KRUVAZİYER LİMANA OTEL GEREKLİ DEĞİL
Salı Sohbetlerinin bu haftaki konuğu Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği’nin (AKTOB) eski başkanı Yusuf Hacısüleyman oldu. Hacısüleyman ile Antalya turizmini ve önümüzdeki turizm sezonundan beklentilerini konuştuk.
Antalya turizminde geçtiğimiz 3 yıl içerisinde ciddi bir düşüş yaşandı. Resmi rakamlara göre geçtiğimiz sene bir kıpırdanma yaşanmış, bu yıl ise büyük bir artış bekleniyor. Kısaca bize bu verilerin karşılaştırmasını yapar mısınız?
2016 yılı bizim için beklenmeyen bir yıl oldu. Güzel bir rezervasyon akışı başlamışken, uçak krizi nedeniyle Rusya’nın ambargo uygulamasından dolayı hiç beklenmedik yarı yarıya bir düşüşümüz oldu. Daha sonra ise 2017’yi bir toparlanma yılı olarak gördük ama toparlanma yılını sayısal anlamda değerlendirebiliriz. Yani gelen turist sayımız tekrar 10 milyonu geçti. Daha önce 6 milyona düştüğümüz yerde, tekrar 10 milyonu görebilme şansımız oldu. Ama 2017’deki sayısal düzelmenin fedakarlıklarla yapıldığını söylemek gerekir. Yani fiyat fedakarlığı yapılarak.
Otellerin mi yoksa acentelerin mi yaptığı bir fedakarlık?
Fiyat olarak otellerin yaptığı bir fedakarlık var. Yani 2017 yılında, otellerin fiyatlarının yurtdışında cazip hale getirilerek, turist akışı sağlanabildi. Dolayısıyla 2017’deki büyümeyi insan sayısı olarak iyi görüyoruz ama ülkenin ve Antalya’nın geliri açısından iyi görmüyoruz. Dolayısıyla yıllardır adım adım emekleyerek çıktığımız bir fiyat skalasından birden bire çok büyük bir düşüş yaptık. Bunu zaten hepimiz gözlemledik.
DAHA İYİYİZ
Şuan durum 2017 yılından daha iyi mi gözüküyor?
-Evet, 2017’den daha iyi durumdayız sayısal olarak. Şuanda beklentimiz 13 milyon civarında. Burada tabi ki bu sayıların daha fazla olabilmesi için 4 aya sıkışmış olan bir turizm cazibesi var.Bu önceden 6 aydı, ama diğer ülkelerinde rekabete açık olması güneş ve deniz sunan ülkelerin rekabetinden dolayı biz de bu arada mevsimsel bir daralma yaşıyoruz. Ana kütlemiz 4 aya sıkışmış durumda. Şimdi biz bunu tekrar 6 aya yaymaya çalışıyoruz. Tabi ki hedef Antalya’da 12 ay turizm. Ama baktığımız zaman; bu bir piramit gibi yukarı çıkıyor sonra tekrar aşağı düşüyor, ama bu her sektörde böyledir. Her sektörün büyük sıçrayış yaptığı dönemleri vardır, daha sonra daha az talepler olur. Bu beyaz eşyada da böyledir, giyim sektöründe de böyledir. Her zaman böyle bir yapı vardır her sektörde. Biz de yaz ayları, deniz ve kumun sunulduğu dönemde çok daha rağbet görüyor.
TAVAN FİYAT OLABİLİR Mİ?
Fiyat artışı olarak bakanlık, otellerin standartlarına bağlı olarak belirli bir taban fiyatı oluştursa sizin açınızdan etkileri nasıl olur?
Bakanlık geçtiğimiz yıllarda buna benzer bir çalışma yaptı. Taban fiyat olarak değil, tavan fiyat şeklinde yapıldı bu uygulama. Tabi serbest rekabette talep var ise ülke olarak neden daha yüksek fiyat almayalım? Arz ve talebe göre belirlemek, serbest rekabette daha uygun gözüküyor. Talep varsa turizm gelirimizi ülke olarak arttırabiliriz. Neden frenleyelim. Dolayısıyla fiyatı yükseltebiliyorsak yükseltelim. Dünyanın her yerinde artık normlar belirlemekten çıkıldı. Burada önemli olan herkesin ve her şehrin kendi değerini doğru belirleyebilmesi gerekiyor ve orada hizmet veren tüm turizm işletmelerinin iyi fiyat vermeleri gerekiyor. İyi bir fiyat da bize daha iyi hizmet verebilmeyi getiriyor. Daha çok gelirin varsa kahvaltıda sunduğun ürünlerde artış sağlayabilirsin. Veya personelime verebileceğim ücret bir miktar daha artar ve personelime mutluluk verebilirim ve bu da hizmete dönüşür.
FİYAT OLARAK YUKARI ÇIKMA YILI
Yatak kapasitesinin artması fiyatların düşmesine neden oluyor mu?
Evet, bugüne kadar hep oldu. Yatak arttığı zaman arz artıyor, bu sefer onları doldurabilmek için fiyatlarımızı arttıramıyoruz. Bu seneyi ve önümüzdeki yılı 2014 ve 2015 yılındaki fiyatlarımıza doğru çıkma yılları olarak görüyoruz. Tekrar adım adım yukarı çıkmak istiyoruz. 2020’de de artık tekrar 2014 ve 2015 yılından daha yükseğe çıkmayı hedefliyoruz.
ŞUAN YATAK İHTİYACI YOK
Şuanda mevcut otellerimizin yataklarının yeterli olduğunu ve arttırmanın doğru olmadığını ifade ettiniz, şuanda turizm bakanlığından onaylanmış olan yeni otel tahsisleri var. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?
Yeni tahsisler yapılmalı, bu bölgesel bir ana plan çerçevesinde yapılması lazım. Antalya için şuan yatak ihtiyacı bence yok. Ama Sinop’ta ve ya Erzurum’da yatak ihtiyacı var ise orada tahsisler devam etmeli. Kalkındırmak istediğimiz bölgelerde tahsisler devam etmeli. Bu potansiyeli gördüğümüz şehirler de devam etmeli. Her şehir için muhakkak ‘ana plan’ olması lazım turizm ile ilgili.
GECELEYEN TURİST ÖNEMLİDİR
Turnikeden geçen turist sayısı mı önemlidir, yoksa geceleyen mi?
Esasen geceleyen önemlidir, bir restorana diyelim ki 10 kişi geldi ama 10 kişi de çay içti böylece 10 tane çayın geliri elde ediliyor, ama 5 kişi geldi ana yemekten tatlısına kadar her şeyi yedi. Şimdi bu 5 kişinin geliri o 10 kişinin gelirini geçti. Ama yine de bu sayısal artışlar bize moral oluyor. Diyorlar ki kaliteli turist. Bu doğru değil hepimiz insanın, kimimizin parası azdır, kimimizin ki daha fazladır. Biz onlara kaliteli turist demiyoruz, alım gücü yüksek olan ve harcama gücü düşük olan misafirlerimiz diyoruz. Bu rakamlar bize moral veriyor. 10 milyondan 12 milyona çıktığımız zaman o iki milyon kişi için de, Antalya hizmet üretiyor. Bu hizmet; salatalık, domates, kırtasiye, taşımacılık, personel servisleri vb. olarak kişi sayısı arttığı zaman üretilen hizmet ve de ülkenin ekonomisi artıyor. Bu kişiler her şey dahil kalıyor ve her şey dahilde hizmeti biz onlara toptan sunuyoruz. Tüm sektörlerden sunum yapıyoruz. Kahvaltıda bal veriyoruz, bal üreticisi için gelir sağlıyoruz. Gemlik zeytininden Kars kaşarına kadar tüm ülkenin birçok ilini besliyoruz. Bu nedenle sayı önemli. Çünkü 10 milyon tüketiciye sunduğun kahvaltı malzeme sayısı 2 milyon kişi daha olduğu zaman üreticimiz daha fazla kazanıyor.
BEKLENTİ 13 MİLYON TURİST
2018 yılı için ön görülen rakam nedir?
12,5 ile 13 milyon arasında bir rakamı ön görüyoruz. Tabi ki kesin bir rakam değil ama şuan böyle gözüküyor. Ancak gelişmeleri takip ederek burada bir sonuç çıkarmaya çalışıyoruz. Bu açığı ne ile kapatabiliriz diye.
Tur acentelerin teşvik verilip, otellere verilmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tur operatörü, acenteler, biz hepimiz aynı kayıktayız. Yani bize bağlı olan diğer sektörler de aynı kayıkta. Turizm iyi dediğimiz zaman herkes kulak veriyor, turizm kötü dediğimiz zaman yine herkes kulak veriyor. Çünkü herkesi etkiliyor. Öncelikle turistin getirilmesi gerekiyor, tanıtım yapılması gerekiyor, tanıtım yapılması için de o acentelere gidilip paketin satın alınması gerekiyor. Paketi kim oluşturuyor; tur operatörü oluşturuyor. Tur operatörü de yaşamalı ki; o turist buraya gelebilsin. O uçak koltuğu satışa dönüşebilsin, yolcuya dönüşebilsin. Sonra da biz ağırlayabilelim. Bu nedenle tur operatörlerine verilen 6 bin dolar teşvikleri biz destekliyoruz. Hatta bunun büyük bir kısmını otelciler olarak biz sağladık. Çünkü neden; bu kişinin getirilebilmesi için gerekiyor. Çünkü, Almanya'da 10 bin seyahat acentesi var. Oralarda yapılacak olan tanıtımlar, o tur operatörlerinin riskleri var. Koltuğun parası peşin veriliyor ama bir olay oluyor ve parası yanıyor. Dolayısıyla bu noktada biz kan damarları olarak görüyoruz.
HERKES RİSK ALTINDA
Tur operatörleri hem oteli, hem uçak koltuğunu hem de tanıtımı ayarlıyor, sizce de en büyük riski alanlar onlar değil mi?
- Burada en büyük risk demeyelim çünkü; herkes belirli bir risk ile çalışıyor. Oteller de büyük risk taşıyor. Şu an ülkemizde herhangi bir kriz olsa, oteli başka bir ülkeye taşıma gibi bir durum söz konusu olmuyor. Ama uçak şirketi, Türkiye'ye yolcu bulamıyorum o zaman uçağımın yönünü İtalya'ya çevireyim diyebiliyor. Yani, onların ki hareketli bir yatırım. Oteller ise sabit yatırımlardır. Herhangi başka bir şehre taşıyamıyoruz.
HİZMET KALİTESİNDE BİR NUMARAYIZ
Turizm otelcilerin şehrin üzerinden büyük paralar kazandığı ama kent için herhangi bir katkı sağlamadığı yönünde eleştiriler yapılıyor, nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kente geri dönüş şöyle; tabi biz şimdi herkesin fikrini değiştirme şansımız yok. Ticaret yapan herkes, bu algının doğru olmadığını görüyor. Çünkü bu insanların buraya gelmesinin en büyük nedenlerinden bir tanesi burada uygun fiyatlı konaklama tesislerin olmasıdır. Ve oradaki hizmetlerin profesyonel anlamda yapılmasıdır. Biz şuanda Türkiye’de hizmet kalitesi bakımından birinci sıradayız. Çalışan gençlerimizin, erkeklerimizin, kadınlarımızın, annelerimizin çalışarak ürettiği hizmette bir numarayız. İkinci sırada ise İspanya geliyor, biz bir numarayız.
BİZİM PETROLÜMÜZ TURİZM
Turizm çalışanlarının da birçok sorunu var değil mi?
-Evet, ama biz bütün sorunları masaya yatırıp çözmek için çalışıyoruz. Zaten bu yüzden sivil toplum örgütlerimiz var. Bu örgütlerde çalışmalarımızı yapıp ilgili kamuoyuyla paylaşıyoruz. Buradaki amaç; hiç kimse köşeyi dönmüyor, bu binalar yapılan bütün oteller hepsi kalıyor ömür bitiyor. O nedenle burada hiçbir otel sahibi burası benim demez. Çünkü bilir ki orası misafirlerin, kalan kişilerin. Bu hizmet sunan bir yapı, bugün burası benim olabilir ama yarın da bir başkasının olacaktır. Burada hiçbir zaman şu edebiyatı yapmamak lazım; köşeyi dönmek, malı götürmek gibi. Bunlar iyi söylemler değil. Herkes buradan yararlanıyor, bacasız sanayi diyoruz. Bizim petrolümüz yok, bu bizim petrolümüz diyoruz. Onun için bu sistemi iyi çalıştırmak için kamunun ve özel sektörün en iyi çözümleri beraber bulması gerekiyor.
Fuarlarda Antalya kendi başına bir marka ama herkes sadece kendini tanıtıyor. Neden bir bütün olarak Antalya’yı tanıtmayı tercih etmiyorsunuz?
Antalya çok büyük bir varış noktası, bu sene 13 milyon insan bekliyoruz. 13 milyon insan 640 km’lik bandımıza yayılıyor. Kaş’tan Gazipaşa’ya gidiyor bu bant. Burada şehir tanıtımı Antalya olarak yapılıyor. Antalya’ya gelen turist şehir merkezine inmiyor deniliyor. Hep ezbere konuşuluyor. Bundan 20 yıl önce bunu diyebilirdik. Şimdi bakıyoruz; Kemer’in kendisi bir şehir merkezi olmuş, Manavgat, Alanya, Belek de aynı şekilde.
Otellerde mini alışveriş merkezleri var bu durum alışveriş için dışarı çıkılmasını biraz etkiliyor, bu konu hakkında ne düşüyorsunuz?
Oteller ilk yapılmaya başlandığında bu şekilde mağazalara yer verildi. Çünkü Türkiye’de bu tip turistlere de hizmet verecek olan mağaza sistemi pek yoktu. Oteldeki dükkanlar daha güvenli atfediliyordu. Şimdi bakıyoruz otellerdeki dükkanlar artık kiralanmamaya başlandı. Çünkü turist gittiği çarşıdan geldiği zaman bakıyor ki; bir sürü seçenek çarşıda var, dükkandaki gibi sınırlı değil. Ama eskiden oteldeki dükkan ile sınırlıydı. Eskiden şehir içinde yabancı dil bilen tezgahtarımız yoktu, mağaza sahiplerimiz yoktu. Şimdi bakıyoruz, etrafta hep dil bilen pırıl pırıl gençlerimiz çalışıyor. Lisan öğrenmiş durumdalar ve daha iyi bir alışveriş imkanı sunuyorlar. Bu nedenle oteldeki dükkanlar yavaş yavaş kapanmaya başlıyor.
BİR KÖY BİR OTEL PROJESİ
Alternatif turizm her zaman konuşuluyor, Özellikle ATSO’nun ‘bir köy bir otel’ projesi vardı. Ama gerçekleşmedi. Bunun nedeni nedir?
Sebebi şu; bu proje AKTOB tarafından önerilen ve geliştirilen bir projeydi. Ben her iki kurumda da bu dönemde görev aldığım için, bunu bütün Antalya’ya yaymak için Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nın bir projesi haline getirelim dedik. Sadece AKTOB üyeleri için değil de bunu şehrin her yerine yayalım istedik. Bununla ilgili bir alt yapı çalışması yaptık. Projeye uygun kaç tane köyümüz var. Çalışmayı başlattığımız zaman bunlar mahalle statüsüne dönüştü.
HER ÜLKENİN KÜLTÜRÜ FARKLI
Otellerin kalkınmasında Kırcami’nin katkısı büyüktür, bu tarz projeler için Kırcami’nin uygun olduğu fikrine sıcak bakıyor musunuz?
Bizim yapmamız gereken, gelen turisti bizim yaşantımızla tanıştırmak. Yani hizmet sunduğumuz alan çok profesyonelce yönetiliyor. Bunu dünyanın her yerinde görebilir. Ama dünyanın başka bir yerinde göremeyeceği şey; bizim yaşam tarzımız ve kültürümüz. Bu yaşam tarzı bize özgü bir şey çünkü. Her ülkenin kültürü farklıdır.
Bu proje durdu mu?
Bu projeden de vazgeçmiş değiliz, Erkan Yağcı bu projeyi devam ettirecek. Kısmet olursa ATSO ile birlikte bu projeyi yürütmek isteriz. Projenin fikirsel ve araştırmasal alt yapısı yapıldı, hazır. Biz burada tabi ki şunu da gördük, söylemek lazım; küçük nüfuslu köylerimiz tükeniyor. Gençlerimiz geri köye dönmüyor. Okuyan gençlerimiz tekrar dönmüyor. Bizim bu araştırmada sosyo-demografik yapıyı da görme şansımız oldu. Bu özelliğimizi kaybediyoruz. 533 tane köyümüz vardı bu araştırmayı yaptığımızda, şimdi bakıyorum bazı köyler kapanmış.
Alternatif turizm konusunda kısa vadede ne yapılabilir, bir de farklı pazarlara açılma konusunda ne düşünüyorsunuz? Almanların yüzde 63’ü Türkiye’ye gelmiş.
BENİM İÇİN EN BÜYÜK PAZAR HİNDİSTAN
Pazarlarımızı sadece Almanya ile kısıtlamayıp, yeni pazarlara açılması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Eskiden Almanya ve biraz da Avusturya vardı, şuan da bakıyoruz saydığımız zaman diğer pazarları; İngiltere sadece Kuşadası’na gidiyordu, Fransızlar Kuşadası’ndaydı. Şimdi bakıldığında Rusya ve Ukrayna dışında büyük rakamlar görüyoruz. Bunlar aslında başarılı olduğumuzu gösteriyor ama bu yeni pazar arayışını ortadan kaldırmıyor. Herkesin bir rüyası var kimimiz Çin diyor, kimisi başka bir ülke. Ama bana sorulduğu zaman benim için bir tane büyük ve yaratılabilecek bir pazar var o da: Hindistan. Hindistan’ın Nüfusu 1 milyar 200 bin kişi. Bu ülkeden Antalya’ya uçuş mesafesi 5 saat 50 dakika. Yani bizim 737 ve 800 olan boeing uçaklarımız.
TEK SEBEBE BAĞLANMAMALI
Belirli bir pazara hedeflenmişiz ama alman nüfusunun sadece %10’nu gelmiş, burada da bir başarısızlık var aslında. Neden arttıramıyoruz bu oranı?
Birçok sebebi var bunun, tek bir sebebe bağlamamak lazım. On sebep birleşip büyük bir sebep haline gelebiliyor. Her şeyden önce yeni pazarlarda ulaşımın sağlanması gerekiyor, eğer direkt uçak yoksa o pazarı genişletme ihtimaliniz yoktur. Almanya’nın her yerinden Türkiye’ye uçuş var ama Türk Hava Yolları’nın direkt uçuşu yok. Hepsi charter.
YENİ ŞEYLER CAZİBE YARATABİLİR
Şuan cazibe merkezi olarak adlandırılan ve turisti daha çekici hale getirilecek olan bir takım yatırımlar yapılıyor. Örneğin Boğaçayı projesi yapılıyor. Kruvaziyer Liman Lara’da yapılmaya çalışılıyor. Bu çalışmaların yapılmasına turizmin gelişmesi açısından gerçekten ihtiyaç var mı?
Şöyle diyelim; bu projelerin yapılmasında bir estetik arayışı var. Kente yeni cazibe merkezi kazandırmak ve bu merkezlerde estetiklik olması amaçlanıyor. Büyük bir proje merak turizmi uyandırabiliyor. Bazen bir de başka bir yere gitmek, yeni yapılan bir yeri görmek istersiniz. Yeni şeyler her zaman merak uyandırır. Bu projelerin yapılması ben mühendis ya da mimar değilim. Estetik olması halinde turizm açısından hepsinin katkısı olur. Bodrum’da bir sürü yat limanı var, yani bir tane ya da beş tane daha yapılması sorun değil.
KRUVAZİYER LİMANA BEN OLSAM OTEL YAPMAM
Lara’ya Kruvaziyer Liman yapmak yer açısından gerekli görüyor musunuz? Lara’da yapılacak olan Kruvaziyer Liman’da 1000 yataklı otel yapma izini kanunen yer alıyor. Otelin Kruvaziyer gemilerine faydası nedir? Bu yapılacak olan otel size rakip olacak mı?
Otelin bu gemilere faydası yoktur. Ora da yapılmasa bile başka bir yerde de 1000 yataklı otel yapılabilir, o açıdan bakmayalım. Kruvaziyer turizmine otel gerekli mi diye sorarsan; hayır değil. Ben oraya Kruvaziyer gemi yaklaşıyor diye otel yapmam, kimseye de tavsiye etmem. Çünkü Kruvaziyer turizmine katılan bir yolcu, bir yere yanaştığı zaman ona 6 ile 8 saat arası bir süre veriliyor. Şehri dolaşması için, belirli bir süre veriliyor. Günü birlik alışveriş için katkısı ise katkısı çoktur. Çünkü; o gemiden yola çıkan 3-4 bin kişi, o şehrin bütün ticari hayatını; yeme- içme, kafede oturma, hediyeli eşya alma gibi büyük bir ekonomik katkı sağlıyor. Bu ama ticari hayata katkı sağlar, çünkü konaklamak için zaten gemiyi kullanıyor. Eğer orada yapılacak olan otel konaklamak için şehirdeki başka insanlara hitap edecekse olabilir. Etrafında güzel alışveriş merkezleri var ise orada da insanlar kalabilir. Limanlar, gemilerin denize yanaştığı alanlar denize girmek için çok tercih edilen bir şey değil. Denize girmek amaçlı gelen insanların çok tercih edeceği bir yer olmaz, sonuçta gemilerin yarattığı bir yapı. Zaten gemi yolcuları eğer şehirde gezilecek yerler yoksa ya da ilgisini çekmiyorsa gemiden bile inmek istemiyor, oradaki havuza giriyor.
25 YIL SONRASINI DÜŞÜNMEK LAZIM
Antalya’da mevcut ihtiyacı karşılayabilecek Kruvaziyer limanlar bulunuyor, bir başka boyut da bu limanların çok yüksek maliyetli oluşu. Bunları göz önüne aldığımız zaman gerçekten gerekli midir bu yeni projeler?
Bugün için bazı şeyler, gerekli olmayabilir. Mesela Antalya Havalimanı’nı yaptığımızda planlanan yolcu sayısı 1 milyondu. Daha sonra bakıldı ki 5 milyon, yetmiyor. Bir bina daha yaptık, ikinci bir terminal daha yaptık. Yani hep geleceği düşünmek lazım. Şu anda bizim 2015 yılında 63 gemiydi, ama bu neden 163, yada 563 olmasın. İstanbul’a 500’lü sayılarda gemi geliyordu. Biz çalkantılı bir turizm ülkesiyiz, bir yıl iyi bir yıl kötü gidebiliyoruz. Sayılara çok takılmak istemiyorum, ileride ihtiyaç duyulabilir düşüncesiyle çalışılması gerektiğini düşünüyorum. Yollarımız, arıtmalarımız da aynı şekilde. Şuan ihtiyaç var mı şeklinde değil de, 25 yıl sonrasını da düşünmek lazım.