmak için uğraştık. Belediyelerimizden, STK’larımızdan destek aldık. Antalya’da belli başlı iş adamlarımız bu konuya sadece buranın kurtulması adına destek oldular, bir ticari gelir beklemeden. Bunu yaptık. Bunu yaparken de zaten ihaleden önce Antalya’nın bu yeşil dokunun geliştirerek korunması diye bir hedefimiz vardı. Böyle bir proje yaptık. Bu proje yaklaşık 400 dönümlük, Avrupa’nın en büyük botanik parkını oluşturan, içinde zeytin müzesinden tutun da eğitim kampüslerine, kentsel değerler sergi alanına kadar, aktivitelerin yapılacağı müthiş bir park projemiz vardı. Bu projemizi de Koruma Kuruluna verdik. Ama şu anda bütün Türkiye’de sit alanlarını yeniden değerlendiren Çevre Bakanlığı’nın çalışması bitmediği için projemize onay alamadık. Projenin finansmanını da, buradaki zeytinlerin hepsini numaralandırdık. Envanterini yaptık. Ağacı kim alıyorsa onun adını yazacağız. Ondan da bir bedel alacağız. O ağaç onun olacak ve o gelirle de bu park oluşturulacak. Kentin ortak bir diğeri haline getireceğiz. Onun onaylanması ile beraber bunu tekrar gündeme sokacağız. Bu arada neler yaparız diye düşündüğümüzde bahçe hemen hemen bakımsızdı. Bahçenin tamamını gençleştirmek için 3 yıldır budadık. Otlarla mücadele yaptık. Şu anda hemen hemen yüzde 40’ından verim almaya başladık. Bu gün geçtikçe artacak. İki yıldır kendi yağlarımızı kendimiz üretiyoruz. Zeytinpark adı altında ‘bir yudum Antalya’ sloganıyla yağlarımızı satıyoruz. Yine Antalya’ya bir değer kazandırsın diye hediye paketleri yaptık. Bunları kurumlarımız da alıyorlar. Buradaki satışlarımızda Zeytinpark’ın tadına varan insanlar gelip, sürekli alışverişlerini yapıyor. Bir miktar zeytinimizi kendimiz kuruyoruz. Tabi böyle aşırı bir kozmopolit bir kentte, kentlilik kültürünün çok fazla gelişmemiş olduğu bir kentte böyle bir yeri entegre etmek çok zor. Herkes bu konuda bize her türlü övgüyü veriyor sağ olsunlar. Ama buranın yaşaması için buranın paraya ihtiyacı var. Buranın yaşaması için halkın buraya sahiplenmesine ihtiyaç var. Daha doğrusu sahiplenmek için de bilmesine ihtiyaç var. Bu doğrultuda dedik ki biz bunu çocuklarla başarabiliriz. Yani geçen yıl başlattığımız Doğa Akademisi ile okul öncesi ve ilkokul çocuklarını buraya getirerek alışılmış oyuncakların dışında yaprakla, taşla, toprakla onlara bir doğa eğitimi veriyoruz. Cıvıl cıvıl çocuk sesleri yükseliyor. Çünkü o çocuk eve gittiğinde Zeytinpark’ı anlatıyor. Böylelikle farkındalığı arttırıyoruz. O konuda epey bir yol aldık. Bunun yanında insanlarımızın buradan yararlanması için bir kafeterya oluşturduk. Burada yedi tane yürüyüş parkuru oluşturduk. Bunlar 2 km’den başlayıp 8 buçuk km’ye kadar yürüme parkurumuz var. Doğa Akademisi’nde gönüllü eğitmenlerimiz var. Onlarla ekip halinde yürütüyoruz. 10,15 kişilik gruba yürüme, nefes alma, yön bulma teknikleri, yürüdükleri floradaki bitkileri tanıtımı ile ilgili bir yürüyüş ardından kahvaltı yaptırıyoruz. Ondan da 20, 25 lira gibi bir ücret alıyoruz ki buraya da bir gelir sağlansın diye. Yine sağ olsun Muratpaşa Belediyemiz girişimizi asfaltladı. Kepez belediyemiz buranın etrafını yangın yolu gibi yapıyoruz ama şehrin içindeki bisikletlileri de buraya getiriyoruz. Koşma, yürüme, spor yapma aktivitelerini de buraya taşımak istiyoruz.
Kaç kişi çalışıyor burada?
Burada devamlı 10 kişilik bir kadromuz var. Ama zeytin toplama dönemlerinde de toplayıcı arkadaşları getiriyoruz.
İNSANLARI BURAYA GETİRMEYE ÇALIŞIYORUZ
Buraya ticari olarak bakamayız ama şuan gider ve gelir tablosu dengeli mi?
Dengeli değil. Onun için çaba sarf ediyoruz. İnsanları buraya getirmeye çalışıyoruz. Hatta insanlara ‘Antalya’ya nefes olur musunuz?’ diye soruyoruz. Böyle bir beklentimiz var. 2 milyona aşkın bir kentte, 10 milyona yakın ziyaretçinin olduğu bir kentte böyle bir yerin yaşaması çok kolay olmalı diye düşünüyoruz. Ama bunun içinde biraz kent bilincine, sahiplenme duygusuna ihtiyacımız var. Burada kayıtsız kalmayan çok insan var. Onlara şükranlarımı sunarım ama bu kentte yaşayan herkesin de böyle bir alanı gelecek kuşaklara aktarma gibi bir sorumluluğu var. Bunun için de insanları Zeytinpark’a sahip çıkmaya davet ediyoruz. Buraya sahip demek gel cebinden çok para ver demek değil. Buradaki aktivitelerden yararlanması, buranın tanınırlığını arttırması, buradaki ürünleri alması zaten bir anlamda Antalya’ya nefes olacak.
Vakıf Çiftliği’nde toplam yapılaşması resmi olarak 750 metrekare. Siz Tabiat Varlıkları Bölge Koruma Komisyonu’ndan buranın sit derecesinin değiştirilmesini mi bekliyorsunuz?
Burası 1. Derece Sit Alanı olduğu için bizim burada yapacağımız her türlü hareketi Koruma Kurulu’ndan onaylatmak zorundayız. Dolayısıyla bizim burada yapacağımız, planlamalarımız arasında ‘aman şu kadar inşaat olsun’ diye bir derdimiz yok. Bizim derdimiz doğa ile iç içe, doğal yapıya uygun bir park oluşturmak. Bizim burada betondan şu kadar katlı bir şey yapalım falan bir derdimiz yok. Belki de bunların çoğunluğunu ahşaptan sökülebilir bir şekilde yapacağımız küçük küçük alanlar bunlar. Bizim orada inşaat alanı ile ilgili bir derdimiz ya da talebimiz yok. Bizim sadece bu projeye başlayabilmemiz için Koruma Kurulu’nun bunu onaylaması. O onayladıktan sonra bizim önümüzde bir engel kalmıyor zaten.
Ayrıca bizim buranın ‘sit alanı değixtirilsin’ diye bir talebimiz yok. Değişmesin zaten. Yapacağımız şey ahşaptan açık alanlar için bir şeyler. Kapalı alan derimiz yok. Biz normalde zaten planlamamızda, sonradan buradaki iş uzayınca burayı hareketli hale getirdik. Girişten sol tarafa insanları yönlendirecektik. Orada 400 dönümlük bir alan yaratacaktık. Diğer taraflarda zeytincilik faaliyetleri devam edecek.
İnsanın olduğu her yerde sonuçta tehlike de olur. Buradaki güvenliği, yangın önlemlerini nasıl sağlıyorsunuz?
Kontrolsüz giriş yapmıyorsunuz. Gelin de burada tek başınıza yürüyün demiyoruz. Genelde grup halinde yapıyoruz. Yürüme aktivitesini yapan insanlar 7, 10, 20 kişilik guruplar halinde geliyor. 2 bin 630 dönüm bir alan burası. Tek başına insanların başına bir şey gelmesi buranın adını kötüye çıkartır. Ama bireysel girişleri engelliyoruz.
ZEYTİN ÇALMALARA RASTLIYORUZ
Geçmişte insanlar burayı, zeytinleri talan ediyorlardı. Onu nasıl engellediniz?
Burasının etrafı 7 km. öncelikle etrafını bir firma ile anlaşarak, yap-işlet-devret modeli ile duvar ve tel örgü ile çevirdik. Bu noktada Büyükşehir Belediyemizden reklam levhası koyabilmek için izin aldık. O firma o reklam levhalarından gelir elde ediyor. Böylelikle tek girişe indirgedik burayı. Giriş kapısını da tek hale getirdik. Sürekli de dolaşıyor arkadaşlarımız. Zaman zaman yine izinsiz girmeler, zeytin çalmalara rastlıyoruz. Elimizden geldiği kadar mücadele ediyoruz. Ama geçmiş yılara baktığınız zaman herkes kendi ağaçlarını belirlemiş, izinsiz toplamalar söz konusuydu. Ama şimdi onu minimuma indirdik diye düşünüyorum.
Bu alan içinde kaç tane zeytin ağacı var?
25 bin tane ağaç var. Bunun 20 bin tanesi zeytin ağacı.
Ortalama yıllık ne elde edebiliyorsunuz?
Ağaçlar çok bakımsız olduğu için biz çok sert bit budama yaptık. yeni yeni geliyor. Geçtiğimiz yıl 50 ton civarında toplamıştık. Bu yıl 80 ton toplayacağız diye düşünüyoruz. Ama her yıl bu ağaçlar yenilendikçe artacak.
Buranın finansını karşılıyor mu?
Karşılamıyor. Şu anda sermayelerin sermayesinden buranın kirasını ödüyoruz. Ekim ayı enflaslonuna bağlı olarak şu anda 80 bin liranın üzerine çıkmış olması lazım
Bir A grubu bir de B grubu hissedarlar var. Kepez Belediyesi, Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Odası gibi kurumlarda bu hissedarlardan bazıları. Bunların bir katkıları oluyor mu?
Olmaz olur mu? Girişteki yolumuzu Muratpaşa Belediyemiz yaptı. Bütün belediyelerimizden alet, ekipman açısından yardım aldık. Banklarımızı bile bütün belediyelerimiz verdi. Şimdi Kepez Belediyemiz etrafa 6 bin 750 metre yangın yolu yapıyor. Biz o yolu bisikletçilerimiz için kullanmayı hedefliyoruz. İnsanların yürüyüş yapması için, çeşitli aktiviteleri, yarışları yapması için planlayacağız. Hangi kurumumuza gidersek gidelim bize her türlü desteği veriyorlar. Onun dışında hepsinin bir sermaye taahhüttü var. 10 milyon sermayeli bir şirket burası. Biz ihtiyacımız olduğunda sermeye çağrısına çıktığımızda onlar da veriyorlar. Sermaye artırımı yapmıyoruz. Sermaye payını ödüyorlar.
ANTALYALILAŞMA İÇİN ÖNEMLİ
80 bin lira çok kira bedeli çok fazla değil mi?
Biz ihaleyi 43 bin 500 lira bedelle aldığımızda herkes başka bu parayı nasıl çıkaracaksın dediler. Benimde güvendiğim tek yer vardı Antalya’ydı. Bende, “Antalya’nın oksijenini tüketenler, Antalya’nın oksijen üretmesine katkı verecektir” dedim. Şimdi bütün yapmaya çalıştığımız faaliyetlerle Antalyalıların Antalya’ya nefes olmasını bekliyoruz. Buradaki faaliyetlere katıldıklarında salt onlar bir gün geçirmiş olmayacaklar, torunları için, gelecek nesiller için yatırım yapmış olacaklar. O nedenle Antalya halkının en azından yılda buraya bir kere gidip gelmesi, burada bir aktiviteye katılması, ürettiğimiz ürünlerden bir tanesini alması çok derin izler bırakacak. Bir anlamda da Antalyalılaşma için de önemli bir faktör olacak diye düşünüyorum.
A grubu hissedarlarınız olan kurumlar buraya katılım yapıyor mu?
Birçok grubumuz gelmeye başladı. Geçen hafta İnşaat Mühendisleri Odamız vardı. 28 Ekim’de ATAV geldi Cumhuriyet yemeği verdi. Yine bütün odalarımız gündeminde var, hepsi sıraya gelecekler. Geçtiğimiz hafta Makine Mühendisleri Odamız gelecekti. Yağmur yağınca ertelediler. O tür gelişler başladı. Zaten bunlar bizi ayakta tutacak. Kurumlar hediyelikleri almaya başladı. ATSO, dünyanın neresine giderse Zeytinpark ürünlerini hediye eder hale geldi.
Buranın kalkınması için sadece birilerinin buraya gelip kahvaltı yapmasıyla mı olacak?
Biz burasını ticari bir yer olarak görmüyoruz. Burası kalkınsın da Antalya ekonomisini burada kurtaralım diye bir düşüncemiz yok.
25 yıl sonraki Zeytinpark hayaliniz ne?
Bizim hedeflediğimiz nokta, bu bölgenin zeytin üreten, zeytin çiftliği tadında kalması. Doğal halde kalmasıdır. Sadece 400 dönüme park yapacağız. O parkı yaptığımızda da Antalya’ya iyi bir cazibe merkezi oluşturmuş olacağız. O park zaten geliriyle, gideriyle, aktiviteleriyle, işletmelerle kendi kendi geçindiriyor hale gelecek. Sıkıştığımız konu burada ne? Koruma Kurulu’nun kararı henüz çıkmadığı için biz projemizi hayata geçirmeye başlayamadık.
Siyasilerden bu konuda destek alabiliyor musunuz?
Bizi o konuda sağ olsun herkes destekledi.
Belki insanlar buraya gelemeyebilir ama şehir merkezinde buranın ürünlerinin alınabileceği market gibi bir şey düşünülüyor mu?
O kadar yoğun bir ürünümüz yok. Yani öyle ticari market haline getirip de, bunu yapmayı gerektirecek kadar ürünümüz yok. Atıyorum 4, 5 ton gibi bir zeytinyağı çıkıyor yılda. Bu her zaman artacak ama bu haliyle tüketebiliyoruz ürettiklerimizi.
CAZİBE MERKEZİ HALİNE GELECEK
Siz burayı alırken görsellerle, sunumlarla çok avam projeler sunmuştunuz. Ama şimdi Koruma Kurulu’ndan ahşaptan bir şeyler yapmak için mi onay bekliyorsunuz?
Tabi onu bekliyoruz. Ahşaptan bir şeyler yapılmasını beklemiyor. O proje başlı başına bir proje. Bir kuş tünelinden alana gireceksiniz, çeşitli göleti olacak. Kazmanız gerekiyor. Bunun için de izin almanız gerekiyor. Bir yere iki tane taş dikeceksiniz üst üste izin almanız gerekiyor. Orada 10 metrekarelik etkinlik alanımız var çimden. Orada Zeytinpark konserleri olacak. Çeşitli aktiviteler, yarışmalar olacak. Biz o gün söylediğimiz işlerin hepsini takip ediyoruz. Ama bizim burada bir şey yapabilmemiz için izin almamız gerekiyor. Biz buranın duvarları boyarken bile gidip izin alıyoruz. Çünkü binaların hepsinin anı değeri var diye tescilli. Ya da işte bir yola asfalt yapacağımız zaman gidip izin alıyoruz. Eski asfaltı onarmak için bile.
TAŞIN ALTINA ELİMİZİ SOKTUK
Ben Don Kişot’luk yaptım diye düşündünüz mü hiç?
Yok. Bu kentte yaşıyorsak bu kente karşı bir sorumluluğumuz var. Burası he yıl bir şekilde gündeme gelirdi. Birisi burayı kapatacak, alacak, AVM dikecek, inşaat yapacak, golf sahası yapacak diye bunlar gündeme gelirdi. Bir de adliyelik olarak gündemdeydi burası. Sistematik olarak fuhuşun yapıldığı, uyuşturucunun kullanıldığı ne bileyim bir dünya gayri meşru işlerin burada gizlendiği bir yerdi. Cesetlerin çıktığı, sürekli yangınlarla gündeme gelen bir yerdi. Şimdi iki tane yolunuz var. ya söylemler tepkinizi dile getireceksiniz. Biz biraz öyle yapmadık. Biz dedik ki, yıpranmak paslanmaktan iyidir dedik. Geldik, burada böyle bir metotla buranın kazandırılacağının hikâyesini yazdık. Bu sadece Antalya için Antalya dışındaki birçok insana da örnek oldu. Birçok ilde de bu tarz faaliyetleri yapmak isteyenler bizi arayıp bilgi alıyorlar. Nasıl yaptınız diye.
Ziraat Fakültesi öğrencilerinin burada açık alanda eğitim görebilmeleri için bir şey göremedim.
Onların uygulama yapmasından öte onların tanıması için burada hemen hemen süs bitkilerinden, tıbbı aromatik bitkilere kadar çeşitli koleksiyonlar var. Elbette bu faaliyete geçtiğinde üniversite ile işbirliği protokolüyle, gelip burada onların bakımın onların yapmasını sağlayabiliriz. Üniversite kentle yeni yeni samimi olmaya başladı. Eskiden biraz mesafe vardı.
Projeye bakınca EXPO’ya benziyor.
Biz bunu EXPO’dan önce çizdik.
Zeytinpark projesi ile beraber YÖREX’i buraya dahil etme fikri var mı?
Türkiye’yi 7 bölgeye ayırdığımız bir alan burası. Türkiye’nin yedi bölgesinin yöresel ürünlerinin satıldığı bir yer olacak. Her hafta da bir kentin tanıtımı olacak.
Ben çocuğumla geldiğimde bir günlük bile olsa köye hayatını yaşama adına hasata katılmak istesem katılabilir miyim peki?
Bu kadar geniş alanda onu yapmamız yok mümkün değil. Ama kısmi kısmi belirli ürünler deneyeceğiz. Lavanta, kekik gibi onlarla belki fotoğraf için olabilir. Ama dediğiniz şey butik işletmelerde daha sağlıklı olur diye düşünüyorum. Ama kişi kiraladığı ağacın hasadını yapabilir.
Bu projenin toplam maliyeti nedir?
15 milyon lira civarındaydı en son hesapladığımızda.
Vazgeçildi mi şimdi?
Hayır vazgeçilmedi. Hükümetin tüm Türkiye’deki sit alanlarını yeniden değerlendirmesiyle ilgili bir çalışması var. 4 yıldır o çalışma devam ediyor. Onun bitmesini bekliyoruz. O bitmediği için buradaki kurumlarda izin vermiyorlar.
Sanki bu süreçte sadece dilekçe vermişsiniz de kurulun kararı bekliyormuşsunuz gibi gözüküyor. Bunun kamuoyuna da dillendirilmesi gerekmiyor mu?
Valla biz dillendirdiğimiz kanaatindeyiz. Gerekli gördüğümüz her kuruma her makama konuyu iletiyoruz. Hemen hemen herkes bu projenin detaylarını biliyor. Kamuoyuna da açıkladık.
20 bin ağaç var ve ciddi bir tadilat yapıldı dediniz. Bir zeytin ağacının yıllık ortama 75 ile 100 kilo arasında zeytin vermesi beklenir. Bu da yaklaşık 1 buçuk milyon ton yapıyor, 20 bin ağaçtan normal bir verim alındığında.
Bizim buradaki ağaçlara baktığımızda bahçe tam oturduğunda 500 bin ton ürün olacak.
Bu rakamda ciddi rakam. İlerleyen dönemlerde bir zeytinyağı fabrikası kurmayı düşünüyor musunuz? Yani insanlar buraya gelip zeytinyağının nasıl oluştuğu görebilecek mi? Bu projelerin içinde var mı böyle bir şey?
O projenin içinde var zaten. Zeytin müzemiz var, onun yanına da butik üretim yapacağımız bir alan var.
500 bin tonu nasıl değerlendireceksiniz?
Birden hemen 500 bin ton olmayacak zaten. Yavaş yavaş olacak bir şey bu. Biraz daha zaman alır bahçeden tam verim alınması.
12 ÇEŞİT AĞAÇ VAR
20 bin ağaç içerisinde kaç çeşit ağaç var?
Etkin 12 çeşit ağaç var. Yaklaşık 20’nin üzerinde ağaç var ama etkin olarak ürün toplayabildiğimiz 12 çeşit ağaç var. Gemlik’ten tutun, Beycik’e kadar, Tavşanyüreği, İmecik zeytinleri de var. Tavşanyüreği bu bölgeye ait. Onunla ilgili coğrafi işaret müracaatı yaptık. Ön kabul yapıldı. Şimdi tamamlanmasını bekliyoruz. Sonra biraz da Tavşanyüreği üzerine yoğunlaşacağız. Artık Türkiye’nin neresine giderseniz gidin Gemlik zeytinyağı var, zeytini var.
Antalya’da en iyi hangi zeytin yetişir diye bir araştırmanız oldu mu?
Bizim öyle bir araştırma yapmamız söz konusu değildi. Çünkü bu ağaçların hepsi mevcuttu. Bizim şu anki hedefimiz mevcut ağaçları rehabilite edip, verimli hale getirebilmek. Yeni yapacağımız alanlarda da çeşitli denemeleri yapıyoruz. Biraz daha zeytin ağacı dikeceğiz buraya. Ama hangisi olsun diye düşünüyoruz. Herhalde tercihimiz de Tavşanyüreği’nden yana olacak. Hep sofralık hem de yağı çok kaliteli. Amerika’da falan ödüller aldı. Burayı biz tam ticari işletme gibi de değil de biraz daha kentin değeri gibi bakmaya çalışıyoruz. Yoksa en verimli olana X çeşidini başka bir yerden getirip, dikip zeytin üretmemiz bizim birincil görevimiz değil. bizim buradaki amacımız zeytincilikten öte kentin yeşil alanını korumak. Baktığınızda Avrupa’da bu kadar büyüklükte sadece 9 tane yer var, kent merkezinde. Bu bütünlüğü korumamız lazım.
Kent adına bir müze yapılması için Koruma Kurulu’nun iznine ihtiyacınız yok. Neden aktif hale getirmediniz onları?
Biz müracaatımız yaptık. Bize hep söylenen bu Temmuz’da bu iş bitiyor dendiği için onu bekledik. İki kere yanı şeyi yapmanın anlamı yok. Onun için de çok baskı yapamıyorsun. Bu Temmuz ayında sonuçlanacak diyorlar bekliyoruz. Ağustos geliyor, ne oldu? Şu oldu, bu oldu. Biz öteki Temmuz’a gidiyoruz. Zaten biz burası ile ilgili bir şey düşünmedik. Burayı olduğu gibi koruyalım dedik. Bu binaların restoresini bile sonradan yaptık.
Buranın 2. derece sit alanı olması sizin için daha artı bir durum değil mi projeyi hayata geçirebilmeniz adına?
Yok, 1. derece olması önemli korunması için. Biz yola çıkarken de söyledik ki, biz böyle bir hedefle çıkıyoruz. En kötü haliyle, en kötü senaryo buranın zeytinlik olarak korunmasıydı. Uzaydan bakın nazar boncuğu gibi duran tek yer burası.
Yeni bir yasa çıktı zeytinlikle ilgili, 25 dönüme kadar alanlar Toprak Koruma Müdürlüğü’ne müracaat ediyorsunuz. Orayı tarım alanı ilan ediyorsunuz. Ondan sonra toprak dışı kullanabilir onayı aldıktan sonra istediğiniz yapabiliyorsunuz. Sitten de çıkıyor. Vakıflarla bu konuda biz görüşmeniz oldu mu?
Ben hiç orasına burasına bakmıyorum. Benim baktığımı yer ya da sorumluluk hissettiğim nokta şu, burası 2 bin 630 dönüme düşmüş. Burada biz sadece şehir adına bir rant kazandırma çalışıyoruz. Derdimiz rant olsa. Bu dediğiniz konulara çalışırız, bir yolunu buluruz. Ama öyle bir derdimiz yok. Biz buranın bütünlüğünü korumak istiyoruz. Ben çocukluğumda buraya kuşlara bakmaya gelirdim, benim torunumda gelsin, onun torunu da gelsin istiyorum. Yoksa buradan şu kadar para kazanalım, burayı para basan bir yer haline getirelim diye bir derdimiz yok.
Tarladan geçme iz olur demişler. İz olur, sana olur. Ben buranın imar durumu ile ilgili herhangi bir işi yapmak için adım attığımda o yol olur. Burasıda bölünür gider. Bir de sözleşmede var. Buranın niteliği değiştiği anda Vakıflar devreye giriyor.
Bu tür şeylerde AB teşviklerinden yararlanabiliyor musunuz?
Yararlanabiliyoruz ama son yıllarda Avrupa teşvikleri pek olmuyor. Bir iki tane denememiz var.