AKTOB Başkanı Erkan Yağcı, 2017 yılında turizmin geldiği noktadan, projelerine, 2018 yılı beklentilerinden Kasım ayında gerçekleştirilecek 7. Resort Turizm Kongresi’ne kadar pek çok konuda sorularımızı yanıtladı. Birlik olarak sorunlara çözüm odaklı yaklaştıklarını kaydeden Yağcı, Türkiye’de turizmin 2017 yılında, bir önceki yıla oranla yüzde 63 oranında arttığını söyledi.
AKTOB Başkanlığına geldiğiniz andan itibaren neler değişti? Projeleriniz nelerdir?
1984 yılından itibaren Antalya turizmini, Akdeniz turizmini, daha doğrusu Türkiye turizmini değerlendiren bir birliğiz. AKTOB, turizm açısından bir açığı kapattı. 35 yıllık bir bilgi birikimi bulunuyor. Sektörün sesi olma konusunda önemli bir görev üstleniyor. 2008 yılından itibaren AKTOB yönetim kurulunda bulundum. Geçen yıl, 2016 yılının Aralık ayında başkanlığa seçildim. 9 aydır başkanlık görevindeyim. Bizim göreve geldiğimiz dönem, turizm açısından sancılı bir dönemdi. Dünyada 6’ıncı sıraya gelmiş, 12 milyona yaklaşan turist potansiyelimiz vardı. 2016 yılında ise bu rakam çok ciddi bir kırılma yaşadı. Turizm yüzde 30 daralmaya gitti. Antalya’da da yüzde 50’lik bir düşüş yaşandı. Böyle bir dönemde göreve geldik. Sektör olarak bir şeyler yapmak istiyoruz ama turizmin iyileşmesi açısından yapacağımız projelerde kısıtlanma dönemiydi. Türkiye turizm ülkesi. Kültürel varlıkları ve doğal güzellikleri bakımından ilk 5’e girebilecek bir ülke. Bu inançla çalışmalarımıza devam ettik. 2017 yılında özellikle Rusya ile yaşanan krizin çözülmesiyle birlikte turizm toparlanmaya başladı. Biz AKTOB olarak, üyelerimizi bilgi paylaşımı noktasında doyurmamız gerektiğine inandık her zaman. İletişim son derece önemli. Üyeler ne kadar güçlüyse birlik de o kadar güçlü olur. Her zaman çözüm odaklı bakış açısına sahip olmaya çalıştık. Herkes problemin ne olduğunu iyi ifade eder ama çözüm getirilemez. Biz problemi söylerken çözümü de söylüyoruz. Genel çalışma prensibimiz bu. Bununla birlikte üyelerimizi bir araya getirmek için ortak platformlar oluşturuyoruz. Geleneksel AKTOB buluşmaları olsun, basınla buluşmalar olsun. Bunları yapıyoruz. İnsanları bir araya getirip sorunları konuşabiliyoruz. En önemli şeylerden biri de bilgi yaratmak. “Bilgi üreten birlik” sloganımızdı zaten. Bu görevi de yerine getiriyoruz. Son 9 ayda bu noktalarda ciddi ilerleme kaydettik. Çözüm odaklı bir bakış açımız var. Sorunları biliyor ve bu sorunlara çözüm üretiyoruz.
2018’DE 12 MİLYONU GEÇECEĞİZ
2017 yılı nasıl geçiyor?
2017, önceki yıla kıyasla gayet güzel geçiyor 1 Ocak-1 Ekim arasında geçen yıla oranla yüzde 63’lük bir artış söz konusu. Buradaki büyümenin ana kaynağı Rusya pazarı. 3 milyonu aşmış durumdayız. Ekim-Kasım bittikten sonra büyük ihtimalle 2014 rakamlarını geçmiş olacağız. Sene başındaki hedefimiz 2017’nin güçlü gitmesiydi. 4 milyon Rus Turist öngördük Antalya için. Şunu gördük ki Antalya’da buna yaklaşıyoruz. Almanya, İskandinav ülkeleri hariç tüm pazarlarda büyüme kaydettik. Pazarlarda iyileşme süreci söz konusu. Şu anda Almanya özelinde sıkıntı yaşıyoruz. Belarus, İskandinav ülkeleri ve Almanya pazarını 2018’de arttırabilirsek sıkıntı kalmaz. 12 milyonu aşmamız gerekiyor. 2016 yılına göre son derece iyi. İyileşme kaydediyoruz. 2018-2019 yılında 12 milyon turisti aşacağımızı düşünüyoruz. Yılsonuna kadar artıya geçebileceğini düşünüyoruz. Hem turist sayısında hem gelir bakımından 2016’yı geçmiş durumdayız. Otelciler gerçekten fiyatlardan ödünç vererek Rusya pazarının bu kadar hızlı geri dönmesine katkı sağladı. 2014’teki rakam 12 milyondu. Yaşadığımız kötü senaryolar olmasaydı bu sene 15 milyon rakamını çok rahat görürdük. Ama Ekim sonu itibariyle 10 milyona yaklaşacağımızı düşünüyorum.
Almanya ile yaşadığımız gerginlik turizme nasıl yansıyor?
2017 Ocak itibariyle Almanya pazarında yüzde 50 eksiyle başladık. Ekim itibariyle bu rakamı eksi 16’ya kadar düşürdük. Eğer bir aksilik olmazsa bu rakamın yüzde 10’a düşeceğini öngörüyoruz. 2018 yılında Almanya pazarında mutlaka yükselişe geçmemiz gerekiyor. Rusya’da seneye de bu seneki hacmi yakalarsak çok güzel olacak. Ama Almanya, Hollanda, Belçika ve İskandinav ülkelerindeki Pazar mutlaka artmalı. Almanya bu ülkeler arasında potansiyeli en yüksek ülke. 2015’te Almanya’dan 3 milyon turist gelirken bu sene bu rakam 1 milyona düştü.
TURİZM BARIŞ ARACI OLMALIDIR
Hollanda ve Almanya’da yaşanan sıkıntılar turizm açısından bu yılı etkiledi. Bu ülkelerde fuarlara katıldınız. Bu fuarlardan nasıl sonuçlar aldınız?
Kolay olan bir zamanda başkanlık yapmıyoruz. Bu da açıkçası bizim için heyecanlı bir noktaydı. Bu dönemi iyi geçirdiğimizi düşünüyorum. Politika oluşturmanın ne kadar zor olduğunu da gördük. Seçimlerin turizmi nasıl etkilediğine şahit olduk ve bu noktada tekrar turizmi ülke gündemine sokmaya çalıştık. Hollanda Fuarı’nı hiç unutmuyorum. Sultanahmet patlamasının olduğu gün fuarın ilk günüydü. Almanya fuarında sıkıntılı günlerden geçtik. Siyasetle turizmin iç içe olduğu günler yaşadık. Biz her zaman turizmin siyaset dışında kalması gerektiğini düşündük. Ülkeler arasında problem olur ama siyasilerle sınırlı kalır. Halklara yansımaz. Dolayısıyla turizm bu noktada barış amacıyla kullanılmalıdır dedik. Bizim otellerimizde İranlı ve İsrailli turist aynı otelde kalıyor. Bunu örnek gösterdik hep. Önümüzde İngiltere fuarı var. Kasım ayında olacak. 2018’in startını orada vereceğiz.
Rusya kriziyle birlikte alternatif pazar arayışı gündeme geldi. Aslında bu bir şanstı. Bu şansı iyi değerlendirebildik mi?
Alternatif pazar deyimine katılmıyoruz. Öyle bir deyim yok. Bir pazar diğer bir pazarın alternatifi olamaz. Bunun yerine pazar çeşitliliği demek daha doğru olur. Türkiye’ye baktığınızda hedefimiz 50 milyon turist 50 milyon dolar gelir. Siz Türkiye’ye bunu getirmek istiyorsanız tek pazarla yapamazsınız. Bizim üçüncü bir kaynak pazar yaratmamız gerekiyor. Bana göre bu İngiltere olabilir. Geçen sene İspanya’ya 7-8 milyon yabancı turist gitti. Orada da üç kaynak pazar var. Diğer ülkelerde de böyledir. Üç ana kaynak pazar olur ve turistler buralardan gelir. Türkiye’deki asıl sorun pazarların yeterli hacme ulaşmamasıdır. Gelen turistlerin yüzde 50-55’i iki pazarda kalmış durumda. Diğer kaynakları da arttırmamız gerekiyor. Alternatif pazardan daha çok turizm pazarlarındaki hacmimizi arttırmamız gerekiyor. Onun dışında bence Antalya’nın alternatif pazar ihtiyacı bulunmuyor.
TÜRKİYE’NİN ALGI PROBLEMİ VAR
Türkiye’nin ve Antalya’nın tanıtımının iyi yapıldığını düşünüyor musunuz?
Tanıtım bir süreç gerektiriyor. 2016 yılı Türkiye’nin en çok tanıtımının yapıldığı yıldı ama algı kötüydü. Tanıtımdan daha çok algı ve imaj konusunda çalışmalar yapılması gerekiyor. Yeterli değiliz çünkü zaman, çağ ve teknoloji gelişiyor sürekli. Dolayısıyla tanıtım her yıl değişen ve gelişen teknolojiyle entegre olmalı. Ama Türkiye’nin yaşadığı şu an tanıtımdan çok imaj ve algı problemidir. Ayrıca bizim küçük pazarlarda daha fazla sahada olmamız gerekiyor. Son dönemde Çin ve Hindistan ön plana çıkıyor bu konuda. Her pazar üzerinde çalışma yapılması gerekiyor. Biz dünyada ilk 5’e girmek istiyorsak her ülkeye önem vermemiz gerekiyor. Hiçbir pazara burun kıvıramayız.
Antalya Tanıtım A.Ş.’ye baktığınızda yeterince başarı elde etti mi?
Bu tür şeyler sadece özel sektörün tek başına yapabileceği şeyler değil. Yaşanan sıkıntılara bakın, istediğiniz kadar kendinizi tanıtın ama başarılı olamıyorsunuz. Çünkü ülkenin sorunu oluyor. 2016 yılı bu anlamda farklı bir örnek. Bugüne dönersek Tanıtım A.Ş., içinde farklı birlikler bulunduran bir kurum. Farklı ülkelere gidip Antalya adına çalışmalar yapıldı. Ama dediğim gibi bu işler süreç gerektiriyor. Burada asıl önemli olan sivil toplum kuruluşlarının inisiyatif alması gerektiğidir.
KAMU-ÖZEL SEKTÖR
GÜÇLERİNİ BİRLEŞTİRMELİ
Avrupa Kupası, yüzbinlerce insanın takip ettiği bir organizasyondu. Burada Türk Hava Yolları reklamlarını gördük. Antalya reklamlarını da burada görmemiz turizm açısından önemli olmaz mıydı?
Bu çok doğru. Tanıtım bir süreç gerektirir ve bir çözümü yoktur. Bu dediğiniz şimdi çok etkilidir ama 10 yıl sonra etkili olmayacak. Biz kamu-özel sektör işbirliği olması gerektiğini söylüyoruz. Güçler birleştirilmeli. Bu tür çalışmalarda bu işbirliği oluşturulmalı ki biz de öncülük edelim. Bu sektör ilk defa bir kriz yaşamıyor. Daha önce de yaşadı. Ama dayanıklılığı da yüksek olan bir sektör. En az zararla atlatma altyapısına da sahip bir sektör. Antalya’da yapacağınız imaj çalışmasının ülkenin imaj çalışmasıyla paralel olması gerekiyor. Bu noktada çok sıkı çalışıyoruz. Geleceğe umutla bakıyoruz. Her şeye rağmen 2016 büyümeyle kapatıldı. Yaşanan tüm sıkıntı imaj ve algıydı. Suriye’deki bir sorun Antalya’da yaşanıyor gibi görünmemeli.
Turizm bu kadar önemliyken Turizm Bakanı’nın sürekli değişmesi sektörü nasıl etkiliyor?
Turizm Bakanlığı yeni bir bakanlık değil. 60’lı yıllarda kurulan bir bakanlık. 50 yıllık geçmişi var. Dolayısıyla hükümetlerde, bakanlıklarda değişmeler olur. Bu konuda yorum yapmak çok doğru değil çünkü elimizde olan bir şey değil. Biz sektör olarak diyoruz ki, bakanlığımızın ve bakanımızın başarılı olması için her türlü desteğe hazırız. Özel sektör olarak her şeyi yapabiliriz. Kamu-özel sektör işbirliği bu yüzden çok önemli. Eksiklerin belirlenmesi ve çözülmesi gerekiyor. Biz her zaman çalışmaya hazır olduğumuzu bakanlarımıza iletiyoruz. Şu an Türkiye’de son 15 yıldır yapılmayan bir şey yapılıyor. Türkiye Turizm Şurası düzenlenecek Kasım ayında. Bu son derece önemli. 2016’daki depremden sonra sorunlar arasında önceliğimiz turist sayısı oldu. Bu dönemde kendi sorunlarımızı unuttuk. Kıyı-kenar çizgisidir, ecrimisil sorunudur, bunlar geri planda kaldı. Şimdi yavaş yavaş turizmin bu yapısal sorunlarına döneceğiz. Bu şura da Türkiye’nin krizden çıkardığı dersler ışığında yapılacak. 3 gün sürecek. Önemli olacağını düşünüyorum.
ONLİNE TURİZM KONUŞULACAK
Her sene düzenlediğiniz Resort Turizm Kongresi’ne de az bir zaman kaldı. Kongrede bu sene neler olacak?
Bu yıl 7’incisi düzenlenecek. Kongre düzenlemek ilk sene kolaydır ama devam ettirmek zordur. Biz tüm paydaşlarımızla birlikte çok zor bir şey başardık. Türkiye turizmiyle ilgilenen tüm şehirlerden katılımcılar geliyor. Hem ulusal hem de uluslararası konuşmacılarımız oluyor. Bu seneki sloganımız yine ‘Turizmin Geleceği Geleceğin Turizmi’ olacak. Bu sene ana konuşmacımız Antalya’ya en fazla Alman turisti getiren FTI CEO’su olacak. Sabahtan akşama kadar süren dolu bir program hazırladık. 29-30 Kasım’da Concorde Hotel’de gerçekleşecek. Kongrenin olumlu yanları da oluyor eleştiriler de oluyor. Biz her sene kongreden sonra oturup bunu değerlendiriyoruz. Online turizm nasıl olur noktasında bize çok bildirim geldi. Bu sene bunu ağırlıklı olarak işleyeceğiz. Almanya pazarı bu sene önemli bir rol üstleniyor. Ülkemizin turizm sektörünün ihtiyaçlarına göre bu kongreyi oluşturuyoruz.
ANTALYASPOR BARSELONA GİBİ OLMALI
Antalyaspor Başkanı sizin meslektaşınız. Turizmcilerin spora katkı yapmadığı gibi bir algı var. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Spor çok önemli. Spor turizmi çok önemli. Özellikle turizm ayağında da önemli bir yer kaplıyor. Biz Antalyaspor’un Barselona gibi olmasını istiyoruz. İlk başkan olduğumdan beri iki eksiklik görüyorum. Birincisi şehir turizmi konusunda geri kalmış durumdayız. Bunu ilerletmemiz gerekiyor. Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Menderes Türel’in önemli projeleri var. Bu projeler gerçekleştirildiğinde şehir turizmi önemli oranda artacaktır. İkincisi de spor turizmi. Antalya gibi bir şehrin takımı UEFA’ya katılmalıdır. Bu noktada mutlaka Antalya’yı UEFA’ya sokabilirsek şehir tanıtımını en iyi şekilde yapmış oluruz. Antalyaspor’un da Real Madrid gibi, Barselona gibi anılması gerektiğini düşünüyorum. Bunu istiyorum. Spor turizminin geliştirilmesi gerektiğini ve özellikle Antalyaspor’un turizme entegre edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Son yıllarda ciddi anlamda kayıp yaşadık spor turizminde. Ama kış turizminde de aynı sorun var. Kış turizmi için değerlendirmeniz nedir?
Dediğiniz çok doğru. Burada turizm çeşitlendirmesini konuşmamız gerekiyor. Aralık ayında 100 bin kişi gelir ama yazın 2 milyon kişi geliyor. Bizim burada yapmamız gereken Aralık ayında nasıl 300 bin 500 bin kişi getirebiliriz diye düşünmektir. Çünkü mevsimsel anlamda son derece uygun hava koşulları var. Oteller iyi, havalimanı çok iyi. Antalya bunu yapabilecek kapasiteye sahip. Bu noktada spor turizmi 2016’dan önce bin 500 takımın kamp yapğtığı başarılı bir kentti. Kongre turizminde de belli bir kapasiteye ulaşmıştık. Futbol, kongre, golf turizminde iyi bir noktadaydık. Bu iyi noktaya tekrar gelmemiz gerekiyor önce. Tekrar bin 500 takımın burada kamp yapmasını sağlamamız gerekiyor. Bunun için de önce imaj sorunu çözülmelidir.
Bakıldığında yurtdışına önemli ölçüde tatilci gönderiyoruz. Antalya olarak yurtdışına giden vatandaşı Antalya’ya çekme gibi bir hedefimiz var mı?
Türkiye dünyada turist sayısı bakımından 6’ıncı sırada. Turizmden para kazanan ülkeler arasında 5’inci sıradayız. Turizmden para kazanan bir ülkeyiz. Elbette Türk insanı dünyayla entegre olmalı. Bunun için de seyahat etmesi gerekiyor. Ama biz ne diyoruz, insanlar yurtdışına giderken mutlaka kendi bölgelerini de tanısınlar. Tabi insanların seyahat özgürlüğüne karışamayız. Ama mutlaka yurtdışına giden insanlarımızın bir ya da iki tatilini ülke içinde geçirmesini istiyoruz. Kurban Bayramı’nı yurtdışında geçiriyorsa Ramazan Bayramı’nı da ülke içinde geçirsin
TEŞVİKLER DEVAM ETMELİ
Teşvik konusunda durum nedir? 2018 yılında da teşvikler devam etmeli mi?
Bizim 2014-15 yılında turizm sektörünün yakaladığı ivme, gelir ve kar oranı, 2015 sonrasında düşmeye başladı. Bazen zarar ederek iş yaptık. En büyük destek vergiler noktasındaydı. 2016 yılında devletimiz destek vermeye karar verdi. Bu ciddi anlamda bir ivme kattı. Bu teşvikler devam etmeli çünkü yüzde 100 iyileştik diyemiyoruz. 2018 yılında da bu teşvikler devam etmeli diye gerekli yerlere ilettik.
Kumarhane konusu zaman zaman gündeme geliyor. Kurulması turist sayısını arttırır mı?
Bu çok tartışılan bir konu. Bu noktada açıkçası Kıbrıs gerçeği var. Önemli bir destinasyon olmuş durumda. Bu Antalya için tartışılması gereken bir konu. Çok net bir şey söyleyemem. Fakat şöyle bir şey var, Antalya’da turizmi çeşitlendirmek gerekiyor. Ama önceliğimiz 12 milyon turist sayısına yeniden ulaşmak.
HEPİMİZ AYNI GEMİDEYİZ
Turizmci birlik olabiliyor mu?
2017 yılında bunu gördük. Sektörün yaşadığı sorunlar sektörü aşan boyuttaydı. Gerçekten sektörü birebir etkileyen konulardı. Sektördeki tüm paydaşlar aynı gemide olduğunun farkındaydı. Ülke turizmi kazanırsa herkes kazanır. Yaşadığımız sıkıntı tek taraflı değildi. Burada kaybediyorsak hep beraber kaybediyoruz. Herkes bunun farkındaydı ve bu süreci birlik içinde geçirdik. Bunu başardığımızı düşünüyoruz. Türkiye’nin ön plana çıkan bir turizmi var. Türkiye hiçbir zaman turizm potansiyelini kaybetmemeli.