Bu sorduğunuz soru, çok eskiden beri var. Hiçbir zaman, hiçbir dönemde örgütlerle seçilenler arasında çok yakın ilişkiler olmadı. Bunu neye dayanarak söylüyorum? Ben 9 yıllık meclis üyesiyim. Örgütün en iyi bilgi alabileceği insanlar kendi meclis üyeleridir. Genelde il başkanları, il yönetimleri, ilçe başkanları bizi bu anlamda çok daha iyi değerlendirebilirdi. Özellikle muhalif bulunan belediyelerle ilgili bizim düşüncemizi alabilirlerdi. Ama maalesef sadece bu konuyla ile ilgili değil genelde böyle bir iletişimsizlik var. Sadece bugünün sorunu değil bu! Uzun zamandan beri gelen bir sorun. Belki de bu uzun zamandır iktidarda olmamanın verdiği bir sorunda olabilir. Ama bu bir çalışma şekli. Bakarsınız bu yönetimler gider, başka yönetimler gelir. Daha farkı çalışabilir. Bir orkestranın iyi yönetilebilmesi için maestronun iyi olması lazım. Ben inanıyorum, hem önümüzde seçimler var. Burada özellikle yerelde iyi bir maestronun olabileceğini ve orkestrayı iyi bir şekilde yönetebileceğini düşünüyorum. Bu olmadığı sürece bir başaranın elde edilebilmesi mümkün değil. Şimdi bir örnek vereyim, belki de bizim kanayan yaramıza merhem olma açısında da söyleyeyim. Şu anda Büyükşehir’in projeleri var. Bunlar uygulanmaya çalışılıyor. Bunu en iyi kim bilebilir? Belediye meclis üyeleri. Özellikle ilgili olan arkadaşlarım bilebilir. Hiçbir zaman bu konular örgüt düzeyinde tartışılmıyor. Nasıl yapılıyor? Konuyla ilgisi olmayan ama partili olan birisi bu konuyla ilgili brifing verebiliyor. Eğer maestro iyi olmuş olsa böyle çatlak seslere izin vermemesi lazım. Hepimizin olduğu bir ortamda hepimizin düşünceleri alınabilir. Buradan da siyaset üretebilir. Bu makamlar bizlerin makamları değil ki… Biz yerel siyaset üretmek için buralardayız. Dolayısıyla siyaset üretmek isteyen maestro. Bizleri bu işin içine sokacak olan da o. Eğer buralarda dikkatli ve güzel çalışmalar olursa Antalya yerel siyaseti daha güzel ve farklı olabilir diye düşünüyorum.
MAESTROLAR DEĞİŞİNCE POLİTİKALAR DA DEĞİŞİYOR
Antalya Büyükşehir Belediye Meclisi’nde gündem dışı konuşmak istediğinizde söz hakkı verilmiyor. Neden partinizin il başkanıyla birlikte anlatmak istediğinizi basın açıklaması şeklinde yapmıyorsunuz?Maalesef işte maestrolar değişince politikalarda değişiyor. Yani değişik maestro gelirse, değişebilir. Son 2 senedir Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel gündem dışı söz vermiyor. Söz verdiği zaman da gündeme bağlı kalınmasını katı kurallarla destekliyor. Yoksa meclis başkanının, meclis üyesini sükûneti bozduğu gerekçesiyle dışarı çıkarma hakkı var. Özellikle hem Reşat Oktay’a, hem de bana söz vermemek için elinden geleni yapıyor. Hatta birinde dedi ki; ‘madem bu görüşleriniz açıklamak istiyorsunuz dışarıda basın toplantısı yaparsınız’ dedi. Bunu dahi söyledi. Böyle bir ortamda biz bunu il başkanına aktardık. ‘Bize madem söz vermiyor. Biz sizin başkanlığınızda da toplantılar yapabiliriz’ dedik. Zaten geçmişte her hafta Salı günleri 2005’ten 2009’a kadar il saymanıydım. Her hafta Salı günleri Ömer Melli başkanlığında basın toplantısı yapılırdı. Basın çağrılır, o haftanın gündemi değerlendirilir, siyaseten söylemek istedikleri varsa il başkanını söylerdi. Maalesef uzun zamandır bu gelenekler, sadece bizim partide değil diğer partilerde de yapılmıyor. Antalya’da üstü kapalı bir siyasetsizlik meşru oldu. Dolayısıyla bir bakıyorsunuz bir basın mensubu veya ferdi olarak bir siyasetçi nereden bakarsanız bakın muhalefet etmek için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Niye? Artık bir vatandaş olarak bu sorumluluğu kendisinde hissettiği için. Aslında işini yapması gerekenlerin işini yapmamasından dolayı. Bu nereden kaynaklanıyor? İşini ya çok fazla yapmadığından ya da ciddiye almadığından kaynaklanıyor. Siyaset yapmak bugün örgütlerin işidir. Örgütler bilgileri, kendi seçmiş oldukları üyeleri ve meclis üyelerinden almaları gerekir.
TÜREL MECLİSTE RENCİ EDİYOR DİYE
Meclisten önce grup toplantılarınız oluyor. O toplantılardan önce grup sözcünüze siz eleştirisel bakış açılarınız ya da şu açıdan bakılmalıdır diye bir fikir birliğine varamıyor musunuz? Grup sözcünüz sizin adına bir konuşma hakkına sahip olamıyor mu? Bizde grup toplantısında alınan kararın, ne söylenmesi gerektiğini oy birliğiyle ya da oy çokluğu ile belirliyoruz. Bir de şöyle bir şey oluşmuştu, “Ya işte biz bir şey söylüyoruz. Türel’de başka bir şey söylüyor, biz de bunun altında kalıyoruz gibi bana göre hiç doğru olmayan bir argüman devreye giriyordu. Aman bu konuları konuşamayalım, Türel kalkıyor iki saat konuşuyor. Bizi de rencide ediyor” Biz eskiden böyle yaptık. Böyle bir mantalitede oluştu son 3 senedir, grubumuzda. Bu çok rahatsız edici bir durum. Biz günün şartları içerisinde doğruyu ve eğriyi söyleyebilmeliyiz. Geçmişin savunmasını da yapabilmeliyiz. Geçen gün ben hiç konuşmayacaktım. Bütçe ile ilgili bir konuşma vardı. Ben düğmeye bastım. “Senin neden söz aldığını biliyorum” dedi. “Artık niyette okumaya başladın başkan” dedim, bende… Nereden biliyorsun? Konu şuydu, 2009’dan 2014’e kadar ki eleştirilerini yaptı. Ben düğmeye basınca anladı. Başkan biz 2009’da geldiğimizde 1 milyar 200 milyon borcun vardı. Biz bunları konuşuyor muyuz? Konuştuk ama 4 sene konuşmadık. Şimdi siz kalkıyorsunuz hala 4 senede Mustafa Akaydın’ın yaptıklarını anlatmaya çalışıyorsunuz. Siz bunun bu şekilde olduğunu bilmeden mi belediyeye talip oldunuz? Vatandaş size bu yetkiyi verdi mi? Verdi. Daha iyisini yap dedi mi? Dedi. Neden yapmıyorsun? Sen gidiyorsun, eskileri karıştırmaya çalışıyorsun. Biz 2004-2009 dönemini sürekli gündeme getirirsek ne olur? Vatandaşın vermiş olduğu oya saygımız kalmaz. Sustu. BİR TEK AKIL VAR O DA BAŞKANIN AKLI Aynı sıkıntıları Muratpaşa’da da yaşıyor musunuz? Muratpaşa Belediyesi bizim iktidar olduğumuz bir belediye. Burada başkan ve başkanın maestroluğu çok önemli. Başkanın bunun bir ekip işi olduğunu bilmesi lazım. Orkestrayı iyi yönetmesi lazım. Burada mutlaka ki farklı düşünen insanlar var. Farklı yolları gösteren insanlar var. Başkan farklı düşünen insanları bir araya getirmeli. Sürekli söylenen ama hiç yapılmayan bir şey var ‘ortak akıl’ diye. Ortak akıl nedir? Burada 5 kişiyiz. Herkes düşüncelerini söyler. Ortak bir akıl çıkar. Ama genelde ne olur? Bir tek akıl vardır. O da başkanın aklıdır. Ondan sonra geldikleri zaman ortak akıldan bahsederler. Böyle bir şey yok. Başkan, herkesin düşüncesine saygı göstermek zorunda ve bu orkestrayı iyi yönetmek zorunda. Ama geldiğimiz noktada, daha seçildiğimizin arifesinde orkestranın içinden birkaç kişi gitti. Müdahil bile olunmadı. Sonra orkestra hiçbir zaman olayın içinde olmadı. O ortak akıl dediğimiz ama bir tane olan akıl hep belediyeleri yönetmeye çalıştı. Sadece burada değil, başka yerlerde de aynı. Böyle olduğu sürece başkanın sıkıntıları da bitmez. Orkestrayı da iyi şekilde yönetemez. Önemli olan burada herkesin başkana bakması lazım. Başkanın da herkese bakması lazım. Bir yerde bir yanlışlık yapıyoruz. Genelde ufak tefek sıkıntılar olabiliyor Muratpaşa’da şu ana kadar çok ciddi bir sıkıntı olmadı. BAŞKANIN BÜTÇESİ GEÇİYOR NE MECLİSTE, NE GRUPTA VAR Meclis toplantılarında meclis gündeminin yüzde 90’ı imar konularından oluşur. Grup başkanları bu konularda, Antalya’ya zarar verir, doğaya zarar verir şeklinde konulara müdahale olmuyor mu? Mecliste bunları duymuyoruz da grupta konuşuyor musunuz? Ben hayatım boyunca yaptığım her işi ciddiye almaya çalıştım. Dedim ya 9 yıllık meclis üyesiyim. Benim katılmadığım grup toplantısı ve meclis sayısı çok azdır. Belki tek elin parmağını geçmeyebilir. Bu saydığım 9 yıl içerisinde çok önemli bir şey olmadıktan sonra hem meclise geldim, hem de grup toplantılarına katıldım. Bunu niye söylüyorum? Eğer yaptığı işi ciddiye almıyorsa, gruba, meclise katılmıyorsa bu başkan ve meclis üyeleri benim için fark etmiyor. Çok ciddi sorun. Bir insanın kendi görüşlerini bildirebilmesi için o grup toplantılarına katılması lazım. Hem meclis üyeleri ile ilgili, hem de belediye başkanları ile ilgili söylüyorum. Ben öyle şeyler gördüm ki; belediye başkanlarının bütçesi geçiyor ne grupta, ne de mecliste var. Böyle bir lakaytlık olabilir mi? Öyle bir şey düşünülebilir mi? Ben en çok grup disiplinini ve temsil eden başkanı önemsiyorum. Biz bunları orada da dile getiriyoruz. Yani verimli bir çalışmanın olabilmesi için herkesin orada bulunması, herkesin elini taşın altına sokması lazım. Ciddi olarak Antalya’da bir dünya konu tartışıldı 4- 5 yıl içerisinde. Bu tartışılan konular içerisine baktığımız zaman kim ne demiş kayıtlarda var. Ama bizim belediye meclisi olarak ve kendi ilçe belediye başkanları olarak siyaset yapabileceğimiz, kendimizi ifade edebileceğimiz tek yer Büyükşehir Meclisi. Eğer biz Büyükşehir Meclisi’nde bunu yapamıyorsak, orada gerekli şekilde temsil etmiyorsak, gerekli şekilde varlığımızı orada hissettirmiyorsak bunun ciddi olarak projeksiyon altına alınması lazım.SİYASET ADAMLIK ÜZERİNDEN YÜRÜYOR
Siz olsaydınız meclis üyelerini nasıl seçerdiniz? Bu işi hakikaten seven hakikaten katkı koyabilecek insanlar yok mu? Çok. Bunu işte maestro Antalya’da bu isimleri bilmek zorunda. Siyasete öyle bakmak gerekiyor. Şimdi eğer maestro Antalya’yı kavrayamamışsa, Antalya’da bulunan insanların özelliklerini çözememişse, burada gerçekten ciddi bir sıkıntı var. Ama maalesef baktığımız zaman siyaset adamlık üzerinden yürüyor. O onun adamı, bu bunun adamı şeklinde. İşin doğrusu bu şekilde yürüyen bir sistem var. Bilgi tecrübe, kendini ifade etmek bunlar hep ikinci, üçüncü değerlerde kalıyor. Yeter ki benim istediğim zaman benim yanımda bulunsun mantığı var, siyasette. Bu gerekli mi? Belki yüzde 30 gerekli. Ama yüzde 60 gerekli değil. Bu siyasetin içerisinde var. Ama bir tarafa geçmemesi lazım. Kendini ifade eden insanların bulunduğu bir topluluk bana zevk verir. Hoşlanırım ben bu atışmadan. Ama benim dediğim her şeye de evet diyen arkadaşlar arasında böyle bir şey olabilir mi?DAHA İYİ MUHALEFET İÇİN ÖZELEŞTİRİ ŞART Açıklamalarınıza göre bir özeleştiri yapıyorsunuz
Şu ana kadar yapılan bütün konuşmalarımız özeleştiri üzerine. Buna da niye gerek duyuyoruz? Daha iyi manada muhalefet yapabilmek için. Ben muhalefet yapmak istediğim zaman arkama döndüğümde benim ile hareket eden bir grubun olmasını istediğim için yapıyorum. Ama ben şunu da görüyorum ki; ben ya da birileri bir şey söylediğinde onun arkasında durmamız lazım. Arkamıza baktığımız da ya her zamanki gibi diyen bir grup varsa bizim bir şey yapma şansımız yok. O zaman zaten oradan bakıyor, Menderes Türel. Fotoğrafı en iyi tepeden gören o.
ANTALYA KİN VE NEFRETLE YÖNETİLİYOR
9 yıllık meclis üyeliğiniz boyunca geriye dönüp baktığınızda ve bugüne baktığınızda hayata geçirilecek proje de olabilir, hayata geçmiş proje de olabilir. Kahroldum bunu engelleyemediğimiz için, bu Antalya için faydalı olmayacak bir projeydi diyebileceğiniz bir şey var mı? Günümüzde hayata geçirilecek projeler içerisinde bizim mücadele verdiğimiz şeyler var. Bir kere şunu da açıklayayım. Bu gün Antalya’da kin ve nefret ile gelinen bir yerde Belediye Başkanlığı yapan birisi var. Hayatında bu noktaya kin ve nefretle gelmiş ve bunu hala daha 4. senenin sonunda bu siyasetini devam ettiren Büyükşehir Belediye Başkanı var. Hiçbir şey olmasa bile kin ve nefretin bizi hiçbir yere götürmeyeceğini bilir. Biraz önce izah ettim. Hala daha 4 yılı ortaya koyan, kendisine halkın vermiş olduğu yetkiyi iyi şekilde kullanmayan bir belediye başkanı var. Bu kin ve nefreti Antalya adına da kullanıyor. Antalya adına geçen dönem yapılmış olan her şeyi silmek için elinden geleni yapıyor. En basit örnek biz güneş ev yapmıştık. O güneş evin şu an ki pozisyonu belli. Mavi ev oldu. Bize de dedi ki o dönem hiçbir şey yapmadınız. Bir çivi çakmadınız. Bu bize karşı söylenen çok meşhur bir şey gerçi. Hadi onu bir çivi olarak görsek bile o çiviyi sökmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Kin ve nefret üzerine kurulmuş. Bunu geçen muhalefette kaldığı 4 yıl içerisinde adım adım gerçekleştirmiş. Bunu nereden biliyorum? Geçen mecliste tartışma oldu. Bütçe tartışmasında lay lay lom bütçesi demişim. Bu sözün patenti bana ait dedi. Ona dedim ‘siz mi çıkarmıştınız?’, ‘Ben çıkarmıştım’ dedi. Hatta o sözü söyleyen Yaşar Tabur idi. Şunu söylemek istiyorum. Başkan’a dedim ki; Antalya’ya hiçbir şey yapmayın. Bazen hiçbir şey yapmamak bir şey yapmaktan daha iyidir. Siz Antalya’nın DNA’sını bozuyorsunuz dedim. Yarın sizden Antalya, Antalya’nın DNA’sını bozan başkan olarak söz edecek. Tramvay çok önemli bir şey. 20 sene sonra bu tramvayı Antalya’nın başına bela edenler diye geçecekler. Daha alternatif çözümlerle Antalya bu kadar katledilmeyebilirdi. Şimdi başkanı davet ediyorum. Atatürk Parkı’na çıksın dedim. Engellenmesi gereken projeler var. Konyaaltı’na bir baksın. Konyaaltı bir gerdanlık şeklinde Antalyalının ve Antalya’ya gelen herkesin denize girebileceği bir yer. Düşünebiliyor musunuz Konyaaltı Sahili’nde bir mendirek yok. Bu kadar sene içerisinde bir akıllı çıkıp, mendirek yapmamış. Neden yapmamış? Yahu yazık günah ben buraya nasıl yaparım demiş. Bozmamış. Şimdi siz kalkıyorsunuz Boğaçayı’na liman yapacağım diyorsunuz. Hatta daha önce uçuk bir projesi vardı. Yatların girip çıktığı, insanların değişik faaliyetler yapabileceği bir yer. Bizim Antalya halkı olarak ilk engellememiz gereken şeylerden biri budur. Sıçan Adası’nın yanına balıkçı barınağı yapıldı. Rezaleti keşmekeşliği görün orada. İçine tuvalet bile yapmamışlar. Böyle bir şey olabilir mi ya? Sen kalkıyorsun diyorsun ki işçi parasını ödemekte zorlanan sen, ben diyorsun Konyaaltı’na liman yapacağım, hatta Boğaçay’a. Bizim Antalya’nın destinasyonu ne? Deniz, kum, güneş. Antalya 30 sene de bu destinasyon üzerinde bu kadar turist çekebildi. Siz Antalya gibi açık bir yerde yat limanı yapacaksınız. Böyle bir mantık var mı? Böyle bir Antalya’yı tanımamak gibi bir şey olabilir mi? Siz burada yat limanı yapacaksınız? Alacaksınız yatınızı Göcek ve Bodrum’a doğru yola çıkacaksınız. Benim yatım olsa ben bu kadar yolda harcayacağım mazotu da hesaplarım yatımı Göcek’e ya da ona yakın koylara bağlarım. Burada yatların gidip, gelebileceği bir rota bile yok. Şimdi bu destinasyona ihanet edemezsin. Bütün dünya biliyor ki Antalya’da yatçılığın olmadığı. Bunu bile bile böyle abuk sabuk işlere kalkıyorsunuz, Antalya’yı katletmeye kalkıyorsunuz. Bizim öncelikle mücadele edeceğimiz geçit vermeyeceğimiz projelerden biri budur. YAPILANLAR ÇOK ANLAMSIZ -Bilim adamları Konyaaltı Sahili’nin ve içme suyunun yok olacağını iddia ediyor. Siz bu raporları görmüyor musunuz? Sayın Türel veya siz meclis üyelerinin önüne gelmiyor mu bu raporlar? İlk projelerden geri adım attılar. O iç kısmına bir liman yapacaklardı, ondan vazgeçmişler. Şimdi dışarıya doğru bir liman yapıyorlar. Projelerinde gözüken o. Baktığınız zaman bütçeye 1 milyon gibi bir para ayırmışlar. Çok anlamsız. HAYATLARI BİRİLERİNE RANT KAZANDIRMAK Proje değişti. Yap- işlet -devret modeliyle Yat Limanı Projesi oldu. Bu sorgulanmıyor mu? Biz teknik arkadaşlarla da yan yana geliyoruz. Bu konuda hakikaten duyarlı arkadaşımız Cem Oğuz var. Diğer arkadaşlarımız var. Ben en sonunda onlara şunu söyledim: Siz gerçekten değerli beyinlersiniz. Biri ortaya olamayacak bir projeyi atıyor, sonra siz de olmaması ile ilgili her şeyi söylüyorsunuz. Ben size acıyorum dedim. Yazık bu beyninize. Uğraşmayın. Sizin uğraşmanızı isteyen irade var. Orta yerde bunlarla uğraşmayın daha olumlu işlere bakın. Bu tarafa bakıyoruz Kurvaziyer Limanı diye bizim o Lara Birlik dediğimiz 4 kilometrelik bir alanı tamamen yok eden, garip, Antalya’ya yakışmayacak bir proje daha geliştiriyor. Onun arkasında senelerdir insanların salyasının suyunun aktığı bir Kent Parkımız var. O onu eklemlendirmek istiyor. O onu da yapmak istiyor. Yani hayatları birilerine rant kazandırmak. Birilerine para kazandırmak üzerine kurulu bir sistem geliştiriyorlar. Kaldı ki Antalya’nın görünümüne ihanet olarak görüyorum kurvaziyer limanlarını da.KARDEŞİM ÖNCE SEN BELEDİYE BAŞKANI OL Kurumların görev tanımlamasında DSİ’nin görevi taşkın koruma. ASAT’ın görevi ise su temin etmek. Ama Boğaçay Projesi’ne bakıldığında taşkın koruma projesi olmasına rağmen görev ASAT’a verilmiş. Baktığımız da bu projeyi ASAT’ın mı yapması doğru? DSİ’nin mi? Türkiye’de her şey yer değiştirdi. En doğru şeyi siz söylediniz. Türkiye’de herkesin işi gücü var. Görev tanımlaması var. Maalesef esas görevini yapmayıp da kendi görev alanı dışında her şeyi yapan bir belediyeler topluluğu oluştu. Asli işini yapmıyor belediye ama sosyal proje altında kaynaklarını başka yerlerde kullanan belediyelerde var. Ne oluyor sonrasında? Kaynaklarını doğru harcamadığı için de gidiyor, borç batağının içerisine saplanıyor. Eğer herkes görev tanımı içerisinde görevini yapmış olsa belki bu kadar olamayacak. Bu neden kaynaklanıyor biliyor musunuz? Ben farklı bir belediye başkanı olacağım düşüncesi var, seçilen arkadaşlarda. Kardeşim sen önce belediye başkanı ol, farklı belediye başkanı olma. Farklı belediye başkanı olmak senin farklı işler yapmanı gerektirmez. Sen olaya damganı kendi bulunduğun işlerde vurmak zorundasın. Şu anda belediyelerimizin yaşadığı sıkıntılardan bir tanesi de bu. Kendi bulunduğu görev alanları dışında bir şeyler yapmaya çalışmak. Milli Eğitim Bakanı’nın yapması gerek işleri bu tarz belediyeler yapıyor. Sağlık Bakanlığı’nın yapması gereken temel görevleri belediyeler yapmaya çalışıyor. BORÇ BÜTÇESİ YAPTIK Antalya Büyükşehir Belediyesi’nde kasası ne durumda? Zaten bir borç bütçesi yaptık. 3’te 2’si arsa satışına bağlı bir borç bütçesi olduğunu zaten söylüyoruz, mecliste. Lay lay lom bütçesi. Ciddiye bile almıyoruz dedim ben sizin söylediğiniz bütçeyi. Önümüzde bir seçim var. Muhalefet olarak nasıl hazırlanılması gerekiyor?
Geçirdiğimiz bir çok seçim var. Ben bunların içerisinde sayman olarak da görev aldım. Genelde seçimin bir maliyeti oluyor. Diyelim ki genel seçimse ona göre oluyor. Özellikle yerel seçimlerde o maliyetler bir şekilde adayın üzerine kalıyor. Yani kampanyayı o kendi bütçesi dahilinde götürmek için uğraşıyor. Genel seçimlerde de parti genel merkezleri nüfusa göre belirli bir miktar para gönderiyor. Milletvekilleri destek vererek seçimi mali anlamda bir şekilde götürüyorlar. Bunun dışında işte siyasetin finansmanı Türkiye’nin en büyük problemlerinden biri. Siyaseti nasıl finanse ederseniz, alacağınız sonuçta ona göre değişir. En uygun siyasetin finansmanı yine CHP’de oluyor. Yani CHP’de. Daha dikkatli davranıyoruz. Ama diğer partilerin daha girift ilişkileri var. Onlar tabii ki yasayla belirlenirse, siyasetin finansmanının daha olumlu olacağına inanıyorum. Belki Türkiye’nin geleceği eninde sonunda bunu kabul etmek zorunda.
Seçimler yaklaşırken CHP içerisinde birlik beraberlik olamamaktan bahsediliyor. Bunu nasıl değerlendirirsiniz? Bir örgüt seçimleri var. Bunlardan sonra genel kurultay oluşturulacak. Kurultaydan sonra da genel başkan seçilecek. Bu yapılan yeni genel başkan seçimlerine göre yeni bir kan, yeni heves olacak. Biz ne kadar şikayet etsek de belirli dönemlerde birlik, beraberlik daha net ortaya çıkabiliyor. Ufak tefek ayrışmalar olsa da, nihayetinde Antalya’da geçen seçimlerden 450 bin oyumuz var. Bu az bir oy değil. İnsanların bize teveccühü Antalya olarak iyi. Biz bunu daha olumlu hale getirmek için elimizden geleni yapmamız lazım. Sıkıntılarımız var mı? Var. İşte şartlar da, o arkadaşları, seçmeni bizden tarafa yönlendirebiliyor. Veya bizden karşı tarafa. Bundan sonra belediye çalışmaları olarak hem siyasetimizi oluşturacağız hem de mümkün olduğu kadar iyi bir noktaya gitmeye çalışacağız. Meclislerin çalışma yöntemi var mesela bu önemli. Düşünün ki bir kentte Büyükşehir Meclisi yapılıyor. Ve meclisi bunu internet üzerinden veriyor ve seyircilerde geliyor. Onu bırak meclis üyeleri de konu maddesi olarak bilgilendiriliyor. İlgili meclis üyesi o maddeleri okuyor ama ilgili değilse ne maddesinin geçtiğini çoğu zaman o da bilmiyor. Bunlardan bir tanesi toplu okunma şeklinde geliyor. Yani diyor ki, şu maddeden şu maddeye kadar toplu okunma. Hatta öyle bir şey ki, orasında oy birliği varsa deniyor ki sadece maddelerin ismi söylenerek oylanıyor. Böyle bir yöntemi de var. Şimdi düşünün ki 35. madde ile 65. madde arasında komisyonda oy birliği olduğu için hop tek seferde oylama yapabiliyoruz. Bence bu doğru bir yöntem değil. Bu Antalya’yı ilgilendiren hem açıklık, hem şeffaflık hem de bilgilendirme açısından önemli bir nokta. Her madde gerektiği gibi uzun süre tartışılmayabilir. Ama ne maddenin geçtiğini bilmemiz lazım. Çoğu meclis üyesi yeri geliyor hangi maddenin ne zaman geçtiğini anlamıyor. Eğer burada kafamıza takılan bir şey varsa orada şerhler düşmemiz lazım. Orada onu sormamız lazım. O zaman zaten yöntemin önünü kapatmış oluyoruz komisyon olarak. O maddenin orada görüşülmesini sağlıyoruz. Ve bence şu anda her maddeye gerekli süre ayrılıp ve bu sürenin kamuoyu tarafından da bilinmesi gerekiyor. Bu yanlışlığı bazen Muratpaşa’da yapmaya başladık Allah’tan onun önünü kestik. Zaten topu topu 15 madde var oy birliği ile demeye başladılar. Uzun maddeler var diyelim ki 200-00 madde de yapabiliriz ama 15- 20 maddesi olan Muratpaşa’da yaparsak bize gülerler. KONUŞMA EVİMİZE GİDELİM DİYENLER VAR İl meclisi 5 iş gününde yapılabilir diyor. İlçelerden gelen meclis üyeleri 5 gün boyunca zaten burada. Dediğiniz gibi bu maddelerin görüşülmesi bir güne değil de 5 güne yayılsın gibi bir teklif de gelmiyor. İşte özeleştiri yapıyorum. Bu öneri resmi olarak gelmemiştir ama konuşulmuştur. Hiçbir zaman taraftar da bulmamıştır. 2 saatlik mecliste konuşma diyen insanlar var ya. Konuşma evimize gidelim diyen arkadaşlar var.AKAYDIN, TÜREL KADAR YALAN SÖYLEMEDİ Ulaşımla ilgili olarak otobüsçülere destek verdiniz. Oda Başkanı Yasin Arslan’ı savundunuz. Arslan, “biz artık mazot alamayacak duruma geldik. Büyükşehir Belediyesi bize kilometre başına 4,5 lira para versin. 8 kilometre de garanti versin bize biz o şekilde çalışalım.” diyor. Arslan’ın böyle bir önerisi var. Bu öneriye katılır mısınız? Ben bu açıklamayı duymadım. Bizim ulaşım esnafının arkasında benim olmamım nedenlerinden biri de, ulaşım esnafını kandıran, dün ak dediğine bugün kara diyen bir belediye başkanının olmasından kaynaklanıyor. Mustafa Akaydın öyle yapmadı ama. Akaydın seçildiği zaman ulaşım esnafı odasının birine dedi ki, ‘sen bu işin koordinatörü olacaksın.’ Yürüdü yürüyemedi ayrı bir şey. İki odayı birleştirdi. Orada gelir gider havuzları oluşturdu. Yani Akaydın bu sözleri vermiş miydi? Hayır. Yine otobüslerin birleşmesi ve bütünlemesinin ilk adımlarını atanlardan biri Akaydın’dır. Akaydın, Türel kadar yalan söylemedi. O dönemde hatırlayın, 2009- 2014 döneminde kapı kapı gezdi, Menderes Türel. Şu anda yaptıklarının 180 derece tersini gitti, odalarda söyledi. Yanında kim vardı Ali Tüzün vardı. Ali Tüzün her türlü desteği sağladı. Araç desteği, diğer destekler vs. Bir insan bir sözü veriyorsa o sözün arkasında durması lazım. Ben onun için otobüsçülerin arkasında durdum. Onları savundum. Siz Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak onları her türlü şekilde, o dönemin idaresinin karşısına getirdiniz. Onlarla çatıştırmak için elinizden gelen her şeyi yaptınız. Ve dediniz ki, ‘sizin kurtuluşunuz benim elimde her türlü desteği ben vereceğim.’ Ama daha geldiği günden itibaren tamamen tersi uygulamaları, hatta Akaydın’ın uygulamalarının bire bir tersi uygulamaları yapmaya kalktınız. Ne oldu? Arada sıkıntı yaşadı. Ben onun arkasında durduğum için söylüyorum. Hatta dedi ki al Ali Tüzün’ü tepe tepe kullan. Oraya kadar vardı iş. Bizim bu haksız uygulamalar karşısında savunduğumuz bir şey. Yoksa bizim ulaşım esnasında esas savunmamız gereken şey Antalya halkı. Yani o taşınan Antalya halkının en rahat şekilde ulaşımını sağlamak zorunda. Bunu da kim yapacak? Kamusal bir görev olarak belediye yapacak. Bunu da, getirirsin oda başkanlarını. Varsa birleştirirsin ama onlarla birlikte hareket ederek bu sorunu çözersin. Senin kangren olmuş bir yarayı kesip atarak çözme şansın, Türkiye’de de Antalya’da da yok. Ve bugün gelinen kavganın nedenlerinden biri de budur.