Bu hafta ki Salı Sohbeti’ne konuk olan Başkan Sözen, kendisini sıradan bir insan olarak görmediğinin altını çizen Manavgat Belediye Başkanı CHP’li Şükrü Sözen, siyasette olmasına karşılık yaşam tarzını, kendine ait doğrularını asla değiştirmeyeceğini söyledi. “Ben Manavgat’ı uğrunda ölecek kadar çok seviyorum” diyen Sözen, “Ülkemi çok seviyorum. Ve iddia ediyorum ki bu ülkenin en güzel yeri Manavgat. Ben kentime aşığım. Milyon kere bu dünyaya gelsem yine Manavgat’ta hayatımı idam ettirmeyi düşünürüm” dedi.
Dedeniz ve babanız belediye başkanıydı. Şimdi de siz belediye başkanlığı yapıyorsunuz. Hizmet anlamında, siyaset anlamında Manavgat’ın köklü bir ailesi olmanızdan dolayı bu sizde sorumluluğu arttırıyor mu?
Söylediğiniz kriter Türkiye’de tek. Ben araştırdım. Neden araştırdım? Hakikaten gurur verici bir süreç bu. Bizim ailemizin haricinde böyle bir şey olmadığını gördüm. Bir kat daha gururlandım. Bunun sebebi nedir? Ailenin doğru bir duruş koyması. Doğru, düzgün yaşaması. Toplumla iç içe yaşaması. Halkla iletişimde olmasının bir teveccühü, getirisi. Tabi siyasi dönemde ben ilk aday olurken bu eleştiri unsuru yapılmaya çalışıldı. Bu hanedanlık mı diye. Hayır, hanedanlık değil toplumun teveccühüdür. Siz ne kadar da bu kuşağı devam ettirseniz de toplum tasvip etmezse yapacağınız bir şey yok. O zincir kırılır orada. Tabii ki bu süreç sorumluluğunuz 2 katı arttırıyor. Birincisi görev alan bir insan olarak başarılı olma mecburiyetiniz var. İkincisi size bu süreci öğretene, kentte sorumluluk almanız gerektiğini, belediyecilik anlayışının nasıl olması gerektiğini öğreten o başarılı insanları da mahcup etmemek anlamında bir kat daha artıyor sorumluluğumuz. Ben onlardan çok doğru şeyler öğrendim. Dedemin süreçlerini dinleyerek büyüdüm. Babamı izleyerek ve dinleyerek, birçok çalışmasının da içinde olarak büyüdüm. Benim için korkunç büyük bir avantajdı bu. Olumlu, olumsuz birçok şey izleyip yorumlama, değerlendirme şansım bana bugün çok büyük artı değer kattı. Farklı gözle bakabiliyorsunuz. Hizmet vereceğiniz kenti onların sayesinden izleyerek, olumlu olumsuz gelişmeleri izleyerek geldim ben.
Bu yüzden mi Manavgat sınırı dışında bir siyasi anlayışınız yok? Çok farklı bir tarzınız var ama kalkıp Manavgat dışında bir siyaset yapmıyorsunuz. Siz neden o sınırlarda kalma arzusundasınız?
Sıradan bir insan değilim ben. Kendini seven, bölgesini geliştirmeye çalışan bir insanım. Az önce ifade ettiğiniz süreçte ‘ben’ olmaya çalıştım. Yani kendim olmaya çalıştım. Siyasetin içindeyim diye kendimi, alışkanlıklarımı, yaşam tarzımı, kendime yönelik doğrularımı asla değiştirmeyi düşünmedim. Ben buyum. Toplum beni böyle kabullendi. Kendi doğrularımın kavgasını, faturasını her neyse üstlenme durumundayım görev sürecinde diyerek hizmet etmeye çalışıyorum. İnsanlar hedef koyar. Koydukları hedeflerin kimisinin ucu açıktır. Kimisinin belli kırmızıçizgileri vardır. Ben Manavgat’ı uğrunda ölecek kadar çok seviyorum. Ülkemi çok seviyorum. Ve iddia ediyorum ki bu ülkenin en güzel yeri Manavgat. Ben kentime aşığım. Milyon kere bu dünyaya gelsem yine Manavgat’ta hayatımı idam ettirmeyi düşünürüm. Dolayısıyla hedefim, o doğup büyüdüğüm o kente hizmet etmek. Bu demek değildir ki ben hedef koymayan, ne bileyim kendine hedef koyamayan bir insan değilim. Dediğim gibi kentimi çok sevmemden, daha yapacağımız çok şey var düşüncesinden dolayıdır.
Ben Manavgat’la ilgili doğru şeyleri, bedeli neyse her zaman söyleyebilen bir insanım. Bu bir tarz çizmek için değil. Kentimle ilgili kavga verme mecburiyetinde kalan bir belediye başkanıyım. Kolay çalışan bir belediye başkanı değilim. Zorluklarla kente hizmet etmeye çalışan biriyim. Çünkü takdir edersiniz ki Manavgat Türkiye’nin 60 ilinden daha büyük bir ilçe. Ekonomik bazda, sosyal yaşam anlamında, nüfus anlamında, turizm potansiyeli anlamında Türkiye’de lokomotiftir. 250 bin bakanlık belgeli yatak kapasitesini barındıran Türkiye’nin en büyüğüdür. 150 civarı 5 yıldızlı oteli barındıran tek yerdir. Öyle bir yerde hizmet veriyorsunuz, o yüzden böyle bir yerde özgüveninizin olma mecburiyeti var. Korkusuz olma mecburiyetiniz var. Siyaset beni eğip büktüğü takdirde öncelikle ben kendime saygımı kaybederim. Arkasından da hizmet vermeye çalıştığım insanlara saygımı kaybederim. Dolayısıyla benim duruşum bu. Yerine göre, çıkmam gereken yerde ikinci adımın hesabını yapmadan, doğrumun kavgasını veriyorum. Ben ülkemi sevme anlamında da iyi bir milliyetçiyim. Ulu önder Atatürk’ümüze koşulsuz bağlıyım. Bayrağımıza koşulsuz bağlıyım. Misak-ı Milli sınırlarının asla tartışılmamasını gerektiğine inananlardanım. Geçen seçimde de öyle bir üslup vardı. ”Ülkücüyüz, Şükrü’cüyüz” diye. Hakikaten bir insan için gurur verici. İyi bir milliyetçi siyasi partinin bu ülkede denge unsuru olacağına inanlardanım. Gerçekten ilkeleri olan, gerçekten duruş koyabilen bir milliyetçi yapıya bu ülkenin ihtiyacı var.
Bu tarzınız siyasi atmosferde insanları ürkütmüyor mu?
Bunu onlara sormanız lazım. Ben aynı zamanda inançlı bir insanım. Müslüman bir ailenin evladıyım. Benim de inançlarım var. dolayısıyla inançlara olan saygımdan dolayı o kesimdeki dindar insanların da bana sempati duyması mutluluk verici bir şey. Ben o yapıdan da oy aldığımı da biliyorum. Kapım ondan dolayıdır ki kimseye kapalı değil.
CHP’de yıllardır olan adam adama markaj, benim adamım olsun zihniyeti var. Ne kimseyi kendi adamınız yapmışsınız ne de kimsenin adamı olmuşsunuz. Parti siz sanki yok sayıyor gibi. Çünkü kavgalarda yoksunuz. Şükrü Sözen şu il başkanını destekliyor diye bir şey duymadık. Bir de siyaset kültürü var. Temsil ettiğiniz bir partiniz var. Bundaki farklılığı hissediyor musunuz?
Ben siyaseti öğrenerek büyüdüm. Yıllardan beri siyasetin içindeyim. Babam rahmetlinin siyasi süreçlerinde, anons arabalarının içinde büyüdüm ben. Dolayısıyla siyasi ahlak, siyasi hiyerarşi, siyasetin nereye kadar olması gerektiğini bilen biriyim. Siyaseti kendine araç olarak kılanlardan da değilim. Siyaset bizim için kutsal bir görevdir. İnsanlara hizmet etmenin doğru bir yönüdür. Bunu kendi çıkarlarınıza uyarlamaya çalıştığınız zaman söyledikleriniz ortaya çıkıyor. Aksine siz iyi niyetliyseniz, gerçek amacınız bu topluma hizmet etmekse, kendinizi bu şeyle bir yerlere getirmek değilse, siyaset doğru bir vesile sizin için. Onun da gerekleri var. Benim mensubu olduğum siyasi partiden gurur duyuyorum. CHP gibi bir partide siyaset yapmaktan, mensubu olmaktan her zaman gurur duydum. Bize o partinin öğretileri, örgütsel yapının her zaman önde olduğudur. Yani bir bölgede yaşayan farklı siyasi düşüncedeki insanları yok farz etmeden, onların özgürlüklerini kısıtlamadan, onların düşüncelerine saygı göstererek ama kendi partinin de öğretileri doğrultusunda, hizmet vermeyi bize baz aldırdı. Sizin mensubu olduğunuz siyasi partinin bir görüşü var bulunduğunuz kentte. Siz o insanlarla mesafe kat etmişsiniz. O insanlarla el ele kol kola bugünkü makamınızı elde etmişsiniz. Hizmet etme noktasını yakalamışsınız. O yüzden o insanları yok farz etmeyeceksiniz ve herkes kendi işini yapmalı. Belediye başkanı sıfatını aldığınızda, siz belediye başkanısınız. Hem kendi partinize sorumlusunuz hem de bütün kente. Size oy vermeyenlere karşı da sorumlusunuz. CHP kültürü de bunu getirir. Bizim kültürümüzde şu yok: örgütsel bazda hükmetmek, seçmek seçtirmek. Bu bir saygıdır, siyasete saygıdır. O kurumları temsil eden insanlara saygıdır.
BENİM KAVGAM FARKLI
Parti içi iktidar mücadelesine o kadar profesyonel yapıyorsunuz ki biz duymuyoruz bile.
Bu polemiklere girmemek gerek, öyle yorumlanmalı. Benim kavgam farklı. Mutlaka siyasetle oraya geldiniz ama siyasetçi boyutum benim geride kaldı. Ben yerel yönetimciyim. Ben belediye başkanıyım. Hizmet etmem gereken yüz binlerce insan var. Çok farklı siyasi yapıda insanlar var. Çok farklı kültürde insanlar var. Doğru olan, benim o siyasi kimliğimi bırakmış olmam. Eğer belediye başkanları siyasi kimliklerini bırakırlarsa, illa ki ben demedikleri takdirde bir polemiğe girmeye de ihtiyaç yok zaten. Böyle bir zeminde kalmaz ortada. Ben önüme bakıyorum. Ben kendime hizmet ediyorum. Ben yetişmiş bir belediye başkanıyım. Kendini yetiştirmiş bir siyasetçiyim. Aklı başında bir siyasetçinin davranması gerektiği gibi davranıyorum. Eksik bir şey yapmıyorum.
BÜTÜNŞEHİR YASASI BENİ KARAMSIRLIĞA İTMİŞTİ
Manavgat'ta ilk döneminizde kendi yağınızda kavruluyordunuz. Bütünşehir Yasası kapsamına girince Manavgat'ta iki tane belediye oluştu. İlk döneminizle şimdiki döneminiz arasında değerlendirirsiniz ne gibi katkı sağlanıyor ya da sağlanmıyor? Büyükşehir'e bağlanınca bütçeniz in yüzde 40'ı Büyükşehir'e geçiyor. Bunun da karşılığını alabiliyor musunuz?
Önce şunu düzelterek başlayalım. Küçük belediye, büyük belediye tabiri doğru değil. Manavgat Belediyesi, Manavgat'ın gerçek belediyesidir. Hizmet vermesi gereken ana noktadır, Baba noktadır. Yasayı kendinize uyarlamadığınız müddetçe tabii ki sistem Büyükşehir Belediyesi’ni bütün 640 kilometre havzaya hizmet etmek için görevlendirilmiş. Dünyaya baktığınız zaman dünyada başarılı olan sistemler; yerinden yönetilen, yetkiyi dağıtan sistemler başarılı olmuştur. Biz de tam tersi, yetkiyi tek bir noktaya toplamaya çalışıyoruz. Bakın Avrupa’ya, bölgede toplanan bütün vergilerde aslan payı yerel yönetimlerde kalır. Üst belediye, alt belediye diye bir kavram yoktur. Sorumluluklar vardır. Bu yasa gündeme geldi o dönemde. Sayın Abdullah Gül cumhurbaşkanıydı sanırım. Sayın cumhurbaşkanının imzasından sonra bu yasayı eline alıp, ilk okumaya çalışan, bu doğrultuda eğitmeye çalışan yegane belediye başkanlarından, yegane belediyelerden bir tanesiyiz. Bu yasa onaylandıktan sonra Türkiye'de ilk meclis kararı alan, artık benim seçim hafızam aynı zamanda köylerdir diye hizmet götürmeye başlayan bir belediye Manavgat Belediyesi’dir. O an itibariyle dersimize çalışmaya başladık. Ekiplerimizin kurguladık. Bu yasanın neresindeyiz? Çünkü hata baştan başladı. Bu yasa kurgulanacağı zaman ilgili kurumlar tarafından yerel yönetimler toplanmalıydı. Görüşleri alınmalıydı. Belediye başkanlarının, ilgili kişilerin bu konuya vakıf olması sağlanmalıydı. Bu yasa kapsamında sizleri bunlar bunlar bekliyor denilmeliydi. 30 Mart bitti, ertesi gün biz kendi gücümüzle öğrenmeye çalıştığımız bir yasayla karşı karşıya kaldık. Ben çıktım o dönemde seçim süreci, tabii bir öncesi var bir de sonrası var. O süreçte arkadaşları eğitmeye hocalar çağırdık. Bize anlatın bunları nedir ne değildir dedik. Ortaya çıkan veriler bizi karamsarlığa itti. Bu yasa çok hızlı hazırlanan bir yasa. Detayları düşünülmeden hazırlanan bir yasa. Paldır küldür Türkiye'nin gündemine konulan bir yasa. Bu yasanın Türkiye'de çok büyük sıkıntılar getireceğini söyleyen ilk insanlardan biriyim.
İnsanlar, toplum nezdinde olumlu olumsuz her şeyi, günü geldiğinde cevabını alır. Başarılıysa, başarılı şeyleri gündeme getirdiyse, başarılı şeyleri hayata geçirdiyse, toplum onu ödüllendirir. Ama topluma zarar veren işleyişi de günü geldiğinde halk yine cezalandırır. Bunun değerlendirmesi benim değil. Yaşayıp göreceğiz.
YASANIN OLUMSUZLUKLARI ORTAYA ÇIKTI
Bu yasa yüzünden vatandaşa hizmet verirken kitlendiğiniz noktalar oldu mu?
Tabii ki olmaz mı! Şimdi geldik 2. etabına. Kendi ölçeğimizde yasaya vakıf olduk. Hiç destek almadan ve yasanın sıkıntılarını gördük. Seçim atmosferinde sokak sokak gezerek, köyler de dahil bu yasanın bizi beklediği sıkıntıları bütün halkıma anlattım. Seçim sürecinde köydeki insana kadar anlattım. Hiç eksiksiz. Bizi bunlar bekliyor diye. Tabii onların anlayacağı dilde. Köydeki insanın bu yasayla ilgili beklentisi farklı, merkezdeki insanın ki farklı. Örnek veriyorum Manavgat, Hisar Mahallesi. Manavgat'ın en elit en merkez mahallelerinden birisi. Hisar Mahallesi'nin tabi olduğu yasaya, 5 Konak'ın 4 saatte çıktığım köyü de dahil olacak. Bir 5 yıl muaftı. Vergiler, harçlar, inşaat harçları, suyu, elektriği, her şeyi en rantlı kent merkeziyle aynı statüye konuluyor. Şimdi 5 yıl geçti. Köylerden bahsediyorum. Köylü vatandaşım yeni fark edecek daha. Yılmadan anlattık ama şu seçim bitsin asıl kendilerinin neyin beklediğini o zaman görecekler. Bunları anlatmaya çalıştık. Bunları nasıl aşarız dedik. Dileriz ki bizim korktuğumuz şekilde uygulanan bir yasa değildir dedik. Yine de iyi niyetli düşünmeye çalıştık ama bunlara bunlara hazırlıklı olun dedik. Seçim bitti. Ertesi gün bu yasanın olumsuzlukları ortaya çıktı. 640 kilometreye Büyükşehir'in de hizmet vermesi çok zor. Dedik ki bu yasa çabuk kurgulanmaz. Destek olmamız lazım Büyükşehir'e. Nasıl destek olduk? Hale 6 ay ben baktım. Her türlü hizmetini gördüm. Terminale ben baktım, mezbahaya ben baktım, oralara ben baktım, buralara ben baktım. Sistem kurgulansın diye. Bu iyi niyetli bir duruştu. Benim mecburiyetim olmamasına rağmen iyi niyetli bir duruştu. Ama sistem oturdu. Aman Allah'ım ilçe belediyeleri tamamen pasifize edilmeye başlandı. Düz mantıkla size bir şey ifade edeyim. Bir belediye düşünün. Manavgat Belediyesi. 19 mahalleye hizmet veriyor. Merkezde 19 mahalle var. 100 lira gelirle ben 19 mahalleme hizmet vermeye çalışıyorum. Çok büyük projeler yaptım geçen dönem. Çok ödül alan projeleri hayata geçirdik. 100 lira gelirle. Mecazi koyuyorum rakamı. Mahallem 106 mahalleye çıktı. Her biri turizm beldesi olan 9 belde benim mahalleme dönüştü. Side de dahil. Sarılar da dahil. Artı 78 köyüm de dahil oldu. Düz mantıkla benim 100 liralık gelirimin, 1000 liraya çıkması gerekir. 100 liralık gelirim 10 liraya düştü. Bu çıplak bir izah tarzı. O koşullarda hizmet vermeye çalışıyoruz .Yine bitmedi, beldelerin borçlarının neredeyse yüzde 90’ı ilçe belediyesine kaldı. Son 8 ayda, son 5 ayda yapılan borçlar ilçe belediyesine kaldı. Yasa, ilçe belediyesinin olurunu alarak ihaleye çıkabilirsin, satış yapabilirsin, şu kararları alabilirsin demesine rağmen ilçe belediyesinin oluru alınmadan, sadece bakanlıklardan alınan olurla ihaleler yapıldı, borçlanmalar yapıldı ve yerler satıldı. 30 Mart itibariyle tamamen tasfiye komisyonu devreye girdi. Tasfiye Komisyonu eliyle beldelerin bütün borçları bizlere kaldı. Ama beldelerin mal varlıkları, araç parkları, arazilerinin yüzde 90’ı dışarıya gitti. Farklı kurumlara dağıtıldı. Korkunç bir adaletsiz süreç. Şu anda ne yapıyorsunuz? eliniden giden gelirlerle devasa bir kente hizmet vermeye çalışıyorsun. İnanın art niyetli söylemiyorum .Büyükşehir'in işi de çok zor. Antalya 640 kilometre. Bu proje nerede uygulandı? Bu projenin pilot bölgesi Kocaeli’dir. Kocaeli ile Antalya'nın kriterleri aynı değil. Aynı kefeye koyup, aynı terazide değerlendirip, böyle bir yasayı Antalya'da uygulayamazsınız. İşte böyle sıkıntılar çıkıyor. Ben biliyorum ki iktidar partisine mensup başkan arkadaşlarımda çok mutlu değiller. Elinde ekonomisi kalmamış, Büyükşehir gelecek de bir yatırım yapacak diye öyle bakıyor. Bu şekilde olmamalı. Belediye başkanı yaratıcı olmalı. Belediye başkanı kendi projesini üretebilmeli. Kendi projesinin kavgasını verebilmeli. Kendi açılışlarını yapabilmeli. Bu zemin şu anda var mı? Yok. Mutlu değilim, mutlu değilim. Kesinlikle mutlu değilim. Milyon kere de söylerim. Tek umudum, bu yasa revize edilecek denilmişti. Bu yasanın eksik yönleri not alınıyor, gündeme alınacak, düzeltilecek dendi ama beş yıl geçti. Hala bir düzeltme yok Aynı çarkın içinde hizmet etmeye devam ediyoruz.
2015 yılında Manavgat Oymapınar Barajı'nın içme suyu protokolle ASAT’a bağlandı. 4. 7 milyar metreküp su potansiyeli, Türkiye'nin %2 hacmine sahip olduğunu ve Oymapınar Barajı'nın Büyükşehir'e 150 milyon lira gibi avantaj sağladığını belirtilmiş. Daha sonra ASAT’a devretmiş. Market suyu kalitesinde çeşmelerden içme suyu akıtılacak denilmiş. Bu konuyla ilgili herhangi bir gelişme var mı?
Su ile ilgili Manavgat ölçeğinde iki boyut var yalnız. Manavgat'ta birkaç boyut var. Bilgi aktarayım. Belki söylediğinizin biraz dışına çıkacağım. Birincisi alt yapı itibariyle içme suyu, yağmur suyu, kanalizasyon, bütün alt yapı hizmetleri 30 Mart itibariyle Büyükşehir'e geçti. Dolayısıyla tesislerimiz de geçti. Alacağı, borcu hepsi Büyükşehir'e geçti. Benim çok gurur duyduğum projelerimden bir tanesiydi. Avrupa Birliği'ne defalarca giderek, onları buraya davet ederek profesyonel bir çalışma neticesinde 20 milyon Euro'luk bir hibe kredi aldım. Bunun 10 milyon Euro'luk bölümü, yüzde 85'i hibe. 20 milyon Euro'nun yüzde 15'inin yarısı Şehircilik Bakanlığı'nda. Ama yüzde 85’i hibe. Bu projeye start verdik. Projenin içme suyu bölümünü bitirdik seçime 7,8 ay kala. 50 yıl boyunca Manavgat'ın bütün içme suyunu çok kaliteli bir şekilde verecek, Avrupa'nın en iyi projelerinden bir tanesi, muhteşem bir proje. 10 milyon Euro. Ben bitirdim çalıştırdım hizmet verir bir halde yasa gereği Büyükşehir’e devrettik. Kaldı 10 milyon Euro. Bu para Büyükşehir'e geçti. Dolayısıyla Büyükşehir o parayla şu an Manavgat'ta altyapıları, içme suyu hatlarında o parayı kullanıyor. Hem hazır bir tesisi verdik hem de yatırım için nakit para bıraktık.
O proje Avrupa Birliği'nin 8, 10 tane ekibinin her aşamasını denetlediği ve hak edişlerini denetimden sonra olur verdiği bir proje. 8 ay kadar çalıştırdık orayı.
Su ile ilgili 2 boyut daha var. Birincisi rahmetli Özal döneminde startı verilen İsrail'e şileplerle, balonlarla taşınacak bir su hattı yapıldı. O günün koşullarında biten bir tesisti. Çalıştırılamadı. Atıl bir vaziyette. Bakanlık nezdinde bir proje. Devasa bir yatırım var. O hükümetin yaptığı bir proje ama çalışmadı. Dediğim gibi bizim yaptığımız projeyi şu an Büyükşehir işletiyor.
UCUBE YAPI HAYATA GEÇİYOR
Manavgat’ın dışına üst geçit yapılıyor. Aynısı Aksu’da da var. Biz ona Aksu köprü altı ilçesi haline geldi diyoruz. Çünkü esnaf bitti. Sizin de o üst geçitten böyle bir endişeniz var mı?
Bu hakikaten içimi acıtan bir süreçtir. Mecliste de gündeme geldi. Kelimenin anlamıyla iğrenç bir proje olduğunu ifade ettim. Korkmuyorum, söylemekten de çekinmiyorum. Manavgat’a yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bunu ilk duyduğumda tepki verdim. Manavgat’ta bir sürü alternatif çevre yolları yapabileceğiniz, hazırlıkları devam eden projeler var. Böyle bir proje gündemdeyken akıl almaz kente zarar vereceğine inandığım bir proje olduğu için, bunun detayını öğreneyim diye Karayolları Bölge Müdürlüğü’ne gittim. Detaylı olarak oturduk konuştuk. Bakın bu kenti katleder dedim. Biz Anadolu’nun herhangi bir yerinde küçük bir kasaba değiliz. Biz Manavgat’ız. Turizmin baş şehriyiz. Bu kenti bitirir. Kent merkezi ile turizm noktalarını ayırır. 1500 metre ayrı ayrı bantlar var. Çin Seddi gibi. Manavgat’ın girişi, Çakal Deresi mevkii. Tarih boyunca kentin ana girişidir. Dev bir kavşakla giriyorsunuz kente ve o üçgende bir biz şehitlik yapmak üzere bir gayretimiz var. Bunu da yok sayıyorsunuz. Kent merkezine 500 metre geriden dolanıyorsunuz, 1200 metre bir hatla Side kavşağını da geçiyorsunuz. İleri de iniyorsunuz. Bu benim kent merkezime girilmesin diye pasifize ediyorsun. Manavgat’a girecek bir insan küçük bir kasabaya girecek gibi yan yolla köprünün altından küçük bir tabela ile Z çizerek Manavgat’a girecek. Buna hiç kimse razı olmaz. Hiçbir teknik bilgi de bunu kabullenmez. Yapmayın arkadaşlar dedik. Alternatif yolları düşünelim. Mecbur olduğunuz kavşaklarda battı çıktılarla geçin. Kentin önüne iğrenç bir siluet getirmeyin. Bunun telafisi yok. Akıllara zarar servet bunlar. Sonra defalarca Karayolları ekibini ve sayın müdürümü Manavgat’a davet ettik. 10 kere bir araya geldik ama bir mesela kat edemedik. Arkasından Sayın Türel’e gittim. Bu iyi niyetli yapılan bir proje ama Manavgat halkı bundan mutlu olmaz dedim. Transit bir yol yaratmak için bir kenti yok farz ediyor bu proje. Kenti yok ediyor. Bu farklı boyuta taşınabilir diye Menderes Başkan’a aktardım. Vali Bey’e gittim. Ona arz ettim. Meclis toplantısından kendi meclis üyelerimi göreve çağırdım. Her partiden. Lütfen ilgilenin diye. AK Parti ilçe başkanımı aradım. STK’ları Ticaret Odası’nda topladık bir brifing verdim. Bunun Manavgat’ı yok edeceğine, bizim bir Anadolu kasabası olmadığımızı, bunun mücadelesini vermemiz gerektiğini anlattım. STK’ları göreve çağırdım. Bu mücadele 5 ay sürdü. Hiçbir mesafe kat edemedik. İhale yapıldı. Şu anda iğrenç, ucube bir yapı Manavgat’ta hayata geçiyor. Acı olan nedir? Manavgat’a yatırım yapıldı diye rakamları verilen bir proje. İyi de Manavgat’la ilgili bir proje değil bu. Manavgat’a artı değer katan bir proje değil ki Manavgat’a yapılıyor diye yatırımların içine konuluyor. Asla mutlu değilim. STK’ların bunda biraz kayıtsız kaldığı yönünde şikayetlerimde var. Bu projenin Manavgat’a yanlış olduğu yönünde duruş koymaları gerektiği noktasında biz biraz yalnız kaldık.
MANAVGAT’A KATKISI YOK
Bu konu ile ilgili Manavgat halkıyla referandum yapılması gündeme geldi mi?
Bu konu gündeme geldiğinde bir şehirci, yerel yönetimci, bir kullanıcı gözüyle beni mutlu etmediğini incelemesi gerektiği, Karayolları yapıyor ama gücü itibariyle buna müdahil olabileceğini ve kayıtsız kalmaması gerektiğini söyledim. Kayıtsız kalmayacağını söyledi. Ama demek ki o da aşamadı. Şu anda yükseldikçe kentim için acı çekiyorum. Hakikaten iğrenç bir yapı. Manavgat’a hiçbir katkısının olmadığını bildiğim bir yapı. Mecliste de ifade ettim. Toplum günü geldiğinden bu projeden mutlu mu değil mi mutlaka değerlendirmesini yapacaktır.
Bir belediye başkanı kenti için doğru olanları ne pahasına olursa olsun başarmak mecburiyetindedir. Hep ben dememelidir. Manavgat Türkiye’de adı il olma noktasında konuşulan bir kent. Türkiye’de birçok ilden ve büyükşehirden büyük bir kent. Böyle bir kentte gerçekten bir kaymakamlık ileride vali konağı olabilecek yapının oluşmasını herkesten çok isterim. Riskli yapı statüsünden şu anda kaymakamlık binası. Çok eski bina. Kaymakamlık kentin en üst ölçekli mülkü amiridir. Ona yakışan bir bina olmasını benim istememden doğal bir şey yok. Sayın valimiz kaymakamımız vesilesiyle böyle bir yer arayışındaydı. Bizler de dedik ki böyle bir yerimiz var. Ne kentin çok içinde ne de kentin çok dışında. Burayı verebiliriz dedik. Yeri beğendiler. Gerekli işlemleri yapacağız dedik. Tek düşüncemiz birincisi kentin hak ettiği bir kaymakamlık makamına kavuşması, ikincisi yapılıp taşındığı zaman eski kaymakamlığın yıkılıp kent meydanı yapmak koşuluyla kente kazandırılmasını hayal ettim. Benim kentimde 7, 8 tane meydan olması lazım. Kaymakamlık, postane, jandarma ve Çağlayan İlkokulu. Bana verin bu okulu kent meydanı yapayım. Şartlı verin. Kent meydanına dönüştüreyim size buranın iki katı derslikli okul yapayım. Ama maalesef alamıyorum. Biz onu da halka veriyoruz. Doğru proje olduğu için veriyoruz.
2017 yılı tahmini bütçeniz ne kadar? Gider tablonuza yeterli oluyor mu? Borcunuz var mı? Bir de kadronuz nedir? Yeterli mi?
İzin verirseniz çok rakamlara girmeyelim. Ama Manavgat Belediyesi güçlü bir bütçesi olan bir belediye. Ve bunu büyük ölçekte hayata geçiren bir belediye. Yatırım yapan bir belediye. Yine iddialı konuşuyorum Türkiye’de yatırım yapan 15 belediyeden bir tanesiyiz. Kaynak yaratmaya çalışıyoruz. Uzun vadede borçlanıyoruz. Ne bileyim birtakım formüllerle çözmeye çalışıyoruz. Biz şu değiliz, sıkıntılarımız var, kaynaklarımız yeterli değil diyerek yatacak bir idareci değiliz. Bir arayış içindeyiz. Farkındaysanız Türkiye’de kendi ölçeğinde yatırım yapan 15 belediyeden bir tanesiyiz. Sürekli proje üretiyoruz, temel atıyoruz ve açılış yapıyoruz. Bunu iyi bir ekiple yaparsınız. Yaşadığınız olumlu olumsuz süreçler de sizi eğitiyor. Ben olumsuz süreçlerde yaşadım. Bana 4 ,5 dönem belediye başkanlığı yapmış kadar tecrübe kazandıracak çok olumsuzluklar da yaşadım. O süreçler bana gerçek kadro, inanan kadro, inanan bir ekibi öğretti. Arkanıza bakmayı ihtiyaç hissettirmeyecek bir ekip. böyle bir ekip olmadığı sürece başarı gelmez. Ben şanslıyım.