"Ülkemizin paldır küldür seçime götürülmesini doğru bulmuyorum. Hem alınan seçim kararını hem de bunun açıklanışını aşağılayıcı ve çiğ bulduğumu söylemeliyim.
Milletvekilliği gibi bir düşüncem yok. Kentimizin çok önemli ilçesinde belediye başkanıyım. Bu görevdeyken daha faydalı olacağıma inanıyorum. Adaylığım görev tebliğ edilmesi halinde mümkündür.
Büyükşehir Başkan adaylığı için talebim yok ama partim bu görevi verirse bundan kaçınmam. Ancak bu görev için hiçbir partili arkadaşımla çiğ tartışmalara girmem, kavga etmem. Partim kimi aday gösterirse onun arkasında sonuna kadar dururum.
CHP programının esasını teşkil eden sosyal demokrat belediyeciliğim tüm gereklerini üstelik güncelleyerek ve geliştirerek gerçekleştirdiğime inanıyorum.
Bu seçimde parlamenter demokrasi, hukukun üstünlüğü, bağımsız yargı ve laik demokratik cumhuriyet için mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyorum."
***
4 yıl önce, yerel seçim arifesinde Muratpaşa Belediye Başkanlığı adaylığı için CHP’de tam bir kaos hüküm sürerken CHP Genel Merkezinden yapılan açıklamayla Ümit Uysal’ın aday gösterildiği haberi hem kaosu bitirmiş, hem de CHP seçmeninde büyük bir heyecan yaratmıştı.
Çünkü Uysal, kendisinin tabiri ile CHP’de kadın kolları hariç her kademede görev yapmış ve partililer tarafından çok sevilmişti.
4 yıl boyunca Başkanlığını yaptığı Muratpaşa Belediyesindeki çalışmalarıyla da sadece partili seçmenlerce değil, tüm ilçe halkı tarafından da takdir edildi.
Görev süresinde sadece siyasi kimliğinin olmadığı, gençlerle gitar çalmasıyla, yayınladığı öykü kitabıyla, sahnede şarkı söylemesiyle, Teneffüs Parkta çocuklarla oyun oynamasıyla onun sevgi dolu romantik yanlarının da olduğunu gördük.
Ancak bu söyleşimizde onun romantik yanlarını değil, şok edici bir hızla gündemimize giren seçim meselesinin ve belediyedeki çalışmalarının değerlendirmesini öne aldık.
***
Başkanım siyasi gündemde beklenmedik bir gelişme oldu ve 60 gün sonra hem cumhurbaşkanı hem de milletvekili seçimi yapacağız. CHP’li bir siyasetçi olarak bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
Ülkemizin paldır-küldür seçime sürüklenmesini pek de anlayamadım. Bunu siyaseten de etik değerlerle de doğru bulmuyorum. İnsanların geleceğe olan güvenleri ve mensubiyetleri açısından da doğru bulmuyorum. 80 milyonluk bir ülke az sayıdaki insanın tasarruflarıyla böylesine maceralara girmemeli. Biz muz cumhuriyeti değiliz, gelenekleri olan yüzyıllara sari büyük bir ülkeyiz. bu seçimin kararının alınışını ve topluma açıklanmasını oldukça aşağılayıcı ve çiğ bulduğumu söylemeliyim.
Ne olmasını bekliyordunuz?
Türkiye ortak akılla yönetilmek için yüzyıllarca bekledi. Tek kişi yönetiminden seçilmiş kişilerden oluşan meclisli yönetime yani ortak akılla yönetime geçiş için tarihsel mücadeleler verildi. Şimdi bu mücadeleler yok sayılıyor. Kanunları çıkaracak olan kurumla uygulayıcı arasında hiçbir bağlantı bırakılmıyor. Yargının bağımsızlığı yok ediliyor. Ortak akılın sahip olduğu sistem frenleri ortadan kaldırılıyor.
Ama bu kişiyi de yine millet seçmiyor mu?
Bu bir kereye mahsus bir seçim olur. Bundan sonraki seçimlerin şeffaf ve millet iradesini yansıtacağını söylemek çok zordur. Sistemin frenlerinin ortadan kalktığı bir yönetim şeklinde erklerin tek adamın istediği şekilde yöneleceğini bilmek için kâhin olmaya gerek yok. Yani terazisi düzgün olan bir seçim olmayacaktır.
Yani umutsuz musunuz?
Değilim. Ben bizleri bekleyen tehlikelere dikkat çekmek istedim. Aksine yeniden parlamenter sisteme, yargı bağımsızlığına, hukukun üstünlüğüne, kuvvetler ayrılığına yeniden kavuşmak için gereken tüm mücadeleyi vereceğiz, vermek zorundayız. Bu bitmemiş yüzyıllık bir demokrasi mücadelesidir. Yeniden başa dönmeyeceğiz. Laik, demokratik cumhuriyet için ne yapılması gerekiyorsa yapacağız, hem seçimde hem de seçim sonrasında.
Milletvekilliğine aday mısınız?
Şu anda bir görevim var. Bu görevi bana partim tevdi etti. Ancak partimin yetkili kurulları ve Genel Başkanım, hayati derecede önemi olan bu seçim için sana ihtiyacımız var, derlerse bir an bile tereddüt etmem. Ama durup dururken ben milletvekili adayıyım demek benim siyasi ahlakıma uygun değil. Antalya’nın önemli bir ilçesinde görev yaparken bu konumu boşaltmak doğru olmaz.
Peki, bir yıl sonra yerel seçim var. CHP’li tabanda sizin isminiz sıkça Büyükşehir Başkan adaylığı için konuşuluyor. Bu konuda bir tasarrufunuz olacak mı?
Benim tek tasarrufum vardır, ülkeme, kentime ve ilçeme faydalı olmak. Bu anlamda mevki makam gibi bir tercihim olmaz. Lakin Antalya’nın tamamında, Muratpaşa’da yaptığımız hizmetlerin benzer şekilde uygulanmasını da isterim doğrusu. Ama bunun için partimdeki arkadaşlarımla çiğ bir rekabet içine girmem, kavga etmem, göreve de talip olmam.
Yani partiniz, “gel Büyükşehre aday olacaksın,” derlerse olur musunuz?
Elbette olurum. Hayır, gidin başkasını bulun diyemem. Eğer seçim benimle alınacaksa, en uygun aday bensem bu görevden kaçınmam benim parti ahlakıma da uygun değil zaten. Hiçbir göreve kapılarım kapalı değildir ama ben ne aday adayı olurum, ne de adayım diye ortaya çıkarım. Yani talep etmem. Kavgalardan çok çektik. Partimin yetkili kurulları vardır, Genel Başkanımızın tercihleri vardır, onlar neye karar verirlerse o karara sonuna kadar uyarım. Topluma bu şekilde daha yararlı olacağıma inanıyorum.
Ya partiniz sizden başkasını aday gösterirse…
Bakın Muratpaşa Belediye Başkanlığı ve Büyükşehir Belediye Başkanlığı dâhil bu görevlere partim kimleri aday gösterirse onun arkasında dururum ve sonuna kadar da onların seçilmesi için mücadele ederim. Çünkü her partilim, partim ve ülkem için en az benim kadar kıymetlidir.
Peki, anlattığınız bu siyasi duruşunuzun ışığında “ben CHP’nin sosyal demokrat belediyecilik anlayışına uygun belediyecilik yaptım” diyebiliyor musunuz?
Evet, ben bunu yaptım. Hatta geçmişten gelen tüm birikimleri günün koşullarına göre güncelleyerek ve bunu da bir çerçeve içine alarak yaptım. Sosyal demokrat belediyeciliği en küçük detayını bile ihmal etmeyerek gerçekleştirdiğime inanıyorum. Geçmişten gelen tüm hizmet anlayışını ben 3 gruba ayırarak gerçekleştirdim. Fiziki mekanların üretimi, yolların asfaltlanması, kaldırımların düzenlenmesi, yeşil alanların üretilmesi gibi hizmet alanları belediyeciliğin amentüsüdür. Yurttaşlar genel olarak bu hizmetlere odaklanırlar.
Belediyeciliğin amentüsü dediğiniz bu alanda başarılı mısınız?
Bu alanda yapılması gereken tüm alt başlıklarında rekorlar kırdık, emsallerimizden açık ara öndeyiz. Asfalt fabrikası kurarak, ilçemizin yollarının yüzde 60’ını 5 yıllık bütçeyle 30 yıla sari olarak asfaltladık. 4 bin yer altı konteynırı üreterek çöpleri sokak aralarından kurtardık. Opera binamız ve sivil toplum merkezimiz yakında hizmete girecek. Hacı Bektaş Kültür Merkezi hizmete girdi. Çok sayıda spor salonu, sağlık ocakları yaptık. Kırcami imar planını gerçekleştirdik, binaların ön cephelerini boyadık ve daha sayamadığım çok sayıda hizmet ürettik.
Diğer 2 grup hizmette ne durumdasınız peki?
İkinci olarak sözünü ettiğimiz sosyal hizmetlerde sürekli halde yardım ettiğimiz 21 bin komşumuz var.. Buna dezavantajlı dediğimiz gruplar dâhil değil. Bunları da eklersek bu sayı 60 bin kişi civarındadır. Bunların dışında cenaze hizmeti verdiğimiz insan sayısı yaklaşık 70 bin kişidir. Üçüncü hizmet alanımız ise kardeşleşme, komşulaşma hizmetleridir. Bunlarda kültür, sanat, spor, festivaller ve kitle etkinlikleridir. Bu alanda da demin belirttiğim gibi emsal belediyelerin çok fazla mesafeyle önündeyiz.
Kısacası, bu üç alanın tamamında sosyal demokrat belediyeciliğin gereklerini tam olarak gerçekleştirdim, diyorsunuz…
Evet, gerçekleştirdim. Hem de güncelleyerek ve geliştirerek bunu gerçekleştirdim. Ama bunları gerçekleştirmekten daha da önemlisi; bu hizmetleri eşit olarak yurttaşlarımıza ilettik. Hiçbir hizmetimizde torpil olmadı. Hiç bir hizmetimizi insanlar arasındaki farklılıklara göre yapmadık. 24 saat boyunca Turunç masaya ulaşan herkese kimliklerine bakılmaksızın eşit olarak hizmet verdik.
Belediye faaliyetleri ile ilgili sorularımıza Çevre Festivali ile başlayalım. Neydi bu festivali düzenlemekteki amacınız?
Göreve başladığım ilk günden itibaren hassasiyetle üzerinde durduğum konulardan biri çevredir. Gelecek yüzyıllarımızı kurtarmak, yaşadığımız ilin ve ilçemizin daha yaşanabilir hale getirmek insanlığın bence en temel meselesidir. Bu nedenle bende bu meseleye katkıda bulunmak amacıyla bir dizi etkinlikler düzenlemek için çeşitli projeler geliştirdim. Sloganımız ise şudur; “EGO İNSANDAN EKO İNSANA GEÇMELİYİZ.” Çevre Festivalinin amacı budur.
Bu anlamda festival dışında başka neler yaptınız?
Belediyemiz çevre etkinlikleri konusunda Türkiye’nin en önde gelen belediyesi olmuştur. Yaptığımız yoğun çevre eğitimi nedeniyle Çevre Vakfının 3 yıldır ödülüne değer görüldük.
Bizim başlattığımız Çevreci Komşu kart uygulaması ise şu anda 30 ilde uygulanmaktadır. Hatta bu projeyi örnek alan “Cumhurbaşkanlığı Sıfır Atık Projesi” adı altında tüm illerde uygulanmasının öncülüğünü yapmaktadır. Bu konuda bizden, bakanlık düzeyinde brifing aldılar ve bunu da her fırsatta dile getiriyorlar.
Söz festivallerden açılmışken soralım; yıl içinde başka hangi etkinlikleriniz var?
Toplam 12 adet kitlesel katılımı olan festival ve etkinliklerimiz var. Ancak bunlar içinde “Kaleiçi Festivalinin” ayrı bir önemi var. Kentimiz turizm kenti ve böyle bir özelliği olan kentin en önemli işlevi destinasyonu öne çıkarmasıdır. Bu anlamda Kaleiçi özel bir alan olduğu için yaptığımız etkinliklerle destinasyon tanıtımı çalışmalarına katkıda bulunuyoruz. Ayrıca Kaleiçi’nin yaşayan bir tarihi kent olarak kalmasını sağlamak ve bu anlamda da korunmasına dikkat çekmek, bizim gibi olan uluslararası alandaki diğer “yaşayan antik kentler birliğini” sağlamak bu festivalimizin bir diğer amacıdır. İlk yıl yalnız kaldık ve hiçbir kurumdan destek almadan festivalimizi yaptık. İkinci yıl Büyükşehir Belediyesi, Antalya Valiliği ve diğer kurumlar desteklediler. Hepsine teşekkür ederim. Bu yılki çalışmamızda uluslararası katılım anlamında bize büyük katkıları olan “Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’na teşekkür etmek isterim.”
Festivaller dışında kültür ve sanat olaylarına hangi katkılarınız oldu bu 4 yıl içinde?
Öncelikle şunu belirtmek isterim: Altın Portakal Film Festivalinden çıkarılan Ulusal Yarışmanın yeniden kapsama alınması için çabamız var. Sanat atölyelerimizde şu an yaklaşık 5 bin kişi atölye çalışmalarına katılıyor. Öykü günlerinin yanı sıra öykü yazma tekniği için kurslarımız sürüyor. Türkiye’de opera binaları yıkılırken biz “Opera Binasını” inşa ediyoruz.
Dezavantajlı insanların avantajlı insanlarla eşitlenmesi için hangi çalışmaları yaptınız bu güne kadar?
Bu konuda özellikle engellilerimize yönelik ciddi çalışmalarımız oldu. Mesela 24 saat boyunca bizi arayan engellilerimize ihtiyaç ve sıkıntısına göre hemen ekip gönderiyoruz. Engelsiz Kafemiz bu anlamda engellilerin ve onların kuruluşlarının yaşam alanı haline getirildi. Fiziki mekanları da yine engellilerin zorlanmayacağı anlamda düzenlenmemektedir.
Yol kenarları, kaldırımlar boydan boya araçların park alanı halinde. Engelliler için ciddi zorluklar var buralarda. Bunun için önlemleriniz yok mu?
Maalesef yapabileceklerimiz sınırlı kaldırımlara yaptığımız engelli şeritleri otoparka dönüşüyor. Bu konuda düzenleme yapmaktan sorumlu olan kuruluşlar “çılgın proje(!)” üretmek yerine 30 bina satın alıp otopark haline getirebilirler. Böylece kaldırımlarda engelli yurttaşımız kaldırımlardaki düzenlemelerden faydalanabilirler.
Şiddete uğrayan kadınlar için bir çalışmanız var mı?
Al Yazmalım adında bir çalışma grubumuz var. Şiddete uğrayan kadınlarla ilgili tescilli bir projedir. Şiddete uğrayan kadın bize ulaştığında içinde avukat ve psikolog da olan 5 kişilik bir ekip gönderiyoruz kadının yanına. Gerekirse bende bu ekibe girerek kadının yanına gidiyorum. Tıbbi ve hukuki verilmesi gereken her türlü desteği veriyoruz, koruma altına alıyoruz. Ayrıca Kuaförler Odası ile işbirliğimiz var. Şiddete uğrayıp bunu kapatmak isteyenler bize ihbar ediliyor ve o anda gereken her türlü desteği sağlıyoruz.
Dezavantajlı gruplar içinde çocukların ayrı bir yeri var. Bu anlamda kreş hizmetlerini başlatmıştınız. Ne durumdasınız şimdi?
6 kreşimiz faal durumda. Bu sayıyı çeşitli mahallelerde artırmaya çalıştık ancak zorluklarımız var. Bu zorlukların başında da kiralanacak binaların yetersiz oluşu geliyor. Lakin mevcutlarımızdan komşularımızın çok memnun olduğunu biliyorum. Bu alandaki hizmetlerimizin esasını sosyal kreş uygulaması almaktadır. Yani örnek olmaya çalışıyoruz. Yoksa bizim amacımız kreşçilik yapmak falan değil.
Peki, eğitime olan katkınız ne oldu bu 4 yıl içinde?
Gururla söyleyebilirim ki MÜRGEM projemiz emsalleri içinde Türkiye’nin en başarılı proje uygulaması olmuştur. Her yıl yaklaşık 1200 öğrencimizi üniversiteye hazırlıyoruz. 3 yıl içindeki başarımız yüzde 80. Gençlerimizin üniversite eğitimini sağlamaya katkımızın olması beni en çok gururlandıran olaydır. Yolda yürürken bir gencin yanıma yaklaşıp “başkanım teşekkür ederim sayenizde üniversiteye gidiyorum” diyerek boynuma sarılmasından aldığım mutluluğu hiçbir şeyden alamadım.
Muratpaşa 30 ilden daha büyük bir ilçe. Ve burada her inançtan insanlar yaşıyor. Bu insanların inanç merkezlerine belediye olarak katkılarınız var mı?
Biz toplumun ortak kullandığı ve sorunlarını çözemediği her alanda yardımcı olmak zorundayız. Bu anlamda camilerimize, cem evimize ve kiliselere düzenli olarak temizlik hizmeti göndermekteyiz. 140 cami, 2 cem evi ve 2 kilise bu hizmetlerimizden faydalanmaktadır. Talep edilirse basit tamirat hizmeti de veriyoruz. Ayrıca Zeytinköy mahallemizde bir tane de cem evi inşasını yaptık. Ayrıca sivil toplum kuruluşları tarafından yaptırılan camilerin inşaat eksikliklerine de katkımız oluyor. Ramazanda 60 bin kişi ile iftar ediyoruz, Muharrem Ayında 10 bin kişi ile lokma paylaşıyoruz, Paskalyada da elimizde çiçeklerle Hıristiyan komşularımız ziyaret ediyoruz.
Yeşil alan üretmede yeterli misiniz?
Göreve geldiğim ilk gün, yeşil alan haline getirilecek hukuki durumu uygun olan 600 dönüm alan tespit ettik. Bu alanları yeşillendirmek için 34 dönüm üzerin çiçek ve fidan üretim alanı yarattık önce. Buradan elde ettiklerimizle -tahsisli alan dışında- bugüne kadar 550 dönümlük yeşil alanı üretip hizmete sunduk. Bu alanda Türkiye’de tahsisli alan almadan en çok yeşil alan üretmede açık ara önde olan belediyeyiz.