Salı Sohbetlerinin konuğu Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doc. Dr. Cem Oğuz oldu. Cem Oğuz ile Boğaçayı projesini Kurvaziyer Liman projesini, raylı sistemi ve bir dönem Antalyaspor derneği yönetim kurulu üyeliği de yaptığı Antalyaspor’u konuştuk.
Antalyaspor Derneği eski yönetici olarak Antalyaspor Derneği ile AŞ. arasındaki bu gerginliği nasıl yorumlarsınız?
Hasan Akıncıoğlu döneminden sonra Antalyaspor’da birtakım sıkıntılar yaşanmaya başladı. Gültekin Gencer Başkan’ın gelmesi ile birlikte süreçte yanlış transferler, menajerler vs. bir anda yok olan kulübün borçları yeniden parladı ve bu da devamlı gizlendi. Ali Şafak Öztürk geldiği zaman da 180 milyon bir borçtan bahsettiler. Dolayısıyla borç tüm kulüpler için ciddi bir sorun Türkiye’de. Çünkü bu borcun bir alt lige düşürülmesi ile kapatılması mümkün gözükmüyor. Bu süreçte de baktı Gültekin Gencer görevden alındı ya da istifa etti bilmiyorum yerine Ali Şafak Öztürk geldi. 1, 1 buçuk yıllık bir süreç oldu Ali Şafak Öztürk’le. Gelinen süreçte de geçen hafta yaşadığımız sıkıntılarla da tekrar soru işaretleri doğru. Antalyaspor çok iyi yönetilmiyor. Aslında 5 yıllık Hasan Akıncıoğlu döneminde dernek, vakıf ve şirket iç içe bir çalışma içerisine girdi ve özellikle borçları indirgediler. Bu kadar gelir kaynakları yokken bile o borçları sıfırlamak büyük bir başarıydı. Sportif olarak da bir başarı sağladık. Belki tek teknik direktörler gittik. Çok ciddi transferler yapmamakla birlikte yerinde transferlerle bir süreç aşıldı. Bundan sonraki süreçte dünya yıldızı Eto’o geldi. 502ye yakın insanlar alındı. Onlar gerekli miydi, gereksiz miydi zaman içerisinde gereksiz olduğunu gördük. Ve bu sıfırladığımız ekonomik borcu yeniden aştık. Burada tabi dernek yönetimin de Gültekin Gencer döneminde kısa bir görev aldım ve dayanamadım. Yönetim tarzı çok farklıydı. Stratejiler belirlenmesi gerekiyordu. Biz Hasan Akıncıoğlu döneminde böyleydi. Kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler vardı. Bunlara göre hareket ederdik. Ama Gültekin Gencer döneminde bu stratejiler belirlenmedi. Dernek Nafiz Başkan ayrı telden çalıyor. Dernek yönetimin haberi yok. Şirket yönetimin haberi yok. Böyle paldır küldür bir yönetim tarzıyla gidildi. Evet, sportif başarı en azından vardı diyelim. Ama daha sonra bizim kapatamayacağımız ekonomik yaralar açtı. Gültekin Gencer zamanında dernek, şirket vakıf ayrı ayrı telden çaldı. Bazen birlikte yaptılar ama yanlış karar verdiler. Benin istifa etmem de en büyük sebep de buydu. Aslında birlikte hareket ettiler ama Antalyaspor adına yanlış kararlar aldılar. Onun için de ben ayrılmak zorunda kaldım. Ali Şafak Öztürk zamanında da dernek farklı bir yerden gidiyor. Vakıf ayrı, şirket ayrı. Ama bir mali disiplin içine aldılar. Transferler yine tartışılır. Dünya yıldızlarını alındı. Gelinen noktada o sportif başarıyı en azından geçen seneki başarıyı yakalamayacağız gibi gözüküyor. İyi yönetilemiyor. Teknik direktör aranmaya çalışıldı. Bunu bir kenara bırakıyorum. Ama bizi esas ayakta tutacak Menderes Türel, belediye başkanı ki Antalyaspor’a gönül vermiş bir kişi. Tesisleri bitirdi. Gerçekten o tesisler çok güzel. Ben şunu da iddia ediyorum süper lig takımlarının hemen hemen hiç birinde bu kadar güzel ve kapsamlı alt yapı tesisi yok. Bu büyük bir avantaj. Burada başka kaynaklar da yaratılmalıydı ki yaklaşık 1 yıl önce sportif faaliyetlerin dışında bir şirket kuruldu. Aslında bu da doğru bir karar. Ancak baktığımız zaman ticari faaliyetlerde 5 tane ortağı var. Aynı sportif faaliyetler gibi bu kamuoyu ile paylaşılmalıydı ve kamuoyundan ortaklar alınmalıydı. Çoğulcu bir anlayışla bu şirket oluşmalıydı. Yani 5 kişinin yönetimine bırakılmamalıydı. Yaklaşık 1 ay önce de Antalya atıklarının, Büyükşehir Belediyesi ile yapılan protokol kapsamında dernek ve şirket bünyesine devri ile ilgili bir gelişme yaşadık. Bu gelişmenin sonunda da olağan üstü genel kurul kararı aldık. Aslında tam tersi olması lazımdı. Bu kadar kaynak yaratılıyor. Bu kaynaklarının iyi bir yönetimi gerekli. Antalya’daki kriz bu. İyi bir şekilde yönetilmiyor ve bu yönetimin arka planın da neler olduğunu kamuoyu bilmiyor. Bende eski bir yönetici olarak gerçekten bilmiyorum. Mantıksal olarak mühendis kafasıyla düşündüğüm zaman bu kadar kaynak var. Çok güzel herkes buraya yönetici olmak ister. Bu kadar kaynağın olduğu bir yerde ekonomik olarak Antalyaspor düzlüğe çıkmış demektir. Ama bu kaynağı yönetemediğiniz zaman veya arka planda başka düşünceler olduğu zaman ki bunun da altını açmak istiyorum. Bu kaynağı yönetememek bana göre hiç kimse orada durmasın. Ama farklı şekilde yönetmeye kalkılırsa bu hem Antalyaspor’a zarar verir. Hem de kente. Kişisel menfaatler ikinci planda bırakılmalı burada. Özellikle yöneticilerin. Onun için diyorum ki ben ticari faaliyetler 5 kişinin hükmünde kalmasın. Bunun. Tüm Antalya’ya insanlar katkı koyarak, hisse alarak paylaşılması gerekiyor ki ondan sonra yönetmek daha kolay. En azından denetimi etkin bir şekilde olabilir. Bunu gerçekleştirmemiz lazım. Şu an bu bir fırsat. Dolayısıyla böyle bir imkân varken ki fiyatların düşmesi neden olarak gösteriliyor. Fiyatlar düşse bile sonuçta hiç olmayan bir şey Antalyaspor’a gelmiş oldu. Bunun tabi sadece atıklardan kazanılan para 7 liradan 3 buçuk liraya düştü. Bu olarak algılamayan. Bu atıkların dönüşümü en büyük ekonomik katkıyı sağlayacaktır. Bu dönüşümü işte inşaat atıkların çıkan ve şu an tavan yapan çelik fiyatları, oradan çıkan çeliklerin dönüşümü, atıkların tekrar inşaatlar kullanılması. Birçok geri dönüşümle ilgili hem Antalya kentine çevresel açıdan bir katkı sağlayacak hem de Antalyaspor’a maddi açıdan çok büyük katkılar sağlayacak. Bunu çok tartışmamak gerek. Burada yapılacak tek iş şu an bir şirket yönetimimiz var sportif faaliyetlerde. Bu ticari faaliyetlerdeki yönetimi halka açarak tüm Antalya halkının buraya ortak olmasını sağlayarak, elbette ki yönetimi de genel kurullarda burada zaman ayıracak, iyi yönetecek kişileri getirerek Antalyaspor’a çok daha yararlı olacağını ben düşünüyorum.
LOCA YÖNETİCİLERİ VAR
Geçtiğimiz yıl ligi 5. Bitiren Antalyaspor vardı ve sadece spor konuşuluyordu. Sezon öncesinde hedef koyan bir Antalyaspor’la yola çıkılmışken biz oyunu, sporu konuşmadan herkesin dilinde bir yönetim var. Bir kulübün bu kadar yönetimin konuşulması doğru mu?
Doğru değil aslında çünkü o sportif başarı sağlanmış. Yeni yönetimin elinde bir geçmişte yaşanmış bir sportif başarı var. Bu çok büyük bir koz. Sportif başarı daha da artarak çıkacağa benziyor. Yeni transferler bunun artacağını ve şampiyonluğa oynayan bir Antalyaspor’un yaratabileceği benim dahil herkesin aklında var idi sezona başlamadan önce. Türkiye’deki spor kulüplerinin en çok belini büken ekonomik yapılar. Burada büyük bir sıkıntı var. Ekonomik bakımdan da stadın işletilmesi, isim hakları, en son proje, tesislerin olması bunlar çok büyük ekonomik katma değer katacak. Bunlar birikmişken takımın kötü olması teknik direktör değişiminden, alınan oyuncuların irdelenmesine birtakım hatalar yapıldığını ilerleyen haftalarda görüyoruz. Ama bu hataları bertaraf etmek çok kolay. Bu da yöneticiler düşüyor. Bizim farklı açıdan yöneticileri konuşmamız da çok doğru değil. Dernek, şirket, vakıf evet tekrar ediyorum orada kimlerin olduğu önemli tabi ama ellerinde bu kadar yapı varken onları iyi yönetmek olmalı. Burada bir hamleler yapılmalı. Antalya bir hamle yapmalı. Taraftar, kamuoyu, şirket ortakları bir olağan üstü genel kurula gideceğiz. Bu kurulda bunlar masaüstüne yatırılmalı. Yönetime baktığınız zaman ben Sayın Ali Şafak Öztürk Başkan’a da 1 yıl öncede söylediğim bir şey vardı. Yani etrafınızda loca yöneticileri var. Loca yöneticileri olmamalı Antalyaspor’da. Gerçekten zaman ayıran, işinden, aşından, eşinden zaman ayıran kişiler olmalı. Kişisel menfaatleri en son düşünen kişiler olmalı. Böyle bir alt yapı varken de böyle bir yönetim oluşturulmalı buraya. Sadece şirketin değil dernekte de sıkıntılar yaşanıyor. Ben de istifa etmiş bir yönetici olarak onda da yöneticiler değişti. Dernek yönetim tüzüğü değişti. O tüzüğe aykırı hareketler ettiler. Ve genel kurulu iptal edici hamleler yaptılar. Kimse itiraz etmediği için iptal olmadı ama yanlışlar yapıldı. Keyfiyet söz konusu dernek yönetiminde de. Birçok kişiyi dernekten ihraç ettiler. Tüzüğe aykırı insan aldılar. Ekonomik anlamda hem herkese açalım diyorlar. Genel kurulda böyle söyledi dernek yöneticileri. Hem de öyle bir aidat fiyatları getiriyorlar ki kimsenin girmemesini şu an sağlamış oluyorlar. Dolayısıyla böyle bir anlayışta olmaz sıkıntı burada yöneticilerde.
DERNEK, VAKIF VE ŞİRKET GENEL KURULA GİTMELİ
Diğer kulüplere bakıldığında sadece bir isim ön plana çıkarken Antalyaspor’a bakıldığında başkandan önce başka isimler sürekli ön planda ve yeri geldiğinde başkanı zor duruma sokacak hamleler yapıyorlar. Bu durum doğru muz sizce?
Bu yanlış, ben de size katılıyorum. Burada bunun çözümü başka. Yönetim kurulu başkanı da masaya yumruğunu vuracak ve çalışma arkadaşlarını öncelikle doğru belirleyecek. Çalışma arkadaşları şu an Antalyaspor AŞ’nin çok doğru belirlenmiş bir şekilde değil. Oraya doğru belirlemeniz lazım. Çalışma arkadaşları önemli burada. Şimdi ben çok aykırı, benim çalışma şeklime ve stratejime uymayan biriyle çalışmak istemem. Dolayısıyla onunla girmem seçime de. İşte bu olağan üstü genel kurul dernekte de yapılması lazım, vakıfta da.
YILLARDIR AYNI KİŞİLER YÖNETİYOR
Bu durum fırsat mı diyorsunuz yani?
Evet. Üçü de olağan üstü genel kurula gidecek. Gerçi derneğin yapısı bozuldu biraz. Hiç istenilen şekilde üyeler alınmadı. Ahbap çavuş ilişkiler var. Ben baktım isimlere 5 tane aynı soy isimde insan var. Nafiz Tanır orada çok yanlış yönetici. Hala da yanlış yönetmeye devam ediyor. Tabi oradan farklı bir sonuç çıkacağını zannetmiyorum ama en azından yenilenmelidir. Vakıf da öyle. Yıllarca yanı kişiler yönetir. Vakıf ne yapar şu an? Hiçbir şey yapmaz. Yani bu üçünün bir raya gelip bu kurulu birlikte yapmalı. Üç tarafta Antalyaspor’u kısa, orta ve uzun vadeli stratejilerinin belirleneceği, bunları yönetecek yöneticiler oraya koymamız lazım.
Başkan geçtiğimiz gün yapılan toplantıda, divan kurulu toplanmıştı, bundan rahatsızlık duyduğunu belirtmişti. İkincisi dernek başkanı işe AŞ başkanın aynı olması gerektiğini, çift başlılıktan yana olmadığını belirtti ve Antalyaspor bağırsaklarını temizlemeli dedi. Bu bağırsaktaki pislikler eski başkanlar mı? Dernek mi? Neyden bahsettiğini açıklamadı. Bu açıklama doğru mu sizce?
Bunu bu aşamada söylemeyecek. Bağırsaklarda pürüz varsa yöneticiler bunu daha önceden temizlemeli. Bu aşamaya getirmemeliydi. Bu aşamaya geldiği zaman kişilerle birlikte özellikle Antalyaspor’un yapısı bozan Antalyaspor’da bir takım soru işaretleri uyandıran, Antalyaspor’a zarar veren bir konuşma olarak nitelendiriyorum ben. Yanlış. Böyle bir sıkıntı varsa da bunu kamuoyu ile paylaşmadan başka türlü çözmeliydi başkan. Ben AŞ ve dernek başkanının aynı kişi olmasına karşıyım. Beni hem AŞ’nin hem de derneğin başına getirseler benim gücüm yarıya düşer. Hele şirket iki oldu şimdi. Bunların hepsinin üç tane şirket, bir dernek, bir vakıf. Bunların hepsinin ayrı ekipleri olması lazım. Çünkü birbirinin sigortasıdır bunlar. Birbirlerini de denetleyeceklerdir. Başkanın söylediği gibi pürüzler varsa da bu denetimlerler bunlar daha çabuk bertaraf edilebilir. Bunlar önemli işler. Gerçekten zaman ayrılması gerekiyor. Nasıl yönetebilirsiniz ki hepsini aynı anda. O zaman da gücünüz düşüyor. O yüzden böyle pürüzler çıkıyor. O yüzden farklı farklı isimler ve yönetimler olmalı. Bu sene sportif faaliyette başarılı olamazsak, Antalyaspor’u kara günler bekliyor.
YENİ PROJİELER ÜRETİLEBİLİR
Antalyaspor bu şehrin takımıyken ve bir moloz dökmede bu kadar ortalık karışırken Antalyaspor’a yeni yatırımlar yapılmak istendiğinde ne olacak?
O da büyük bir sorun. İlk iş stadın ticari ünitelerinin faaliyete geçmesi. Gerçekten güzel bir renk getirdi o ticari faaliyetler. Bir hareket getirdi. En önemişi de gelir getirdi. Bundan sonraki benim düşüncem d-şudur, bunu yazılı rapor olarak yaklaşık 1 buçuk yıl önce başkana iletmiştim. Böyle bir yapı Antalyaspor’da artık kurulması gerekiyor. Antalya’da kentsel dönüşüme gidiyor. Santral Mahallesi’ne müteahhit bulamıyorlardı o zaman. Neden Antalyaspor AŞ girmiyor? Konyaaltı projesine neden girmiyor? Bir Boğaçay projesi gündemde neden Antalyaspor AŞ tarafından yapılmasın? Veya bu kadar taş ve maden ocaklarının en fazla ruhsat verildiği ilken neden Antalyaspor AŞ daha çevreye duyarlı kontrollü işletmiyor? Bu projeleri hep böyle yapılması gerektiğini anlatan bir rapor vermiştim. Tabi ilk işte çuvalladık. İlk işte bir kaosa gitti Antalyaspor. Diyorum bu şirket 5 kişi olmaz. Bu şirket halka açılacak. Herkes hisse alacak. Böyle olduğu zaman da benimseyecek herkes. O 5 kişinin üstünde tün Antalya halkının bir ağılığı hissedilecek. Daha dikkatli hareket edecek. Fırsat geçmiş değil. İlk işte biraz sıkıntı oldu ama bundan sonraki işlerde kaynak yaratılmalı. Burada yerel idarecilerimize iş düşüyor. Artı tabi ben yine iddia ediyorum üçünün de genel kurula giderek bunları yönetebilecek yönetim kurullarını oluşturmaları gerekiyor.
BOĞAÇAYI PROJESİ
1999’da yapılan DSİ raporlarında Boğaçay Projesi’nin kabul edilemez olduğun söylendi ama Menderes Başkan vizyon projem dedi. Son gelişme nedir bu konuda? Çevreciler de kampanya başlattı.
Bu kenti yönetenler vizyon projeler ortaya koydukları zaman gerçekten kamuoyu ile paylaşıp, meslek odalarından görüş alıp, ortak akılla bu projeler çok güzel sevk ve idare edilebilir. Geçmişte bunu yapan başkanlarımız oldu. Başardılar da. Vizyon projeye itiraz etmem. Bu bir yatırımdır. Bu yatırımın meslektaşlarımıza, kente büyük getiri olacak. Tabi önemli olan meslektaşların dışında kente getireceği ve halkın kullanımına açık projeler olması gerekiyor. Bizim tek derdimiz bu. Onun için mühendislik hesapları başta olmak üzere getirileri, götürülerini çok iyi analiz etmemiz lazım. Burada ben yaptım oldubitti anlayışına gidiliyor. Boğaçay Projesi seçim döneminde de ortaya çıkan, aslında 89, 99 yılları arasında dönemin belediye başkanı Hasan Subaşı. DSİ’nin de çalışması vardı. 300 metrelik kıyı 260 metreye düştü. Şimdi 240 diyorlar bu proje kapsamında. Doğru, yanlışı tartışıldı. Sonuçta da ondan sonra yaşana taşkınlarda da gördük. Yanlışmış ve köprüler yıkıldı vs. Adı üstünde Boğaçayı. Burada da Boğaçayı’nda, Hasan Subaşı döneminde de bir proje yapılmış. Aslında rehabilitasyon. Çok fazla da bir şey yapamıyorsunuz. Taşkın kontrolü çok önemli bir şey. Yılın on ayı su götürmüyor ama o iki aylık su, hele Ocak ayındaki taşkın bir günde olsa her şeyi bitiriyor. Onun için dikkat edilmesi gerekiyor. 2015 yılında çakıl ocakları yasaklandı biliyorsunuz. Onun öncesinde oradan vahşice çakıl alınıyordu. Onun sonucunda da gerilemeler başladı kıyıda. Kum, çakıl alıyorsunuz rüsubat gelemiyor. Gelemeyince de kıyıyı besleyecek kumu bulamıyorsunuz ve kıyılar erozyona uğramaya başladı. Sonra kum, çakıl ocakları kesilince bu haliyle kaldı. Onun için bu projede çok dikkat edilmesi gerekir. 2 sene önce sayın belediye başkanımız bunun lansmanı ASAT’ta yaptı. Yaptığı zaman bunu başlatıyoruz, projeler hazır dendi. O zaman da söyledik. İnşaat mühendisi gözüyle bir irdelememiz gerekiyor. Çok hassas bir konu. O zaman başkan bütün dokümanları bize vererek bizde kıyı liman bizim özel bir alanımız. Çok az sayıda öğretim üyesi var bu konuda. 4 kişilik bir ekip kurduk. Türkiye2nin en önemli hocaları. Yaklaşık bir aylık bir çalışma yaptılar ve projenin bazı konularda gerçekten çok hatalı olduğunu ve yapılmaması gerektiği konusunda bir rapor sundular. Bizde bunun üzerine belediyede toplandık 2 yıl önce. Çekincelerimizi söyledik. Bir, iki km deniz içeri alınıyordu. Kesinlikle bunun Antalya’ya zarar vereceğini söyledik. Denizin içeri alınması taşkını önleyemeyeceği gibi, 7 km’lik Konyaaltı kıyılarının da belli bir süreç sonunda kaybına yol açabileceğini söyledik. İkincisi bir iç marina bir de dış marina vardı. İç marinanın kesinlikle olmaması gerektiğini söyledik. Üçüncüsü dış marina. Dışa marina da Boğaçay’ın ağzına kadar geliyordu. Orada yaklaşık 1 buçuk km’lik halkın kullanabileceği bir kıyı vardı. Bunu da ortadan kaldırıyordu. Bunun da iptal edilmesi gerektiğini söyledik. Yukarı da 3 tane sedde, baraj yapmışlardı. Su kuyuları vardı. Hala kuyular var, onların tuzlanacağı vs. bir sürü eksikleri bulduk. Bunun sonucunda da başkan projenin tekrar revize edilmesi konusunda da kamuoyu ile de paylaştı ve proje ekibine geri verdi. Yaklaşık bir yıl süren çalışma sonucunda da tekrar revize edilerek ortaya çıktı. Bu arada Ayşen Hocamız vardı. O dedi ki 2010 kıyı master planında Antalya’da yat limanlarına ihtiyaç olmadığı gözüküyor. İl genelinde evet var ama Antalya merkezde olmadığını söylüyor. Gerekçe olarak açık deniz, açık denizde kim gelir de yatını koyar. Çok da tercih edilebilen bir liman olmayacağını ifade etmişti. Ama illaki yapılacaksa mevcut limana ötelenerek, kamu alanın zapt edilerek halkın diğer tarafta denize girebileceği alanın açılması yönündeydi. Bir tavsiyeydi. Gelinen noktada başkan, denize içeri almaktan vazgeçtik dedi. İçerideki yat limanını iptal ettiğini ve dış marinayı da ötelediğini söylemişti. İMO olarak taşkın önleme adına her türlü önlemi bu şekilde aldıklarını düşünüyorduk biz. Ancak bize açıklanan projede denizin 2 km değil de 750 metre içeri alınacak olması ve bunun kesitlerini gösterdiler ve her türlü hesapları yaptıklarını orada izah ettiler. Hesaplar bir takım varsayımlarla bulunan değerler var. Ölçümler var. Ama ölçümler azınlıkta, varsayımlar doğru mu alındı? Hassas bir konu. Denizin içeri alınması demek bize neler getirecek? Bir kere taşkını önleme açısından önleyici değil bilakis taşkını tetikleyici bir durum. Yukarıdan geliyor. 4 buçuk metre kazdılar. Rüsubatı önleyici tedbirlerin alınması lazım. Rüsubatı önleyince bu sefer kıyının beslenmesini önlüyorsun. Bu sefer Konyaaltı kıyıların erozyonu söz konusu olabilir. İki, denizin içeri aldınız. Ocak ayındaki her hangi bir taşkında denizden 15 metreyi bulan dalgalar gelecek. Yukarıdan da bir debiyle bir taşkın gelecek. Bunlar çarpıştığı zaman iki köprü arasında yaratacağı su yüksekliği inanın etrafı he yerleşim alanı. Çok ciddi anlamda o yerleşim alanını tehdit edici pozisyonda olabilir. Bunun hesaplarının iyi yapılması lazım. Kesit düzenlemelerinin ona göre yapılması lazım. Hesapları Antalya’da yaşamayan bir ekip yaptığı zaman yıllık ölçüm yapmadığı sürece ki yapılmamış, yıllık bir ölçüm yapacak. Ondan sonra projelendirseydi daha iyi olurdu. Biz buna itiraz ettik.
İçeride sadece rekreasyon alanları mı olacak? Onunla mı sınırlı şu andaki proje?
Evet, onunla sınırlı. Oradaki yapılaşmalar doğrultusunda yoğunluğu da 30 yıl önce yapılan yoğunluk kadar vermişler emsalde. Başkanın söylemi bu. Gezi alanları vs. bir de dışarıdaki marinanın oradaki gezi alanları. Şu anki proje bu. İçeri teknede girmiyor. Zaten teknenin girebileceği hem derinlik hem de alan yok. Bende şunu sordum, niye denizi içeri alıyoruz? Tekne girmeyecekse, sırf orada su gözüksün diye. Tabi burada su gözükmesinin belli bir şeyi de olacak. Durgun su olacak. Bu durgun su orada başka sıkıntılar da çıkaracak. Bakteriler üreyecek.
ÖNCE REHABİLİTE EDİLMELİ
Ciddi yatırım diyoruz ve seçimlere bir, bir buçuk yıl gibi bir süre var. Boğaçayı’nın minimum bitme süresi ne kadar? Ola ki Türel aday olur da seçimi kazanamazsa, Boğaçayı’na başlanıp da yeni gelen başkan bu projeyi devam ettirmezse ne olacak?
Tabi büyük bir sıkıntı başlayacak. Oranın bir rehabilite edilmesi gerekli. Ona hiçbir şey demiyoruz. Orası düzelmez. Belediye buna önderlik ediyor. Burası iyi kısmı ancak taşkın kontrolü adı altında denizin içine alınması çok hassas bir konu. Bunun çok iyi hesaplanması lazım. Şimdi başladı iş. Dediğiniz gibi bir senede tamamlanmadı. İnşaatlar kademe kademe ayrılmış. Bu rehabilitasyon ayrı. Dışarı ayır. Öbür film platoları ayrı. 1. Etap denizin içeri alınması işi. Bunu bitirdiğimiz varsayalım. Buradaki Ocak ayındaki talkın çok önemli. Ocak ayında bir sınama olacak aslında. Bu sınamada eğer biz gerçekten o 2015’ta yaşadığımız daha önce 2012’de köprünün yıkıldığı felaketleri kat ve kat üzerinde yaşayabiliriz. Çünkü denizi içeri aldık. O zaman deniz yoktu.
4 bin 600 debiye kadar çıkardık diyorlar. Bu taşkını önlemez mi? Ya da nasıl çıkardılar?
Kesitte bir oynama yaparak. Kesit kapasitesini arttırıyorlar. 4 buçuk metre düşürdüler ya. Orada çıkan kesite baktığınız zaman hacmi büyüyor. Ancak rüsubatın kontrolü önemli. Rüsubatı önleyici bir sedde yok. Baraj yok. Filtre koyduk diyorlar. O rüsubat gelip orayı tıkarsa? Onun içinde orayı sürekli kazacağız. Devamlı kazılan bir Boğaçayı’nda bu maliyeti kim karşılayacak?
KURVAZİYER LİMAN GERELİ Mİ DEĞİL Mİ?
Kurvaziyer limanda da ciddi tepkiler var. Lara Kent Parkı’nın bu projenin içinde yer alması konusunda kimseden bir tepki gelmedi. Siz bu konuyu nasıl değerlendirirsiniz?
Öncelikle kurvaziyer liman Antalya için gerekli mi değil mi önce buna bakmak gerekiyor. Gerekliyse de yeri orası mı başka bir yer mi? Kıyı liman mühendisleri ile konuştuğum zaman onların çok büyük çekinceleri var. Özellikle Lara kesimindeki deniz profili açısından. Ki akımların sirkülasyonu, zeminin balçık bir yapıda olması. Balçık yapının orada denize girilmesinin, işte orada kurvaziyer limanın yapılması ile birlikte o denize akımlarının engelleyeceği, o balçığın iyice oturacağı, deniz kirliliği başta olmak üzere birçok sıkıntı getireceği söyleniyor. Kurvaziyer liman Türkiye sahillerine baktığımız zaman İstanbul, İzmir, Kuşadası o formatta kurvaziyer limanlar iyi iş yapmakta idi. Ancak dış politika nedeniyle Türkiye’de çok büyük sirkülasyonlar yapılamıyor. Büyük kurvaziyer liman gemileri artık yanaşmamaya başladı Türkiye karasularına. Bunun da irdelenmesi gerekiyor. Yer seçiminden mühendislik hesaplarına iyi irdelenmesi gerekiyor. Bunların yapıldığı söyleniyor ama kıyı liman mühendisi arkadaşlarımıza danıştığımız zaman onların birtakım çekinceleri var. Yer konusunun yeniden tartışılması gerektiğini söylüyorlar. İkincisi büyük mücadeleler verildi. Lara Kent Park için. Böyle bir kumul yok. Herkesin koruması gerekiyor. Bir de Antalya’da halkın denize girebileceği iki tane alan var. Bir Konyaaltı Sahili, iki Lara Kent Parkı’nın bulunduğu alan. Onun dışında bir alanda yok yani. Dolayısıyla bizim o iki rezerv noktayı çok iyi korumamız gerekiyor. Boğaçayı Projesi, Konyaaltı’nda eğer hesaplar yanlış yapıldıysa tehdit edici pozisyonda. Lara’da kurvaziyer limanda Lara’daki bu bölgenin yok olacağı pozisyonda. Şimdi otellerde yapılacak. 80 dönümlük bir alnın alınması gerçekten sıkıntı. Bu rezerv alanı tutmak zorundayız. Bunlar hep Antalya’nın geleceğine ipotek koymadır. Bunların çok iyi düşünmesi gerekiyor. Bunların kamuoyu ile daha önceden paylaşılması gerekiyordu. Keşke Boğaçayı ihale yapılmadan önce paylaşılsaydı. O hesaplara bizde katılırdık. Biz her şeye karşı değiliz.
DOĞRU TESPİT YAPILMASI GEREKİYOR
Raylı sistemin birinci etabında çok tepkileriniz olmuştu. İkinci etap yapıldı. Şimdi de üçüncü etap yapılacak. Bugüne kadar yapılan ulaşım master planlarında raylı sisteme ihtiyaç olmadığı vurgulanmıştı. Üçüncü etapta da ciddi bir dış borçlanma yapılıyor. Ulaşım sorununu raylı sistem mi çözer? Yoksa mevcut 500 otobüs mü?
Raylı sisteme karar vermek, özellikle toplu taşıma sistemin iyileştirilmesi hızlı bir sistem oturtulması bizim inşaat mühendisliğinde ne önemli şey. Bunu yaparken de trafik sayımları, kişi sayısı birçok verileri doğru tespit etmek gerekiyor. Bunun için de ulaşım master planı yapılması lazım. 89’dan bu zamana kadar 8 tane master planı yapıldı. 7 tanesi bitti. Menderes Bey’in bu döneminde geçen sene bu zamanlar teslim edilmek üzere bir 8’inci planımız yapıldı. Ama bir yıl geçti bu planı hiç birimiz bilmiyoruz. Bu planı görmek istiyoruz. İncelemek istiyoruz. Gerçekten gerekli mi değil mi orada görmemiz gerekiyor. Menderes Bey’in ilk döneminde bir ulaşım planı yapıldı. Çok kısa sürede yapılan planda da bu birinci etap dediğiniz hat çıktı. Bunu yapan kişi ile daha sonra Akaydın döneminde yapılan bir planda da metrobüs çıktı. Bunun yapan kişi de aynı kişiler. Aynı proje ekibi yaptı. Aynı kişi bir taraf metro diyor bir tarafa metrobüs diyor. Burada çok büyük sıkıntı var. Bu son planı çok önemsiyorum ama kamuoyundan inanılmaz gizleniyor. Bir yıl oldu teslim edeli firma. Sayımlar öylesine mi yapıldı? Gerçekçi mi sayımlar? Bu sayımlar sonucu bu çıktığına göre minibüsleri kaldırıp otobüsleri daha seri bir şekilde ulaşımı sağlaması odanın da her zaman söylediği bir şeydi. Raylı sistem gerekiyor mu? Onun için planı incelememiz gerekiyordu. Aslında yapılan 3. Hat, ilkleri yapılmasaydı da bu yapılsaydı. En gerekli hat buydu. Birle ikinciye hiç gerek yok. Çünkü üniversitenin 70bine yakın öğrencisi, 5 bin çalışanı, 10 bin hastaneye gelen insanlar, adliye, tapu, vergi dairesi, hastane orada. Trafik orada. Her araç alan plakasını oradan alıyor. Valiliğin tüm işleri oraya geldi. Tüm bir yaşam alanı orası. Bir de 50 bin tane işçi, memur kesimi var. Dolayısıyla bunların hepsinin raylı sistemle hareket etmesi kent trafiğini rahatlatacaktı. Keşke 10 sene bu yapılsaydı. Bire ve ikiye de gerek yoktu. 3. Etap gerekli mi değil mi? Planı görmeden bir şey söylemem doğru olmaz. Ben raylı sistemin kent içine trafiğine daha düzenli olduğuna inanan biriyim. Metro hatları planlama belki daha doğruydu.
Antalya’nın zemini metro hattı için uygun mudur?
Kalsiyum, karbonat traverten dediğimiz falezler yani yumuşak kayaç. Balçık zemin olduğu zaman iksa yapıları yapıyorsunuz. Maliyet kat kat artıyor. Ancak böyle zeminlerde kalsiyum karbonat olan bu traverten peynir kalıbı keser gibi keseceksiniz. Daha ekonomik daha süratli bir sistem olur diye düşünüyorum. Yapı çok müsait ama Konyaaltı kasında sıkıntımız var. 2004 yılında İTÜ’de Ergun Gedizoğlu bu ulaşım babası bizde. Onu getirdik. Battı çıktılar ve raylı sistemler ilgili. Yalvarıyor belediye. Bu battı çıktıları yapmayın. Gazi Bulvarı’na yapalım diyor. Oraya yaparsak trafik çok rahatlayacak. Yarın iki kat yapıyorsunuz sonra üç kat dört kat açacaksınız bunu da unutmayın diyor. Mevlana’da, Çallı’da üçüncü katları çıktı. Yetmedi çünkü. E hala çözüm mü değil. Hala tıkanıyor.
Aslında odalar burada bir dinamik. Bizim hiçbir beklentimiz olmadan sadece doğru projenin doğru yapılmasını istiyoruz. Elimizde fırsat var. Dünyaca ünlü adamları getiriyoruz. Bedava danışmanlık hizmeti aslında. birazcık dinlemek lazım. Ben yaptım oldubitti anlayışı hiçbir yöneticide olmaması lazım. Varsayımlarla gidiliyor. Ulaşım master planı düzgün olmadan biz bu illere girdik. Önce plan olacak. Sonra proje.