Salı Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu İyi Parti Antalya İl Başkanı Avukat Nizamettin Sağır oldu. İlk röportajı Hürses Gazetesi’ne veren Sağır, merak edilen tüm soruları yanıtladı.
GÖZ ARDI EDEMEYİZ
İyi Parti ilk yola çıkarken MHP’nin devamı değiliz, herkesi kucaklayan bir yapıdayız diye bir cümle kurdu ama ister istemez sizin MHP eski İl Başkanı olmanızdan dolayı soru işareti oluştu. MHP’de gördüğümüz politikanın aynısını İyi Parti’de mi göreceğiz?
İyi Parti kurulurken MHP’deki liderlik yarışı veya değişim talebinin ardından, oradan bir sonuç alınamayacağı anlaşılınca süreç içiresinde bu işin içindeki arkadaşlarımız bir şeyi fark etti. MHP’deki değişim normalde MHP’de mensubu olmayan pek çok insanı da ilgilendiriyor. Neden ilgilendiriyor diye baktıklarında, toplumun siyasetteki kamplaşmadan, umutsuzluktan, çaresizlikten, karamsarlıktan kurtulmak için bir arayış içinde oldukları fark edildi. İyi Parti’nin oluşumunu oluşturan da toplumun bu talebi oldu. Yani toplumun bütün kesimlerinden neredeyse muhafazakarından, Atatürkçüsünden, ulusalcısından, solcusundan toplumun her kesiminden siyasetteki mevcut konsolide edilmiş sistemin dışına çıkma talebi geldi. Dolayısıyla İyi Parti bunun üzerine kuruldu. İyi Parti kurulurken de genel merkezin, başkanlık divanının yapılanmasında herkes biraz dikkatli bakarsa şunu görecektir: o yapının içinde herkes var. Sol görüşten insanlar var. Liberal tabir edebileceğimiz merkez sağdan insanlar var. Muhafazakâr insanlar var. Ama milliyetçiler de var. Türk milliyetçilerini, MHP kökenli siyasetçilerde bu hadisenin dışında toptan, bu merkeze oturacağız derken onları da yok farz edemezsiniz. Türkiye genelinde il başkanlarını görevlendirirken önce genel merkezde başkanlık divanı görevlendirilirken, başkanlık divanında 4 arkadaşımız MHP kökenli siyasetçi olarak görev aldılar. CHP’li arkadaşımız var. Siyasetle hiç alakası olmayan isimler var. Bunun bir benzeri illerin kurucu il başkanlarının atanamasın da yaşandı. Örnek veriyorum, İstanbul il başkanı daha önce politika ile ilgilenmemiş bir arkadaşımız. İzmir İl Başkanlığına getiren eski Doğru Yol Partisi kökenli, milletvekilliği yapmış. Türkiye’nin birçok yerlerinden böyle isimleri atarken MHP’li arkadaşlarımız görevlendirmek kadar doğal bir şey olamaz. Yani merkeze oturacağız derken bu işin dinamiğini oluşturan Türk milliyetçilerini de göz ardı etmek akılcı olmaz.
GÖMLEĞİMİZLE BİRLİKTE BURADAYIZ
Ak Parti kurulurken gömleğimizi değiştiriyoruz demişti. Sizde de böyle bir tanımlama doğru olur mu?Hayır. İyi Parti’deki resim şu, Meral Akşener çok güzel açıkladı. Kimsenin gömleğini çıkarmasını istemiyoruz. Temel değer de eğer bir problem yoksa. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ilkeleriyle, Atatürk ile bir sıkıntınız yoksa demokrasi ve cumhuriyetle ilgili bir sıkıntınız yoksa Türk milliyetçiliği ve Türk milleti ile bir sıkıntınız yoksa Türk milletinin inanç değerleri ile ilgili bir sıkıntınız yoksa gömleğinizi çıkararak değil, kendi gömleğinizle gelin. Ama diğer fikirlere de saygı duyarak gel. Yani biz gömlek değiştiren bir siyasi hareket değiliz. Türk milleti çok uzun zamandır siyasi kamplaşma, yani muhafazakârsanız oyunuzu A partisine vereceksiniz, milliyetçiyseniz B partisinde, sosyal demokratsanız C partisinde vereceksiniz şeklinde bir kanalın içine sokuldu. Örnek verelim ben kendimi muhafazakâr olarak değerlendiriyorum ama muhafazakâr görünümlü partinin İslami değerlere göre çok hareket etmediğini görüyorum. Evet, namaz kılmasıyla, ayetlerle hadisleri ağzından düşürmemesiyle çok güzle bir görünüm var ama onun arkasında eğer yolsuzluk varsa. Ben muhafazakârlığın arakasında yolsuzluğu kabul etmek zorunda değilim. Ben muhafazakârlığımdan vazgeçmiyorum ama yolsuzluğu da eleştiriyorum. Adaletsizliği de eleştiriyorum. Mecbur muyum ben o partiye oy vermeye? İşte İyi Parti bu tür insanlara bir alternatif oluşturacak.
İYİ PARTİ’YE KİMLER GELEMEZ?
Peki bu durum ‘ne olursan ol gel’ cümlesiyle eş değer midir?Hayır. Bakın bir daha söylüyorum, belli değerlerdeyseniz gelin. Cumhuriyetle sorununuz varsa, siz din esaslı bir devlet kurmayı düşünüyorsanız gelmeyin. Türkiye Cumhuriyetini bölmeyi düşünüyorsanız gelmeyin. Çünkü biz bu milleti temsil ediyoruz. Türk milleti diyoruz. Türk milletinin haricinde başka bir milletten bahsediyorsanız bize gelmeyin. Halkların varlığından farklı bir şeydir. Etnik kimlikten bahsetmek farklı bir şeydir. Ama Türk Milleti’nin haricinde bir milletten bahsediyorsanız gelmeyin. Biz ne tür olursa olsun diktatörlüğü reddeden bir yapıyız. Yani bizim özümüz cumhuriyetin kurucu değerlerine bağlıysanız bizimle beraber olur. İster kendinizi sosyal demokrat olarak değerlendirin, ister Türk milliyetçisi olarak. Bu kavramlar birbiriyle kavga eden, çatışan kavramlar da değildir. Böyle bir tuzağın içine şekilde vatandaşlar. Dediğim gibi sanki muhafazakârsanız sanki sosyal demokratlara düşman olacaksınız. Milliyetçisiyseniz muhafazakârlara düşman olacaksınız. Yok, öyle bir şey kardeşim.
ACELEYE GETİRMEYECEĞİM
Bu söyleminize karşılık yönetiminizi bu şekilde oluşturabileceğinize inanıyor musunuz?Şimdi yönetimi oluşturma konusunda şöyle bir düşüncem var; Görevlendirme yeni yapıldığı için bir teşkilat yapılanmasını oluşturacak insan kaynakları ile muhatap olma şansım olmadı. Görevlendirme yeni yapıldı. Buna şimdi başlayacağız, yavaş yavaş. Antalya’daki insan kaynaklarımıza, İyi Parti’nin bu söylediğim değerlerine umut olacak gören insanlardan, bu partide siyaset yapmayı düşünen, uygun olanları tespit etmek için bir araştırma içine gireceğiz. Teşkilat yapılanmalarını da aceleye getirmeyeceğim.
DÜŞMAN OLMAYANLAR
Oralarda bu kriterlerin içine giren vatandaşlarımı da var, girmeyenler de var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile bayrağı ile problemi olanlar var, olmayanlar var. Bizim hedefe kitlemiz olmayanlar değil. Türk Bayrağını bayrak olarak kabul etmeyen bir Kürt, bu konuda benim muhatabım değil. Şöyle bir algı yaratılmaya çalışılıyorsa eğer çok yanlış bir şeydir, bunu doğru kabul etmiyorum. Bir yapı oluşturdunuz buraya isteyen herkese gelir. Yok, öyle bir şey. Yani bizim bu partinin kuruluşu sırasında gönül veren insanların hedefi şu: toplum içindeki ayrışmaları, huzursuzlukları bertaraf edecek bir siyasal alternatif koymak seçmenin önüne. Bunu yapmak yerine, siz yeni problemleri yaratacak çatışma gruplarını bir yapının içerisine koyarsanız sonuç alamazsınız. Belli ilkelerde birleşmiş insanlar topluluğuyuz biz. Çok iddialı değiliz. Kendimizi ifade etme noktasında kendimizi kemik ifadelerle ifade etmiyoruz. Yani benim açımdan, siz bu partinin içinde hangi kimlikle varsınız? Nizamettin Sağır bu partiye hangi kimlikle geldi? Türk milliyetçisi gömleğini çıkararak mı? Hayır. İyi Parti içerisinde Antalya İl Başkanı olarak görevlendirildim. Görevlendirildiğim partideki üstümdeki kimlik Müslüman Türk milliyetçisi kimliğidir. Ama bu kimlik sosyal demokrata düşman değildir. Bu kimlik vatanına bağlı Kürt kardeşime düşman değildir. Bu kimlik namazında niyazında olan Müslümanlara karşı değildir. Niye çıkarayım ben bu üstümde ki kimliği ? Bu kimseye düşman olan bir kimlik değil ki. Aksine kucaklayan bir kimlik. Benim gibi düşünen sosyal demokratlar, muhafazakarlar, Kürtler vardır. Herkes bu parti içerisinde görev alacak.
MECBUR DEĞİLSİNİZ
Özal’ın 4 eğilimi sizin partiniz içerisinde yer alacak mı?Eğilim olarak görmeyelim. Türk milletinin kamplaşmadan rahatsız olan tüm kesimi diyelim. 4 eğilimi de demeyelim. Ben Ak Parti seçmeniyim. Ben CHP’li birine düşman hissetmek istemiyorum. Ama sanki böyle bir algı var. CHP’lisiniz ama Ak Partili komşunuza düşman olmak zorundasınız. Neden? Çünkü bu hareketlerin liderleri bu çatışma ortamını siyaset haline getirmiş seçmeni konsolide etmek için kamplaşmayı körüklemiş. Mecbur değilim. Türk insanı da buna mecbur değil. Sosyal demokratsanız CHP’ye oy vermek zorunda değilsiniz. Muhafazakârsanız Ak Parti’ye oy vermek zorunda değilsiniz.
TİCARET DÜNYASI RAHATSIZ
Yönetiminizde para kaynağını sağlayacak yöneticileri de görecek miyiz?Hayır. Şimdi onu söyleyeyim. İlginç bir şekilde İyi Parti’nin kuruluşu sırasında bir resim gerçekleşti. Mevcut sistemin, iktidar büyük baskılarına rağmen, yani paranızla kiralamaya kalktığınızda salon kiralayamıyorsunuz. Toplantı yapacağınız yerleri kiralayamıyorsunuz. İzin verilmiyor yasal olarak. Böylesine bir mücadeleden gelirken bu partiyi oluşturan taban kendi cebinden bu işleri halletmeyi öğrenerek geldi. Yani otobüsüne binerken kendisi bindi. Ben ne katkı yapabilirim dedi? 5 lira birisi 10 lira birisi verdi. Bu parti kuruluş aşamasından şu ana gelinceye kadar tabanının paylaşımıyla yürüdü. Çok iddialı şeylerle yürümüyoruz. Bundan sonrasında da öyle yürümeyeceğiz. İş alemi dediğiniz kesim de Türk toplumunun önemli bir kesimi. Onu da bu işin içine alacaksınız. Parası olan da gelecek, olmayan da gelecek. Çünkü Türkiye’de iş alemi de rahatsız. Özellikle bizim şehrimizde turizm kesimi neredeyse 6- 7 yıldır içinden çıkamadığımız bir bunalım, bir kaos içerisinde ve çözüm üretemiyoruz. Çünkü çözüm kaynağı mevcut iktidarın Türkiye ile ilgili dışarıda yarattığı imaj sorunu. Bu imaj sorunundan dolayı bir çaresizlik var onlara da diyeceğiz, buyurun gelin beraber mücadele edelim diye.
SİYASET SAYESİNDE EVLADIMIN BÜYÜDÜĞÜNÜ GÖREMEDİM
Siyasette bedel ödemiş bir insansınız. Bu bedele karşılık bir yük taşıyorsunuz. Ama siz yine bir il başkanlığı yükümlülüğünün altına girdiniz. Bu konuyla ilgili ailenizle görüşme oldu mu? Bu duruma nasıl bakıyorlar?Daha önce yaşadılar bu durumu. Benim evladımın büyüdüğünü göremedim aktif siyasetin içerisindeyken. 3 günde bir oğlanla 5 -10 dakika vakit geçirebildim. Ben avukatlık mesleği yapıyorum. Direkt kendi emeğiyle para kazanan bir insanım. Dükkan değil ki bu birine teslim edesiniz. Müvekkilleriniz sizi görmek istiyor. Siz yapıyorsunuz bu işi. Dolayısıyla bu siyasi görevleri aldığınızda işinizden de çok büyük kayıplar yaşıyorsunuz maddi olarak. Ben bunları yaşadım ama bunu bedel ödemek olarak görmüyorum. Ben inandığım bir davanın mücadelesini verdim geçmiş dönemde. Bunun için maddi, manevi zamanımı ve paramı harcadım. Helali hoş olsun. Ben bunları bir şey için harcamadım. Bizim harekette bir söz vardır, ‘Allah rızası için mücadele edilir’ diye. ‘Allah rızası için mücadele ederken bedel ödedim’ deyimi çok doğru değildir. Ben bu milletin bir parçasıyım. Ailem de, ben de, oğlum da huzur istiyoruz. Herkes böyle bakmak istiyor ama toplumda genel bir mutsuzluk, umutsuzluk var. Bununla kendi ailenizin içinde neye sahip olduğunuzun fazla bir önemi yok. Dolayısıyla bu bir milli sorumluluk. Bunun altından kalkabileceğiniz bir görev size tebliğ edildiğinde de kaçmamanız lazım. Ki kaçmadık yine kaçmadık. Allah sağlık sıhhat verdiği sürece de kaçmam. Çünkü ben şöyle düşünürüm: ‘Ben Anadolu’nun Kars- Sarıkamış İlçesi’nde doğdum. Doğru düzgün bir yolu yoktu köyümün. Sonrasında Erzincan, oradan da 1974 yılında Antalya’ya geldik. Ben oraların Doğu Anadolu’nun yoksulluğunu görmüş birisi olarak Antalya’da olduğum. Her Allah’ın günü 2 defa 3 defa Allah’ıma şükrettim. Bu kadar güzel bir şehirde yaşama şansını Allah bana gördüğü için. Bu şehirden kendimi hiç alacaklı görmedim hep borcum var. Ben Antalya’ya ve milletime borcumu ödüyorum.
MÜCADELEMİN KARŞILIĞINI ANTALYALILARDAN ALDIM
Geçmişte takdir edilemediniz. Milletvekilliği sıralamasında 6. sıraya kondunuz. Benzer bir durum ile karşılaşırsanız ne yaparsınız?Allah eksikliğini vermesin. Ama siyasetle alakalı şunu söyleyeyim, o dönemlerde 2007’den bugüne kadar aktif siyasette değilim. Ama Allah razı olsun ben verdiğim mücadelenin ödülünü Antalyalılardan gördüm. Bugün eğer 10 yılın sonunda yeni parti kurulduğunda bunun yükünü Nizamettin Sağır kucaklayabilir denilmişse, eğer bunun karşılığını siyasetçi vermemiş olabilir ama benim hizmet ettiğimi düşündüğüm Antalyalılar bunun karşılığını hep verdiler. Ben Antalyalılardan hep saygı ve sevgi gördüm. Dolayısıyla verdiğim mücadelenin karşılığını Antalyalılardan hep aldım.
ANTALYA SAHİPSİZ ŞEHİR
Aktif siyaseti özlediniz mi?Özlediğimi söyleyemem. Keşke başka yapacak biri bulunsaydı da o yapsaydı. Yorulduğumu hissettiğim, düşündüğüm bir yaştayım. Türkiye büyük sıkıntılar çekti. Özledim diyemeyeceğim ama ihtiyaç var. Özellikle Antalya ile alakalı söylediğim şey şudur: Antalya sahipsiz bir şehir. Antalya onu idare ediyor gibi görünenler tarafından idare edilemeyen bir şehir. Bu şehri Antalya’nın dinamikleri idare etmiyor. Bu şehri rant idare ediyor. Uzun zamandır bu şehrin ve halkın ihtiyaçlarından ziyade, ranta birileri, oturarak uzakta oturarak tabii yakın olanları da kullanmak suretiyle oluşturdukları rant projelerini hayata geçirdiğini görüyoruz. Örnek veriyim; Antalya Türkiye’nin en hızlı büyüyen, en çok göç alan şehri. Bu şehir bu gidişle toplu ulaşımda yer altı metrosuna geçmeden çözüm bulamayacak. 10 yıldır bunu görüyoruz. Bu hafif raylı sistemlerle çözülecek sorun değil. Ama biz Antalya’nın imkanlarını hala aspirin tedavi diye tabir edeceğimiz tramvay ile çözme gayretindeyiz. Üstelik de bu tramvay yatırımında da ihtiyacın nerede olduğuna bakmadan siyasi saiklerle hareket ederek birinci etabı nereden geçti? Kepez’den geçti Muratpaşa’nın içine geldi merkezde durdu. İkinci etabı nerede? EXPO’ya doğru Aksu’dan gitti, EXPO ihtiyacından dolayı. Üçüncü etabı nerede? Varsak’ta. Oysa Antalya’daki en büyük trafik hareketi Muratpaşa merkezden Konyaaltı’nadır. İhtiyaç buralardayken sırf siyasi saiklerle Varsak’a yapıyorsunuz. Bu Antalya’nın sahipsizliği değil midir? Sonuçta bu imkanlar Ak Parti’nin imkanları değildir. Onlar babalarının paraları harcamıyorlar. Antalya’ya ayrılan paraları harcıyorlar. Öyleyse bu paralar harcanırken ihtiyaçlar esas alınmalı. Öncelikler esas alınmalı. Bu şehirde Türkiye’nin en önemli iki plajı var ama bu plajların sahibi olamadık. Yani Antalya Lara Plajı ile Konyaaltı Plajını kime verilir kime verilmez, verelim mi vermeyelim mi diye tartışma yaşıyoruz, 15 yıldır. Halbuki aklı başında bir şehirde bu konular hiç tartışılmaz. O plajlar Antalya’nındır. Oralar birilerine falan verilmez. Oralar halkın kullanımına düzgün biçimde açık tutulmak zorundadır. Yani belediyelerin, yerel yönetimlerin görevleri bundan ibarettir. Efendim şemsiye mi koyacağız diyorlar. Şemsiyeyi falan bırak kardeşim. Sen benim plajımı elimden alma da koyma şezlong, şemsiye. Sen şezlong, şemsiyeyi gösterip, plajı elimden yürütüyorsun. Böyle bir sahipsizlik var.
BU ŞEHRİN ÇOCUĞUYUM
Anlattıklarınıza göre aktif siyaseti özlemiş gibi görünüyorsunuz aslında…Ben bu şehrin çocuğuyum. Ben ifade ederken derim ki. Bu şehrin dağlarından tavşan, denizlerinden balık yedim. Korkuteli’nde elma, Alanya’da muz yedim. Benim bu şehre çok borcum var. Bu şehirden alacaklı olduğunu söyleyip de, alacağını 20 yıldır tahsil etmediğini düşünen doymazlardan bıktım. Onlarla mücadeleye devam edeceğim. Nerede kaldıysak oradan mücadele edeceğim.
HERKES BASKI ALTINDA
İnsanlar İyi Parti’nin yanına gelirken kendilerinde bir korku oluşacaktır. Bununla ilgili nasıl bir öngörünüz var? O insanları nasıl kucaklayacaksınız?Biz o korkunun veya endişelerin farkındayız ve bu endişelerinde haksız değiller. İş aleminde herkes baskı altında. Türkiye’de herkes kendisini baskı altında hissediyor. Antalyalının oylarıyla seçilen Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel kendisini rahat hissediyor mu? Her an Cumhurbaşkanı tarafından alınma ihtimalini taşıyor. Yüzbinlerce insanın oy vererek seçtiği belediye başkanı böyle bir endişe taşıyor. Bu belediye başkanını böyle bir endişe taşıdığı ülke de, iş aleminin endişelerini anlayışla karşılıyorum. Ona uygun da davranacağız. Biz onlardan açık destek istemeyeceğiz. Biz onların gönüllerinin bizden yana olduğunu biliyoruz. İrtibatı sürdüreceğiz. Fikirlerini alacağız. Kendilerine zarar vermeyecek şekilde bize destek vermelerini isteyeceğiz tabii ki.
GRUPLAŞMALARA İZİN YOK
Siyasi partilerde görmek istemediğimiz parti içi gruplaşmalar vardır. İyi Parti’nin kuruluş süresince Adnan Kaya, Hasan Gökçe ve siz ayrı ayrı diyalog halinde gibisiniz. Şimdi siz il başkanı olarak atandınız, şimdi İyi Parti’de iki farklı grup mu görmeye başlayacağız?Hayır. Benim teşkilatçılık, particilik anlayışım şudur: Ben geçmişte görev yaptığım dönemde de aynı şeyi söyledim. Benim ekibim, temsil ettiğim partinin gönül verenlerinin tamamıdır. Antalya’da İyi Parti’ye gönül veren herkes benim ekibimdedir. Antalya’da dar ekipçilik anlayışı zaten siyaseten doğru değildir. Türkiye’nin başına belaları getiren anlayışta o anlayıştır. Bu anlayışa karşı çıkmış bir, siyasi harekette bu olmaz. Bu arkadaşların hepsi emek vermiş. O yüzden herkesi kucaklamak için elimden gelen gayreti göstereceğim. Kırgınlıklar olur, üzüntüler olur ama bunlar normaldir. Ben bu çekişmelerin içerisinde olmam. Ben zaten taraf olmamıştım bu süreçte.
GÖNÜLLÜLER PARTİSİ
Aynen. Benim sokakta gördüğüm insanlardan aldığım izlenim şu; Bir umut var. Allah size yardım etsin diyorlar. Şimdi insanlar size böyle gelirken siz bunları ekibin dışında tutamazsınız. Size gönül veren herkesi ekibin parçası olarak göreceksiniz. Teşkilatlar değil, bu ekip. Gönül veren, canını, vaktini, enerjisini bu işlere ayırıp bu partinin propagandasını yapacak herkes benim ekibim.
BAZILARININ FİKİRLERİNİ BAZILARININ GÖNÜLLERİNİ ALACAĞIZ
Antalya il yönetim aşamasında başladığında sol kanatta Bekir Kumbul, Hasan Subaşı, Mehmet Barsel ile görüşüldü. Bu isimler üzerine mi siz çıktınız? Ve bu isimlere gönül vermiş insanların ne kadarı size katılacak?Çok ilginçtir bu Antalya ile ilgili bedel ödeme mevzusu gündeme geldiğinde açıklamıştım. Kısmen karşılığını ben Antalya’da gördüm dedim. Antalya’da siyasetle uğraşıp da kendisiyle kötü olduğum az sayıda insan var. Ben il başkanlığı dönemimde hizmetlerinden dolayı Bekir Kumbul’a, Hasan Subaşı’na teşekkür etmiş bir insanım. Biliyorsunuz Dokuma’yla, Lara’yla ilgili mücadeleyi Antalya’da bütün partililerle hep beraber yaptık. Anavatan, Doğruyol hatta Ak Parti’nin içerisinde olup da o gidişatı doğru görmeyen insanlarla da yaptık başta Hamza Taş olmak üzere. Dolayısıyla Antalya siyasetinde geçmişte rol almış kişilerle hiçbir sıkıntım olmadı. Yani onlarında benimle alakalı olarak bir kötü düşünceleri olduğunu düşünmüyorum. Ama onların da gönüllerini alacağım. Fikirlerini alacağım. Bazıların fikirlerini, bazıların gönüllerini alacağız. Bunlar birbirinden farklı kişiler. Ben listemi hazırladım. Bunun içerisinde MHP’li de var DYP’li de var CHP’li de var Ak Partili de var.
YEREL SİYASET YAPACAĞIZ
Siz yeni kurulan bir partisiniz. Erken seçim konuşmaları kulislerde. Bununla ilgili sizin partiniz çalışmaları var mı? Bunun için ne gibi bir yol haritası çizildi?Şöyle ifade edeyim: Biz nihayetinde Antalya İl Teşkilatı olarak kuruluyoruz. Yani İyi Parti’nin Antalya İl Teşkilatı. Biz Türkiye’nin genel politikalarının tespitiyle uğraşmayacağız. Bizim görevimiz de, işimiz de bu değil. Bize verilen görev Antalya’yı bütün ilçeleriyle seçime hazırlanmak. Bu noktada bir insan kaynağı itibariyle İyi Parti’ye ciddi manada bir sempati var, eğilim var. Bu eğilimi eğer kucaklayabilecek şekilde hızlı hareket ederseniz, yani yerel yönelik bir çalışma. Ben ve benimle beraber bu hadisenin başından beri oturup konuştuğumuz insanlar var. Bunun içerisine Hasan Gökçe, Ali Adnan Kaya da dahil. Bu işe başından beri gönül verenler olarak hepimiz başından beri şunu konuşuyoruz: Bizim üstümüze düşen görev Türkiye genel siyaseti değil. Antalya yerel siyaseti. O yerel siyasette çok büyük bir boşluk olduğunu biliyoruz. O boşluğu doldurmak üzere de kadrolarımız emin olun bütün siyasi partilerden çok daha fazla hazır. Bakın daha dün yetki almış bir il başkanı olarak söylüyorum. Yerel seçimlere hazırlık konusunda bütün siyasi partilerden daha hazır olduğumuzu rahatlıkla ifade edebilirim. Ben iddiayı sevmem ama bu konuda iddialıyım. Çünkü biz Antalya yereline hizmet etmeyi hedefleyen bir kadroyuz.
PARTİMİZİN İLKELERİ HAZIR
İl yönetim listeniz hazır mı?İlkemiz hazır. Listemiz, kadromuz değil. İlkeler hazır. Bu ilkelerde çok uzun zamandır siyasi partilerde ki kamplaşmadan dolayı kendisine yer bulamayan değerler var. Bunları biliyoruz. Antalya’da sizler de gazeteci olarak bilmiyor musunuz? Burayla ilgili mücadele verip de hiçbir siyasi parti de kendisine yer bulamayan dürüst Antalya çocukları var. Bu şehir için mücadelesini verip, yer bulamayan. Çünkü parti içindeki çekişmeler yüzünden. Ben siyasetin içerisinden bir kadronun değil, siyasete yeni girmeye heyecanlanan bir kadro peşindeyim. Tüzüğümüzde de var. Kadın esaslı bir teşkilatlanma ve görevlendirme var. Biz de kadın kolları yok. Sadece yönetimlerde değil adaylık noktasında da. İlkelerle baktığınız da siz o ilkelere uygun isimleri bulabilirsiniz. Yeter ki ilkelerle bakmayı bilin.
ANTALYA DEMOKRASİSİZ YAŞAYAMAZ
Geçmişte ki görev sürelerinizde birtakım insanları rahatsız etmiştiniz. Bu bilinen bir şey. Peki şimdi bu şehri yeniden dizayn ederken diğer partilerden karşıtlar olacaktır peki kendi partiniz içinde de bu tarz insanları keşfettiniz mi?Mevcut siyasi kadrolar içerisinde aktif görev alıp da Antalya’da ki bütün yanlışlara ses çıkarmayan vatandaş benim açımdan sınavı kaybetmiştir. Biz 2004 yılında Antalya Büyükşehir Meclisi’nde Ali Akça gibi isimlerle 1- 2 kişi ses çıkarıyorduk. Kimse yokken 1- 2 arkadaşımız çıkıp, ses çıkarıyorlardı. Şimdi konuşmaya da izin vermiyorlar, görüyorum. İzin vermemek diye bir şey yok. Bazı konularda haklar alınır. Bu şehir, tüm şehirler içerisinde en özel şehirlerden biri. Konya için yağmur ne kadar önemliyse, Antalya için de demokrasi ve huzur o kadar önemli. Çünkü bizim geçim kaynağımız turizm. Turizm hoşgörü gerektirir, demokrasi gerektirir. Yani kendinizi iyi hissedemiyorsanız, rahat ifade edemiyorsanız o şehir turizmi yaşanamaz ve biz ekmeğimizden oluruz. Dolayısıyla Türkiye’nin birçok şehrine bazı şeyler yakışıyor olabilir ama bu şehre demokrasiye ket vurucu davranışlar nefes aldırmaz. Bakın bu şehir ölmek üzere. 6- 7 yıldır nefes alamıyor bu şehir. Turizm sektörü can veriyor ama ses çıkaramıyor. Sesini çıkartsa son canını da, son nefesini de alacaklar. Dolayısıyla bu şehirde bindiği dalı kesen siyasetçiler var. Şehri öldürürken kendinin büyüdüğünü sanan siyasetçiler var. Bu şehri güzel kılan doğal kaynaklarımız, su kaynaklarımız ölüyor. Yani şehri güzel yapan değerlerin tamamı uzun vadeli politikanın eksikliklerinden imha ediliyor. Siz bunu dile getirdiniz diye sizi susturmaya kalkanlar aslında bu şehri susturuyorlar. Bu şehrin geleceğini susturuyorlar. Buna sessiz kalamazsınız. İyi Parti ile bu sesi alacaksınız. Buna ses verecek refleks verecek arkadaşlar göreceksiniz. Ben bu arada şunu da ifade etmek istiyorum ki 2007 yılından beri aktif siyasetten elimi eteğimi çektim. Geçmişte siyasetçilerin vermesi gereken mücadeleyi vermediği için bazı gazeteci arkadaşların bu mücadeleyi vermek zorunda kaldıklarını, bu mücadeleyi verirken de çok yalnız kaldıklarını gördüm. Deyim yerindeyse Don Kişot olduklarını gördüm. Ben bu acılarını gördüm. Antalya basını içerisinde şerefle mücadele eden insanlar yalnız olmayacaklar. Mesela en hoşuma giden şeylerden bir tanesi en büyük ilgiyi basın mensubu arkadaşlardan aldım. Çok sevindiler. Neye sevindiklerini az çok tahmin edebiliyorum.